Dünya ve Türkiye’de Kalıpçılık
Dünya kalıpçılık sanayi toplam cirosu 75 Milyar Euro civarındadır ve sektör her yıl %6 büyüme eğilimindedir. Türkiye’deki kalıpçılığın toplam cirosu 3,5 Milyar Euro olup bu pazarda yerini korumaya ve arttırmaya çalışmaktadır. Kalıpçılık endüstrisi diğer sanayi alanlarına göre görece “küçük” olmalarına rağmen sanayiye katkı anlamında etkisi “büyük”tür. Yeni araç veya yeni bir ürün tasarlayıp pazarda yer alabilmek için kalıp teknolojisi ve üretim gücünün var olması gerekmektedir. Yeni bir inovasyonu imalata dönüştürmek için kalıbının üretilmesi zorunludur. Eskiden ürün tasarımı tamamlandıktan sonra kalıp tasarımı ve üretimi başlardı. Şimdi ise kalıp tasarımcısı ile ürün tasarımcısı, birlikte ürüne şekil veriyorlar. Böylece, kalıp üretim zamanı eskiye oranla %50 azalıyor. Bu noktada kalıp teknolojisinin ve kalıp sektörünün kuvvetli olması, daha güçlü bir otomotiv ve dayanıklı tüketim ürünü endüstrisi anlamına gelmektedir. Bu yüzden şimdi “Niçin Kalıpçılık” diye soruyoruz.
Niçin Kalıpçılık?
Birçok dayanıklı ticari eşya imalatı kalıplar sayesinde gerçekleştirilmektedir. Bu sektörde çalışan personel kalifiye olmak zorundadır. Aynı zamanda da yüksek teknoloji kullanımı kaçınılmazdır. Kalifiye personel ve yüksek teknoloji kullanan kalıp firmaları otomotivden beyaz eşya ürünlerine kadar bir çok alanda yenilikçi ürünlerin imalatını mümkün kılarlar. Kalıp sanayisinin yarısı otomotiv sektörüne hizmet etmektedir. Bir araç programının devreye alınmasında kalıp imalatı kapsamlı bir zaman dilimine sahiptir. Seri üretilecek araçların parçalarını üretecek kalıplar seri üretilememektedir. Kalıp imalatı proje bazlı, ısmarlama ve kalifiye ustalar tarafından tek seferde yapılmak zorundadır. Milyonlarca adette tampon, ön göğüs gibi plastik parçaları, motor kaputu veya kapı gibi sac panellerini üretmek için tek bir kalıp veya kalıp seti gereklidir. Bu sebeple kalıp sektörü katma değeri yüksek, kalifiye personel gerektiren özel bir imalattır. Kalıp endüstrisinin kendine has özelliği; yönetim tarzı ve parasal stratejilerinin belirlenmesi ve yetkin personel, makine ve teknolojik yatırımlarının üstünlüğünde yatmaktadır.
Kalıp sektörü katma değeri yüksek bir sektördür. İhracatta, kalıp tipine göre 15-100 Euro/kg’lık katma değer sağlanmaktadır. Tarım ürünleri ile karşılaştırıldığında 20-100 kat fazladır.
Kalıpçılık endüstrisinin devamlılığı, yeni ürünlerin pazara çıkabilmesi için gereken yeni kalıp siparişlerinin sürekliliğine dayanmaktadır. Pazardaki araç satışlarında yaşanan düşüş o araca parça sağlayan imalatçılara aynen yansır. Fakat yeni araç programının ertelenmesi veya iptal edilmesi bir kalıpçının işinin bir anda sıfıra inmesi anlamına gelir. Tam bu noktada Türkiye’deki kalıpçılık sektörüne genel bir bakışla mevcut durumu özetleyelim;
Mevcut Durum:
Türkiye’deki kalıp üreten firmalar iş ölçeklerini genel olarak 400 ton altında pres gerektiren kalıpların üretimine yönelik olarak belirlemekte ve makina/ekipman yatırımını bu ölçekteki parçaların kalıplarına göre yapmaktalar ki işte bu noktada ana sanayinin hedefleriyle, yan sanayinin olanakları birbirini karşılamıyor. Bu nedenle özellikle büyük ebatlı ve dış gövde parçalarının kalıpları yurtdışına sipariş ediliyor. Sonuçta daha çok para ve enerji harcanmak zorunda kalınıyor.
Türkiye’deki otomotiv ve dayanıklı tüketim ürünlerinin imalatında kullanılan kalıpların %30’u yurt içinde kalan %70’i yurt dışında, çoğunlukla da Çin’de ve Uzakdoğu’da yaptırılmaktadır. Uygun maliyette kalifiye eleman bulunamaması sebebi ile Amerika’da kalıp maliyetleri artmış ve 1998’den beri kalıp imalatçılarının 1/3’ü iflas etmiştir. Bu rakam tüm sanayideki oranın 2 katıdır. Aynı durum Avrupa’da da yaşanmaktadır. Amerika ve Avrupa’da küçülmekte olan bu kapasite Türkiye için bulunmaz bir fırsattır.
Mühendislik gücünün yüksek olduğu yerler büyük firmalardır. Küçük firmalarda ise mühendislik zayıf ve iş klasik atölyecilikle yapılmaktadır ve en son üretim teknolojileri neredeyse hiç kullanılmamaktadır. Buna ilave olarak büyük firmalara iş yapan küçük firmalarda yabancı dil bilen personel eksikliği ve pazarlama güçlerinin zayıf olması atıl kapasiteye yol açmaktadır. Doğal olarak bu da yeni yatırımları engelliyor. Otomotiv sektörü olarak Türkiye’de yılda ortalama 1200K araç üretilmekte, bu sayı Avrupa için 20 Milyon civarındadır. Avrupa’daki kalıpçı sayısı azalırken Türkiye bunu avantaja çevirmeli.
Avantajlar:
• Avrupa pazarına yakınlık
• Endüstri Meslek Lisesi mezunlarının direk sektörde çalışabilmesi.
• Avrupa’da kalıpçı işçiliği ücreti 50-70 Euro, Türkiye’deki 20-45 Euro, Çin’deki 15-30 Euro.
Mevcut Durumda Kalıbın Maliyet Yapısı:
Türkiye’deki kalıpçılık sektörü için aşağıdaki tespitler yapılabilir:
• Dünya’da 75 Milyar Euro.
• Türkiye’de 3,5 Milyar Euro toplam ciro (pazar payı %4,5)
• 120 bin çalışan sayısı.
Şimdi ise gelecek durumdan bahsetmeliyiz;
Gelecek Durum:
Bacasız sanayi olarak da sayabileceğimiz kalıpçılık az enerji, az alan istiyor. Yüksek teknoloji gerekliliği ve kalifiye personel ihtiyacı sektörün başlıca sorunlarını teşkil etmektedir. Yine ülkemizde henüz tam anlamıyla gelişmemiş ancak dünyada trend olmak üzere olan kalıpçılık alanları olarak aşağıdakileri sayabiliriz:
• Yüksek Mukamevetli Sac Kalıpçılığı,
• Plastik Enjeksiyon, Komposit Kalıpçılığı,
• Basınçlı Döküm Kalıpçılığı,
• Sıcak Şekilendirme.
Türkiye’nin 2023 hedeflerini gerçekleştirmek üzere mevcut durumdaki hedefimiz:
Gelecek durumda rekabet gücünü artırmak için Çin’de uygulanmakta olan tedbirlerin alınması gereklidir. Örneğin, Çin’de maliyetin %35’ini oluşturan kalıp çeliğinin yüksek maliyetini azaltmak için devlet sübvansiyonunu arttırmış ve vergiyi peşin almayarak maliyetlerini azaltmıştır. Bu alanlarda, mühendislik ve teknoloji, imalat ve satış ve pazarlama alanlarındaki eksiklik çarpıcıdır. Sektörün dünya standartlarına ulaşması ve yabancı imalatçılarla yarışabilir hale gelmesi için devlet desteği bağlamında aşağıda özetlendiği gibi teşviklerin değerlendirilmesi önemlidir;
Kalıpçılığı Teşvik İçin Getirilen Öneriler:
Proje bazlı kalıp teşvikleri;
• Türkiye’ de üretilen kalıplar için vergi muafiyeti,
• Kazanç üzerinden vergi indirimi,
• Çalışan başına gelir vergisi,
• SGK teşvikleri
• Alınan yurt dışı projelere makina ekipman yatırım desteği,
• Eximbank ihraçat kredileri kalıpçılığa özel yapılması,
• Kalıp firmalarının müşterileri ile yaptıkları sözleşmelerin kredi kullanımında teminat olarak gösterilebilmesi,
İhtisas OSB’leri;
• İhtisas OSB’lerinin kurulması,
Ortak kullanım alanlarının oluşturulması;
• Yatırımı zor olan büyük tezgah,
• Pres,
• Mühendislik ve teknoloji.
• Kalıp yan sanayi firmalarının OSB’lerde konumlandırılması,
• Özellikle kalıp mühendisliğini ve tasarımını da yapabilecek firmaların sayısının arttırılması.
• Hammadde sübvansiyonları.
• Döküm, çelik gibi hammaddelerde teşvik sağlanması,
• Dışarından ithal edilen özel kalıp ekipmanlarının Türkiye’de imal edilmesi.
Kalıp İthalatına Koruyucu Önlem Talebi
Artan rekabet ve düşen kar marjları nedeniyle kalıp sektörünün katma değerli, ileri teknoloji içeren ürün imalatına yönelmesi gerektiğine vurgu yapan Ulusal Kalıp Üreticileri Birliği (UKUB) Yönetim Kurulu Başkanı Şamil Özoğul, firmaların sektördeki ihtiyaca yönelik yatırım yapması gerektiğini savundu. Çin’den kalıp ithalatının azalarak devam ettiğini belirten Özoğul, “Çin’den kalıp getirildiğinde ilk yatırım maliyeti düşük gibi görünse de kalıbın belli kalite şartlarını, üretim adetlerini sağlayacak süreklilikte çalışmasını sağlamak için çok fazla ek işçilik, modifikasyon ve revizyon gerekiyor. Bu maliyetleri de kalıp maliyetine eklediğinizde ödenen maliyetler kalıbı Avrupa’dan veya Türkiye’den tedarik edildiğinden daha pahalı hale getiriyor. İşletmeler ilk etapta bunları tespit edemediler. Artık kalıpçılar ucuz kalıp almaya bakmıyor. Çoğu firma istediği zamanda istediği parçayı kalıptan çıkarabilmek için dünyanın neresinde üretim yapabilecek kalıpçı varsa onunla çalışıyor. Bu Çin de olur, Brezilya, İtalya, Almanya da olur. Genel eğilim o yönde. Ayrıca Çin’de çok fazla koruyucu önlemler de alınmaya başlandı. Yakın zamanda ülkemizde de düşük maliyetli ve kalitesiz kalıp üretilen ülkelerden kalıp getirilmesini önleyici çalışmalar da yapılacak” dedi.
“Üretime Engel Olmak Değil, Sektörü Geliştirmek İstiyoruz”
Yurt dışından Türkiye’de üretilebilecek tipteki kalıpların ithal edilmesinde koruyucu önlem alınmasına yönelik devlet nezdinde görüşmeler yaptıklarını belirten Özoğul, “Engellenmesin ama koruyucu önlem alınsın. Farklı vergi dilimlerinin uygulanması, getirme şartlarının belirlenerek zorlaştırılması gibi adımlar atılabilir. 2015 yılı itibariyle özellikle yurt dışından kullanılmış ikinci el kalıp ithalatı edilmesi durumunda Sanayi Bakanlığı bu kalıpların Türkiye’de yapılıp yapılamadığının sorgulanması, yapılıyorsa fiyatı ve termin süresi ile ilgili UKUB’dan görüş almaya başladı. İthalat kararı bakanlıkta. Biz ithal edilmesi ya da edilmemesi yönünde değil, Türkiye’de üretilip üretilemeyeceği yönünde görüş beyan ediyoruz. Firma bazında değil sektör ve ekonomi bazında milli menfaatler bazında düşünmek gerekiyor. İthalat üretimin azalmasına, belki de üretimin Türkiye’den tamamen kalkmasına yönelik hatalı bir davranış şekli. Biz üretime engel olmak değil, sektörü geliştirmek istiyoruz” diye konuştu.
Kalıp Sektöründe Trend “Özellikli Kalıplar”
Kalıp ihracatında karşılıklı ticaretin en yoğun olduğu ülkenin Almanya olduğunu vurgulayan Şamil Özoğul, Almanya’dan her geçen yıl kalıp tedarik etmek için Türkiye’ye daha fazla firmanın geldiğini belirtti. Bu firmaların Türkiye’de işbirliği ortaklığı kurarak, know how transferi yaptığına işaret eden Şamil Özoğul, Türkiye’deki nitelikli ve yabancı dil bilen teknik eleman sorunun çözülmesi halinde bu oranın artacağını ifade etti. 2015 yılında son yılların en durgun aralık ayını yaşadıklarını kaydeden Özoğul, kalıpçılık sektörünün Türkiye’de üretim sanayi büyüdüğü sürece küçülmesinin mümkün olmadığını savundu. 2016 yılını en az yüzde 10 büyümeyle kapatmayı öngördüklerini anlatan Şamil Özoğul, “Başlayacak güzel projeler var. Genel gidişat ileri teknoloji gerektiren özellikli kalıplar yönünde. Bu tür kalıpları yapabilen firmaların siparişleri bugünden başladı” değerlendirmesini yaptı.