Mühendislik Hizmetlerinde Türk Sanayisinin Çözüm Ortağı: HKTM
HKTM - Hidropar Hareket Kontrol Teknolojileri Merkezi; temelleri yıllar önce Kocaelide atılmış, ülkemizin önce mühendislik firmalarından birisi.
HKTM - Hidropar Hareket Kontrol Teknolojileri Merkezi; temelleri yıllar önce Kocaelide atılmış, ülkemizin önce mühendislik firmalarından birisi.
HKTM - Hidropar Hareket Kontrol Teknolojileri Merkezi; temelleri yıllar önce Kocaeli’de atılmış, ülkemizin önce mühendislik firmalarından birisi. Yaklaşık 18 yıl önce Kocaeli’de Hidropar Kocaeli Ltd. Şti. adı altında Bosch Rexroth Ana Bayisi olarak 3 kişilik kadrosuyla kurulan firma, uzun yıllar bu isim altında Elektrikli Tahrik & Kontrolü, Hidrolik, Doğrusal Hareket & Montaj Teknolojileri ve Pnömatik konularında Proje, Satış Ve Satış Sonrası Etkin Servis, Devreye Alma, Anlaşmalı Bakım Ve Eğitim Hizmetleri verdi. 2013 yılına gelindiğinde firmanın adı Hidropar Hareket Kontrol Teknolojileri Merkezi Sanayi ve Ticaret A.Ş. (HKTM) olarak değiştirildi. Gebze Merkez ve Fabrika’nın yanı sıra Adapazarı ve Kdz. Ereğli’de şubeleri bulunan firma Hidrolik Proje ve Satış, Elektromekanik ve Robotik ile Mekanik Otomasyon ve Satış alanlarında faaliyet gösteriyor.
HKTM Genel Müdürü Gemi ve Makina Yüksek Mühendisi İlham Çelebi’yi Gebze’deki yeni fabrikalarında ziyaret ederek bir söyleşi gerçekleştirdik. Firmanın yapmış olduğu çalışmalar ve geliştirdiği projelerin yanı sıra “Yeşil Bina” konseptinde inşa ettirdikleri fabrikalarına hayran kaldık... Keyifle okuyacağınızı düşündüğümüz söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.
lham Bey, HKTM ile ilgili sorulara geçmeden evvel sizi tanıyabilir miyiz? Öğrencilik döneminiz, meslekle tanışmanız ve HKTM’deki kariyer süreciniz hakkında bizleri bilgilendirir misiniz?
Kocaeli’nin Gebze ilçesinde, bir fabrika işçisinin oğlu olarak dünyaya geldim… Çocukluğum fabrikaların arasında geçti. İlk oyuncaklarımızdan biri atık rulmanlardan yaptığım bilyeli arabamdı. “Sanayinin içinde büyüdüm” tabirini birebir yaşadım. Ortaöğrenimi Anadolu Teknik Lisesi Elektrik Bölümü’nde tamamladım. Lisans eğitimini ise Yıldız Teknik Üniversitesi Gemi İnşa ve Makine Mühendisliği Bölümü’nde bitirdim. Gebze Teknik Üniversitesi’nde; Makine Mühendisliğinde Kontrol Sistemleri üzerine yüksek Lisansta tez aşamasındayım. Mühendislik eğitimi alırken daha çok Hidrolik ve Otomasyon konuları üzerine yoğunlaştım. Stajımı da Rexroth Group’un Sefaköy’deki tesislerinde gerçekleştirdim. 2000’li yılların başında üniversiteyi bitirince Rexroth Group’un referansı ile Gebze’de o zamanki adı Hidropar Kocaeli olan mevcut şirketimde işe başladım. 2007 yılında Hidropar Kocaeli Proje Satış Müdürlüğü görevine getirildim. 2011 yılında şirketimiz yeni bir yapılanmaya gitti ve çeşitli departmanlara ayrıldı. Bu yapılanma kapsamında Grup Müdürü olarak görev yapmaya başladım. 2016 yılı Ocak ayı itibariyle de Genel Müdür olarak çalışmalarımı sürdürüyorum.
2013 yılında Hidropar Kocaeli olan ünvanınız, Hidropar Hareket Kontrol Teknolojileri Merkezi Sanayi ve Ticaret A.Ş. (HKTM) olarak değişti. Buna neden ihtiyaç duydunuz?
2013 yılına kadar Hidropar Kocaeli adıyla limited şirket olarak faaliyet gösteren firmamızın isim ve şirket yapısında değişikliğe giderek, Hidropar Hareket Kontrol Teknolojileri Merkezi Sanayi ve Ticaret A.Ş. (HKTM) olarak faaliyetlerimizi sürdürmeye başladık. İsim değiştirmemizin en önemli sebeplerinden birisi şirketimizin büyümesi ve faaliyet alanlarımızın genişlemesidir. İlk kurulduğumuz yıllarda Kocaeli ve yakın bölgelere hizmet verirken, günümüzde Türkiye genelinin yanı sıra yurt dışında 19 farklı ülkeye hizmet vermeye başladık. Bir diğer ana neden ise şirket ünvanımızın yaptığımız işi kapsamasını istememizdir. Bu nedenle ünvanımızda “Hareket Kontrol Teknolojileri Merkezi” ibaresine yer verdik. Hareket kontrol teknolojileri konusunda “Merkez” olabilmek elbette çok kolay bir şey değil. Bizim de bu manada kat etmemiz gereken mesafeler mutlaka var. Bir Türk firması olarak hedefimiz; dünyanın birçok ülkesine Hareket Kontrol Teknolojileri alanında hizmet vermek ve ülkemizi başarıyla temsil etmektir.
Firmanızın faaliyet alanlarını neden 3 farklı departmana ayırma ihtiyacı duydunuz? Bu değişiklik sizlere ne gibi avantajlar sağladı?
Hareket Kontrol Teknolojileri oldukça kapsamlı bir kavram ve birçok sektöre hitap ediyor. Sektör fazlalığının yanı sıra işleyişte de çeşitlilik arz ediyor. Bu sebeple bahsi geçen departmanları oluşturarak işleyişi hızlandırmayı, termin sürelerini kısaltmayı ve verimliliği arttırmayı amaçladık. Geçen süre zarfında başarılı olduğumuzu da net bir şekilde gördük.
Bizlere bu departmanlardan, faaliyetlerinden ve sorumluluk alanlarından bahseder misiniz?
HKTM; Hidrolik Proje ve Satış, Elektromekanik ve Robotik, Mekanik ve Otomasyon Satış olmak üzere 3 farklı departmanla Türk sanayisine hizmet veren bir firmadır. Sırasıyla bu departmanlarımızdan ve faaliyet alanlarından bahsedecek olursak;
Bu bölümümüzde hidrolik proje ve uygulamalarının yanı sıra hidrolik ürün tedariki ve hidrolik silindir üretimi yer alıyor. Hidrolik ürün tedariki kapsamında; Endüstriyel Hidrolik Ürünleri, Mobil Hidrolik Ürünleri, Hidrolik Hortumlar, Flanşlar ve Bağlantı Elemanları gibi ürünleri bünyesinde bulunduruyor. Hidrolik Silindir üretimimize gelince; daha evvel tasarımını yapmış olduğumuz hidrolik silindirleri kendi bünyemizde üretmeye başladık. Tesisleri, silindirlerin çalışma koşullarını yakından görüp, iyi analiz ettiğimiz için silindiri en doğru şekilde dizayn edip üretebiliyoruz. Üretimde ihtiyaç duyulan hammadde ve yarı mamul seçimlerini büyük bir titizlikle yapıyoruz ve müşterimize en kaliteli ürünü sunuyoruz. Yine Hidrolik Ünite üretimimiz var. 20 litreden 20 tonluk üniteye kadar üretim yapabiliyoruz. Hidrolik Proje ve Uygulamalar kapsamında ise Hidrolik Projeler, Blok – Valf Standı ve Ünite gibi Hidrolik Üretim Aşamaları, Filtreleme Sistemleri, Akümülatör ve Standlar, Hidrolik Test Sistemi bulunuyor. Bu bölümümüz ağırlıklı olarak Demir Çelik, Gemi İnşa, Döküm, Çelik Dövme, Otomotiv, Makina İmalat, Alüminyum ve Beyaz Eşya gibi ağır sanayi sektörlerine hizmet veriyor.
Elektromekanik ve Robotik bölümümüzde Robot Tabanlı Parça İşleme ve Kesme, Besleme ve Boşaltma, Taşıma, Paketleme ve Kutulama, Paletleme konularında ürün ve hizmet üretiliyor. Bunların yanı sıra çeşitli sektörlere sunmuş olduğumuz özel çözümler de var. Beyaz Eşya, Elektrik, Gıda ve Ambalaj sektörlerine yönelik birçok hizmetlerimiz bulunuyor.
Mekanik ve Otomasyon Satış bölümümüzde Mekanik Ürünler ve Otomasyon Ürünler olmak üzere iki ana sınıfta ürünlerin satışı gerçekleştiriliyor. Mekanik Ürünler kapsamında Redüktörler, Dişli ve Kaplinler, Yağlama Sistemleri, Doğrusal Hareket ve Montaj Sistemleri, Güvenlik Kilit Sistemleri ve Silikon Dozajlama Sistemleri bulunuyor. Otomasyon Ürünler kapsamında ise Hidrolik Otomasyon, PLC Otomasyon Sistemleri, Pnömatik Ürünler, Servo Motor - Sürücü Sistem ve Bakımı, Direnç Kaynak Teknolojileri, Vidalayıcı – Sıkıcı Sistemler, Motion Kontrol Uygulamaları, Arayüz ve Fieldbus Teknolojisi, Sensörler ve Rfid gibi ürünler yer alıyor. Üç alanda uzmanlaşmış olmak ve üç alana yönelik ürün gruplarının bünyenizde bulunması müşterileriniz açısından büyük avantaj olsa gerek… Kesinlikle…
Uygulama ve ürün anlamında tüm donanımlara sahip olduğumuz için sanayicilerimizin ihtiyaçlarına uygun olan en verimli yöntemleri belirleyip hayata geçiriyoruz. Mesela bir tesiste hidrolik silindire ihtiyaç duyuluyorsa hidrolik silindir; pnömatik silindire ihtiyaç duyuluyorsa pnömatik silindir kullanıyoruz. Hem ürün hem de malzeme konusunda problem yaşamıyoruz. Müşterilerimiz de tek firmayla muhatap olarak işleyişi hızlandırmış oluyorlar. Bunun dışında tedarikçi ve taahhütçü sayısı arttıkça problemler de artıyor. Düşünün ki bir firma hidrolik projeni başka bir firmadan alıyor. Ortaya bir problem çıktığında, sorunu kimse üstlenmek istemiyor. Herkes kendini kenara çekip problemi diğer tedarikçi veya taahhütçü firmaya yıkıyor. Süreç bu şekilde uzayıp gidiyor. Ama muhatap tek olduğu zaman bu sorunlar yaşanmıyor.
Bildiğimiz kadarıyla Alman Bolenz & Schaefer’in Türkiye distribütörüsünüz ve yakında bu firma Türkiye’ye önemli bir yatırım yapacak değil mi?
Evet, balonlu akülerde Bolenz & Schaefer firmasının Türkiye distribütörüyüz. Bu alanda kalitesini ispat etmiş, dünya çapında bir firma… Önümüzdeki aylarda Türkiye ve Ortadoğu ülkelerine yönelik satışı yapılan balonlu akülerin montaj hattı buraya kurulacak. Türkiye’de ilk defa böyle bir montaj hattı olmuş olacak. Tabi ki bu yatırımın Türkiye’ye getirilmesinde HKTM’nin çok önemli bir payı var.
Bir de robotlu üretim konusunda her geçen gün kendinizi geliştirdiğinizi ve birçok sektöre çözüm ürettiğinizi biliyoruz. Bu konuyu bizim için biraz açar mısınız?
Robotlu üretim artık sanayinin olmazsa olmazları arasında birinci sırada… Industry 4.0 olarak tanımlanan yeni nesil anlayış bunun üzerine kurulmuş durumda… Dünya bu yolda ilerlerken Türkiye’nin ve bizim gibi bu topraklarda faaliyet gösteren firmaların bu gelişime ayak uyduramaması intihar olur. Dünya ile rekabet etmek istiyorsak, teknolojik gelişmeleri onlarla paralel olarak takip etmek zorundayız. Bu noktadan hareketle; kaynak robotları dışında ihtiyaç duyulan tüm robotlu sistemlerde HKTM olarak varız. Otomotiv, Gıda, Ambalaj, Beyaz Eşya, Makina, Demir Çelik, Medikal sektörleri başta olmak üzere birçok alana yönelik robotlu çözümler üretiyoruz.
HKTM olarak özellikle demir çelik sektörüne yönelik önemli projelerde yer aldığınızı biliyoruz. Bu projelerden, demir çelik sektörüne sunmuş olduğunuz ürün ve hizmetlerden bahseder misiniz?
Son yıllarda demir çelik sektöründe çok önemli yatırımlar yapıldı. Bu yatırımların yanı sıra demir çelik sektörüne yönelik makina üretimi yapan, anahtar teslim demir çelik tesisleri kuran firma sayısı da arttı. Bu firmalar sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok ülkesinde önemli projeler üstlenerek yurt dışına teknoloji ihraç etmeye başladılar. HKTM olarak hem bu firmaların hem de doğrudan demir çelik üreticilerinin önemli bir çözüm ortağı olduk. Bosch Rexroth da demir çelik projeleri söz konusu olduğunda her daim HKTM olarak bizlerin arkasında durdular, referans oldular.
Son 10 yıl içerisinde Türkiye ve çevre ülkelerde(Rusya, Arnavutluk, İran, Irak, Suriye, Cezayir, Mısır, Ürdün, Fas, Tunus vb.) 32 adet Elektrikli Ark Ocağı Sistemi, 12 adet 6 yollu kontinü tesisi, 8 adet çubuk haddehanesi, 2 tane profil haddehanesi devreye aldık. Son olarak Yolbulan Baştuğ Metalurji için CVS Makina’nın yapmış olduğu haddehanenin tüm hidrolik sistemlerini ve borulama işlemlerini tamamladık. Projelerin dışında genel olarak ERDEMİR ve KARDEMİR başta olmak üzere ülkemizdeki tüm büyük demir çelik üreticilerine hizmet veriyoruz. Hem taahhüt, hem yedek parça hem de servis anlamında bu firmalarla çalışıyoruz. Hatta ihtiyaca daha hızlı cevap verebilmek adına Kdz. Ereğli’ye bir şube açtık. Yetişmiş kadrolarımızla orada hizmetlerimizi sürdürüyoruz.
Bunun dışında hangi ağır sanayi sektörlerine hizmet veriyorsunuz?
Gemi İnşa, Çimento, Maden, Makina İmalat gibi ağır sanayi kollarına hidrolik başta olmak üzere robotik ve otomasyon sistemlerinde ihtiyaç duyulan ürün ve hizmetleri sunabiliyoruz. Bahsi geçen sektörlerde büyük montanlı iş yapan firmalar için hatların sürekli ve sorunsuz olarak çalışması büyük önem taşıyor. Mesela maden sektöründe tıpkı bir madenci gibi yerin 800 metre altına inip çalışıyoruz. Gemi inşa sanayiinde çok kritik noktalarda montaj yapıyoruz. Çimento fabrikalarının en kritik alanlarında işlem yapıyoruz. Bu sebeple bahsi geçen sektörler ve faaliyet gösteren firmalarla ilgili donanımlı olmak ve onların ihtiyaçlarını hızlı bir şekilde çözmek gerekiyor. HKTM bu alanda parmakla gösterilen bir firma olarak göze çarpıyor.
Son yıllarda demir çelik sektöründe popüler bir kavram ortaya çıktı: “Anahtar Teslim Fabrika”… Bir demir çelik tesisi kurarken anahtar teslim yöntemle tek bir firmayla çalışmak sizce doğru bir yaklaşım mı?
Meselenin doğruluğu ve yanlışlığı bakış açısına göre değişir. Açıkçası Türkiye’de “Anahtar Teslim” kavramının çok okunamadığını ve doğru uygulanmadığını düşünüyorum. Bunun yanı sıra yatırımdan sorumlu mühendislerin, projede görev alan satınalma sorumlularının ve proje koordinatörlerinin yeteri kadar cesaretli olmadıklarını ve sorumluluk almaktan kaçındıklarını düşünüyorum. Soruyorum size; diyelim ki bir demir çelik tesisi kuracaksınız. Bu alanda anahtar teslim çözümler sunan, dünya çapında isim yapmış bir firmayla anlaşıp işi ona verdiniz. Burada risk ve sorumluluk nerede? Tercihleriniz, sizin kattıklarınız ve fikirleriniz nerede? İsimli bir firmaya işi verirken zaten olması gerekenden daha yüksek bedeller ödemeyi göze almış oluyorsunuz. Dolayısıyla kurulum maliyetlerinde de etkiniz yok.
İşte bu sebeple bizim ülkemizde “Anahtar Teslim” mantığı yanlış işliyor. Evet, bazı yatırımlarda ihtiyaç duyulan krediler yurt dışındaki kaynaklardan sağlanıyor ve o kaynaklar tesis kurulumu ve makina parkı konusunda çeşitli dayatmalar yapabiliyorlar fakat bunları da aşmanın birçok yolu var. Proje sorumluluğunu yabancı bir firmaya verirken çelik konstrüksiyon, hidrolik - pnömatik aksamlar, borulama ve diğer hizmetleri yerli firmalardan alınabilir. Ama dediğim gibi sorumluluk almaktan kaçıyor yöneticiler. “Şirket gerekirse daha fazlasını ödesin ama benim başım ağrımasın” düşüncesi hâkim… Hâlbuki baş ağrıtacak bir durum yok ortada. Çünkü Türkiye’deki mühendislik ve taahhüt firmaları artık dünyanın öne gelen firmalarıyla rekabet edebilecek düzeye geldi. Daha ucuza, daha kaliteli ürün ve hizmetler sunuluyor bizim ülkemizde. Artık herkesin elini taşın altına koyması ve bu sorumsuz yaklaşıma son vermesi gerekiyor.
Bahsettiğiniz yaklaşım “Sanayide Yerlileşme” noktasında önemli kazanımlar elde etmemizi de sağlayacaktır, yanılıyor muyum?
Mesele bu zaten; “Sanayide Yerlileşme ve Kalifiye Mühendislik”… Yerlileşme konusunda bu ülkeye en büyük katkıyı ERDEMİR yapmıştır. Hem 90’lı yıllarda yapılan yatırımlarda hem de 2000’li yılların başında yapılan yatırımlarda yerlileşmeye büyük önem verilmiştir. Yeri geldi iş verdiği yabancı firmaya Türk firmalarla çalışması yönünde baskı yaptı. Yeri geldi projenin sorumluluğunu kendisi aldı ve yerli firmalara dağıtarak onlara yaptırdı. ERDEMİR’in bu anlayışı sayesinde demir çelik sektöründe birçok mühendis deneyim kazandı. Ben ve benim dönemimdeki birçok mühendis ERDEMİR’in yatırımlarında görev aldık ve çok önemli kazanımlar elde ettik. Bugün ülkemizde demir çelik sektörüne mühendislik hizmeti veren, makina ve aksam üreten birçok firma o dönemde kendini yetiştirdi ve bugünlere geldi.
Yerli firmalarla yabancı firmalar arasındaki maliyet oranları hangi seviyelerde? Çok büyük rakamlar söz konusu olmuyor sanırım…
Aslında çok önemli bir noktaya değindiniz. Ülkemizde bu konuda çok büyük yanılgılar yaşanıyor. Fiyat karşılaştırması yapılırken yabancı firmaların tekliflerinin neredeyse yarı fiyatına yerli firmalardan teklif bekleniyor. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Zaten kullanmış olduğumuz komponentler aynı, üretimde kullanmış olduğumuz tezgahlar aynı… Yarı yarıya nasıl fiyat teklifi verebiliriz ki? Yerli firmalarda maliyet avantajı sadece işçilikte olur. Bir projede işçilik maliyetleri de maksimum yüzde 20’yi geçmez. İşçilik maliyetlerini yarı yarıya kıssak bile toplam maliyete bu ancak yüzde 10 yansır. Kısacası sanayicilerimiz yerli mühendislik firmalarına “Yan Sanayi” muamelesi yapmamalı… Yerli firmalar, mutlaka yabancı firmalara göre yüzde 20-25 seviyelerinde avantajlı teklif sunacaktır fakat bu oran asla yüzde 40, yüzde 50 gibi rakamları bulmaz.
Maliyet dışında yerli firmalarla çalışmanın başka avantajları olmaz mı?
Tabi ki olur… Aslına bakarsanız yerli firmayla çalışarak kurulum maliyetlerinde elde edilen avantajın çok daha fazlasını kurulum sonrasında elde edebiliyorlar. Bir kere en önemlisi hızlı ve kaliteli servis hizmeti alabiliyorlar. İkincisi servis ve yedek parça maliyetlerinden önemli kazanımlar sağlıyorlar. En önemlisi de aynı dili konuşabiliyor olmak… Çünkü ağır sanayi tesislerinde hiçbir şey standart değildir. Üretim hatları, makinalar tesisten tesise farklılık gösterir. Bunun yanı sıra ilerleyen dönemlerde kapasite artırımına gitmek gerektiğinde yeni ihtiyaçlar ortaya çıkar. İşte bu gibi durumlarda yerli firmalarla çok daha iyi iletişim kurarsınız ve yabancıların biçtikleri yüksek maliyetlerle karşılaşmazsınız.
Servisten konu açılmışken, bu konudaki hassasiyetini biliyoruz. Hatta servis hizmetlerini daha hızlı ve verimli sunmak amacıyla bir de firma kurdunuz. Bizlere bu çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Bahsettiğiniz firma; HKSM adıyla, 2014 yılında kurmuş olduğumuz bir şirkettir. Sizin de ifade ettiğiniz gibi bu firmamızda Kestirimci Bakım ve Planlı Bakım hizmetleri veriyoruz. Bununla birlikte HKSM çatısı altında fabrikalarda, ağır sanayi tesislerinde Borulama ve Montaj Hizmetleri sunuyoruz. Servis hizmetleri sunmak için ayrı bir firma kurmamızın en büyük sebebi hizmet kalitesini arttırmak ve taleplere hızlı geri dönüş yapabilmektir. Bunun yanı sıra henüz Türkiye’de pek yerleşmemiş olan “Kestirimci Bakım” mantığını müşterilerimize kazandırmak ve ayrıca ülkemizde yeni yeni oturmaya başlayan “Planlı Bakım” çalışmalarını en üst düzeyde gerçekleştirmektir.
Endüstrinin tüm alanlarında, hareketin olduğu her yerde HKSM olarak varız ve en üst düzeyde servis hizmeti vermeye hazırız.
HKSM, servis hizmetlerinin yanı sıra taahhüt hizmetleri de veriyor değil mi?
Evet, servisin yanı sıra proje ve taahhüt hizmetleri de var. Mesela KARDEMİR’in son Haddehane yatırımında yer alan 15 Km’lik Borulama işlemlerini HKSM olarak üstlendik ve projeyi başarıyla tamamladık. Yine Tunus’ta bir İtalyan firmasına ait çok büyük bir projede yer aldık. Yine İran başta olmak üzere komşu ülkelerin birçoğunda çeşitli projeleri üstlenmeye başladık diyebilirim.
Türkiye’de Kestirimci Bakım mantığının henüz yerleşmemiş olması ve Planlı Bakım konusunun da yeni yeni oturmaya başlamasını neye bağlıyorsunuz?
Kestirimci Bakım, bir nevi Check-Up’tır. Yani meydana gelebilecek arızaları önceden kestirmek ve önlemini almaktır. Planlı bakım ise rutin kontrollerdir. Yani belli bir süre veya çalışma saatini dolduran makinaların, hatların bakımının yapılmasıdır. Bırakın makinalarımızı, biz henüz kendi sağlığımız için kestirimci bakım (Check-Up) yaptırmaktan uzağız. Bir diğer konu ise ülkemizdeki yatırımların planlı yapılmamış olması ve kapasite kullanım oranlarının düşüklüğü… İstisnalar dışında ülkemizdeki birçok tesis kapasitesinin çok altında çalışıyor ve dolayısıyla arıza sebebiyle hatların durması herhangi bir kaygı yaratmıyor. Planlı bakım da bu durumdan etkileniyor aslında… Türkiye’de bakım hala “İlkyardım” mantığıyla yapılıyor. Yani bir parça kırılana kadar ya da farklı bir arıza çıkana kadar firmalar çalışmaya devam ediyorlar. Arıza oluşunca servis çağırıyorlar. Hâlbuki günlük maliyetlere ya da ödedikleri servis ücretlerine bakmak yerine yıllık total maliyetlere baksalar, Kestirimci ve Planlı bakımın faydalarını görecekler.
“Türkler, 2 bin yıllık tarihinde hiç üretmemiş… Hep üretilen malların ticaretini ya da taşımacılığını yapmış”
Aklıma gelmişken bu konuyla alakalı bir başka noktaya değinmek istiyorum. Açıkçası bakım bir kültürdür. Bizim tarihimizde, geleneğimizde üretim kültürü olmadığı için dolayısıyla bakım kültürü de gelişmemiş. 2 bin yıllık tarihimizde hiç üretmemişiz. Tüm dönemlerde üretilen malların ya ticaretini ya da taşımacılığını yapmışız. Tarihi İpekyolu ülkemizden geçiyor ama bu yoldan taşınan ürünleri hep başkaları üretmiş.
Tarihte göçebe oluşumuzun da bu alışkanlığımıza önemli etkileri var. Sadece Türkiye de değil. Ön Asya ülkelerinin tamamında bu sorun var. Ticaret kültürü gelişmiş fakat sanayicilik kültürü gelişmemiş. Günümüzde hala bu alışkanlıkların izleri devam ediyor. Dolayısıyla üretmediğimiz için bakım yaptırma ihtiyacı da duymamışız. Bir de biz de şöyle bir alışkanlık var: Bir yatırım yapacağımız zaman ilk olarak bu yatırımın kendini kaç yılda amorti edeceğine bakıyoruz. 10-15 yılda yatırım için harcayacağımız bedel geri dönecekse, iyi diyoruz. 20-30 yılda veya daha uzun sürede dönecekse “O zamana kadar kim öle, kim kala” mantığıyla hareket edip vazgeçiyoruz. Bu sebeple yatırımlarımızı, fabrikalarımızı ve makinalarımızı bizden sonraki nesillere aktarmayı öncelikli görmüyoruz. Bakımın mantığı da ömür uzatmaktır. Bu sebeple bakım kültürünün gelişimi bu yaklaşımlarla yakından ilgilidir.
Peki, ülkemizde faaliyet gösteren yabancı menşeli firmaların bu konuya bakış açıları nasıl?
Ülkemizde Kestirimci Bakım ve Planlı Bakım bilincinin yerleşmesinde yabancı menşeli firmaların önemli katkıları oluyor. Çünkü her iki bakım yöntemi de yabancı firmalar tarafından benimseniyor ve uygulanıyor. Bu firmalarda görev yapan, yetişen Türk çalışanlar bu kültürü ediniyorlar ve bir sonraki şirketlerinde aynı uygulamayı sürdürüyorlar. Bu açıdan yabancı firmaların örnek alınması gerektiğini düşünüyorum.
HKTM’nin yeni fabrikası; HKTM’yi sektöründe farklı kılan, hedeflerine ulaşması bakımından büyük önem taşıyan önemli yatırım olarak öne çıkıyor. Bize bu yatırımın amaçları, yatırım süreci ve fabrikanın özellikleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Fabrikamız; Plastikçiler Organize Sanayi Bölgesi’nde 3000 metrekarelik arsa içerisinde, 1500 metrekare taban oturumlu, toplam 6500 metrekare kapalı alanı olan, “Yeşil Bina” olarak tanımladığımız önemli bir yatırımımızdır. Fabrikamızda tüm detaylar “Lüks” anlayışından ziyade “Çevreci – Verimli” anlayış ön planda tutularak planlanmıştır. Kendi elektriğini üretme kabiliyeti olan fabrikamız; ısıtma, soğutma, aydınlatma ve hatta bir miktar da üretim için gerekli olan enerjiyi kendisi karşılayabiliyor. (90 kw solar enerji üretimi yapılıyor)
“Isıtma ve Soğutmada Toprak Kaynaklı Isı Pompası Kullanıyoruz”
Bunun yanı sıra ısıtma ve soğutmada çevreye zararsız ya da en az zararlı olan “Toprak Kaynaklı Isı Pompası Sistemi” fabrikamızda tercih edildi. Bu sistem Türkiye’de yaygın olmayan, özellikle sanayide parmakla gösterilecek kadar az sayıda tesiste bulunan bir teknolojiyi tercih ettik. Yaklaşık 100 metrelik 10 farklı sondaj yapıldı. Yerin altındaki su ısısı yaz ve kış aylarında sabit olduğundan, bu suyla binamızın ısıtma ve soğutmasını yapabiliyoruz. Buna ilaveten hava kaynaklı ısı pompalarımız da var. Sistemin yeterli olmadığı durumlarda hava kaynaklı pompalarımız devreye giriyor. Binamızda herhangi bir klima sistemi yok. Tamamen su dolaşımıyla ısıtma ve soğutmayı yapabiliyoruz. İdari binamızda sistem bu şekilde işliyor.
“Solar Wall Yöntemiyle Doğalgaz Sarfiyatını Yüzde 40 Azaltıyoruz”
Üretimde ise doğalgaz brülörü tercih ediyoruz fakat yine burada da ilave çevreci çözümler tercih ettik. Solar Wall denilen bir yöntem uyguladık. Binamızın dış cephe duvarlarında ısı panelleri var. Bu paneller güneş gördüğünde arkasındaki hava ısınıyor. Isınan havayı doğalgaz brülörüne aktararak sarfiyatı yüzde 40 oranında düşürüyoruz.
“Binamızdaki ‘Gri Su Sistemi’ İle Önemli Düzeyde Tasarruf Sağlıyoruz”
Önem verdiğimiz en önemli konulardan bir tanesi ise “Gri Su Sistemi”… Bu konuda tasarrufa ve doğru kullanıma özen gösteriyoruz. Kurmuş olduğumuz sistem vasıtasıyla lavabolarda kullanılan suyu geri dönüştürerek pisuarlarda kullanılmasını sağlıyoruz.
“Yağmur Suyu Toplama Sistemi İle Önemli Kazanımlar Elde Ediyoruz”
Yine doğal kaynaklardan yararlanmak ve sudan tasarruf etmek maksadıyla Yağmur Suyu Toplama Sistemi kurduk. 20 tonluk bir depoda topladığımız yağmur suyu ile sulama işlemlerimizi gerçekleştirebiliyoruz.
Son olarak 2015 yılı firmanız açısından nasıl geçti? Ne kadar ciro yaptınız? 2016 yılı hedefleriniz neler?
Bu konuda şeffaflığa büyük önem veriyoruz. Dolayısıyla ciromuzu sizinle paylaşabilirim. Sektörde birçok firma bu tür bilgileri paylaşmaktan kaçınıyor. Kimisi olduğundan daha büyük görünmek için bu bilgileri saklarken, kimisi de başkalarının ne kadar iş yaptığını bilmesini istemiyor. HKTM olarak 2015 yılını 11,5 milyon Euro ciro ile kapattık. Bir önceki yıla göre yüzde 15’lik ciro bazlı küçülme yaşadık. 2015 yılında gerçekleşen genel seçimler piyasaları önemli ölçüde etkiledi. Yatırımlar dönem dönem durma noktasına geldi. Ciro bazında düşüş yaşasak da kârlılık konusunda marjlarımız daha iyi seviyeye geldi diyebilirim. Bu açıdan bakıldığında kazanç kaybımız neredeyse olmadı. Ciromuzun yaklaşık yüzde 25’ini malzeme satışından, yüzde 75’ini ise mühendislik hizmetlerinden elde ediyoruz. 2016 yılında ise 13 milyon Euro ciro yapmayı hedefliyoruz.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.