Demir çelik sektörü SKDM hazırlıkları için 2025 yılında yoğun mesai harcayacak
Küresel ticarette oyunun kuralları yeniden , rekabet ise yeşil dönüşüm etrafında yeniden şekilleniyor. 1 Ocak 2026 tarihi itibarıyla yürürlüğe girecek olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), çelik sektörünün hiç şüphesiz en önemli gündem maddesi olacak. Özellikle karbon yoğun sektörlerde büyük bir dönüşüme ihtiyaç var. Küresel ekonominin temel yapı taşlarından biri olan çelik, bu sektörlerin başında geliyor. Bu kapsamda Türk çelik sektörü bu yıl SKDM için hazırlıklarını tamamlamayarak rekabette geri kalmamayı hedefliyor.
Türkiye, küresel ham çelik üretiminde dünyanın 8. büyük üreticisi konumunda yer alıyor. Bu yılda üretimini yüzde 9.4 artırarak 36.9 milyon tona çıkardı. Türkiye ekonomisi içinde önemli bir paya sahip olan çelik sektörü, yaklaşık 15-20 milyar dolar da ihracat değerine sahip.
AB’nin çimento, demir, alüminyum, gübre, elektrik, hidrojen ve tabii ki çelikten başlayarak karbon yoğun ithalat emisyonlarına yönelik 2026 başında tahsil etmeye başlayacağı Sınırda Karbon Vergisi Uygulaması, sektörde rekabetçiliği yeniden belirleyecek; çünkü çelik sektörü Türkiye’nin toplam enerji tüketiminin yüzde 7’sinden, sanayideki enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 22’sinden sorumlu durumda. Ülkenin toplam emisyonlarının ise yüzde 7’sini oluşturuyor. Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı AB. Bunun içinde bu pazarda geri düşmemek için hazırlıklarına iyi çalışmalı. Sektör rekabette geri kalmamak için yeşil dönüşüm yatırımlarına hız vermek zorunda.
1 Ocak 2026 tarihi itibarıyla yürürlüğe girecek olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), küresel çelik sektörünün hiç şüphesiz en önemli gündem maddelerinden birini oluşturuyor. SKDM kapsamındaki ürünler (çelik, alüminyum, çimento, elektrik, gübre, hidrojen vb.) için karbon emisyonlarının detaylı bir şekilde AB’ye raporlanması gereken bu dönemde, herhangi bir mali yaptırım uygulanmamakta.
Son 5 yıldır karbonsuzlaşma çelik sektöründeki firmalarımızın gündeminde yer alıyor. Türkiye bu kapsamda dünya çelik sektörü içerisinde en temiz çeliği üreten ülkeler arasında yer alıyor.
AB’de yerleşik ithalatçı firmalar, ürünlerinin karbon salımı nedeniyle oluşan maliyetleri karşılamak için karbon sertifikası satın almak zorunda kalacak. Sertifika fiyatları, AB Emisyon Ticareti Sistemi’ndeki (EU ETS) karbon fiyatlarına paralel olacaktır. Bu nedenle, üretim süreçlerindeki karbon salımını uluslararası standartlara uygun şekilde ölçmek ve raporlamak için, Avrupa Birliği’nin belirttiği raporlama standartlarına (Avrupa Emisyon Ticareti Sistemi - ETS) uygun sistemler kurulması hayati önem taşımakta.
Türkiye, yenilenebilir enerji yatırımları ve elektrikli ark ocakları gibi daha düşük karbon salımı yapan üretim süreçleri nedeniyle bir miktar avantajlı görünse de, kapsam 2 “enerji üretiminden kaynaklanan emisyonlar” konusunda AB’nin gerisinde bulunmaktadır. Diğer taraftan, milyarlarca Euro’luk devlet destekleri alan AB çelik sektörüne karşı finansman konusunda dezavantajlı konumda olduğumuzu, bir kez daha hatırlatmakta, fayda mülâhaza edilmektedir.
Karbon ticaretinde atılacak adımlar: Avrupa ile ticarette rekabetçiliğin korunması açısından büyük önem taşıyor
AB haricinde Çin, Güney Kore, Japonya, ABD, Kanada Meksika ve Güney Afrika gibi birçok ülke ve bölgede, halihazırda Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) uygulandığı veya pilot uygulamaların devreye alındığı düşünüldüğünde, Türkiye gibi ülkelerin ETS sistemine acilen dahil olması, karbon ticaretine uyum ve Avrupa ile ticarette rekabetçiliğin korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.