Demir çelik sektörü ve küreselleşme
Küreselleşme; ekonomi ve finans dünyasında etkisini en fazla hissettiren kavramların başında geliyor. Neo-liberal politikalar, serbest piyasa ekonomileri, iktisadi birlikler ve çok uluslu şirketlerin hareketleri, uluslararası otoriteler ve organizasyonlarla uyumlu olması nedeniyle, küreselleşme ekonomi ve finans dünyasında baskısını hissettirmektedir.
Küreselleşme; işletmeleri keskin bir rekabetin içine yönlendirmekte, pazarını kaybetme tehdidi altındaki işletmeler de rekabet koşullarının rekabet politikalarıyla düzenlenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Rekabet sorununun yerel olmadığı, uluslararası nitelik taşıdığı dikkate alınarak, uluslararası iş birliği geliştirilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Demir-çelik sektörü, küreselleşme politikalarında en öne çıkan sektörlerden biridir. Topraktan çıkarılan demir cevheri ve hurda demir-çelik ürünlerinin endüstriyel tekniklerle işlenmekte, hem nihai ürün hem endüstriyel hammadde elde edilmektedir. Demir-Çelik büyük sanayi yatırımları ve tesisleri gerektiren, geri bağlantısı yüksek ağır sanayi ve imalat sektörüdür. Sürdürülebilirliği hem verimliliğiyle hem ekonomik hem siyasi hem sosyal politikalarla doğrudan ilişkilenmektedir.
Demir çelik sanayinin oluşturulmasına yönelik kanun 1926 yılında kabul edildi
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğu günden, ikinci yüzyılını yaşadığı bu günlere kadar Demir-Çelik sektörü hem önemini korumuş, hem de üretim ve ihracatıyla Türkiye sanayisinin lokomotif sektörü olmayı başarmıştır. Yerli ve modern demir-çelik imalat sektörünün modern ulusun gerekliliği olduğu inancı toplumun her katmanında kabul gören bir inançtır. Bu inanç; ağır demir çelik sanayinin oluşturulmasına yönelik kanunun 1926 yılında kabul edilmesiyle pekişmiş, MKE’nin ve KARDEMİR, ERDEMİR, İSDEMİR’in kurulmasıyla önceliğin gereklilikleri yerine gelmiştir.
Türkiye; 1980 yılı itibarıyla ithal ikameci sanayi politikalarından ihracata dayalı kalkınma politikalarına geçişin benimsenmesiyle dış ticaret politikaları üzerinde dönüştürücü ve değiştirici etkiler görülmeye başladığı raporlanmıştır. 1989 yılında çıkarılan 32 Sayılı Karar ile dış ticaret ödemeleri ve sermaye hareketleri için serbestleştirme yönünde önemli politik kararlar uygulamaya alınmış, Türkiye’nin ekonomik ve dış ticaret yapısını dışarıdan gelebilecek olası etkilere karşı daha duyarlı hale getirmiştir. Bu nedenle 1989 yılı Türkiye’nin dış piyasa ve pazarları daha yakından izlemeye başladığı dönemin başlangıcı olarak değerlendirildiği raporlanmıştır.
Demir-Çelik sektörü hem kamu hem özel sektör bağlamında; küreselleşmenin ilişkilerinin tamamlayıcısı değil, belirleyici gücü olmanın gerekliliklerini yerine getirecek şekilde faaliyetlerini sürdürüyor.
İklim değişikliği ve küresel ısınma gündemiyle oluşturulan yeni politika kararları demir çelik sektörünü de öncelikli sektörler arasında kabul etmektedir. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın sınırda karbon düzenleme tedbirleri kapsamında; ürünlerin karbon oranlarına göre fiyatlandırılmasının dış ticaret yapısında ve dış ticaretin talep deseni üzerinde etkili ve dönüştürücü olacağının beklendiği, bu nedenle de Türkiye’de faaliyet gösteren demir-çelik işletmeleri çelik üretim süreçlerine çevresel faktörleri de dikkate alarak üretimlerine ağırlık veriyor. Bu kapsamda üreticilerin rekabet edilebilirlik seviyelerini arttırmak içinde kamu tarafında teşvik edici destekleyici politikalar uygulanmalı.
Demir-Çelik sektörü hem ürettiği uç ürünlerin katma değerli ürün oluşu, hem hammadde olarak kullanılan ürünlerin tamamlayıcı ve destekleyici niteliğiyle, Türkiye’nin liderlik iddiasını yüksek sesle dile getirebildiği sektörlerin başında gelmektedir.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.