Dünyanın en büyük takım tezgahı üreticilerinden biriyiz
SMTCL Satış Müdürü İsa Sarıçiçek ile yapmış olduğumuz söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.
SMTCL Satış Müdürü İsa Sarıçiçek ile yapmış olduğumuz söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.
Peşin fikirler, muhakemesiz hükümlerdir” demiş Voltaire… Peşin hükümlerin, topluma mal olmuş algıların yıkılması ne kadar zordur bilirsiniz. İşte bunu başaran bir firma SMTCL… Çinli bir üretici… Dünyanın en büyük takım tezgahı üreticileri arasında. Çin ürünlerine karşı Türkiye’de olan önyargıları tamamen yıkmış ve kendisini dünya pazarında kanıtlamış bir firma. 2014 yılını başarılı şekilde geride bırakan SMTCL, 1 milyon m2’ye sahip 3 adet fabrikada üretim yapıyor. Ürünlerinde kaliteden vazgeçmeyen ve müşterilerine satış sonrası tüm hizmetleri sağlayan SMTCL, yedek parça hizmetiyle de müşterilerine hizmette sınır tanımıyor. Türkiye’ye gelince; ülkemiz SMTCL açısından büyük önem taşıyor. Uzun yıllardır Türk sanayisine hizmet veren firma bir dönem yerel partne rler ile hizmet verdikten sonra doğrudan kendi organizasyonunu kurmaya karar verdi. Kısa sürede yapılanmasını tamamladıktan sonra SMTCL Türkiye’nin başına İsa Sarıçiçek getirildi. “Tereddüt etmeyin Bizim sizin için neler yapabileceğimizi görmek için lütfen bize ulaşın” sloganıyla çalışmalarını sürdüren firmanın Satış Müdürü İsa Sarıçiçek ile yapmış olduğumuz söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.
İsa Bey, SMTCL ile olan tanışma süreciniz ve firmanın Türkiye’deki organizasyonunu yönetme aşamanızdan bizlere bahseder misiniz?
SMTCL ile olan tanışma aşamamız ve organizasyonun yönetimini ele alış sürecim oldukça hızlı gelişti diyebiliriz. O dönem firmanın Türkiye’de partnerliğini yapan şirkette Bölge sorumlusu olarak görev yapıyordum.
SMTCL’nin Türkiye’ye getirdiği en büyük makinası vardı; yaklaşık 6 metre civarında. Bu makinayı Bolu’da bir firmaya ilk olarak ben satmıştım. Tezgahın kurulum sürecinde Mr. Yang ile tanışma fırsatım oldu. O tanışmamız sonrasında yaklaşık 6 ay sonra beni kendi bünyelerine dahil etmek istediler. Bu şekilde bir süreç başladı ve halen de beraber çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
SMTCL’in organizasyon yapısı, fabrikaları, dünya genelindeki satış ağı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
SMTCL dünyanın en büyük tezgah üreten firmalarından bir tanesidir. Universal takım tezgahları üretiyor. Bunun yanı sıra teknolojiye yatırım yapıyor. SMTCL, gelişen Çin ekonomisiyle beraber Almanya’nın önde gelen makina firmalarından birini de satın aldı. Daha sonra dünya genelinde satış ve servis ağı kurmaya başladı. Bölge yönetimi mantığıyla dünya genelinde hizmet veriyor.
Burası Ortadoğu bölgesi olarak adlandırılıyor. Biz Türkiye’den Azerbaycan, Türkmenistan, Tacikistan, Irak, İran, Suriye, Cezayir, Güney Afrika, Mısır, Cezayir vs. gibi ülkelerle beraber bir nevi Ön Asya, Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerine Türkiye’deki temsilcilik aracılığıyla hizmet veriyoruz. SMTCL bir devlet şirketi ve 1 milyon m2 ye sahip 3 adet fabrikası var. Çok muazzam bir teknolojiye sahip bir şirket diyebiliriz.
Türkiye ofisi olarak ülkemizdeki takım tezgahı pazarından ne kadar pay alıyorsunuz?
Açıkçası Türkiye’de pazarın büyüklüğü tam olarak bilinemiyor fakat bizler firma olarak Türkiye pazarında yıllık ortalama 20 milyon dolar ciroya ulaşıyoruz. Her geçen yıl ciromuzda önemli artışlar yakalama başarısını gösteriyoruz.
Bir Çin firmasıyla her yıl satışları arttırmak önemli bir başarı… Çünkü ülkemizde Çin ürünlerine karşı bir önyargı söz konusu… Bu ön yargıyı nasıl aşıyorsunuz?
Biz makinalarımıza güveniyoruz. Her şeyden önce makinalarımızın döküm aksamının dışında tüm teknolojik parçaları Avrupa menşeli… Makine aksamı konusunda dünyanın önde gelen mühendislik firmalarıyla, çözüm ortaklarıyla işbirliği yapıyoruz. Bununla birlikte bizim tezgahlarımızı Türkiye’de ithalatçı bir firma değil, doğrudan kendimiz satıyoruz.
Biz doğrudan fabrikayız. Bir tezgahın tipi, teknik ve teknolojik özellikleri belli aralıklarla değişebiliyor. Fakat tüm tezgahlarımız için minimum 10 yıl süreyle yedek parça stoku tutuyoruz ve her daim müşterilerimize çözüm üretebiliyoruz. “Bitti, elimizde yok, o seri artık üretilmiyor” gibi bahanelere bizde asla yer yok. Tekrar ediyorum; biz bir devlet şirketiyiz ve “Dünyanın en büyük ekonomisi” konumunda olan bir devlet garantisiyle faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Türkiye’de satış ağımız ile birlikte güçlü bir servis ağına sahibiz. Çinli mühendislerimiz, tekniker ve teknisyenlerimiz aracılığıyla servis hizmeti veriyoruz. Kendileri taşıma yöntemiyle değil, doğrudan ülkemizde aileleriyle ikamet ederek bu hizmeti veriyorlar. Tüm bu bahsettiğim aşamalarla farkımızı ve kalitemizi de ortaya koymuş oluyoruz.
Servis hizmetlerine değinmişken; satış sonrası servis makina sektöründe çok önemli bir konu… Bu alanda verdiğiniz hizmetleri biraz daha açar mısınız?
Firmamızda çalışan hem mekanik hem de elektronik servis elemanları mevcut. Bu elemanlarımız aracılığıyla satış sonrası müşterilerimize gerekli eğitimleri veriyoruz. Eğitimlere genelde Türk servis elemanlarımızı göndermeyi tercih ediyoruz. Müşterilerimize makinaları sattıktan sonra 3-4 gün boyunca servis ve eğitim hizmetleri ile destekliyoruz. Çok sık karşılaşmasak da herhangi bir arıza veya yedek parça montajında ise Çinli servis görevlilerimiz müşterilerimize yardımcı oluyor. 24 saat içerisinde Türkiye’nin her noktasına servis hizmeti sunabiliyoruz. Acil durumlarda ise yurtiçi uçak yolculuğu süresi içerisinde müşterimize ulaşabiliyoruz.
Hangi sektörlerde SMTCL tezgahlarıyla sık karşılaşabiliriz?
SMTCL makinaları birçok sektörde kullanılıyor. Özellikle Kalıpçılık, Otomotiv, Yan Sanayi ve Havacılık sektörlerinde bizim tezgahlarımız tercih ediliyor. Yine Savunma sanayinde, özellikle Ankara’da çok ciddi referanslara sahibiz. Kısacası İstanbul’daki bir kalıp üreticisinde, Konya’da fason parça üretimi yapan bir imalathanede, Bursa’da bir makina üreticisinde, Eskişehir’de bir havacılık firmasında bizim tezgahımızla karşılaşabilirsiniz.
Türkiye’de nihai kullanıcılarımız tezgah alırken neleri ön planda tutuyorlar? Onlar için hangi kriterler öncelikli planda?
Nihai kullanıcılarımızın önceliği menşei... Türkiye’de bir Tayvan popülaritesi var ve bu inkâr edilemeyecek bir düzeyde. Siz makinalarınızda Tayvan menşei komponentleri kullandıysanız müşterilerinizi ikna etme şansınız daha da artıyor. Türkiye’de öncelikle Tayvan menşeli olması daha sonra ise fiyat odaklı bir yaklaşım olduğunu söyleyebiliriz. Müşteriler öncelikli olarak makinanın menşeini daha sonra da fiyatını soruyorlar. Herkes şunu bekliyor: “İyi olsun, ucuz olsun”… Buna mukabil, tezgahın hassasiyeti, üretim özelliği, enerji sarfiyatı ve diğer teknik detayları geri plana itiyorlar. Halbuki ilk sormaları ve araştırmaları gereken konular bunlar… Bugün Almanya’da veya İtalya’da çok kaliteli tezgahlar üretiliyor fakat bir o kadar da kalitesiz tezgahları da var. Aynı şekilde Tayvan… Kaliteli makinaları olduğu gibi, asla ve asla ülkemize sokulmaması gereken tezgahlar da üretiliyor Tayvan’da. Çin de aynı şekilde… Çok kaliteli Çin makinaları da var kalitesiz ürünler de var. Dediğim gibi tezgah seçiminde doğru olan menşei ve fiyatından önce makinanın niteliğini ön planda tutmaktır. Umarım bu anlayışı ülke olarak en kısa zamanda benimseriz.
Peki, bazı kesimler Türkiye’nin makina çöplüğüne döndürüldüğünden bahsediyor. Buna ne diyorsunuz?
Türkiye’nin makine çöplüğüne döndüğü algısı bence de doğru… Türk piyasasında çok fazla niteliği belli olmayan kalitesiz makina var. Bu da az evvel bahsettiğim nedenlerden kaynaklanıyor. Sanayicilerimiz tezgah seçimlerindeki kriterlerinin öncelik sıralamalarında değişiklik yapmalılar. Bu sayede Avrupa’nın, Tayvan’ın veya Çin’in makina çöplüğü olmaktan kurtulabiliriz. Buna karşın Türkiye’de çok kaliteli tezgahların kullanıldığını ve tercih edildiğini de unutmamak gerekiyor. Evet, çoğunluk belki bu konularda bilinçli değil fakat belli bir kesim bu konuda çok titiz davranıyor. Yeri gelince bir müşteri alacağı tezgahın üretildiği fabrikayı dahi görmeye gidebiliyor, bunlar da yaşanıyor ülkemizde.
Özellikle Avrupalı üreticiler, Uzakdoğulu tezgah üreticileri için zaman zaman negatif kampanyalar yürütüyorlar. Bu açık olarak yapılmasa da perde arkasından sanayicilere fısıldanıyor. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Türkiye’ye gelen her bir teknoloji ülkemize kardır. Çünkü biz bu teknoloji vyi burada üretmiyoruz. Bundan 10 yıl önce CNC alabilen firmalar belli büyüklüğe, belli hacme sahip firmalardı; FORD gibi, TOFAŞ gibi…
Fakat günümüzde artık pek çok firma rahatlıkla CNC tezgah alabiliyor. Bu da Uzakdoğulu üreticilerin sayesinde oldu. Herkes bütçesine göre bir makine alabiliyor. Dolayısıyla CNC anlamında konuşacak olursak; Türkiye’de teknolojinin yaygınlaşması Uzakdoğu sayesinde olmuştur diyebiliriz. Çünkü vaktiyle 1 milyon dolara satılan bir tezgahın çok daha gelişmiş versiyonu Uzakdoğulu üreticiler sayesinde 200 bin dolara alınır hale geldi.
Bu açıdan bakacak olursak eğer; Uzakdoğu, Türkiye’nin cari açığını azaltıyor bile diyebiliriz. Bu ülke yıllarca Avrupa’nın ikinci el tezgahlarını kullanmak zorunda kaldı, onların artıklarıyla idare etmeye zorlandık. Tabi ki ürünler arası kalite farkı olacaktır. Bu da fiyattan kaynaklanıyor sonuçta. Bugün Mercedes de araba üretiyor Hyundai de… Aralarında fiyat açısından uçurumlar var ama her ikisi de ihtiyacı karşılıyor. Bu tamamen alım gücü ile alakalı bir durum. Ama bahsettiğiniz durum, yani Uzakdoğulu üreticilerin kötülendiği iddiasına katılıyorum ki bu bence son derece yanlış ve haksız bir tutum… Ona bakarsanız birçok Avrupalı makina üreticisi Türkiye’de fason aksam, yedek parça üretimi yaptırıyor. Bu parçalar da ülkemizde genellikle Uzakdoğu menşeli tezgahlarda üretiliyor, buna ne diyeceksiniz? Ya da ne diyecekler? Tezgah kalitesizse eğer, o tezgahta üretilen parçalar da kalitesiz olmaz mı sizce? Dolayısıyla atılan çamurun nereye atıldığının yanı sıra nereye sıçradığına da dikkat edilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Hep tezgahların kalitesinden, niteliğinden bahsettik ama bu tezgahları kullanacak kalifiye personel konusuna hiç değinmedik. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Ülkemizdeki birçok sektörde kalifiye personel sıkıntısı yaşandığı bir gerçek… Bizim tezgahlarımızın kullanıldığı birçok sektör mensubu da bu durumdan şikayetçi… Bu sorunu aşmanın tek yolu ise eğitim Eğitim bu işin olmazsa olmazı, yegane çözümüdür diyebilirim. Meslek liselerinin eğitimi üzerinde durulmalı ve müfredatları bana göre yeniden gözden geçirilmeli. Bu okullarda uygulamalı eğitim görebilecekleri tegah ve makinalar yok denecek kadar az. Bu sorunların üzerine gidilmesi gerekiyor.
“Sanayileşmeyen toplum gelişemez”
Araba kullanmadan şoför, uçak kullanmadan pilot olabilir misiniz? Tabi ki hayır… Fakat makine görmemiş, kullanma imkanı olmamış çocuklarımızdan tekniker olmalarını bekliyoruz. Üniversitelerde de durum çok farklı değil açıkçası… Makina mühendisleri yetiştiriyoruz ama makina üretim tesisi görmüyorlar. Dersliklerde oturtarak makina mühendisi yetiştiremezsiniz. Devir bilgi çağı ve bizler dünyada söz sahibi olmak istiyorsak çocuklarımızı, gençlerimizi yetiştirip onlarla faydalı işler yapmak durumundayız. Gençler eğitilirse toplum eğitilir, sanayi gelişir ve ülke kalkınır. Kısacası sanayileşmeyen toplum gelişemez.
2014 yılını artık geride bıraktık ve yeni yıla merhaba dedik. SMTCL açısından 2014 yılı nasıl geçti, 2015 yılı için neler öngörüyorsunuz?
SMTCL 2014 yılını başarılı bir şekilde geride bıraktı. Bizler her sene sonunda bir sonraki yıl için reel hedefler koyuyoruz ve o hedefi gerçekleştirmek için çalışmalarımıza başlıyoruz. 2014 yılında ciro hedefimizi aşmayı başardık. 2015 yılı için ise hedef rakamları biraz daha yükselttik. Bunu da gerçekleştireceğimize yürekten inanıyorum. 2015 yılında beklentilerimiz olumlu yönde. Türkiye’deki genel ekonomik, siyasi durumlar bunu etkileyebilir fakat biz hedeflerimizi gerçekleştirmek adına faaliyetlerimizi sürdüreceğiz.
SMTCL olarak sizi birçok fuarda görüyoruz. Fuarların önemli kazanımları oluyor mu?
2014’ün son ayında Bursa Metal İşleme Fuarı’nda katılımcı olarak yer aldık. 2015 yılı başlarında düzenlenecek olan Win Fuarı’na katılacağız. Yine Konya KONMAK Fuarı ile İzmir’de gerçekleştirilecek olan 3T Metal İşleme Fuarı’nda olacağız. Ülkemizdeki sanayi fuarlarının kalitesi istenilen düzeyde değil aslında. İs tanbul’daki fuarlar kısmen daha iyi geçse de genel manada gerek Avrupa gerekse de Uzakdoğu ülkelerinde düzenlenen fuarların kalitesinin çok gerisindeyiz ama seçme şansımız da yok. Çünkü müşterilerimiz bizi görmek istiyorlar. Aynı şekilde biz onlarla görüşmek istiyoruz. Fuarlar da buna vesile oluyor. Mevcut müşterilerin dışında yeni müşterilerle de tanışma fırsatı yakalayabiliyoruz. Umarım bizim ülkemizdeki fuarlar da organizasyon kalitesini en kısa sürede yükseltirler ve bizler daha çok fayda sağlarız.
Bu konuda fuar şirketlerinize bir öneriniz var mı?
Bence ülkemizdeki, daha doğrusu İstanbul’daki en büyük eksiklik; Anadolu Yakası’nda bir fuar merkezinin olmayışı… Biran evvel Anadolu Yakası’nda bir fuar merkezi kurulmalı. Bunun yanı sıra OSB’lerden, sanayi sitelerinden fuar alanlarına düzenli servisler kaldırılmalı. Ustaları, tekniker ve teknisyenleri fuarlarla ancak bu şekilde tanıştırabiliriz. Ayrıca organizatörler gerek sosyal medyada gerekse de Açıkhava başta olmak üzere çeşitli reklam mecralarında fuarların tanıtımına daha çok ağırlık vermeliler.
Son olarak dergimiz aracılığıyla sektöre ve meslektaşlarınıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
2015 yılının hem bizim için hem de rakiplerimiz için hayırlı geçmesini temenni ediyorum. 2014 yılı içerisinde yaşadığımız Soma ve Ermenek maden faciaları ve buna benzer kötü olayların yaşanmayacağı, ülke olarak gerek ticari gerekse sanayi alanında başarılı ve mutlu bir yıl geçirmeyi diliyorum.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.