Yeşil çelik üretimi 2035'te pazarın yalnızca yüzde 2,5’ine ulaşabilecek
2035 yılına kadar hidrojen bazlı yeşil çeliğin küresel çelik üretimindeki payının yalnızca yüzde 2,5 seviyesinde kalabileceği öngörülüyor. Yüksek üretim maliyetleri, yeşil hidrojen arzındaki sınırlılıklar ve politika belirsizlikleri, sektörün dönüşümünü ciddi şekilde yavaşlatıyor. Avrupa’dan Çin’e, ABD’den Hindistan’a kadar birçok ülke farklı stratejiler geliştirirken, uzmanlar geleneksel kömür bazlı üretimin önümüzdeki yıllarda da hakimiyetini sürdüreceğini belirtiyor.
Hidrojen bazlı yeşil çelikte hedefler yüksek, gerçekler sınırlı
Teknoloji araştırma şirketi IDTechEx tarafından yayımlanan yeni bir rapora göre, hidrojen bazlı yeşil çelik üretiminin 2035 yılına kadar 46 milyon tona ulaşabileceği öngörülüyor. Ancak bu rakam, toplam küresel çelik üretiminin yalnızca yüzde 2,5’ine denk geliyor. Rapor, düşük karbonlu çelik üretimine yönelik yatırımların, düzenleyici politikalar, şirketlerin iklim hedefleri ve otomotiv ile inşaat gibi sektörlerin baskısıyla hızlandığını belirtiyor. Öte yandan yüksek hidrojen maliyetleri, altyapı eksiklikleri ve politik belirsizliklerin süreci yavaşlatma riski taşıdığı vurgulanıyor.
Çelik sektörü küresel karbon emisyonlarının yüzde 7 ila 9'undan sorumlu
Dünya çapında çelik sektörü, küresel karbon salımlarının yaklaşık yüzde 7 ila 9'unu oluşturuyor. Yüksek sıcaklıklarda gerçekleşen üretim süreci nedeniyle çelik, karbondan arındırılması en zor sektörlerden biri olarak kabul ediliyor. Avrupa’da Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), Karbon Sınırda Düzenleme Mekanizması (CBAM) ve 2 milyar Euro'yu aşan kamu fonları, yeşil çelik girişimlerini hızlandırıyor. Diğer ülkelerde ise süreç karışık ilerliyor. ABD hidrojen ve karbon yakalama teknolojileri için teşvik sunarken, Çin hidrojen kapasitesini hızla genişletiyor ancak halen fosil kaynaklı hidrojen kullanıyor. Hindistan, Avustralya ve Suudi Arabistan gibi ülkeler ise farklı başarı seviyelerinde ulusal stratejiler geliştiriyor.
Mevcut tesislerde emisyonları azaltmak için geçici çözümler devrede
Çelik üreticileri mevcut altyapılarındaki karbon salımını azaltmak amacıyla yüksek fırınlara hidrojen veya biyokütle enjeksiyonu, baca gazlarının geri dönüşümü ve elektrik ark ocakları gibi yöntemlere yöneliyor. Ancak bu yöntemlerin uzun vadede tam bir çözüm sunmadığı düşünülüyor.
Yeni nesil teknolojiler yatırımcıların radarında
Sektörde geleceğe yönelik yeni nesil teknolojilere olan yatırımlar da artıyor. Akışkan yataklı hidrojenle doğrudan indirgenmiş demir (hydrogen-DRI), hidrojen plazma eritme ve Boston Metal ile Electra gibi girişimlerin geliştirdiği elektrokimyasal süreçler öne çıkıyor. Ancak bu teknolojiler henüz pilot aşamasında ve maliyet, cevher kalitesi ve geniş ölçeklendirme sorunlarıyla karşı karşıya bulunuyor.
Yeşil çelik talebinde otomotiv sektörü başı çekiyor
Yeşil çelik talebinin başını çeken sektör otomotiv oldu. Otomobil üreticileri, geri dönüştürülmüş içerik ve kapsam 3 emisyonlarına ilişkin daha sıkı düzenlemelere hazırlanıyor. BMW ve tedarikçisi Schaeffler, Avrupa'nın en büyük yeşil çelik fabrikasını inşa eden Stegra (önceki adıyla H2 Green Steel) ile alım anlaşmaları yaptı. IDTechEx, yeşil çeliğin araç başına maliyeti yalnızca 100 ila 200 dolar artıracağını ve otomotiv üreticilerinin bu maliyeti karşılayabileceğini tahmin ediyor. İnşaat ve endüstriyel ekipman sektörleri ise maliyet hassasiyetleri nedeniyle daha yavaş ilerlerken, gemi inşaatının daha da geride kalması bekleniyor.
Yeşil hidrojenin yüksek maliyeti üreticileri endişelendiriyor
Yeşil hidrojenin yüksek maliyeti ve sınırlı arzı, yeşil çelik üretiminde önemli bir engel olmaya devam ediyor. Avrupa'da hidrojen fiyatlarının kilogram başına 6 Euro'nun üzerine çıkması üreticileri yatırımdan uzak tutuyor. ArcelorMittal, yaklaşık 3 milyar Euro tutarında sübvansiyon almasına rağmen, piyasa koşullarını gerekçe göstererek hidrojen projelerini askıya almış durumda. Çinli üreticiler ise hidrojen bazlı doğrudan indirgenmiş demiri büyük ölçeklerde uygulasa da hâlâ fosil bazlı hidrojen kullanımını sürdürüyor. ABD’de ise gelecek politika kararlarının hidrojen ve karbon yakalama teknolojilerine yönelik desteği şekillendireceği belirtiliyor.
IDTechEx’in 46 milyon tonluk üretim tahmini, önemli bir ilerleme anlamına gelse de toplam küresel çelik üretiminin sadece küçük bir bölümünü oluşturuyor. Raporda, kömür bazlı yüksek fırınların yakın gelecekte de sektörün ana üretim yöntemi olarak kalmaya devam edeceği vurgulanıyor.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.