Demir Çelik Sektöründen Çevreye 1 Milyar Dolarlık Yatırım
Demir-çelik sektörü kuruluşları 2002-2007 yılları arasında çevreye yaklaşık 1 milyar dolar yatırım yaptı, ton başına çelik üretiminde karbondioksit emisyonu dünya ortalamasının altına indi
Demir-çelik sektörü kuruluşları 2002-2007 yılları arasında çevreye yaklaşık 1 milyar dolar yatırım yaptı, ton başına çelik üretiminde karbondioksit emisyonu dünya ortalamasının altına indi
Demir-çelik sektörü kuruluşları 2002-2007 yılları arasında çevreye yaklaşık 1 milyar dolar yatırım yaptı, ton başına çelik üretiminde karbondioksit emisyonu dünya ortalamasının altına indi.
İstanbul Demir Çelik İhracatçıları Birliği (İDÇİB) Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, sektör olarak çevreye ve eğitime büyük önem verdiklerini belirtti.
Sıfır atık politikası ve hurdanın yüzde 100 geri dönüşümünün yapıldığı demir çelik sektörünün, tüm yeni kapasite yatırımlarını AB mevzuatı doğrultusunda minimum çevre etkisine sahip, en modern teknolojilerle gerçekleştirdiğini belirten Ekinci, şuları kaydetti:
''Sektör kuruluşlarının 2002-2007 yılları arasında mevzuata uyum için yapmış olduğu çevre yatırımları yaklaşık 1 milyar dolar civarındadır. 2008-2015 yılları arasında ağırlıklı bir şekilde iklim değişikliğini ilgilendirenler olmak üzere, gerçekleştirilecek çevre yatırımlarının tutarının 1,5 milyar dolar aşacağı tahmin edilmektedir. Türk demir çelik sektörü, kapasitesindeki elektrik ark ocağı ağırlığı nedeniyle, bugün ton başına çelik üretiminde karbondioksit emisyonu açısından, pek çok Avrupa ülkesinden daha düşük bir seviyededir. Öyle ki, 1 ton çelik üretimi için ortalama CO2 emisyonu Çin'de 2 ton, dünya genelinde 1,7 ton iken, Türk çelik sektörü yalnızca 0.62 tondur.''
Ekinci, sektörün sosyal sorumluluk projeleri çerçevesinde Türk eğitim sisteminin ihtiyaç duyduğu alanlara eğitim yatırımları gerçekleştirdiğini, bu çerçevede birlik tarafından da önümüzdeki 4 yıl içerisinde İstanbul ve İskenderun'da sektörün ihtiyaçlarına yönelik iki meslek lisesinin inşa edilmesinin kararlaştırıldığını bildirdi.
''En Büyük 15 Ham Çelik Üreticisi Arasında En İyi Performans Gösteren Üçüncü Ülkeyiz''
2010 yılı Ocak-Eylül döneminde, Türkiye'nin toplam ham çelik üretiminin yüzde 11.9 oranında artışla, 18.7 milyon tondan, 20.9 milyon tona yükseldiğini söyleyen Ekinci, 9 aylık döneminde Türkiye'nin, 20.9 milyon tonluk ham çelik üretimi ile dünyanın en büyük ham çelik üreticileri sıralamasında 10'uncu sıradaki yerini koruduğunu vurguladı.
Ekinci, ''Ülkemiz demir çelik sektörü ihracatında, 2010 yılının ilk 10 ayında 2009 yılının aynı dönemine göre miktar olarak daralma olmasına rağmen değer olarak istikrarlı bir iyileşme eğilimi içerisine girmiştir. 2010 yılının Ocak-Ekim döneminde, geçen yılın aynı dönemine kıyasla, miktar bazında ihracatımız yüzde 9 oranında düşüşle, 14,3 milyon tona kadar gerilemesine rağmen, değer bazında yüzde 8,2 oranındaki artışla, 10 milyar dolar seviyesine yükselmiştir'' dedi.
Ekinci, 2010 yılı sonu itibariyle, yassı ürünlere yönelik ham çelik üretiminde beklenen yüzde 40'ın üzerindeki artışın da katkısı ile toplam ham çelik üretiminin yüzde 18 civarında artarak 30 milyon ton seviyesine ulaşmasını beklediklerini, ihracatta ise ilk 10 ayın verilerine baktıklarında 2010 yılı sonunda miktarsal olarak 2009'u yakalayamasalar da bu farkın eksi yüzde 7'ler civarında gerçekleşeceğini, diğer taraftan birim fiyatlardaki artış nedeniyle tutar olarak 2009'da elde edilen hasılatın yüzde 10 üstüne çıkacaklarını beklediklerini kaydetti.
Üretimdeki yüzde 5.6'lık düşüşe rağmen, en büyük 15 çelik üreticisi arasında üretimlerini artıran Çin ve Hindistan'ın ardından en iyi performans gösteren üçüncü ülke konumunu elde ettiklerini vurgulayan Ekinci, sektörde yassı çelik ürünlerindeki yeni yatırımlarla bu üründe 2013 yılından itibaren iç talebi karşılayacak seviyeye gelmeyi ve 2015 itibarıyla toplam demir çelik üretim kapasitelerini 55 milyon tona çıkarmayı hedeflediklerini bildirdi.
''Hukuki Mücadelemizi Sürdürmekteyiz''
Namık Ekinci, sektörün sorunlarına ilişkin olarak şunları kaydetti:
''Demir çelik sektörü krizden en çok etkilenen sektörlerden biridir ve sektör henüz yaşanan krizin etkilerini üzerinden atmayı başarabilmiş değildir. 2008'in 3. çeyreğinden sonra global pazarlardaki daralma nedeniyle demir çelik fiyatlarında ciddi düşüşler yaşanmış, sektördeki üretici firmalar kapasite kısıntılarına gitmiştir. Pazardaki bu daralma nedeniyle ithalatçı ülkeler kendi sanayilerini korumak adına ihracatımızı engellemeye yönelik anti-damping ve bunun gibi korumacı tedbirleri hayata geçirmişlerdir. Bu konularda gerek Birlik olarak gerekse Devlet düzeyinde ilgili makamlar nezdinde hukuki mücadelelerimizi sürdürmekteyiz.
Düşük kur politikasının ihracatlarının miktarsal olarak azalmasına neden olan etkenlerden en önemlisi olup, sektörde üretim kısıntılarına gidilmesine sebebiyet verdiğine işaret eden Ekinci, ''Üretim maliyetlerimizi artıran ve üretimin kısılmasına sebebiyet veren diğer unsurlar sektörün üzerindeki suni yüklerdir. Çevre katkı payı uygulaması ve uygulanan yüksek elektrik enerjisi maliyetleri ile bu maliyetler üzerindeki TRT payı BTV ve ETV gibi ilave fon ve kesintiler, sektör olarak ilgili Bakanlıklar nezdinde sürekli dile getirdiğimiz maliyet artırıcı ve dünya pazarında rekabet gücümüzü olumsuz etkileyen unsurlardır'' dedi.
''Sektör Kendine Yeni Pazarlar Yarattı''
Geçmiş yıllarda ana pazarlarından olan Avrupa ve Kuzey Amerika bölgelerinde, kriz dönemi ve sonrasında talepte ciddi bir daralma yaşandığını ifade eden Ekinci, bunun neticesinde Türk demir çelik sektörünün yeni pazarlara yönelmek için büyük çaba gösterdiğini ve pazarlama, esneklik ve adaptasyon yeteneğini kullanarak Kuzey Afrika ve Orta ve Güney Amerika'da kendisine yeni pazarlar yarattığını kaydetti.
Ekinci, ''Herhangi bir şekilde devlet yardımı talep etmeyen sektörümüzün, 2023 yılı İhracat Stratejisi dahilinde hedeflenen 500 milyar dolar ihracata maksimum katkı sağlayabilmesi için; elektrik fiyatlandırmalarında hafta sonlarında ve bayram tatillerinde gece tarifesi uygulamasına tekrar geçilmesi; aynı zamanda elektrik enerjisi fiyatları üzerindeki TRT payı, belediye payı ve enerji fonu gibi kesintilerin kaldırılması; elektrik fiyatlandırmalarında AB ülkelerindeki sanayi tarife gruplarına benzer düzenlemelere gidilmesi gerekmektedir. Ayrıca çelik üretici firmaların en az kendi tüketimi kadar enerjiyi üretme taleplerine hiçbir şart öne sürmeden, hatta kolaylık sağlayarak imkan verilmesi önem taşımaktadır'' dedi.
''Toparlanma Yavaş Yavaş Başlamıştır''
2011 yılının pazar ve piyasalar açısından 2010'a göre daha olumlu geçeceğini, ancak krizin etkilerinin de azalarak devam edeceğini tahmin ettiklerini belirten Ekinci, ' yılında devreye girecek yeni yatırımlarla ham çelik üretimimizin yaklaşık olarak 37.5 milyon ton seviyesinde gerçekleşmesini bekliyoruz. Ayrıca 2011 yılında üretimde kapasite kullanım oranlarında da artışlar olacaktır. Dış piyasalara baktığımızda 2011, başta ABD olmak üzere AB ülkelerinde ekonomik düzelmeye bağlı olarak demir çelik sektörü için yaraların sarılmaya başlandığı yıl olabilir. Gerek iç piyasalarda gerekse dış piyasalarda talep seviyelerinde olası gelişmeler, sektörü destekleyici başlangıçlar olabilir. Toparlanma yavaş yavaş başlamıştır. Bu inançla sektörün geleceğini önümüzdeki yıllarda olumlu görmekteyiz'' diye konuştu.
AB'nin Rusya, Çin, Hindistan gibi ülkelerle imzalayacağı serbest ticaret anlaşmalarının (STA) Türkiye'nin ihracatına ciddi etkileri olabileceğine de işaret eden Ekinci, ürün bazında ayrıntılı değerlendirmeler yapılması gerekeceğini, Türkiye'nin bu ülkelerle de AB'nin yaptığı temelde STA yapmasının en doğrusu olacağını kaydetti.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.