TMMOB Sanayi Kongresi 2011 “Bölgesel Kalkınma Öncelikli İstihdam Odaklı Sanayileşme” ana temasıyla toplandı
MMO Başkanı Çakar: Sanayi fason üretime yönelik bir yapıya büründü
MMO Başkanı Çakar: Sanayi fason üretime yönelik bir yapıya büründü
MMO Başkanı Çakar: Sanayi fason üretime yönelik bir yapıya büründü
TMMOB Başkanı Soğancı: Sanayide yabancı lisans egemen
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) adına Makina Mühendisleri Odası (MMO) tarafından düzenlenen TMMOB Sanayi Kongrelerinin on sekizincisi bugün Ankara’da Milli Kütüphane Konferans Salonunda başladı. Ana teması “Bölgesel Kalkınma Öncelikli İstihdam Odaklı Sanayileşme” olarak belirlenen Sanayi Kongresi 2011’in açılış konuşmaları MMO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı tarafından yapıldı.
MMO Başkanı Ali Ekber Çakar kongrenin açılışında özetle şöyle konuştu:
Esnek üretim emeği ve mühendisliği etkiledi
“Sanayide esnek üretim, yalın üretim, toplam kalite yönetimi, zamanında üretim vb. kavramlar ile rekabeti körükleyen bir ortam yaratılmakta; kârın azamileştirilmesi, ücretlerin düşürülmesi, işgücü istihdamının azaltılması ve mühendisin işlevi minimize edilmektedir.
“Büyüme” üretim ve yatırıma dayanmıyor
1980’den 2010’a sanayide teknolojiye göre yoğunlaşma oranları; emek yoğun, ölçek yoğun sanayilerde gerilemiş, yalnızca kaynak yoğun sanayilerde yükseliş olmuştur. Bütün “büyüme” söylemlerine karşın gerçekleşen ve öngörülen büyüme oranlarıyla birlikte Türkiye’nin 2008–2013 dönemi ortalama büyüme oranı % 2,4 olacaktır. Büyüme sabit sermaye yatırımlarına dayandırılmadığı müddetçe, gerçek bir büyümeden söz etmek olanaksızdır. Mevcut “büyüme” olgusu, ekonominin sanayi ve tarımsal üretime ve yatırımlara değil sıcak para akımına bağlı mali aracılık hizmetleri, ulaştırma, depolama, haberleşme, toptan-perakende ticarete dayalıdır.
Verimlilik artışından emeğe pay yok
Ayrıca büyüme ile sanayileşme-kalkınma-istihdam-gelir dağılımı ve verimlilik ile istihdam arasındaki bağlar da tamamen kopmuş durumdadır. Verimlilik ile amaçlanan, gerçekte, birim üretimde daha az emeğin kullanılmasıdır. 2002–2010 dönemi büyüme ve istihdam değişimi değerleri yıllık büyüme oranı % 4,6 olurken, istihdamda “büyüme” % 0,2 oranında olmuştur. Ulusal gelirde dünya 17.’si olan Türkiye kişi başına düşen gelirde 57. sıradadır ve bölüşüm politikalarında ibre mutlak bir şekilde sermaye güçlerinin lehinedir.
Sanayi istihdamında düşüş, işsizliğinde artış var
Sanayi istihdamı “sanayileşme” esprisine aykırı bir şekilde hizmet ve tarım sektörlerinden sonra gelmektedir. İstihdamın sanayideki payı % 18,9’a inmiş, sanayi işsizliği % 18’e yükselmiştir. Son 12 yılda emek verimliliği artışı % 70 gibi yüksek bir oranda ve sanayi katma değeri içinde kârların payı çarpıcı boyutlarda artarken, reel ücretlerde % 12,5 oranında düşüş yaşanmıştır. Kriz sonrası 2 yılda reel ücretlerde % 5,8, makine ve ekipmanlarının kurulum ve onarımı sektöründe ise % 26 oranında kayıp yaşanmıştır. Sanayide ücretlerin katma değer içindeki payı ise % 16’dır.
İthalat ve ihracatın yapısı ile sorunlu
2002–2010 döneminde yatırım malları ithalatında % 155, hammaddelerde % 163, tüketim mallarında % 293 oranında artış olmuştur. İhracat artışı ise son 9 yılda % 31,7’den 18,4’e gerilemiş, yüksek katma değerli ürünler ihracatın % 2,9’unu oluşturmuş, yüksek teknolojili ürün ihracı ise % 4,3’ü olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılındaki 134,8 milyar dolarlık ihracatın % 28,5’i katma değer olarak yurtiçinde kalmıştır. Dış ticaret açığı ise 10 yılda 6,6 misli artmıştır. Dış ticaret açığı, cari açık ve kamu borç stokunun faturası, dolaylı-dolaysız vergi artışları ve zamlarla halka ödettirilmektedir. Yüksek cari açığın tek karşılanma yolu dış borç ve kredilerdir. Özetle Türkiye, uluslararası dalgalanmalar dışında da yapısal olarak ciddi bir bunalım ve kırılganlık içindedir.
Teşvikli yatırımlarda bölgesel dengesizlik var
On yıllardır uygulanan yanlış politikalar ile bölgesel eşitsizlik farkları arasındaki açı çok genişledi. Bölgesel dengesizlik, yatırımların bölgelere dağılımından da görülebiliyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri 2010 yılında teşvikli yatırımların % 8,9’unu, Karadeniz bölgesi % 8,6’sını ve her üç bölge toplamı yatırımların % 17,5’unu alırken, diğer dört bölge % 78,2’ini almıştır. Gerçek bir bölgesel planlama ve bölgesel kalkınma politikası yoktur.
Kamusal merkezi planlama gerekli
Üretim süreçlerinde mutlaka gerekli olan insan emeğini değersizleştiren üretim ve sanayi politikalarını önleyici tedbirler ile kamusal merkezi bir planlama ve denetim gerekmektedir. Emeği, mühendisliği, bilimi, tekniği, sanayileşmeyi toplumsal refah amacına doğru yönlendirmek gereklidir. Kapitalizmin azami kâr hırsı uğruna her krizde yıkıma uğratılan üretici güçler ve insan potansiyelini gözden çıkarma yönelimine karşı durmalıyız. Üretim, istihdam, ihracat, ithalat, gelir ve servet vergisi, finansal gelirler, işsizlik sigortası fonunun kullanımı, döviz kuru ve sermaye hareketlerinde Türkiye’nin çok radikal adımlar atması gerekmektedir.”
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da özetle şöyle konuştu:
Bilim, teknoloji, sanayileşme ekonomik yapı biçimlenişine bağımlı
Bilim, teknoloji, sanayileşme olgularının; toplumları geleceğe doğru devindiren temel güçler arasında olmakla birlikte, kendi başlarına bağımsız bir gerçekliğe ve gelişme çizgisine sahip olmadıkları gibi toplumsal ekonomik yapı biçimlenişine ve belirli üretim ilişkilerine bağlı olduklarını belirtmek gerekir. Gelişmiş kapitalist ülkelerin ulaştıkları küresel boyut, az gelişmiş ve orta gelişmişlik düzeyindeki ülkeler üzerinde özellikle sanayinin boyutlarını sınırlayan bir düzeye ulaşmıştır. Planlama, kalkınma, refah ve istihdam artık gözetilen birer unsur olmaktan çıkmıştır.
Emperyalist güçlerin rekabeti sanayi politikalarını etkiliyor
Günümüzde bilim ve teknoloji, insanlığın daha iyi bir bugünü ve daha iyi bir gelecek için değil, daha fazla kâr için, emperyalist güçler ve çokuluslu şirketlerin rekabet güçlerini yükseltmek için kullanılmaktadır. Bu güçler arasında keskinleşen rekabet bilim, teknoloji ve sanayi politikalarına hızla yansımaktadır. Enerji, teknoloji, ticaret, finans ve iletişim ağlarını ele geçirmek için kıyasıya bir yarış vardır. Kısaca, sanayi, tasarım, bilgi ve teknoloji üretimi birer hegemonya aracı olarak kullanılmaktadır.
Sanayide yabancı lisans ve fason üretim egemen
Emperyalizme bağımlı olan ülkemizde bilim, teknoloji ve sanayi politikalarının toplumsal fayda esaslı bir anlayışla ele alınmadığı açıktır. Bilimin eğitim süreçlerinden başlayarak, üretime ve toplumsal ihtiyaçlara yönelik olması ile sanayileşmedeki rolü güçsüzdür. Sanayide yabancı lisans egemenliği bulunmaktadır. İmalat siparişlere ve fason üretime endekslidir. Toplumsal kalkınma amacından uzak sanayi stratejileri, uluslararası entegrasyon ve işbölümünü gözetir bir içerikle emperyalizm tarafından dayatılmaktadır.
Sermaye birikim modeli merkezi ulusal, bölgesel kalkınmayı dışlıyor
Bugün büyük ölçekli sanayi üretimini, merkezi ulusal planı ve bölgesel kalkınmayı dışlayan bir sermaye birikim modeli uygulanmaktadır. Bu model ile az ve orta gelişmiş ülkelerdeki ithal ikameci uygulamaları içeren üretim ve istihdam rejiminden vazgeçilmiştir. Bilgi tekelleşmesini, yüksek teknolojiye dayalı sanayi üretimini ve finansal organizasyonları merkezde tutan, ancak kirli, hantal ve katma değeri düşük sanayi üretimini az ve orta gelişmişlikteki ülkelere kaydıran, esnek üretim-esnek istihdamı esas alan, böylece emeğin örgütlenme koşullarını güçleştiren, mühendisliği dışlayan, üretim süreçlerini parçalayarak bir üretimin çeşitli bölümlerinin değişik ülkelerde yapılmasını sağlayan yeni bir birikim ve sömürü modeline geçilmiştir.
“Ulusal İstihdam Stratejisi” küçük ölçekli esnek üretimi yayacak
Bu konu “Ulusal İstihdam Stratejisi” belgesinde “Çeşitli malların küçük ölçekli üretildiği, talebin üretimi yönlendirdiği, işletme ve fabrika ölçeğinin küçüldüğü, istihdamın daha esnek ve güvencesiz hale geldiği, çalışma ilişkilerinin çeşitlendiği, yerel ya da bireysel ücret pazarlığının ağırlık kazandığı, farklı işler yapan vasıflı ve heterojen işgücünün bulunduğu post-fordist üretim tarzı günümüzde ağırlığını artırmaktadır” şeklinde açıklanmaktadır.
Ulusal üretim yeteneği aşındırılıyor
Bu üretim ve istihdam biçimlerini koşullayan genel çerçevenin günümüz Türkiye’sindeki tezahürü, ulusal mal ve hizmet piyasalarının serbestleştirilmesi, uluslararası sermaye hareketlerinin önündeki kısıtların tamamen kaldırılarak uluslararası finans ağ ve organizasyonlarına eklemlenmesi ve bu hedeflerle uyumlu olarak uygulanan özelleştirme politikaları ile ulusal üretim yeteneğinin aşındırılması olmuştur.
Sanayi Kongreleri ülkemizin gerçek kurtuluş yoluna işaret ediyor
Bu cümlelerden hareketle, TMMOB Sanayi Kongrelerinin anlamı ülkemizin bugününde çok açık olarak ve anlaşılır bir şekilde ortaya çıkmaktadır. TMMOB Sanayi Kongreleri ülkemizi ve insanımızı kuşatan ve zayıflatan bütün bu etkenlere karşı entelektüel, iktisadi, sosyal bir direnç oluşturmakta ve tarihsel toplumsal doğruları ifade ederek ülkemizin gerçek kurtuluş yolunu işaret etmektedir.”
Açılış konuşmalarından sonra Prof. Dr. Korkut Boratav’ın dünya ve Türkiye ekonomisi, kriz, krizin Avro bölgesi ve Türkiye’ye yansıması üzerine yaptığı genel değerlendirme ile bildiriler ayrıca kitaplaştırılarak kamuoyunun bilgisine sunulacak.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.