DEMİR- ÇELİK SEKTÖRÜNE AVRUPA KRİZİNİN ETKİLERİ
Her sektörü değişik oranlarda etkileyen, 2008'de ABD'de mortgage ile başlayıp Avrupa Bölgesi'nin borç sorunu ile devam eden bitmek bilmez global ekonomik kriz, demir-çelik sektörünüde olumsuz etkilemeye devam edecek gibi görünüyor. 2009 yılında ABD'deki krizin neden olduğu talep daralmasını Avrupa ile toparlayan ülkemizde ise, şimdi de bu bölge ülkelerinin borçları nedeniyle ihracatçılarımız sıkıntı yaşıyor.
Her sektörü değişik oranlarda etkileyen, 2008'de ABD'de mortgage ile başlayıp Avrupa Bölgesi'nin borç sorunu ile devam eden bitmek bilmez global ekonomik kriz, demir-çelik sektörünüde olumsuz etkilemeye devam edecek gibi görünüyor. 2009 yılında ABD'deki krizin neden olduğu talep daralmasını Avrupa ile toparlayan ülkemizde ise, şimdi de bu bölge ülkelerinin borçları nedeniyle ihracatçılarımız sıkıntı yaşıyor.
Amerika Merkez Bankası FED, son yaptığı açıklamada ülke ekonomisindeki toparlanmanın zayıflığından söz ederken, finansal piysaların, kademeli olarak devam edeceğini yinelediği ekonomik büyümeyi daha az destekler hale geldiğini ifade etti. Avrupa borç krizinden kaynaklanan dalgalanmalar konusununda da uyarılarda bulundu. Ülke ekonomisnin durumu hakkında fikir sahibi olmamızı sağlayan veriler, zaman zaman karmaşık sinyaller versede, Avrupa'ya göre daha iyi durumda olan ABD'nin de, Euro bölgesindeki sorunlar nedeniyle, resesyondan çıkış süresinin uzayacağı konusunda FED'de hemfikir gibi görünüyor.
Aslında şu anda Avrupa'daki krizin nedenlerinin başında mortgage krizi var. ABD'nin de ilk etapta, alınan önlemlerde çok atik ve cömert davrandığını söyleyemesekde, AB'nin prestij kaybettiği bir gerçek. İzlanda'nın iflas haberiyle başlayan, Yunanistan ile şaşırtan borç krizinde, İspanya, İtalya, Portekiz, İrlanda ve İngiltere'nin adını sıkca duyuyoruz. Bu ülkeler tehlikeli seviyelere ulaşan bütçe açıklarını makul seviyelere indirmek için bir dizi tassarruf önlemleri alıyorlar. Bazı ekonomistlerin, alınan önlemler ve düzenlenen yardım paketlerinin fayda sağlamayacağı, batan ülkeler görmemizin kaçınılmaz olduğu yönünde görüşleri var. Bu teorinin gerçekleşmesi kısa vadede tabiki biraz uzak görünüyor. Ancek gerçek olan bir şey varki, bu da bütçe açığını düşürmek için önlem alan ülkelerin hazırladığı tasarruf planlarının, ticaret hadlerinde bir daralmaya sebep olacağı.
Yapısal olarak incelendiğinde kamu giderlerinin azaltılıp, ek vergilerle ya da, mevcut vergilerin bazılarında artışlar yapılarak uygulanacak, kimilerine göre acımasız, acil durum paketleri global ekonomik büyümeye ve resesyondan çıkış hızına olumsuz etkiler yapacaktır.
İzlemekte olduğumuz bu gelişmelerle birlikte global demir-çelik sektörünü incelediğimizde, Avrupa pazarında genel olarak yaşanan talep daralmasının, bölge ülkelerinin uygulamaya başladığı ve uygulamaya hazırlandğı söz konusu tasarruf paketleriyle birlikte artarak devam etmesinden kaynaklanacak etkiler, tüm mal ve hizmetlerde olacağı gibi, demir-çelik sektörünüde talebin daralmasıyla olumsuz etkileyecektir. Krizin başlamasından bu yana zaman zaman talepte canlanmalar görsekde küresel demir-çelik talebi krizle birlikte genel olarak önemli bir düşüş yaşadı. Bu darama önümüzdeki Ağustos, yani her yıl olduğu gibi Avrupa Bölgesinin tatil ayında, kendini iyiden iyiye hissettirecektir. Bu bağlamda yeni konut inşaatlarının artış hızının düşmesi, otomotiv ve beyaz eşya taleplerindeki azalma direkt olarak sektörü olumsuz etkiliyor.
Dünyada ise demir-çelik sektörünün bir numaralı üreticisi Çin, 2009 yılında aylık olarak ortalama 4 milyon ton çelik ihraç etmişti. Bu rakam 2010'da 2 milyon tona düştü. 2009 yılında dünya çelik üretimi -8.1 azalırken Çin'de ortalama 7.5 civarı bir büyüme gerçekleşmişti. Buradan, söz konusu ülkenin krizin etkilerini rakamsal olarak 2010'un ilk çeyreğinde hissetmeye başladığını söyleyebiliriz. Bunun yanında Çin, içinde bulunduğumuz yıl itibariyle ihracatının çok büyük bir bölümünü Kore ve Hindistan'a yapmış. Japonya'dan sonra gelen ve üretiminin önemli kısmını Avrupa'ya satan, dünyanın üçüncü büyük demir-çelik üreticisi Rusya ise satışlarındaki azalmaya razı olmamak için fiyatlarını aşağıya çekmeye başladı. Bu etken, AB pazarlı Türk ihracatçılarıda rekabet edebilmek için fiyat konusunda bir revizyona itebilir. Daralan AB pazarı, bu bölgeye ihracat yapan ülkeler kadar, bölge üreticilerinide etkiliyor. Euronun zayıf olması, ekonomik büyümenin sınırlı ve yavaş gerçekleşmesi bölge üreticilerinin ihracata yönelmesine neden olmuş gibi görünüyor. 2010 yılınını ilk çeyreğinde gerçekleştirilen üretim artışının önemli bir kısmının ihracata yönelmesi bunun bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye ise, dünyada çelik üreten 64 ülke arasında 10. sırada yer alıyor. Avrupa'da ise Almanya'dan sonra ikinci sıranın sahibi. Ülkemizin 2000 yılında 14.325 milyon ton olan ham çelik üretimi, söz konusu yıldan 2009'a kadar yıllık olarak yaklaşık ortalama 10'luk bir üretim artışı yakalamıştır. 2009'da ise Türkiye'yi nispeten krizden en az etkilenen ülkeler arasında gösterebiliriz. 2009'da bir önceki yıla göre ham çelik üretimi -5.6 azalarak 25.3 milyon ton olarak gerçekleşimiştir. Ancak 2010'un ilk çeyreğinde daralma kendisini daha da hissettirmeye başladı. Genel olarak üretimimizin 50'ye yakın kısmını Avrupaya satıyoruz. Buna paralel olarak ihracatımızdaki düşüş devam ederek ilk çeyrekte 437 bin ton olarak gerçekleşti. Ancak 2009 rakamlarını incelediğimizde, bu yıl içinde, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'ya 12000 tona yakın demir çelik ihracıtımıza karşılık, ABD, AB-27, BDT ve Uzak Doğu'ya satışımız 5000 ton civarında. Demir-çelik ithalatımızda ise BDT ve AB-25 ülkeleri ön plana çıkıyor. Çelik üretiminin temel girdileri hurda, demir cevheri ve kömür üretimlerinin ülke içinde yetersiz olması sektörün yutdışına mahkum gelişmeye devam etmek zorunda olduğunu gösteriyor.
AB bölgesinden yaptığımız ithalat ihracatımızın üç katına yaklaşmış durumda. Bu durum Serbest Ticaret Anlaşmasından bu yana ilk kez yaşanıyor. 2010 yılının başlarında demir-çelik ürünlerine olan talebin artmaya başlamasıyla dünya genelinde, yıl başından bu yana sektörün girdi fiyatlarında 50'ye yakın bir fiyat artışı yaşandı. Ülkemizde bu sektörün hammede olarak dışa bağımlı olması nedeni ile yurtiçi ürün fiyatlarıda küresel değişimlere paralel olarak gelişiyor. Buda üretim üzerinde zaman zaman derin etkiler yapıyor.
Tüm bu etkenler ve Avrupa'daki borç krizi nedeniyle demir-çelik sektörünün AB ayağında sıkıntılar, son çeğreğe yaklaşıldıkça artmaya devam edecek gibi görünüyor. Ağustos ayına kadar görülebilecek talep artışları üreticilerimizi kandırmamalı ve temkinli olunmalıdır. Çelik ihracatımızdaki en büyük gerileme Avrupa'da görülüyor. Bu yüzden, daha önce bahsettiğimiz ve 2009'da da rakamların gösterdiği gibi Orta Doğu ve Kuzay Afrika'ya olan ihracat daha fazla önem kazanıyor. AB'nin kamu borçlarını azaltmaya yönelik çalışmalarının her sektördeki talebe olumsuz yansıyacağı görülüyor. Mevcut uygulanan vergi sisteminde, önümüzdeki 2-3 yılda, açıkları makul seviyelere indirebilmek için artışlar ve değişiklikler düşünülüyor. ABD dahil birçok ülke bunun hem talepte hemde küresel ekonomik büyümede etkilerinin olacağını biliyor.
Bu sebeplerle otomotiv ve beyaz eşya pazarının daralması Ağustos ayından yıl sonuna kadar üretivileri olumsuz etkileyecektir. Yine de demir-çelik sektörü eski Avrupa alışkanlıklarından biraz sıyrılarak üretmeye, almaya ve satmaya devam edecektir.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.