TBB: Türkiye'de yaşanan süreç bir kriz değil
TBB'nin yaptırdığı, Türkiye'de finansal istikrar ve kurumsal sorumluluğu etkileyen unsurlar araştırmasına göre, Türkiye'de yaşanan süreç bir kriz değil uluslararası finansal piyasalardaki dalgalanmalara bağlı bir durgunluk.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) tarafından hazırlatılan Türkiye'de finansal istikrar ve kurumsal sorumluluğu etkileyen unsurlarla ilgili araştırmada "Türkiye'de yaşanan süreç bir kriz değil dış talepteki daralmaya ve uluslararası finansal piyasalardaki dalgalanmalara bağlı bir küçülme - durgunluktur. Önemli olan dış kaynaklı olan bu krizi en az zararla atlatabilmektir" değerlendirmesine yer verdildi.
TBB, Türkiye'de finansal istikrar ve kurumsal sorumluluğu etkileyen unsurlarla ilgili akademisyenlere yaptırdığı araştırmayı internet sayfasında yayımladı.
Yrd. Doç. Dr. Burak Darıcı tarafından hazırlanan "Finansal İstikrar ve Finansal İstikrara Yönelik Kamusal Sorumluluk Çerçevesinde Para Politikası: Türkiye Analizi" başlıklı araştırmada, finansal istikrarın sadece belli başlı otoritelerce değil aynı zamanda para ve maliye politikası yapıcıları açısından da önemli bir konu haline geldiği kaydedildi.
Finansal istikrar kavramının tanımlanmasında tam bir görüş birliği bulunmadığına işaret edilen çalışmada, finansal istikrarsızlığın karakteristik üç temel özelliğinin bulunduğu ve bunların; "piyasada ağırlığı bulunan finansal varlıkların fiyatlarının temel değerlerinden keskin bir şekilde sapmaları yani trendde sert bir kırılmanın olması, piyasanın fonksiyonelliği ve krediye ulaşabilme imkanlarında ulusal ya da uluslararası açıdan bozulmaların meydana gelmesi ve toplam harcamalarda ekonominin üretebilme yeteneğini olumsuz yönde etkileyecek artış ya da azalış şeklinde sapmaların yaşanması" olduğu belirtildi.
Araştırmaya göre; merkez bankalarının temel amacı fiyat istikrarını sağlamanın yanında, artık finansal istikrarı da sağlayacak politikalar üretmek. Merkez bankasının müdahalesini gerektiren neden ise finansal sisteminin kendisinden kaynaklanıyor. Finansal sistem kendi içinde istikrarsızlık oluşturma ve bu istikrarsızlığı etrafa yayma eğilimine sahip.
Kısa vadeli faizlerin yavaşça (gradually) uyarlanması durumunda Merkez Bankası, finansal kriz ihtimalini azaltabilir. Merkez bankalarının kısa vadeli faizleri düzleştirerek ve düzleştirmeyi sürdürerek finansal piyasalar ve oyuncuları ile etkin iletişim kurabilir. Merkez bankaları kısa vadeli faiz oranları ile toplam talebi etkilerken uzun vadeli faizler ile toplam talep üzerinde de etkili olabilir.
Finansal sistem içinde önemli bir yer tutan bankaların varlık-yükümlülük dengesini kuramadığı dönemlerde, merkez bankalarının faizleri düzleştirmede başarılı olması, oluşabilecek risklerin azalmasını sağlayabilir.
Faiz düzleştirme kuralının geçerli olması ve yüksek bir düzleştirme katsayısına ulaşılması ise para politikasının finansal istikrarı sağlama ve sürdürme şansını arttırır.
Finansal istikrar fiyat istikrarı amacından sonra ikincil amaç oldu
Araştırmada, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı, Bankacılık Yeniden Yapılandırma Programı ve T.C. Merkez Bankası Kanunu'ndaki değişikliklerin, para politikası - finansal istikrar ilişkisi ve analizinde önemli bir dönüm noktası oluşturduğu belirtildi.
Para politikası ve finansal istikrar analizi için gerekli olan altyapıyı oluşturacak yenilikler ve T.C. Merkez Bankası Kanunu'ndaki önemli düzenlemelerin, bu dönemden itibaren uzun vadeli olarak para politikasının finansal istikrarı sağlayıcı ve sürdürücü politikalar yürütmesinin önündeki engelleri ortadan kaldırmaya ve dolayısıyla para politikasının etkinliğini arttırmaya başladığı anlatılan çalışmada, şu görüşler dile getirildi:
"Bu noktada Türkiye ekonomisinde ödemeler sisteminin sağlıklı işlemesi, kredi piyasalarının fonksiyonlarını yerine getirebilmesi, bankaların yakından izlenmesi ve bilançolarının güçlendirilmesi, sistemdeki tasarruf sahiplerinin güvence altına alınması, finansal değişkenlerin izlenmesi ve gerekli görüldüğü hallerde para politikası ile müdahalelerde bulunulması vb. uygulamalar etkin bir para politikası kapsamında TCMB tarafından yürütülmektedir. TCMB'nin hem kanuni hem de uygulamalı olarak araç ve amaç bağısızlığının sağlanması ile birlikte, finansal istikrar fiyat istikrarı amacından sonra ikincil amaç olmuş, finansal istikrarı oluşturacak ve sürdürecek uzun vadeli para politikaları uygulamaları bu tarihten itibaren yürütebilmiştir. Özellikle kırılganlığın ve risklerin arttığı dönemlerde TCMB'nin yürüttüğü esnek ve pro-aktif para politikası uygulamaları önemlidir. Bu süreçte 2008 Global Finansal Kriz Sürecinde de TCMB'nin finansal stresi azaltıcı ve finansal istikrarı sürdürücü para politikası uygulamaları ön plana çıkmaktadır."
Krizin ABD ve AB ülkelerinde yoğunlaşmasının ihracatta büyük düşüşlere neden oldu
BDDK'nın etkin denetim ve gözetime yönelik uygulamaları, TCMB'nin finansal istikrarı sağlamaya ve sürdürmeye yönelik yürüttüğü para politikası uygulamaları ve finansal sağlamlık endeksi ile değerlendirildiğinde, Türkiye ekonomisinde finansal istikrarın sağlandığını ve sürdürüldüğünü söylemenin mümkün olduğu belirtilen araştırmada, 2008 Global Finansal Kriz süreci'nin Türkiye ekonomisini de olumsuz etkilediği hatırlatıldı.
Krizin ABD ve AB ülkelerinde yoğunlaşmasının Türkiye'nin ihracatında büyük düşüşler yaşanmasına neden olduğu anımsatılan çalışmada, "Bu anlamda dış talepteki hızlı düşüş Türkiye ekonomisinde yaşanan küçülmenin en önemli nedeni olmuştur" denildi.
Türkiye'de özellikle reel ekonomi, kriz ve dolayısıyla global durgunluktan yüksek oranda etkilendiğine işaret edilen çalışmada, şu ifadelere yer verildi:
"Türkiye'de yaşanan süreç bir kriz değil dış talepteki daralmaya ve uluslararası finansal piyasalardaki dalgalanmalara bağlı bir küçülme - durgunluktur. Önemli olan dış kaynaklı olan bu krizi en az zararla atlatabilmektir. Reel sektördeki aşırı dalgalanma ve sanayi üretimindeki düşüşün çalışma açısından önemi ise Türkiye'de yakalanan finansal istikrara zarar verebilme ihtimalidir. Kredi geri dönüşlerinde sorun yaşanması ihtimali finansal istikrar açısından önemli bir risk faktörüdür. ABD ve AB ülkelerindeki finansal kurumların likiditeye ve sermayeye olan ihtiyaçları ile karlı pozisyonlarından çıkmak zorunda kalmaları da Türk finansal kesimi açısından diğer bir sorundur.
Bunun dışında Türkiye de bankalar sağlıklı bir bilanço yapısı içindedir. Yaşanan kriz sürecinde gelişmiş ülkelerde yaşanan likidite ve toksik varlık sorunu Türk bankacılık sektöründe meydana gelmemiştir. Ayrıca bankacılık sektörünün sermaye yapısı güçlü, karlılığı devam eden, aktif kalitesi yüksek ve açık pozisyonları çok düşük seviyede seyretmektedir. Hane halkı, özel sektör ve kamu kesimi varlık - yükümlülük dengesi de kriz sürecinde genel olarak güçlü bir yapı sergilemektedir. Bu faktörler kriz süreci ve sonrası için Türkiye ekonomisi açısından önemli avantajlardır. Türkiye ekonomisinde şu an, daha önceki kriz dönemlerindeki gibi, tipik reaksiyonların finansal sistem içinde görülmediğine dikkat etmek gerekmektedir."
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.