Türk - İran Demir Çelik Sektörüne Genel Bir Bakış
Demir çelik sektörü ülke ekonomisi ve sanayileşmesinde lokomotif sektör özelliğine sahiptir. Demir –Çelik sanayinde gözlenen gelişmeler ile kalkınma süreci arasındaki ilişki incelendiğinde; ekonominin demir çelikle ilgili alt sektörlerinin gelişiminde, demir çelik ürünleri önemli bir rol oynamaktadır.…
Demir çelik sektörü ülke ekonomisi ve sanayileşmesinde lokomotif sektör özelliğine sahiptir. Demir –Çelik sanayinde gözlenen gelişmeler ile kalkınma süreci arasındaki ilişki incelendiğinde; ekonominin demir çelikle ilgili alt sektörlerinin gelişiminde, demir çelik ürünleri önemli bir rol oynamaktadır.
Bu sektörün önemi en başta tüm endüstriyel dallara girdi vermesinden kaynaklanmaktadır. Demir çelik sektörünün inşaat, otomotiv, demiryolu ve akla gelebilecek tüm cihaz ve eşya üretimine katkısı vardır.
Hammadde ve enerji yönünden dışa bağımlı bir ülke olan Türkiye dünya ülkeleri arasında sektörde önemli bir paya sahiptir. Türkiye, tabii kaynak zenginliği söz konusu olduğunda mutlak bir dezavantaja sahip olmakla beraber, mevcut tesislerle ve yeni tesisler kurmaya yetecek bilgi, teknoloji birikimi ve işletmecilik tecrübesiyle tabii kaynaklar bakımından dezavantajı dengelemiş ve 2007 yılında ham çelik üretimini 24 milyon seviyesinde gerçekleştirerek, dünya demir çelik üretiminde 11.olarak Frans’ nın önünde Brezilya’nın arkasındadır. Avrupa da ise 3. sırada yer almıştır. 2008 yılında da sektörün üretimi 2007 yılına göre 12 civarında artışla 29 milyon tona çıkması beklenmektedir.
Türkiye’nin kişi başına düşen çelik tüketimi 2007 yılı itibariyle 285 kg. İran ise 255 kg seviyesindedir. Gelişmişlik indeksine göre (100–300 kg. tüketim gelişmekte olan ülke; 100 kg.dan az tüketim; az gelişmiş ülke; 300 kg fazlası ise gelişmiş ülke sayılmaktadır.) Her iki ülkede gelişmekte olan ülkeler arasında yer almaktadır.
Ekonomik büyüme oranları ve büyüyen orta doğu piyasalarına yakınlıkları nedeniyle, Türkiye ve İran çelik piyasaları açısından en fazla büyüme vadeden ülkeler arasında başta gelmektedir. Çelik endüstrisinde son yıllarda kaydettiği büyük gelişmelerin yanı sıra İran’ın önümüzdeki yıllarda yürürlüğe koyacağı büyük yatırım planları çerçevesinde çelik endüstrisinin Hindistan’ın yakaladığı gelişmeyi yakalayabileceği tahmin edilmektedir. İran çelik endüstrisi ile İran’ daki çelik tüketimindeki artışta, inşaat sektörünün yüksek performansının yanı sıra endüstriye yapılan yatırımların artması ve zengin enerji ve hammadde kaynaklarının bulunmasının payı büyüktür.
İran demir çelik üreticiler derneği teknik araştırma komitesi yetkilileri son 5 yıl içersinde İran’ın ham demir çelik üretiminin 45 oranında artış gösterdiğini ve bu yılda, geçen yıla kıyasla,9,6 milyon ton seviyesinden,10,3 milyon tona yükseleceğini tahmin ettikleri ve 2020 yılında,54,6 milyon ton ham çelik üretimi ile dünya üretiminde 3,5 oranında paya sahip olmayı hedeflediklerini ifade etmektedirler.
Son 5 yıl içersinde üretimde yaşanan artış hızına kıyasla, tüketimin 73 ile çok daha hızlı bir şekilde yükseldiği2006 yılında 14,5 milyon ton seviyesinde bulunan görünür çelik tüketiminin 2010 yılında 17,9 milyon tona ulaşacağı tahmin edilmektedir.
İran’ın çelik endüstrisindeki kalkınma başarısının büyük bir bölümü, ülkenin hem yerel hem de direkt yabancı yatırımcı(FDI) çekebilmesinde potansiyelinde yatmaktadır. Hammadde ve enerji yönünden dışa bağımlı olmayan İran sahip olduğu genç nüfus, sanayileşme, enerji, doğal gaz, kömür, demir cevheri ve demir çelik üretiminde gerekli ferro alyaj mevcudiyetiyle demir çelik yatırımı açısından Rusya, Kazakistan ve Cezayir ile birlikte en cazip ülkeler arasında yer almaktadır.
Her iki ülkenin de demir çelik sektörü ithalatı, ihracatlarından daha fazladır. Bunun başlıca nedeni; Türkiye için demir çelik sektöründe hammadde, yassı mamul ve kaliteli çelik üretiminin azlığı İran açısından da uzun mamul üretiminin yetersiz olmasıdır. Geçmiş yıllarda Türkiye de yapılan yanlış yatırımlar ve teşvikler nedeni ile ülke ihtiyaçtan çok daha fazla uzun mamul üreten ve ihtiyaçtan çok daha az yassı mamul üreten bir ülke olmuştur. Sektörel bir yeniden yapılanma planı çerçevesinde bu yanlışlığı düzeltmek amacıyla İsDemir 2002 de yassı mamul üretme şart ile Erdemir’e devredilmiştir. Yatırımın 2008 de bitirilmesi ve işletmeye alınması planlanmaktadır. İran çelik endüstrisin karşılaştığı en büyük sorunlardan biri hammadde temini konusudur. Doğal gaz kaynağı açısından zengin olmasına ve 5 milyar m.tondan fazla demir cevheri rezervine sahip olmasına rağmen İran’ın hurda ve kömür üretim tesisleri henüz yeterince bulunmamaktadır. Bu yüzden çelik üretiminde klasik yüksek fırın yöntemi ile üretim gerçekleştirmek İranlı çelik üreticileri için oldukça maliyetli hale gelmiştir. Bunun sonucu olarak İran da kurulan birçok yeni tesis doğrudan indirgenmiş demir DRI ( Direct Reduced Iron )metodunu kullanmaktadır.
İran da çelik üretiminde D R I teknolojisinin kullanımının yanı sıra sünger demir üretimine başlaması İranlı çelik üreticilerinin uluslar arası piyasalardaki hurda ve kok fiyatlarındaki hareketlenmelerden daha az etkileneceği için hammadde yönünden kendi kendine yetebilen üreticiler haline gelmeleri hem de dünya çelik pazarındaki fiyat avantajı elde etmelerini sağlayacaktır.
Türkiye’ye gelince Ark ocaklarında kullandığı hurdanın 35’ini yerli kaynaklardan ve 65 ini ise ithalat vasıtasıyla temin etmektedir. Türkiye'de bugün itibariyle hurdadan üretim yapan 17 adet demir çelik fabrikası mevcuttur. Dünyanın en büyük hurda alıcısı olan Türkiye’nin hurdaya bağımlılığının azaltılması için gerekli yatırımlar yapılarak entegre-ark tesisi dengesinin yeniden düzenlenmesine yönelik çalışmaların mutlaka yapılması gerekmektedir. Entegre demir çelik tesislerinin ihtiyaç duyduğu hammadde olan demir cevherinin ise 40 ı yerli 60 ise ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Türkiye de demir çelik sektöründe son yıllarda yaşanan sorunlar hala güncelliğini korumaktadır. Bunların en önemlisi; uzun mamul üretiminin fazlalığı ve yassı mamul üretiminin yetersizliği, enerji fiyatlarının yüksekliği, hammadde ve girdi olarak kullanılan hurda, cevher ve kömür ithal fiyatlarının sürekli yükselmesi, haksız rekabete neden olan kalitesiz ve düşük fiyatlı ürün ithalatıdır.Son yıllarda BDT ülkeleri yarı mamullerde(blum-kütük )özellikle haddehaneler için önemli bir tedarik bölgesi olmuştur. Düşük kaliteli bu ürünlerin ithali, haddehanelere kalitesi yüksek ancak daha pahalı kütük tedarik eden Türk çelik üreticilerine karşı haksız rekabet oluşturmaktadır.
Sonuç olarak demir çelik endüstrisinde dev şirketlerin gün geçtikçe birleşmesiyle ile uluslar arası dev şirketler oluşmaktadır. Rekabet edilebilirlik açısından iki ülkenin demir çelik sektörlerinin de benzer şekilde yapılanmaya gitmesi kaçınılmaz bir ihtiyaç haline gelmektedir. Neticede; Türkiye ve İran iki komşu ve dost ülke olarak 1980’lerde başlayan demir çelik ticaretinde daha olgun ve ileri bir adım atmalıdırlar. Sadece ticaretle kalmayıp iki ülke yeraltı kaynakları, doğal gaz, enerji, hammadde, teknolojik imkânları, insan kaynakları, genç nüfus potansiyelleri ve demir çelik sektöründeki tecrübe ve birikimlerini bir arada değerlendirerek karşılıklı yardımlaşma ve güç birliği ile bölgesel güç oluşturabilmenin imkânlarını araştırmalıdırlar.Bunun yanı sıra her iki ülke de önemli miktarlarda sahip oldukları özellikle kömür, demir cevheri ve krom rezervlerini kullanarak kendi kömür, çelik ve paslanmaz çelik ihtiyaçlarına katkı sağlamalıdırlar.