Geleceği inşa etmek mi? ıskalamak mı?
Günümüzde küresel rekabet koşulları giderek daha da çetin hale geliyor. Küresel krizden ise her sektör uluslararası alanda etkilenmiş durumda. Kriz öncesindeki son beş yılda 15 milyondan fazla istihdam yaratan AB ekonomisi 2009 yılını en az 4,5 milyon yeni işsiz ile kapattı. 2009 yılında AB genelinde…
Günümüzde küresel rekabet koşulları giderek daha da çetin hale geliyor. Küresel krizden ise her sektör uluslararası alanda etkilenmiş durumda. Kriz öncesindeki son beş yılda 15 milyondan fazla istihdam yaratan AB ekonomisi 2009 yılını en az 4,5 milyon yeni işsiz ile kapattı. 2009 yılında AB genelinde istihdam 1,8 oranında - yaklaşık 2,7 milyon kişi - azalmış durumda. Ülkemizde ise sadece bir yıl içerisinde yaklaşık bir milyon kişi işini kaybetti. 27 ülkeyi kapsayan AB ile Türkiye’nin işsizlik sonucuna baktığımızda ülkemizin daha da vahim bir durumda olduğunu görüyoruz.
Tüm yaşanan küresel, ekonomik, sosyal, toplumsal sorunlara rağmen dünya geleceğin inşası ile meşgul. Biz ise ülke olarak yatırıma, istihdama, teknolojiye, geleceğe halen yeterince odaklanamadık. Geleceğimizi ıskalamamak için geleceğimizi inşa etme çabasına giremedik.
Krizle mücadele etmede sanayiyi destekleyici çözümlerin yetersiz kalmasına rağmen, ülke olarak artık sadece küresel krizden çıkmanın yollarını bulmamız yeterli olmayacak. Aynı anda değişen dünya düzenine uyum sağlayan ve katkıda bulunan, yaratıcı ve yenilikçi bir ülke olmamız için harekete geçmek zorundayız.
BRIC ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) küresel ekonomideki ağırlığı gelecekte de devam edecek. Satın alma gücü paritesine göre hesaplandığında BRIC ülkelerinin toplam GSYİH’sının, AB ve ABD toplamını aştığı belirtiliyor. Brezilya uluslararası bir sanayi gücüne dönüşüyor. Rusya nükleer ve enerji güçlerinden kalıcı bir yeni sanayi toplumu yaratmanın yollarını arıyor. Hindistan tarım toplumu kimliğinden kurtulup, sanayinin her alanında dünya rekabetinde söz sahibi olma yolunda ilerliyor. Çin güneş ve rüzgar enerjisinde liderliği ele geçirmeye çalışıyor. BRIC ülkelerinin dışında Güney Kore, Güney Afrika, hatta İran yeni teknolojiler peşinde.
Avrupa dünya gündemine yön veriyor
Avrupa’ya baktığımızda ise AB’nin “en ileri toplumsal düzen” konumunu yeniden yapılandırma çabası içerisinde olduğunu görüyoruz. Avrupa dünya gündemine yön verme çabasına devam ediyor.
AB Mart ayında, “Avrupa Birliği 2020: Akıllı, Sürdürülebilir ve Kapsayıcı Büyüme için Bir Strateji” başlıklı yeni stratejiyi kabul etti. AB 2020 Stratejisi; Lizbon’un eksik kalan yönlerini gidermenin yanı sıra; AB’nin mali krizi tamamen atlatmasını ve daha akıllı ve yeşil bir ekonomiye geçişini hedefliyor.
Avrupa 2020’nin üç temel önceliği şu şekilde belirlendi:
Akıllı Büyüme: bilgi, girişimcilik, eğitim ve dijital toplumu geliştirmek
Sürdürülebilir Büyüme: kaynaklarını verimli kullanan yeşil ve rekabetçi bir ekonomi yaratmak
Kapsayıcı Büyüme: işgücü piyasasına katılımı artıran, sosyal ve bölgesel uyumu ön plana çıkaran büyümeyi sağlamak
Yeni strateji AB düzeyinde faaliyet gösteren tüm sosyal tarafların görüşleri alınarak oluşturuldu. Avrupa’da metal sektöründeki işveren sendikalarını temsil eden, yaklaşık 13 milyon çalışanı istihdam eden 200.000’den fazla üye firmayı bünyesinde bulunduran CEEMET, istişare sürecinde AB 2020 stratejisine ilişkin görüşlerini Komisyon’a iletmişti. Sosyal taraf ve CEEMET üyesi olan MESS, Avrupa’nın geleceğine damgasını vuracak olan AB 2020 stratejisine görüş bildirerek katkıda bulunmuştu.
AB 2020 stratejisindeki görüşünde CEEMET, güçlü ve rekabet edebilir bir sanayiyi oluşturabilmek için sosyal politika alanında tüm paydaşların da katılacağı temel rekabet önceliklerini belirledi. Bunların arasında; nitelikli işgücü, ekonomik büyüme ve sosyal gelişim için esneklik, yenilikçilik ve Ar&Ge ile desteklenen yeni ürünler ve yeni işler ve daha iyi bir düzenleme yer alıyor.
Geçmişte olduğu gibi ekonomik krizleri hep yaşayacağız. Krizlerle baş edebilmenin çözüm yollarını sadece öğrenmek zorunda değil; bunları doğru zamanda, doğru yöntemle, uzlaşarak uygulamak da zorundayız. Ancak günümüzde artık daha da önemli olanı; ülkenin, sektörlerin, iş yaratanların, üretenlerin, çalışanların geleceğini yaratabilmektir. Ülkemiz; eğitim reformu, nitelikli erkek ve kadın çalışanlar, yeşil enerji, yeni teknolojiler ve esneklik gibi geleceği yaratan konulara odaklanmak zorunda. Günü kurtaran politikaların geleceği ıskalayan politikalar olduğunu görmezden gelemeyiz.