OECD “STEEL OUTLOOK 2025” raporu yayımlandı
2 Mayıs’ta açıklanan rapor, küresel ham çelik kapasitesinin 2024’te 2 472 milyon tona ulaştığını, kapasite fazlasının 2027’de 721 milyon tona tırmanacağını ve kullanım oranının %73’e ineceğini öngörüyor. OECD, devlet destekli arz artışının fiyatları düşürdüğünü, karbon-yoğun üretimin ise düşük emisyonlu yatırımları geciktirdiğini vurguluyor.
OECD Çelik Komitesi’nin son “Steel Outlook 2025” raporu, küresel çelik sanayisinin kronikleşen kapasite fazlasını sert biçimde yeniden gündeme taşıdı. Rapor, 2024 sonunda 600 milyon ton olarak ölçülen fazla kapasitenin 2025-27 döneminde devreye girecek ilave tesislerle 721 milyon tona yükseleceğini; bunun, bugün tüm OECD ülkelerinin toplam üretimini 290 milyon ton aşacağını hesaplıyor. Kapasite kullanım oranı, 2019’dan bu yana gerilediği %76,2 düzeyinden 2027’de %73’e düşecek.
Kapasite büyümesi hız kesmiyor. Toplam 165 milyon tonluk yeni yatırımın %58’i Çin ve Hindistan’da; projelerin %40’ı hâlâ yüksek emisyonlu BF/BOF hatlarıyla kuruluyor. Elektrik ark ocağı (EAF) projeleri toplam artışın %60’ını oluştursa da Asya’daki entegre tesis planları, sektörün karbon ayak izini azaltma çabalarını gölgeliyor.
Talep tarafında daha sönük bir tablo var. OECD, “sınırlı büyüme” ifadesiyle 2030’a dek yıllık artış hızının binde yedi civarında kalacağını vurguluyor; yeni talep ağırlıklı olarak ASEAN, Afrika ve Orta Doğu’ya kayarken, Çin’in küresel tüketimdeki payının gerilemesi bekleniyor.
Rekabet dengesini sarsan unsur ise sübvansiyonlar. OECD verileri, Çin’deki çelik firmalarına sağlanan finansal desteklerin gelir bazında OECD ortalamasını katladığını gösteriyor. Bu desteklerle beslenen üretim fazlası, ülkenin çelik ihracatını 2024’te 118 milyon tonla tarihî zirveye taşıdı. Aynı yıl 19 ekonomi toplam 81 anti-dumping soruşturması başlattı; en çok şikâyette bulunan iki ülke Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri oldu.
Karbon boyutu da tabloyu ağırlaştırıyor. Sektör, ton başına ortalama 1,9 ton CO₂ salıyor; entegre BF/BOF hatlarında bu değer 2,3 tona çıkıyor, EAF’ta ise 0,7 tonda kalıyor. OECD, düşük kârlılık ve aşırı kapasitenin, elektrik ark ocağı modernizasyonu, hidrojenli doğrudan indirgeme (H₂-DRI-EAF) ve karbon yakalama-kullanma-depolama (CCUS) projelerinin finansmanını zorlaştırdığını bildiriyor.
Rapor, sorunun yapısal çözümü için Küresel Çelik Kapasite Fazlası Forumu’nun (GFSEC) “Berlin İlkeleri”ne atıf yaparak, sübvansiyon şeffaflığı, kapasite rasyonalizasyonu ve yeşil teknolojilere yönelik eş-güdümlü destek mekanizmaları çağrısını yineliyor.
Türkiye penceresi: 2024’te 52 güncel artışla yüzde 52 yükselen çelik ithalatı ve on anti-dumping başvurusu, Türkiye pazarının kapasite fazlası kaynaklı fiyat baskılarına duyarlılığını gösteriyor. Öte yandan, Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenlemesi (CBAM) süreci, yurt içi üreticilere düşük karbonlu sertifikasyon ve verimlilik yatırımlarını hızlandırma yönünde ek motivasyon sağlayabilir.
Sonuç olarak OECD, “fazla kapasite, düşük fiyat, yüksek emisyon” sarmalından çıkmak için uluslararası koordinasyonun ve piyasa dışı desteklerden arındırılmış bir rekabet zemininin olmazsa olmaz olduğunun altını çiziyor.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.