Çelik sektörü kökten değişiyor
Sanırım çelik sektöründe Mittal’in kim olduğunu bilmeyen yoktur. 1978 yılında Endonezya’da yıllık kapasitesi 35.000 ton olan bir haddehaneyi satın alarak işe başlayan Hint asıllı, İngiliz pasaportlu Lakshmi Mittal, bugün 115 milyon ton kapasiteli ArcelorMittal’in en büyük hissedarıdır.Geçen hafta çıkan…
Sanırım çelik sektöründe Mittal’in kim olduğunu bilmeyen yoktur. 1978 yılında Endonezya’da yıllık kapasitesi 35.000 ton olan bir haddehaneyi satın alarak işe başlayan Hint asıllı, İngiliz pasaportlu Lakshmi Mittal, bugün 115 milyon ton kapasiteli ArcelorMittal’in en büyük hissedarıdır.
Geçen hafta çıkan bir haber çok ilgimi çekti. Bilirsiniz zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış misali… 2004 – 2011 yılları arasında 8 yıl sürekli İngiltere’nin en zengini olarak ilan edilen Mittal, geçtiğimiz yıl dördüncülüğe düşmüş. Mittal, ArcelorMittal’in %40’ına sahip olarak yönetimi elinde tutmaktadır. 2007 yılında 28 milyar sterlin değerinde olan bu hisseler, bugün 6 milyar sterline gerileyerek Mittal’i zenginlik sıralamasında dördüncülüğe geriletmiştir.
Çelik sektöründe neler oluyor? Daha da önemlisi neler olacak?
Gelin küresel ekonominin göstergelerini bir gözden geçirelim. Uluslar arası Para Fonu, IMF, dünyanın 2013 yılındaki ekonomik büyüme tahminini %3,5’dan %3,3’e çekti. Çin’deki büyüme ise %7,9’dan %7,7’e indi. Şimdi, “aman canım sadece %0,2 azalmış ne olacak” diyerek küçümsemeyin bu rakamları; %0,2’lik bir azalma bile birçok firmanın batmasına neden olabilecek büyüklükte bir azalmadır.
Bu arada, Türk çelik sektörünün ham çelik üretimi, 2013’ün ilk çeyreğinde, bir önceki yılın aynı dönemine göre %5,9 azalmıştır. Türkiye’nin yıllık ham çelik üretim kapasitesinin 49 milyon tona eriştiğini düşünürseniz, bu rakamın ciddiyeti ortaya çıkacaktır. Geçtiğimiz hafta, 10 yıl vadeli Amerikan hazine bonolarının faizleri %1,8’den, %1,69’a geriledi. Bu düşüş, küresel ekonominin geleceğinin pek parlak olmadığı yönündeki beklentileri ifade ediyor. Yine geçen hafta, sıkıntıdaki bazı Avrupa ülkelerinin ellerindeki altınları bir anda satışa çıkartmaları karşısında altın fiyatları %11,3 düşerek 1.400 USD’nin altına indi. Brezilya, büyük miktarlarda sac ithal eden bir ülkedir. Ancak bu yılın Mart ayındaki sac ithalatı, bir önceki aya göre %21,6 azaldı. Bir önceki yılın Mart ayı ile karşılaştırıldığında ise durum daha da vahim: düşüş %39,7 olmuştur.
Bütün bunlar, küresel çelik sektörünün niceliğini göstermektedir.
Geçtiğimiz hafta, Çin’in çelik endeksinde keskin bir düşüş yaşandı. Çelik ve hammadde fiyat endeksi %25 düştü. Çin’in ham çelik üretim kapasitesi 1 milyar tona yaklaşmıştır. Ancak, talebin 700 milyon tonun altında kalacağı tahmin edilmektedir.
Dünya ham çelik üretiminin analizini yaptığımızda, Çin’in son 10 yıl içinde büyük bir atılım yaptığını ve üretilen toplam küresel çeliğin yarısını tek başına ürettiğini görüyoruz. Çin’in sıkıntıya girmesi, tüm küresel çelik sektörünü zorlar:
Zıplayan top durmak üzere
Türkiye’deki sac üreticileri de kapasite fazlalığından muzdariptir. İhracat konusunda da maalesef elle tutulur bir başarı gösterememektedirler. Küresel kriz bitmeden göstermeleri de beklenmemektedir. O nedenle, sac sektöründeki tüm aktörler, üreticisiyle, stokçusuyla, tüccarıyla, çelik merkezi ile var olan pazardaki paylarını artırmak için büyük bir mücadele içindedirler. Dolayısı ile bu mücadelenin doğal sonucu olarak karlar erimiştir.
Fiyatlarda ise büyük oynamalar artık görülmemektedir. 2008 krizi ile birlikte “zıplayan top” misali inen çıkan fiyatlar artık bir durgunluğa erişmiş, zıplayan top durmaya başlamıştır.
Eskiden, fiyatlar inince malı alan, yükselince satan tüccar, alırken çok fazla kar yapmasa bile, piyasadaki fiyat dalgalanmasından dolayı tatminkâr karlar yapabiliyordu. Ancak şimdi hareket alanı daraldığı için yaşamlarını devam ettirmede zorluk yaşamaktadırlar. Birçok tüccar, meslek değiştirmeyi düşünmeye başlamıştır bile. Sac sektöründeki aktörleri başından beri bugünlerin geleceği konusunda uyarmayı kendime görev edinmiştim. İşte o günler geldi.
Azalan karlar nedeni ile dükkânı döndüremeyen, döndürse bile parası ile çok daha karlı şeyler yapabilecek olan stokçular ve tüccarlar şimdi sac sektörüne pamuk ipliği ile bağlı hale geldiler. Yapabilecekleri başka bir iş buldukları anda onları burada daha fazla tutamazsınız.
Bundan böyle, kendisini sac sektörüne vakfetmiş, piyasayı iyi analiz edebilen, değişen şartlara uyum sağlayabilen kişiler ise sacı artık ellemeye başlayacaklardır. Yani, katma değeri yükseltmek için, sacı işlemeye başlayacaklardır. Bunu ya “blanking” tabir ettiğimiz, çelik servis merkezi stilinde, sacı müşterinin istediği ebatlara indiren, kesen, presleyen, trapezoid kesim yapabilen bir şekilde veya doğrudan yan sanayi olup, ana sanayilere parça üreten şekilde yapacaklardır.
Dünya değişiyor
Baba yadigârı ticarethanelerin kapanması bir açıdan bakıldığında çok üzücüdür. Ancak değişime ayak uydurmak ve ayakta kalmak için yapılan atılımlar ve dönüşümler üzüntüden çok takdire layıktır.
Tüccarlar ve stokçular Çelik Servis Merkezleri (ÇSM) haline gelmek zorundadırlar. Bunu yapamayan veya yapmak istemeyen firmalar şimdiden yapacak başka işler bulmalıdırlar. Çelik Servis Merkezi ise bir kesme ve bir de dilme makinesi almakla olmuyor. Kafa değişmelidir. Müşteriye yaklaşım tüccarca değil, ortak gibi olmalıdır. “Yan Sanayici – Tedarikçi” mantalitesi ÇSM’ye hâkim olmalıdır. Müşteriye partner gibi yaklaşmalıdır.
Sac üreticilerine önerim
Çelik üreticilerine de bu konuda bir sözüm var. Piyasayı eğitmelidirler. Tüccar ve stokçuların arasında ümit vaat edenleri tespit edip, onlara nasıl ÇSM olunacağını öğretmelidirler. Piyasanın en kılcal damarlarına kadar nüfuz edebilmek için, bu ÇSM’leri kullanmak zorundadırlar. Unutmayın ki, ÇSM’ler sizin rakibiniz değildir. Onlar sizin partnerleriniz olmalıdır.
DÇÜD ve YİSAD’a çağrı
Demek ki, ÇSM hem üreticinin, hem de müşterinin partneri olacaktır. İşte bu olduğunda, tedarik zinciri tamamlanmış ve olgunluğa erişmiş olacaktır. Bunu gerçekleştirmek için tüm tarafların yanı sıra Demir Çelik Üreticileri Derneğinin (DÇÜD) ve Yassı Çelik İthalat İhracat ve Sanayicileri Derneğinin (YİSAD) sorumluluğu olduğuna inanıyorum.