Demir-çelik ürün fiyatlarındaki artışın doğru yorumlanması gerekiyor
Dünya çelik fiyatlarındaki gelişmelere paralel olarak, Türkiye’de de, demir-çelik ürün fiyatları, 2007 yılının Ekim ayından bu yana, artış eğilimi içerisine girmiş bulunuyor. 2008 yılının Ocak ayından bu yana ise, demir-çelik ürün fiyatlarındaki artış oranının 40 civarında gerçekleştiği anlaşılıyor.…
Dünya çelik fiyatlarındaki gelişmelere paralel olarak, Türkiye’de de, demir-çelik ürün fiyatları, 2007 yılının Ekim ayından bu yana, artış eğilimi içerisine girmiş bulunuyor. 2008 yılının Ocak ayından bu yana ise, demir-çelik ürün fiyatlarındaki artış oranının 40 civarında gerçekleştiği anlaşılıyor. Ancak sözkonusu artış değerlendirilirken,
• Hurda fiyatlarının aynı dönemde, 400 Dolardan 600 Dolar seviyesine çıktığı,
• Cevher fiyatlarında 70 civarında bir artış yaşandığı,
• Son haftalarda Türkiye’de döviz kurlarının 15 civarında artış gösterdiği, hususlarının gözardı edilmemesi gerekiyor. En temel girdilerin, 60-70 civarında arttığı, buna ilâve olarak, döviz kurlarında 15 civarında artışın yaşandığı bir ortamda, sözkonusu artışların demir-çelik ürün fiyatlarına da yansıtılması, kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkıyor.
Fiyatların en düşük seviyesine gerilediği 2007 yılı Ekim ayı baz alındığında ise, artış oranının 60 seviyesine kadar ulaştığı gözleniyor. Ancak, Ekim ayının baz alınmasının, Ağustos-Ekim döneminde fiyatlarda yaşanan arızi nitelikteki keskin düşüş sebebiyle, objektif bir yaklaşım olmadığı değerlendiriliyor. Hiç şüphesiz Türkiye, son 6 yıl içerisinde, 12’ye ulaşan yıllık ortalama üretim artışı ile, Dünyanın en büyük 20 çelik üreticisi ülke arasında, Çin’den sonra üretimini en fazla arttıran Ülke konumunda bulunuyor. Çelik üretimindeki yüksek oranlı artışın, önümüzdeki 5 yıl içerisinde de, sürdürülmesi bekleniyor. Ancak üretim artışında sağlanan üstün başarılara rağmen, Türkiye’nin dünya çelik üretimindeki payının, halâ 2’nin altında olduğu hususunun gözardı edilmemesi gerekiyor. Esasen, Türk çelik üreticilerinin, yaşamış oldukları ciddi sıkıntılara ve 10 civarındaki yurtiçi enflasyona rağmen, dünya çelik sektöründeki gelişmelere paralel olarak, 2007 yılı içerisinde, fiyatlarını 25 civarında düşürmek mecburiyetinde kalmaları da, çelik fiyatlarını belirlemede etkili olamadıklarını ve fiyatların tamamıyla serbest piyasa mekanizması çerçevesinde oluştuğunu, açıkça ortaya koyuyor.
Çelik sektörümüz de, girdi ve nihai ürün fiyatlarındaki dalgalanmalardan ve bu durumun tüketici sektörlerde yol açtığı sıkıntılardan rahatsızlık duyuyor. Ancak, yüzlerce üreticinin bulunduğu, yurtiçi üretimin, yurtiçi talepten 70 civarında daha fazla olduğu, ithalâtın serbestçe yapıldığı bir ortamda, uluslararası piyasalarda oluşan fiyatlardan dolayı suçlanmayı, kesinlikle hak etmiyor. Bu açıdan, Devletin piyasada oluşan fiyatlara müdahale etmesi yönündeki talepler, 1980 öncesi, aksak piyasa dönemini hatırlatıyor. Hiç şüphesiz, özellikle uzun vadeli kontratlara dayalı olarak, Devletle iş yapan müteahhitlerin, bu durumdan olumsuz yönde etkilenmemeleri için, objektif bir şekilde işleyen, ilgili tüm tarafların çıkarlarını koruyan bir eskalasyon mekanizmasının, kurulmasına ihtiyaç duyuluyor. Yükselen şikayetlerden, benzer bir durumun yaşandığı 2006 yılının Temmuz ayında, dünya konjonktürüne bağlı olarak, çelik fiyatlarında meydana gelebilecek artışların olumsuz etkilerinden korunabilmek için, çeliğin ciddi paya sahip olduğu uzun vadeli sözleşmelere taraf olan kuruluşların, çelik için ayrı bir indeks kullanmaları ve İdarenin de, kontratların aksaksız bir biçimde yürütülmesi, fiyatların düştüğü dönemde haksız kazanca, yükseldiği dönemde ise, mağduriyete yol açılmaması için, ayrı bir çelik indeksinin, eskalasyon formülü içerisine konulması hususunda ısrarlı olmasının gerekli görüldüğü yönündeki tavsiyelerimizin, yeterince dikkate alınmadığı anlaşılıyor. Bu açıdan bakılınca, uluslararası piyasada ortaya çıkabilecek dalgalanmalar dikkate alınmadan, yurtiçi genel fiyat indeksine dayalı uzun vadeli kontrat imzalanıp, daha sonra risk gerçekleştiğinde, üreticilerden şikayet etmenin, adâlet ve hakkaniyet ilkelerine uygun olmadığı değerlendiriliyor.
TL cinsinden çelik fiyatlarındaki artış, yukarıda özetle ifade edilen gerekçelerle, ağırlıklı bir şekilde, girdi maliyetlerindeki artışa ve arz-talep dengelerine bağlı olarak, dünya çelik fiyatlarının hızlı bir şekilde yükselmesinden ve yurtiçi döviz kurlarındaki artıştan kaynaklanıyor.
Türkiye’nin 2. en büyük ihracatçı sektörü olan Türk çelik sektörü, çelik ürünlerini kullanan sektörlerin fiyatlardaki artış sebebiyle yaşadığı sıkıntının idrakî içerisinde bulunuyor. Esasen, mevcut durum itibariyle yurtiçi çelik fiyatları, uluslararası çelik fiyatlarından düşük bir seviyede seyrediyor ve bu durum, çelik üreticilerimizi, uluslararası piyasalarda olumsuz yönde etkiliyor. Yaşanan ekonomik sıkıntıların gerekçelerinin doğru değerlendirilmesi, sıkıntılara dengeli ve kalıcı çözüm bulunabilmesi açısından hayati önem taşıyor.