ÇELİK SEKTÖRÜNDEKİ İYİLEŞME EĞİLİMİ ÜMİT VERİYOR
Global finans krizine paralel olarak, dünya çelik üretiminde 2008 yılının son çeyreğinde başlayan hızlı düşüş, 2009 yılının ilk 5 aylık döneminde de devam etmiş ve bu dönemde, dünya çelik üretimi 22.4 oranında gerilemiştir. Gerilemede dikkat çeken nokta, gelişmiş ülkeler üretimindeki düşüş hızının,…
Global finans krizine paralel olarak, dünya çelik üretiminde 2008 yılının son çeyreğinde başlayan hızlı düşüş, 2009 yılının ilk 5 aylık döneminde de devam etmiş ve bu dönemde, dünya çelik üretimi 22.4 oranında gerilemiştir. Gerilemede dikkat çeken nokta, gelişmiş ülkeler üretimindeki düşüş hızının, gelişmekte olan ülkelerdeki üretim düşüşlerine kıyasla çok daha yüksek seviyelerde olmasıdır. Örnek vermek gerekirse, 2009 yılının ilk 5 aylık döneminde, ABD’nin üretimi 52.8, Japonya’nın üretimi 42.1, Almanya’nın üretimi 44.1, İtalya’nın üretimi 42.7, Brezilya’nın üretimi 40.6, Ukrayna’nın üretimi 39.2 oranında gerilerken, Çin’in üretimi 0.1 oranında artmış, Hindistan’ın üretimindeki düşüş ise, 1.6 seviyesinde kalmıştır.
Sözkonusu dönemde, Türkiye’nin ham çelik üretimindeki gerilemenin, 2008 yılında dünyanın en büyük 9. ve 10. çelik üreticisi konumunda bulunan Brezilya ve İtalya’dan daha düşük seviyelerde kalması ile, Türkiye çelik üretim sıralamasında iki kademe birden yükselerek, 9. sıraya yerleşmiştir. Yılın ilk 5 aylık dönemine ilişkin üretim gerçekleşmeleri, başlangıçta geçici bir durum olduğu düşünülen Türkiye’nin 9. sıradaki yerini güçlendirmesine imkan sağlamıştır. Öyle ki, Ocak-Mayıs döneminde, Türkiye’nin ham çelik üretimi ile Brezilya’nın ham çelik üretimi arasındaki fark 950.000 tona, İtalya’nın üretimi ile arasındaki fark ise, 1.46 milyon tona ulaşmıştır.
Demir çelik sektörümüz, 2009 yılının ilk aylarında, iç piyasa talebindeki keskin daralmayı, ihraç piyasalarına yönelerek telafi etme gayreti içerisinde bulunmuştur. AB, Orta Doğu & Körfez ve ABD gibi temel ihraç piyasalarındaki talep daralması nedeniyle, sektörümüz komşu ülkelere ve Kuzey Afrika bölgesine yönelik ihracata ağırlık vermiştir. 2009 yılının Ocak-Mayıs döneminde, bütün bölgelere yönelik demir çelik ürünleri ihracatı düşüş gösterirken, yalnızca Kuzey Afrika’ya yönelik ihracatta ciddi bir artış gözlenmektedir. Ancak Nisan ayından itibaren, iç talebin de bir miktar canlanmasıyla, ihracat kısmen iç piyasaya yönelmeye başlamış, yılın ilk çeyreğinde, bir önceki yıla göre miktar yönünden 12,7 oranında artmış bulunan ihracat, Nisan ayında 8,7 Mayıs ayında ise, 30,8 oranında gerilemiştir.
Bu durum yurtiçi tüketim rakamlarına da yansımış, öyle ki, yılın ilk çeyreğinde 54,1 seviyesinde olan yurtiçi tüketimdeki gerileme oranı, Nisan ve Mayıs aylarında gözlenen iyileşmenin de tesiri ile, Ocak-Mayıs dönemi itibariyle 40,7 olarak gerçekleşmiştir. Stok değişmeleri bir tarafa bırakılacak olursa, özellikle Mayıs ayındaki, bir önceki yıl tüketimine kıyasla gözlenen gerilemenin 4,4 seviyesinde kalması, gelecek için ümit vermektedir.
Bugün gelinen noktada, gerek dünya çelik üretiminde ve gerekse tüketiminde, kademeli bir iyileşme sürecine girildiği gözlenmektedir. Önümüzdeki aylarda petrol fiyatlarındaki artışlara ve tüketici güven indeksindeki iyileşmeye paralel olarak, ana metal sanayinde, talep ve fiyatlarda artış yaşanması beklenmektedir. Esasen cevher fiyatlarında 2009 yılı için beklenen düşüş oranının demir-çelik ürün fiyatlarındaki düşüş oranının neredeyse yarısı seviyesinde kalması, önümüzdeki aylarda fiyat artışlarını zaruri kılmaktadır. Dünya emtia piyasalarında yükseliş eğiliminin başlaması da, bu beklentileri teyid etmektedir. Çelik sektörümüzde gözlenen iyileşme sinyallerini aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür:
Şubat ayında 1.7 milyon ton ile dip noktasını gören ham çelik üretimimiz, daha sonra otomotiv ve beyaz eşya gibi çelik tüketicisi sektörlerde çelik talebini canlandırıcı nitelikteki destek paketlerinin de etkisiyle, Nisan ayı itibariyle, 2.13 milyon ton seviyesine kadar çıkmıştır. Sözkonusu artış eğiliminin, 2009 yılının 2. yarısında da devam etmesi beklenmektedir.
Kasım ayında 827 milyon dolara kadar gerilemiş bulunan sektörün aylık ihracat değeri, sonraki dönemde, 900 milyon dolar seviyelerinde dengelenmiştir. Bu tutarın, fiyatlardaki yükseliş eğiliminin de tesiri ile, önümüzdeki aylarda önemli ölçüde artması beklenmektedir.
Fiyatlardaki keskin düşüş sebebiyle, ihraç gelirlerinde gözlenen 60’ın üzerindeki azalmaya rağmen, gerek miktar yönünden ihracattaki gerilemenin 2,8 gibi son derece sınırlı bir seviyede kalması, gerekse ithalâtın 36,3 oranındaki gerilemiş bulunması sayesinde, 2009 yılının ilk 5 aylık döneminde, çelik ürünleri ihracatının ithalâtı karşılama oranı, 102 seviyesinden, 134 seviyesine ulaşmıştır.
Ocak-Mart döneminde 54 seviyesinde bulunan ve Ocak-Mayıs dönemi itibariyle 40,7 olarak gerçekleşen, Türkiye’nin çelik ürünleri tüketimindeki düşüşün, önümüzdeki aylarda, hızlı bir şekilde iyileşme eğilimini sürdürmesi beklenmektedir.
400 Dolar seviyelerinin de altına gerileyen inşaat demiri fiyatları, 500 dolar seviyelerine tırmanmaya başlamıştır. Yassı ürün fiyatları ise daha hızlı bir yükseliş trendi içerisine girmiş bulunmaktadır. Fiyatlardaki artış eğiliminin önümüzdeki aylarda da devam edeceği tahmin edilmektedir.
Özetle ifade etmek gerekirse, Türk çelik sektörü, gelişmiş ülkelerdeki çelik sektörlerine kıyasla, daha hızlı bir iyileşme sürecine girmiştir. Sürecin hızlandırılması ve çelik sektörümüzün uluslar arası piyasalardaki payını arttırabilmesi ise, girdi maliyetlerinin düşürülmesine ve sektör üzerindeki, hiçbir ülkede bulunmayan yüklerin kaldırılmasına bağlı bulunmaktadır.
Dr. Veysel Yayan