KRİZ DİBE VURDU
Evet, görüşümüze göre, kriz dibe vurmuştur. Bilimsel olarak, krizin dibe vurup vurmadığını anlayabilmek için, rakamlara bakmak gerekir. Eğer, ekonominin küçülmesi, işsizlik rakamları, kapasite kullanım oranları gibi göstergeler, iki çeyrek üst üste düşüş göstermiyor ise, işte o zaman bilimsel olarak…
Evet, görüşümüze göre, kriz dibe vurmuştur.
Bilimsel olarak, krizin dibe vurup vurmadığını anlayabilmek için, rakamlara bakmak gerekir. Eğer, ekonominin küçülmesi, işsizlik rakamları, kapasite kullanım oranları gibi göstergeler, iki çeyrek üst üste düşüş göstermiyor ise, işte o zaman bilimsel olarak krizin dibe vurduğunu söyleyebiliriz. Ancak, bunun için en azından 6 ay beklemek gerekir.
Bazen, bilimsel olmaktan çok, içgüdüler ile hareket etmek gerekir. Ekonominin temel kurallarını biliyor ve yapılan çalışmaları yakından izleyebiliyor iseniz, siz de benim gibi krizin dibe vurduğunu düşünüyorsunuzdur.
Şimdi, bu kanıya nasıl vardığımı ve daha sonra da bunun çelik sektörü için ne anlama geldiğini anlatmaya çalışacağım.
G20 Zirvesi
Bilindiği gibi, İki Nisan İkibindokuz tarihinde, Londra’da tarihi bir toplantı yapıldı: Dünyanın en büyük 20 ekonomisinin başkanlarının katıldığı G20 zirvesi. Bu toplantıda bazı kararlar alındı. Toplam 1.1 trilyon dolarlık teşvik paketi açıklandı. Trilyonlarca dolarların hemen hergün telaffuz edildiği bugünlerde, 1.1 trilyon doları küçümseyenler de oldu. Ama bizce, önemli olan rakamın niceliği değil, açıklanan konu başlıkları idi. IMF ve Dünya Bankasının küçük ülkelere destek vermesi için bir konu başlığı açılmıştı; bir diğeri ise, “Uluslar arası ticaretin desteklenmesi” idi. Bu başlıklara ayrılan para miktarı önemli değildir. Grup, her zaman için tekrar karar verip, rakamları artırabilir. Ama, bu kanalın açılmış olması güven vericidir diye düşünüyoruz.
Yaşadığımız kriz, küreselleşen dünya ekonomisinin ilk krizidir. Alınacak olan önlemler de küresel olmak zorundadır. Bireysel ülkelerin, diğerlerinden kopuk ve büyük ihtimalle “korumacı” olabilecek kararları, yangına körükle gitmek demek olacaktır. Burada bir örnek vermek isteriz. T.C. Hükümeti, G20 zirvesi çerçevesinde tasarladığı teşvik paketinde araçlara uygulanacak ÖTV indirimini sadece Türkiye’de üretilen araçlara uygulayabilirdi. Ama, yerli ve ithal tüm araçlara uygulandı. Önemli olan da bu idi. Teşvik sayesinde satılan her araç, dünyanın hangi bölgesinde üretilmiş olursa olsun, küresel ticaretin bir parçasıdır ve dolayısı ile herkese fayda getirir. Güney Kore’deki teşviklerle satılan her araç, Türkiye için de yararlıdır.
Korumacılık yanlıştır
Gelin şimdi, yıl başında gümrük müsteşarlığının almış olduğu, sac ithalatına uygulanan ithalat vergilerinin artırılması kararını inceleyelim. Sıcak sacların ithalat vergisi, 5’ten 13’e, soğuk saclarınki 6’dan 14’e, galvanizli saclarınki ise, 14’ten 15’e çıkartılmıştı. Hükümetin, o günkü amacı, yerli üreticileri “korumak”tı. Fakat öbür taraftan biliyoruz ki, Türkiye ekonomisinin motoru ihracattır. Yerli tüketim, ülkemizin bugünkü kalkınma düzeyini tek başına sürdürebilir kılamayacak kadar zayıftır. Ülke olarak ihracat yapmak zorundayız. Eğer, biz korumacı kararlar alır ve içerideki üreticiyi korumak için, dünya ticaretini kısıtlar isek, yarın öbür ülkeler de kendi korumacı kararlarını aldıklarında, kaybeden yine biz oluruz. Çünkü, biz ihracat yapmak zorundayız. G20 kararları çerçevesinde, bugün yapılması gereken şey, artırılan sac gümrük vergilerinin tekrar geri alınmasıdır.
Daha kötü olmayacak
Tekrar ediyoruz, G20 zirvesinde alınan kararlar sayesinde, kriz dibe vurmuştur. Bu şu demektir: Artık, bundan daha kötüsü olmayacaktır. Yine, inişler ve çıkışlar yaşanacaktır. İflas eden firmalar olacaktır. Ancak, işsizlik rakamları, kapasite kullanım oranları, GSMH’daki küçülme gibi rakamlar daha da kötü olmayacaktır.
Bunları söylerken yanlış anlaşılmak istemiyorum. Kriz bitti ve iyileşme başladı demiyorum. Sadece dibe vurduğumuzu fakat iyileşmenin görülmesi için daha uzunca bir süre beklememiz gerektiğini söylüyorum. Ancak, durumların daha da kötü olmayacak olması bile büyük bir kazanımdır.
Hayalet firmalar
Krizin sert darbesini alan birçok firma, bugün ayakta görünse bile, aslında batmış durumdadır. Bunlar, ağacın kuru yaprakları gibidir. İlk sallantıda düşeceklerdir. GM gibi, dünyanın en büyükleri bile bu durumda olabilirler. Bu yılın ikinci ve üçüncü çeyreklerinde, buna benzer birçok hayalet firmanın yok olacağına, bazılarının ise devlet tarafından kurtarılmaya çalışılacağına şahit olacağız.
Bilirsiniz, fırtınalarda çürük ağaçlar kırılır ve devrilirler. Çürüklerin ve aşırı risk almış olanların temizlenmesi, geride kalanların daha sağlıklı büyümelerine olanak sağlayacaktır. Yani, aslında bu tip fırtınaların ve krizlerin bu anlamda faydası vardır. Alt yapıyı düzenler, aşırı şişmiş ekonomileri düzeltir, daha sağlıklı bir büyümenin ortamını yaratırlar.
Demir-Çelik’te durum
Demir çelik sektöründe de dibe vuruşun belirtileri vardır. Krizin başlaması ile bıçak gibi kesilen tüketim, zincirleme olarak tüm tedarik zincirini durdurmuştu. Bu duruş, üreticiden, tüketiciye kadar uzanan zincirde büyük miktarda stokların oluşmasına neden olmuştu. Üreticiler, buna cevap olarak derhal fırınların kapasitlerini düşürmüş, üretimlerini azaltmışlardı. Ancak, buna rağmen tüm dünyadaki stoklar sanayiyi bugüne kadar getirdi. Ancak, görüyoruz ki, en azından bazı mamullerde piyasalarda stoklar azalmıştır. Tüketiciler, eskiye oranla çok daha az miktarlarda bile olsa, malzeme arayışına başlamıştır. Bunu gören tüccarlar da yeni siparişleri vermek istemektedirler. Ancak, piyasalarda fiyatlara güven olmadığı için, 1-2 ayda teslim edilecek uzun vadeli siparişler yerine, bugün alınabilecek spot malzemeler tercih edilmektedir.
Bu arada belirtmek isterim ki, krizin dibe vurmuş olmasının fiyatlara bir faydası yoktur. Fiyatlarda hala bir erime olabilir. Nitekim, Erdemir’in bazı müşterilerinden, 400 $ baz fiyat ve ekstraların yarısı alınmak şartı ile sipariş toplamaya çalıştığını duyuyoruz. Ukrayna’lı üreticilerin 330-340 $ efektif CFR fiyatlara kadar gerilediğini biliyoruz. Özetleyecek olur isek, piyasada “paraya” ihtiyacı olan firma olduğu sürece, fiyatlar düşmeye devam edecektir.
Uzun mamulde de durum buna benzemektedir. Krizin başlangıcından bu yana büyük sıkıntılar yaşayan yerli üreticiler, kapasite sınırlamasına gitmişler ve üretimlerini düşürmüşlerdi. Üretilen ham çelik miktarı azalınca, hurda fiyatları da düşmeye başlamıştı. İhtiyaçlar, Ukrayna ve Rusya’dan ithal edilen kütüklerle gideriliyordu. Ana pazarlarımız olan Ortadoğu, Avrupa ve ABD’de durumlar çok kötü idi. Bütün bu sıkıntıların ortasında bir vaha gibi parlayan Mısır pazarı bir anda umutların tekrar yeşermesine neden oldu ve tüm üreticiler gözlerini oraya çevirdiler. Bu durum, fiyatların tekrar bir miktar artmasına neden oldu. Ancak, herkes biliyor ki, Mısır pazarı küçüktür ve doyma noktası yakındır. O noktaya gelindiğinde, satışları sürdürülebilir kılan başka bir alternatif de henüz yoktur. Dolayısı ile, uzun mamulde de fiyatlar kısa vadede iniş eğiliminde olacaktır.
Kriz dönemlerinde çok anlatılan bir hikaye vardır: Küçük kuş, dondurucu bir havada, yiyecek bulamadığı için güçsüz kalmış ve yere düşmüş. Donarak ölmek üzere iken, yoldan geçen bir inek, zavallı kuşun üstüne pislemiş. Bir anda, hem ısınan, hem de karnını doyuran küçük kuş, başını pislikten çıkarmış ve neşeli neşeli ciklemeye başlamış. Kuşun ciklemeleri, o sırada yakınlarda olan bir kedinin dikkatini çekmiş ve kedi derhal pençesini atarak, küçük kuşu pislikten çıkarmış; havada bir, iki silkeleyerek temizlemiş ve sonra da ağzına atıp, cup diye yutmuş.
Kıssadan hisse
Bu hikâyeden çıkartılan dersler ise şöyledir: 1. Üstüne her pisleyen düşmanın değildir; 2. Seni pislikten kurtaran herkes dostun değildir; 3. Sıkıntıdan kurtulur kurtulmaz hemen ciklemeye başlanmamalıdır.
Evet, bu hikâye, uzun mamul üreticilerimiz için önemli dersler içermektedir.
Öneriler
Bugüne kadar yaptığımız önerileri toparlayarak, bir kez daha dikkatinize sunmak isteriz: L tipi krizin, dip noktası uzun sürecektir. Muhtemelen iyileşme, 2011’in ortalarını bulacaktır. O nedenle,
Küçülmek ve azla yetinmek kurtuluşun yol haritasıdır,
Giderleri azaltmak ve çok daha az gelirle yaşayabilmeyi öğrenmek zorundasınız,
Mümkün olduğunca uzun vadeli sipariş vermeyip, var olan stokları almalıp satmalı veya kullanmalısınız,
Sadece ihtiyacınız kadar malzeme almalısınız,
Çelik üreticisi iseniz, fiyatlamanızı siparişi aldığınızda değil, malzemeyi teslim ettiğinizde belirlemelisiniz,
Dikkatinizi kar yapmaya yönlendirmelisiniz. Bundan sonra nakit yönetimi uğruna, zararına satış, batmanıza neden olabilir. Dikkat ediniz.