Kriz İşgücü Piyasasını Vuruyor
Küresel krizin en yıkıcı sonuçları işgücü piyasasında yaşanıyor. Sanayi üretiminde, kapasite kullanım oranında yaşanan düşüşler ve iç talepteki çöküş; işsizlik oranında rekor artışı beraberinde getirdi. TÜİK tarafından açıklanan Aralık ayı verilerine göre işsizlik oranı yüzde 13,6’ya yükseldi. Cumhuriyet…
Küresel krizin en yıkıcı sonuçları işgücü piyasasında yaşanıyor. Sanayi üretiminde, kapasite kullanım oranında yaşanan düşüşler ve iç talepteki çöküş; işsizlik oranında rekor artışı beraberinde getirdi. TÜİK tarafından açıklanan Aralık ayı verilerine göre işsizlik oranı yüzde 13,6’ya yükseldi. Cumhuriyet tarihinin en büyük krizi olarak kabul edilen 2001 krizinde işsizlik oranı yüzde 10,6 olarak kaydedilmişti.
2008 yılının Aralık ayı itibariyle işsizlik oranı “tarihi zirve”ye ulaştı. Araştırma; son bir yıl içinde 838 bin kişinin işsiz kaldığını ortaya koyuyor. Bu rakama eksik istihdam, iş aramaktan vazgeçenler ve mevsimlik işçiler de dâhil edildiğinde gerçek işsiz sayısının 6 milyona yaklaştığı görülüyor.
İŞKUR tarafından yayımlanan istatistiklere göre 2009 yılı Ocak ayında kuruma yapılan başvuruların bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 94 arttığı görülüyor. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun resmi verilerine göre, sadece son 1 ayda 656 bin kişi sosyal güvenlik sisteminden ayrıldı. 5 milyona yakın kişi ya işini kaybetmiş ya da kayıt dışı çalışarak tüm sosyal güvencelerden mahrum durumda bulunuyor.
Ekonomik gelişmelere ilişkin açıklanan her veri bir öncekinden daha kötü bir tabloyu gözler önüne seriyor. Küresel kriz giderek derinleşiyor, ekonomide daralma sürüyor.
Türkiye’de bugünün gerçekleri...
Ocak ayında sanayi üretiminde yüzde 21,3 gerileme yaşandı. Kapasite kullanım oranı şubat ayında yüzde 63,8’e geriledi. 2009 yılı şubat ayında kurulan şirket sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 30,8 azaldı. Uluslararası doğrudan yatırımlar 2008 yılında yüzde 19,6 geriledi. İhracat oranı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 35 düştü. İç talepteki çöküş iyice derinleşti, tüketici ve reel sektörün ekonomiye güveni azalıyor.
Bu rakamlar göz önünde bulundurulduğunda işsizlik sorunun daha da derinleşeceğini tahmin etmek zor değil...
Ekonomi durma noktasında. Bu tabloya rağmen Türkiye’de halen kapsamlı bir “Önlem Paketi” açıklanmaması ürkütüyor. Alınan kısmi önlemler durma noktasına gelen ekonomiyi canlandırmak için yeterli değil. Kamuoyunda “Torba Kanun” olarak da bilinen; 5838 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’da yer alan düzenlemeler hayal kırıklığından öteye geçemedi. Söz konusu düzenlemeler iş dünyasının beklentilerini karşılamaktan çok uzakta. Vergi oranlarında indirim piyasalarda olumlu bir hava yaratabilir. Ancak bu gelişme ekonomide oluşan güven kaybının önüne geçmeye, sanayinin duran çarklarını döndürmeye, çığ gibi büyüyen işsizliği azaltmaya yetecek gibi gözükmüyor.
Krizin tüm dünya piyasalarını kasıp kavurduğu bir ortamda Türkiye’nin de ana gündem konusu ekonominin canlandırılması, üretimin ve istihdamın artırılması olmalı. Krizin geldiği aşama yoğun bir işbirliğini ve ortak aklı zorunlu kılıyor. Hükümet bir an önce krizden etkilenen tüm kesimlerin de görüşlerini dikkate alarak; kapsamlı bir “Önlem Paketi”ni hayata geçirmeli. İşletmelerin sorunlarını çözmeye, istihdamı ve üretimi artırmaya yönelik tedbirlerin yanı sıra sosyal tedbirler bu paketin en önemli unsurları olmalı.
İşsizlik, uygar vatandaşlıktan uzaklaşmanın zeminini oluşturur. Dünya ülkeleri arasında işsizlik oranı en yüksek ülke Güney Afrika. Ülkemiz ise üçüncü sırada.
Türkiye’nin bu tabloya rağmen halen ulusal bir istihdam stratejisine sahip olmaması düşündürücü. Çağdaş ve güçlü bir Türkiye için; işsizlikle mücadele politikalarının hayata geçirilmesi ve tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi esnekliğin istihdam politikasının temelinde yer alması büyük önem taşıyor. Ülkemizde her yıl işgücü piyasasına yaklaşık 800 bin kişi katılıyor. Bu nedenle yeni yatırımlar için uygun ortamın yaratılması gerekiyor. Aksi takdirde gelecekte Türkiye taşıyabileceğinden çok daha ağır bir sosyal yük ile karşı karşıya kalacak.
Dünya piyasaları mevcut düzeni alt üst eden, ezber bozan ekonomik gelişmelere sahne oluyor. Türkiye’nin bu değişiklikleri anlaması ve buna uygun politikalar geliştirmesi büyük önem taşıyor. Çünkü; gelecekteki beklentileri bu değişiklikler belirleyecek. Türkiye’nin bu değişimi görüp, yeni fırsatlara hazırlanması gerekiyor. Zaman hızla azalıyor. Pişman olmamak için ertelemekten artık vazgeçelim.
Dr. Dilek KURT, MESS Genel Sekreter Yardımcısı