1453 KRİZİ
Bu başlığın anlamını, sabırlı okuyucular, biraz sonra anlayacaklar. Ama, önce güncel krizimiz için bir uyarı yapmak istiyorum. Erdemir, krizin başlangıcından bu yana görmediği kadar siparişi bir anda aldı. Hem yurt içinden, hem de yurt dışından gelen 2 milyon tonu aşkın sac talebi, bir çok kişiyi şaşırttı.…
Bu başlığın anlamını, sabırlı okuyucular, biraz sonra anlayacaklar. Ama, önce güncel krizimiz için bir uyarı yapmak istiyorum.
Erdemir, krizin başlangıcından bu yana görmediği kadar siparişi bir anda aldı. Hem yurt içinden, hem de yurt dışından gelen 2 milyon tonu aşkın sac talebi, bir çok kişiyi şaşırttı. Acaba kriz bitti mi? Diye soranlar dahi oldu. Bu denli bir talep gelince, elbette fiyatlar da geride kalmadı, onlar da arttı. Hem de 20 gün arayla 2 kez… Bu yaşadığımız olay, sadece Türkiye’de yaşanmadı. Avrupa’da, Güneydoğu Asya’da, Amerika’da… kısacası tüm dünyada böyle bir olay yaşandı.
Dikkatli okuyucularım bilecektir, biz bu durumu 2008 yılının Ekim ayında görmüş ve gerekçelerini de anlatmıştık. Bir kez daha anlatmak isteriz.
Talep ve Fiyat artışları devam edecek mi?
Krizin başlangıcından itibaren tüm tedarik zinciri durmuştu. . Otomobil, buzdolabı, inşaat gibi çelik kullanan sektörler durma noktasına gelince, iptal olan siparişler zincirleme bir etki yaratarak tüm tedarik zincirinin keskin bir fren yapmasına neden olmuştu. Dolayısı ile, 2008 yılında çok hızlı giden, aşırı ısınan çelik endüstrisi, bir anda durunca, nihai kullanıcıların ve tüccarların ellerinde ve almak zorunda kaldıkları siparişleri nedeni ile büyük stoklar oluşmuştu. İşte bunun üzerine kullanıcılar ve tüccarlar yeni sipariş vermek yerine, bugüne kadar ellerindeki stokları eritmeye çalıştılar. Şimdi stoklar bitti ve herkes yeni malzeme siparişi vermeye başladı. Ancak, gerçek talep kriz öncesine göre hala çok geridedir. Üstelik, çelik fabrikalarına verilen yeni siparişler mükerrerdir. Yani, nihai kullanıcının talebi hem direkt olarak üreticiye verilmiştir; hem de piyasanın tekrar canlandığını sanan ve uzun süredir bunun hayali ile yaşayan tüccar da, bu sanal talebi yakalamak umudu ile bir sürü sipariş vermiştir. Dolayısı ile, görünen talep artışının arkasında, onu destekleyecek gerçek bir tüketim aslında yoktur. Bu siparişler üretilip de sahiplerine dağıtıldığında, gerçek ortaya çıkacak ve bir kez daha piyasalar şoka girecektir.
Ovünmek haddimize değil; ancak, öyle görülüyor ki, tahminlerimiz doğru çıkıyor. Biz falcı değiliz. Sadece ekonominin, mali sektörün ve çelik endüstrisinin nasıl çalıştığını iyi biliyoruz. O nedenle, uyarılarımızı dikkate almanız, krizin kötü etkilerinden korunmanızı sağlamaktan da öte, size para kazandıracaktır.
Yapılması gerekenler
Bundan sonra, takip etmeniz yöntem, fiyatlara odaklanmadan, az miktarda fakat sık sık malzeme almanızdır. Geçmişte 100 satıyor idiyseniz, şimdi 65 satacaksınız. Bu düşen kapasiteye göre, kısa aralıklarla, küçük miktarlarda siparişlerinizi vermelisiniz. Fiyatların ne olacağını bilemeyebilirsiniz. Bilmeniz de önemli değildir. Alımlarınızın bazıları yüksek fiyattan, bazıları ise düşük fiyattan olacaktır. Ama, sizin için önemli olan ortalama maliyetlerinizdir. Belirttiğimiz yöntemi izlerseniz, ortalama maliyetleriniz daima sizin tarafınızda olacaktır.
Ekim Konferansı
Baş danışmanlığını yaptığım STEELTURK, Ekim ayında, İstanbul’da bir konferans düzenleyecektir. Bu konferansta, çelik sektörü derinlemesine masaya yatırılacak ve uluslar arası uzmanlar görüş bildireceklerdir. Krizin etkileri, hasar tespiti, yarı mamul, inşaat demiri, sac, hurda fiyatları gibi hayatınızdaki önemli konular tartışılacaktır. Acaba, kriz öncesinde yaşadığımız “şirket birleşmeleri” bundan böyle “şirket ayrışmaları”na mı dönüşecek soruları yanıtlanacaktır. Fiyatlar ve gelecek hakkında merak ettiklerinizi, bu işin uzmanlarına sorup, karşılıklı görüş alış verişinde bulunma fırsatı yakalayacaksınız. Konferansa katılmanızı önemle tavsiye ediyorum.
1929 krizi
Şimdi gelelim yazımızın başlığına. Geçmiş yazılarımızdan birinde, size 1929 krizinin nasıl İkinci Dünya Savaşına dönüştüğünü ve tam 17 yıl sürdüğünü anlatmıştım. Bu kriz, atom bombasının patlamasına, 2 milyon insanın ölümüne ve tam 43 yıl süren soğuk savaşın başlamasına neden olmuştu. Ekonomideki milliyetçiliğin siyasete yansıması ile, İspanya’da Franco, İtalya’da Mussolini, Almanya’da Hitler ortaya çıkmıştı.
1453 krizi
Her büyük kriz, buna benzer olağanüstü sonuçlar doğurmuştur. Gelin bu sefer sizinle 1453 krizini inceleyelim. Aslında bu krizi pek bilen de yoktur. Okullarda okutulmaz. 1453 yılı, krizden çok İstanbul’un fethi ve ortaçağın bitişi olarak tanınan bir yıldır. Ancak o yıl, aynı zamanda, dünyanın gördüğü en önemli ekonomik krizlerden biri oluşmaya başlamıştı.
Avrupa o yıllarda “merkantil” diye adlandıracağımız, “ticaret” diye tercüme edeceğimiz bir ekonomik düzen içinde yaşıyordu. Çin ve Hindistan’dan kervanlar yolu ile “ipek yolu” üzerinden getirdikleri ipek, baharat ve daha pek çok ürünü, Bizans’ta, Cenova’da, Venedik’te, Pisa’da, Barcelona’da, Amsterdam’da ve Avrupa’nın diğer tüm ülkelerinde satıyorlardı. Hatta, Bizans imparatoru, Venedik’li ve Cenova’lı tüccarlara özel imtiyazlar vermiş, İstanbul’da belli yerler onların kontrolüne geçmişti. Konstantinopolis ve Bizans, onlar için büyük bir pazardı.
1453 yılında Fatih’in İstanbul’u fethi ile bu yol kapanmıştır. Avrupa, o yıldan itibaren sürekli bir sefalaetin içine yuvarlanmaya başlamıştır. Ekonomik sıkıntılar öylesine büyümüştür ki, Eski İtalyan şehir devletlerinde, İspanya’da, Portekiz’de, Hollanda’da, Fransa ve İngiltere’de halk huzursuzlukları başlamıştır.
Amerikanın keşfi
Krizin başlamasından tam 39 yıl sonra bir İtalyan bu krize bir son vermek amacı ile bir iddiada bulunmuştur. “Hindistan’a giden ipek yolunu Türkler kapatmışsa, ben de Batı’ya giderek Hindistan’a varabilirim” demiştir. Kristof Kolomb bu görüşü, o dönemin en güçlü ülkesi olan İspanya’da önemsenmiştir ve İspanyol Kraliçesi, Kolomb’a bu iddiasını gerçekleştirmesi için tam 2 milyon İspanyol altını vermiştir. Bu para, bugünkü rakamlarla ifade edilmeye çalışılır ise, yaklaşık 20 milyar dolar demektir.
Yahudi düşmanlığı,
Tüm Avrupa, Türklerin neden olduğu bu sıkıntı nedeni ile Türklerden ve Türkiye’den nefret eder olmuştu. Ayrıca, son 300 yıl içinde Hazarlardan göç ederek Polonya, Macaristan, Almanya, İspanya gibi ülkere yayılan Yahudilerden de nefret edilmeye başlanmıştı. Bu adamlar, dışarıdan gelmişler ve yerlilerin işini ellerinden almışlardı. Giderek artan milliyetçilik, yerli halkları Yahudilere karşı ayaklandırmıştı. Unutmayınız ki, 1929 krizinde de Yahudiler odak noktası olmuştur.
1492 yılında, İstanbul’un fethinden tam 39 yıl sonra, çok önemli 2 olay olmuştur: Amerika keşfedilmiş ve 250.000 Yahudi, İspanya’dan kovulmuştur.
Her iki olay da 1453 olaylarının yarattığı ekonomik kriz nedeni ile olmuştur.
Kovulan Yahudileri, Sultan Bayezıd, bunların kökeninin Hazar Türkleri olması nedeni ile, gemiler göndererek Türkiye’ye getirtmiş ve ülkenin batı sahillerine yerleşmelerine izin vermiştir.
Büyük krizlerin ortak noktaları, uzun sürmeleri ve olağan üstü olayları doğurmalarıdır.
2008 krizi
Küreselleşen dünyanın ilk krizi olarak tanımlanan İkibinsekiz Krizi acaba 1453 ve 1929 krizleri gibi büyük bir kriz mi, yoksa basit bir resesyon mudur? Eğer büyük bir kriz ise, bu sefer de olağan üstü olaylar olacak mıdır?
Piyasada biten stoklar nedeni ile artan siparişlere bakıp, “kriz bitti mi yoksa” diye düşünmenin biraz erken olduğunu belirtmek istiyoruz. Kriz başlayalı henüz 10 ay olmuştur. Unutmayınız, bu uzun süren bir kriz olacaktır.
Can Komar