İSO Başkanı Bahçıvan: Üretimde yapısal dönüşüm kaçınılmaz bir zorunluluk
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, üretimde yapısal dönüşümün artık ertelenebilir veya tali bir gündem olmaktan çıktığını vurgulayarak, ‘kaçınılmaz bir zorunluluk’ haline geldiğine dikkat ekti. Bahçıvan, “Türkiye olarak, sanayimizin ölçek sorunundan iş gücü vasfına kadar tamamlamamız gereken ciddi eksiklerimiz var” dedi.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) yılın son meclis toplantısını “2023’ü Değerlendirirken; Küresel Gelişmeler Eşliğinde Sanayimizin, Ekonomimizin 2024’ten Beklentileri, İSO’nun Yeni Hedef ve Projeleri” ana gündemi ile gerçekleştirdi. Toplantının başında odanın 2024 bütçesi de oylamaya sunuldu. 2024 bütçesinin kabul edilmesinin ardından İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, ana gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin 2023’e ekonomi politikalarında önceki iki yıldan miras kalan bir tablo ile başladığını hatırlatan Bahçıvan, yüksek büyüme rakamlarının ana hedef olarak belirlendiği, fakat büyümede nitelikten çok niceliğin öne çıktığı, yılın ikinci yarısına kadar rasyonelliğin pek dikkate alınmadığı bir dönemin yaşandığını söyledi. Türkiye’nin dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasında yer almayı başardığını, ancak büyümenin kalitesinde önemli zaaflar ortaya çıktığını dile getiren Bahçıvan, “İç tüketimde aşırılığa varan bir canlılık ve buna bağlı olarak da iki temel kırılganlığımız olan enflasyon ve cari açıkta çok ciddi artışlarla karşılaştık. Tabii bu nedenle büyümenin kapsayıcılığından da önemli bir taviz vermiş olduk” dedi.
OVP’nin kazanımları yadsınamaz
Mayıs ayındaki seçimlerden sonra rasyonele dönüş sloganıyla göreve başlayan yeni ekonomi yönetiminin büyümede nicelik kadar niteliği de ön plana çıkaran ve enflasyon başta olmak üzere temel kırılganlıkları en aza indirmeyi gözeten bir yol haritası ortaya koyduğunu dile getiren Bahçıvan, bu programın önümüzdeki sene büyümede belirli bir ivme kaybına yol açmasının muhtemel olduğunu, ancak kırılganlıkların azaldığı, büyümenin daha dengeli bir bileşime kavuştuğu bir modelin uzun vadede sağlayacağı kazanımların azımsanmaması gerektiğini vurguladı.
Programın ilk etkilerine ilişkin sinyaller olduğuna dikkat çeken Bahçıvan, “Risk göstergesi olan CDS’lerde 700 baz puanlardan 300 baz puanın altına anlamlı bir iyileşme yaşandı. Yurtiçi bankalarımız yurtdışı piyasalarda yeniden hacimli borçlanmalara başladı. Uzun zaman sonra yabancı sermaye girişinde canlanma belirtileri görüyoruz. Kredi faizlerinde gelinen seviyeler sanayicimiz için zorlayıcı olsa da yaz aylarında özel bankaların adeta piyasadan çekildiği bir dönemin ardından kredinin ulaşılabilirliğinde göreli bir iyileşme izliyoruz. Döviz kurlarındaki sakin seyir makro dengelere olumlu yansırken, döviz ve kur korumalı mevduatların eş zamanlı azaldığı daha gerçekçi bir liralaşma süreci yaşanıyor. TCMB rezervleri de gün geçtikçe güçleniyor. Daha makro ölçekte, enflasyon ve cari açıkta yaşanacak iyileşmenin de ilk belirtileri gözleniyor. Kısacası, yılın ilk yarısında zorlu koşulların bizi bekleyeceği açık olsa da 2024’ün ikinci yarısından itibaren daha sağlıklı bir tablonun şekilleneceğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
20’nci yüzyılın rekabet unsurlarıyla ayakta kalamayız
Yeni ekonomi yönetiminin ortaya koyduğu hedefleri bir ‘nihai nokta’ değil, ‘ara hedefler’ olarak gördüklerini anlatan Bahçıvan, programda ortaya konan makro hedefleri yapısal reformların izlemesi gerektiğini ifade etti. Gelinen noktada üretimde yapısal dönüşümün artık ertelenebilir veya tali bir gündem olmaktan çıktığını, ‘kaçınılmaz bir zorunluluk haline’ geldiğini vurgulayan Bahçıvan, “Dünyamız dijital ve yeşil dönüşüm temelinde, gün geçtikçe zorlu ve karmaşık hale gelen bir rekabete sahne oluyor. Bu dönemde yirminci yüzyıla ait rekabet unsurlarıyla, bırakın gelişmiş ülkelere yetişmeyi, ayakta kalmak bile imkansıza yakın hale gelecek. Türkiye olarak, sanayimizin ölçek sorunundan iş gücü vasfına kadar tamamlamamız gereken ciddi eksiklerimiz var” şeklinde konuştu.
Yatırım iklimini de onarmamız gerekiyor
Üretimde verimlilik ve teknoloji açığını kapatacak kapsamlı bir reform sürecine odaklanılması gerektiğinin altını çizen Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Zira üretimde katma değer ve teknoloji odaklı bir dönüşüm, maliye ve para politikasının çok ötesine geçerek, eğitim, altyapı, işgücü piyasası, teşvik sistemi gibi pek çok alanda bütüncül bir stratejik planlama gerektiriyor. Bu açıdan baktığımızda, Orta Vadeli Program’da ortaya konulan; hukuk başta olmak üzere yapısal dönüşüm vizyonunun kağıt üstünde kalmaması çok önemli. Ülkemizde sadece makro ekonomik dengeleri değil, maalesef bir süredir epey yara almış olan yatırım iklimini de onarmamız gerekiyor. Portföy yatırımlarında birkaç haftadır memnuniyetle izlediğimiz toparlanma emarelerinin doğrudan ve kalıcı yabancı yatırımlarda da başlaması bu noktada öncelikli hedeflerimizden biri olmalı.”
Seçimsiz dönem bir fırsat penceresi sunuyor
2023’ün ikinci yarısında olduğu gibi 2024’te de sancılı bir geçiş sürecinin yaşanacağını vurgulayan Bahçıvan, yerel seçimlerin geride kalmasıyla yılın özellikle ikinci yarısından itibaren hiç de kısa sayılamayacak bir seçimsiz dönemin Türkiye için son derece değerli bir fırsat penceresi sunduğunu kaydetti. Dünyanın halen çoklu bir kriz ortamıyla boğuştuğu, küreselleşmenin geleceğinin tartışıldığı bir ortamda Türkiye’nin önünde birçok fırsat olduğunu dile getiren Bahçıvan, “Zamanımızı ve kaynaklarımızı en iyi şekilde kullanarak, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında gelecek kuşaklara üreten, çalışan ve her yönüyle umut veren bir Türkiye emanet etmeliyiz” diyerek sözlerini tamamladı.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.