Vergi İndirimleri ve Teşvik Sistemi
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, bazı sektörlerdeki vergi indiriminin amacına ulaştığını belirterek, ancak indirime devam edilip ..
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, bazı sektörlerdeki vergi indiriminin amacına ulaştığını belirterek, ancak indirime devam edilip ..
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, bazı sektörlerdeki vergi indiriminin amacına ulaştığını belirterek, ancak indirime devam edilip edilmeyeceği ya da nasıl bir değişiklik yapılacağının henüz belli olmadığını söyledi.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ERGÜN:
-''VERGİ İNDİRİMLERİ ÖNEMLİ MANADA MAKSADINA ULAŞTI''
-''HER İLİN BU TEŞVİK SİSTEMİNDEN MÜTHİŞ BİR ŞEKİLDE YARARLANACAĞINI SÖYLEMEK ÇOK GERÇEKÇİ OLMAZ''
-''ÇEK KONUSUNDA DENGE KURMAK ÇOK ZOR''
Parlamento muhabirleriyle sohbet eden Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, bazı sektörlerde uygulanan vergi indirimlerinin devam edip etmeyeceği sorusunu yanıtlarken, ekonomik kriz ortamında tüketim eğilimlerinin zayıfladığını ve üretimin bundan olumsuz etkilendiğine işaret ederek, vergi indirimleri uygulamasının hem tüketici hem de üretici açısından amacına ulaştığını anlattı.
Uygulamanın vergi kaybına yol açtığı eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Bakan Ergün, şöyle konuştu:
''Bu indirimler olmasaydı böyle bir satış da olmayacaktı ve bu kadar vergi de elde edilmemiş olacaktı. Yapılan vergi indirimleri önemli oranda maksadına ulaştı. Piyasada bir hareketlenme meydana geldi. Şimdi yapılan hesap şu; piyasadaki bu hareketlenme şimdi kendi kendisini sürükleyebilir mi, yoksa bir süre daha desteklenmeye ihtiyacı var mı? Vergi indirimlerini sürdürelim mi yoksa yeter artık bu hareket sağlanmıştır mı? Bizim yaptığımız bir kova suyu dökmek ve tulumbasını çalıştırmaktır. Eğer bir miktar daha destekle piyasa hızlandırılacaksa o da yapılır. Hayır yok 'piyasa artık kendini çevirir, bu destek çarkı döndürür' denilirse, o zaman bu desteklere ihtiyaç olmadığı anlaşılacak. Vergi indirimleri olmadan da piyasa çalışabilecek. Veya başka bir seçenek de ortaya çıkabilir; sektörler açısından amacın tam sağlandığı, bazı sektörler açısından desteğin devam etmesi gerektiği ortaya çıkabilir veya bir miktar artırılarak ya da azaltarak destek verilebilir.''
Otomotivte ÖTV'nin yüzde 37'den 18'e indirildiğini hatırlatan Ergün, ''Eğer maksat hasıl olduysa, bu uygulama ortadan kalkar ve yüzde 37 olarak devam eder. 'Bir miktar daha destek verelim' denebilir, ama bu oranda değil, daha düşük bir oranda...O zaman 18'den 25'e çıkararak destekleme, daha az desteklenmeyle devam edebilir. Henüz karar bağlamında hangisinin uygulanacağı konusu net değil. Büyük bir ihtimalle Pazar günü toplantı yapılacak pazartesi de açıklanacak'' diye konuştu.
TEŞVİK SİSTEMİ
Otomotivde hurda indiriminin gündemde olup olmadığı sorusuna Ergün, ''Bu da sistemin parçası. Buna da karar verilmesi gerekiyor. Otomotiv sektörün desteklenmesi açısından hem yeni otomobillerin piyasaya çıkması hem de eski otomobillerin piyasadan çekilmesi açısından verilmesi gereken önemli bir karardır'' dedi.
Otomotiv sektöründe 2008 yılı satış rakamlarının 2009 yılında da yakalanmasının mümkün gözüktüğüne işaret eden Ergün, ''Türkiye'den ilk defa ABD'ye otomobil ihracatı başladı. Bu da otomotiv sektöründe Türkiye'nin güçlü ülkeler arasında yer aldığını gösteriyor. Belki yeni otomobil fabrikaları da kurulması imkanı olabilir. Teşvik sisteminin içinde bu da var. Varolan bir firma ilave yatırım yapmayı planlıyor. Önümüzdeki hafta görüşmek için bize gelecekler. Otomotivde, yeni nesil otomobil fabrikası kurulmasını istiyoruz'' diye konuştu.
Teşvik sistemiyle ilgili eleştirilerin hatırlatılması üzerine Ergün, genel olarak değerlendirildiğinde bölgesel gelişmişlik farklılıklarını giderici nitelik taşıdığını kaydetti. Ergün, ''Bazı yatırımların nerede yapılabileceğini, zaten ekonomik alt yapı kendisi belirlemektedir. Otomotivde bir yeni fabrika, örneğin Gümüşhane'de kurulacağını düşünürsek, oradaki altyapı, pazarı, kümelenme, yan pazarı, bugünkü varlığı otomotiv sektöründe o bölgeyi yatırımcı açısından gerçekçi kılmaz. Ya o yatırım Marmara bölgesinde ya İzmir'de ya da Ankara çevresinde yapılacaktır. Çünkü yan sanayi, ulaşım ve dış pazar imkanlarıyla olabilecek bölgeleri buralardır'' dedi.
Ergün, teşviklerle Türkiye'ye ne kazandırılacağı konusunda ise şunları söyledi:
''İçerideki yatırımcıyı teşvik edebilecek miyiz, dışardaki yatırımcıyı buraya çekebilecek miyiz? İçerideki yatırımcıyı yatırım yapmaya teşvik edebiliyorsak, dışardaki yatırımcıyı buraya çekebiliyorsak; işte o zaman biz bunda başarılı olduk demektir. Bizim yapmak istediğimiz şey; krizden çıkılıyor, yatırımcı büyük ülkelerde yatırım yapma konusunda daha uzun süre bekleyecek. Özellikle ABD ve Avrupa'da yatırım yapmak isteyenler biraz daha tedirgin olacaklar. Çünkü ABD'de ciddi sektörel kapanmalar oldu. Bazı sektörlerin toparlanması zaman alacak. Bu açıdan oralarda daha tedirgin davranacak. Yatırım eğilimi düşecek. Dolayısıyla oralardaki yatırımcı kendisine başka yerlerde alanlar arayacak. Tam da krizden çıkış döneminde, yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı sermayeye önemli avantajlar sağlanması önemlidir. Kasım ayında bunun açıklanması bir şey ifade etmezdi. Her ilin bu teşvik sisteminden müthiş bir şekilde yararlanacağını söylemek, çok gerçekçi olmaz. Bölgelerdeki bazı önemli merkezler, bu teşvik sisteminin cazibesinden yararlanıp, yatırımlar ileri bir düzeye gelirse, bu yatırımların o bölgedeki diğer illere önemli bir katkısı olacaktır.''
''KANAMALARI DURDURAN İLAÇ VE KENDİ KENDİNE ISINAN AYAKKABI...''
Nihat Ergün, geçmişte AR-GE konusunda yapılan yasal düzenlemelerin ardından bu çalışmaların hızlandığını ve önemli teşvikler sağlandığını kaydetti.
SAN-TEZ Projesi hakkında bilgi veren Ergün, bilginin üretime dönüşmesi, yüksek lisans ve doktora tezi haline getirilmesini sağladığını kaydetti. Bu kapsamdaki projeleri teşvik ettiklerini, her türlü araştırma giderini karşıladıklarını, patent almasından pazara çıkmasına ve tutunmasına varana kadar her aşamasını desteklediklerini anlatan Ergün, ''dışsal kanalamaları anında durduran ilaç'' ile ''kış koşullarında kendi kendine ısınan ayakkabı'' projelerini bu kapsamda desteklediklerini bildirdi.
Ergün, her iki ürünün patentinin alındığını ve üretime geçildiğini belirterek, ''Bakanlık olarak biz kendilerinden bir şey almıyoruz. İlaç projesi sahibi, Çin'de yapılan ihaleyi kazandı. Şimdi 'Çine nasıl mal yetiştireceğim' diyor. Bizim desteğimiz, ürüne dönüşmüş, pateni alınmış, üretime geçmiş, piyasaya arzedilmiş 20'den fazla böyle ürün var'' dedi.
AR-GE kapsamında bu yıl başlattıkları ''Tekno Girişim Sermayesi'' çalışmasına da işaret eden Ergün, şöyle konuştu:
''Çok parlak zekalı 100 girişimciyi, sermaye desteği vererek destekliyoruz. Bunlar; ya lisans son sınıf ya yüksek lisans ve doktora öğrencisi ya da en geç 5 yıl içinde doktorasını bitirmiş olacak. Eğer bu kişiler bir teknolojik ürün meydana getirebileceklerini söylüyor ve bir proje ortaya koymuşlarsa, biz bu projeleri değerlendiriyoruz ve AR-GE merkezlerinde, teknoparklarda ürüne dönüşmesi, üretime geçmesi için kişi başına 100 bin lira girişim sermayesi veriyoruz. Bu karşılıksız ve teminatsızdır. Batarsa batsın. Batmaz da... Genç, parlak zekalı, buluş ve kabiliyeti olan 170 gencin projesi şu anda değerlendiriliyor. Bunlardan 100'u seçilecek. Her yıl 100 proje desteklenecek. Bu yıl için 100 bin lira verilecek ama önümüzdeki yıllarda bu destek miktarı artabilir. Bütçemizde buna 10 milyon lira ayrılmış para var. Bununla Türkiye'nin bir kaç yıl içinde tekno genç girişimcilerini artırmayı amaçlıyoruz.''
KREDİ KARTLARI VE ÇEK
Tüketici Yasasında değişiklik içeren yasa taslağında, tüketicinin kredi maliyetlerini azaltıcı nitelikte düzenlemeler içerdiğini belirten Ergün, kredi kartlarının sayısı, limiti ya da toplam harcama limitini içeren düzenleme olmadığın kaydetti. Ergün, ''Sevk ettiğimiz tasarıda, kredi kartlarıyla ilgili kart ücretleri, kredi alan bir kişiden zorunlu hayat sigortası alınması konusu var. Bir de tüketicinin krediden vazgeçmesiyle alakalı düzenleme var'' dedi.
Ergün, TBMM Adalet Alt Komisyonunda görüşülen Çek Yasa Tasarısı ile ilgili soruları yanıtlarken, şöyle konuştu:
''Hapiste olan kişilerin yakınlarından mağdur olduklarına dair telefon alıyoruz. Yaklaşımlardan biri 'Maddi suçlara madde ceza olsun' şeklinde. 'Biz bu parayı ödeyeceğiz ama hapiste nasıl ödeyeceğiz' diyorlar. Bu açıdan makul bir düşünce. Fakat alacağını tahsil edemeyenler kandırıldıklarını ve mutlaka cezaya çarptırılması gerektiğini ifade ediyorlar. Denge kurmak çok zor. Gerçekten borcunu sıkıntı sebebiyle ödeyememiş ve çeki karşılıksız çıkmış ile bunu suistimal edeni birbirinden ayırmak son derece zor. Alt Komisyonda arkadaşlar çalışıyorlar. Adaletin nasıl sağlanabileceğini arkadaşlar orada biraz tartışsın. Borcunu suistimalden dolayı değil de konjonktürel olarak girdikleri sıkıntı nedeniyle ödemeleri zorlaşmış olabilir. Hapse girmesi hem kişinin kendisi hem de borcun ödenmesi açısından doğru sonuç vermiyor. Borç da ödenmiyor alacaklı da alacağın alamıyor. Ama bir de borcunu zaten ödemeyecek olan var. Bunların da ortalıkta hiçbir ceza görmeden serbestçe dolaşması kamu vicdanını yaralıyor.''
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.