Ticaret Bakanlığı tarafından Dahilde İşleme Rejimi’ne (DİR) yönelik yapılan yeni düzenlemenin okurlarımıza detaylı bir şekilde anlatabilir misiniz? Neden bu düzenlemeye ihtiyaç duyuldu?
Türkiye’nin çelik ürünleri ithalatı 2020 yılından bu yana ciddi oranlarda artış göstermektedir. Çin’den yapılan ithalat 2020 yılında 395 bin tondan 2024 yılında 3 milyon 739 bin tona ulaşarak yaklaşık on kat artmıştır. Benzer bir durum Malezya, Güney Kore, Vietnam ve Endonezya gibi ülkelerden yapılan ithalatta da gözlenmektedir.
Uzak Doğu ülkeleri ile ticaretimizin %99,7’si ithalat, yalnızca %0,3’ü ihracat
Uzak Doğu ülkeleri ile ticaretimizin %99,7’si ithalat, yalnızca %0,3’ü ihracattır. Çin ile olan dış ticaretimizde de benzer bir tablo söz konusudur. Bu dengesiz yapının sürdürülebilmesi mümkün değildir. Aynı durum Çin ile toplam dış ticarette de görülmektedir, 47 milyar dolarlık ithalata karşılık sadece 3 milyar dolarlık ihracat sürdürülebilir değildir.
2025 yılında ise, 2024 yılında filmaşin için alınan korunma tedbiri ve Ekim ayında sıcak yassı ürünler için karara bağlanan damping vergileri sebebiyle ithalatta düşüş beklenirken, başlangıçta kısa bir düşüş yaşansa da, yılın ikinci çeyreğinden itibaren yeniden artış eğilimi ortaya çıkmıştır.
Önlemler alınmaz ise Türkiye açık pazar haline gelecek
Mayıs ayından itibaren Çin’den ve Rusya’dan gerçekleştirilen ithalat aylık 500 bin ton seviyesini aşmıştır. Benzer şekilde Rusya Federasyonu’ndan yapılan ithalat da yükselmiş, 2025’in ilk yedi ayında %72,7 oranında artmıştır. Diğer taraftan, yılın ilk 7 ayında Hindistan’dan yapılan ithalatta %90 artış kaydedilmiş, son üç aydaki artış oranı %579 olmuştur. Hindistan’ın önümüzdeki yıllarda üretimini ve kapasitesini artırma yönündeki hedefleri dikkate alındığında, ülkeden ithalatın katlanarak artıyor olması, endişelere yol açmaktadır.
Toplam ithalatın büyük ölçüde Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında gerçekleştiği görülmektedir. Rusya’dan gerçekleştirilen ithalatın %96,1’i; Çin’den yapılan ithalatın %80,5’i; Hindistan’dan yapılan ithalatın ise %83,5’i, DİR kapsamında gerçekleşmiştir. Mevcut eğilimin devam etmesi halinde, hem Rusya hem de Çin’den yapılan ithalatın ülke başına 5 milyon tonun üzerine çıkması muhtemeldir.
Türk çelik sektörü, 60 milyon tonluk kapasitesinin yalnızca %61,8’ini kullanabiliyor
Türk çelik sektörünün, 60 milyon tonluk kapasitesinin yalnızca %61,8’ini kullanabildiği bir ortamda, ithalattaki bu hızlı artış, sektörde ciddi rahatsızlık yaratmıştır. Bu durum, yalnızca çelik sektörü açısından değil, ülkenin ekonomik dengeleri ve cari açığın kapatılmasına yönelik çabalar bakımından da olumsuzluk arz etmektedir.
“Ekonomi yönetimi DİR’in başlangıçta hedeflenen, yurtiçinde üretilmeyen girdilerin temini amacını aştığını; yeterli kapasite bulunmasına rağmen maliyet kaygılarıyla tamamen ithalata yönelmeyi teşvik ettiğini tespit etmiş ve bunu gidermeye dönük tedbirler almaya başlamıştır.”
Düzenleme ile birlikte devreye girecek yeni şartların Türk çelik sektörüne etkisi nasıl olacak?
Bu çerçevede, 16 Eylül 2025 tarihinde, Ticaret Bakanlığı tarafından; Maden, Metal ve Orman ürünlerine ilişkin yayımlanan genelge, DİR sebebiyle oluşan dengesizlikleri azaltmaya yönelik olarak, ihracatın %25’lik kısmının yurt içinden tedarik edilmesini zorunlu kılmıştır. Özellikle yeterli kapasitenin bulunduğu ürünlerde, bu oranın ithalatı sınırlamaya ne ölçüde yeterli olacağı, uygulama sonucunda anlaşılacaktır. Ancak gelinen noktada, ekonomi yönetimi DİR’in başlangıçta hedeflenen, yurtiçinde üretilmeyen girdilerin temini amacını aştığını; yeterli kapasite bulunmasına rağmen maliyet kaygılarıyla tamamen ithalata yönelmeyi teşvik ettiğini tespit etmiş ve bunu gidermeye dönük tedbirler almaya başlamıştır. Bu durum yalnızca çelik sektörü için değil, tüm sektörler için geçerlilik taşımaktadır.
Ticaret Bakanlığımız, dış ticaretteki bu olumsuz tabloya yönelik müdahale kararlılığını ortaya koymuştur. Uygulamadan elde edilecek sonuçlara göre, daha ileri adımlar atılabileceği değerlendirilmektedir. ABD ve AB’de olduğu gibi, bundan sonraki süreçte dış ticaret dengesinin gözetilmesi temel bir hedef olarak öne çıkmaktadır. Cari dengenin kurulması, açıkların azaltılması ve mümkünse fazla verilmesi, Türk ekonomisi açısından hayati önem taşımaktadır. Bu hedefe ulaşılabilmesi için, hem DİR kapsamında ihracat taahhüdü gerçekleştiren kuruluşların ithalatı azaltması, hem de üretim yapan kuruluşların yurt içinden tedarik edilecek ürünleri piyasaya sunması gerekmektedir. Üreticiler ve kullanıcı sektörler arasında sağlanacak uyumun, Türk çelik sektörü açısından olumlu sonuçlar doğuracağı öngörülmektedir.
Her ay giderek artan ithalatın sürdürülebilirliği mümkün değildir
Elbette, alışkanlıkları değiştirmek ve yeni koşullara uyum sağlamak, başlangıçta kolay olmayacaktır. Ancak her ay giderek artan ithalatın sürdürülebilirliği de mümkün değildir. Buna bir noktada “dur” demek, ekonomi yönetiminin temel sorumluluğudur. Sektör olarak, bu yönde ihtiyatlı bir adım atıldığını görmekteyiz. Sonuçlar değerlendirildikten sonra, daha ileri tedbirlerin alınabileceği ve bu adımların diğer sektörleri de kapsayacak şekilde genişletileceği değerlendirilmektedir.
Kalıcı çözüm, tüm ülkelerle dengeli bir dış ticaret yapmanın alt yapısını oluşturmaktan geçmektedir
Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, korunma tedbirlerinin yalnızca düşük değil, yüksek katma değerli ürünlere de yayılmasına ihtiyaç duyulduğu hususudur. Yüksek katma değerli ürünleri tüketen kuruluşların, daha kârlı olmak amacıyla yurt dışına yönelme ihtimali de dikkate alınmalı; bu ürünlerde yurt içi tedariki teşvik edici vergi düzenlemeleri hayata geçirilmelidir. ABD, bizden çok daha düşük dış ticaret açığına rağmen, bu tür tedbirleri almıştır. Oysa Türkiye’nin yalnızca Çin ile dış ticaret açığı 15 misli seviyesindedir. Dolayısıyla atılan adımlar ne kadar doğru olsa da, sembolik kalabilecektir. Kalıcı çözüm, tüm ülkelerle dengeli bir dış ticaret yapmanın alt yapısını oluşturmaktan geçmektedir.
Yapılan düzenleme sektör için yeterli midir? Sektörün globalde rekabet gücünü ileriye taşıyacak yeni düzenlemelere ihtiyacı var mıdır?
Ekonomi yönetimi uzun yıllardır bu konu üzerinde çalışmakta, karar sürecinde üretici ve kullanıcıların yanı sıra, kamu birimlerinin de görüşleri alınmış bulunmaktadır. Dolayısıyla bu karar, ülkemizin ve ekonomimizin yüksek menfaatlerini gözeten, ortak bir iradenin ürünüdür. Başlangıçta bazı kuruluşların uyum sorunları yaşayabileceği anlaşılmakla birlikte, makul süreler içinde dengeli bir yapının kurulabileceği değerlendirilmektedir. Bu nedenle, karara, hemen teorik olarak karşı çıkılması yerine, uyum sağlama imkanlarının araştırılmasında fayda mülâhaza edilmektedir.
Ayrıca, yalnızca üretici kuruluşların yurt içine yönelmesi değil, onların aradıkları ürünleri bulabilmeleri için de üretim tarafında yeni bir yaklaşımın geliştirilmesine, yurt içinde bulunmayan ürünlerin üretilmesine ve daha güçlü bir iç piyasa oluşturulmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Olağanüstü kaynak tahsisleri ile kurulan kapasitelerin, verimli çalıştırılması, kârlılık elde edilmesi ve bu kârların daha yüksek katma değerli ürünlerin üretimini hedefleyen yatırımlara yönlendirilmesi, ancak kontrolsüz ithalatın sınırlandırılması ile mümkündür.

Derneğimiz, bu yöndeki çabaların, hem çelik sektörümüz, hem de çelik ürünlerini kullanan üretici/ihracatçılar için gelecek açısından önem taşıdığını değerlendirmekte, alınan kararları sektörümüz adına memnuniyetle karşılamaktadır. Bu açıdan atılan adımların Türk ekonomisine ve çelik sektörüne hayırlı olmasını diliyoruz.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.