Assan Alüminyum Avrupada ilk 5i hedefliyor
Assan Alüminyum Ticaret Genel Müdür Yardımcısı Bahadır üzer; sektörün içinde bulunduğu durumu, gelecek hedeflerini ve yapmış oldukları çalışmaları bizimle paylaştı.
Assan Alüminyum Ticaret Genel Müdür Yardımcısı Bahadır üzer; sektörün içinde bulunduğu durumu, gelecek hedeflerini ve yapmış oldukları çalışmaları bizimle paylaştı.
Assan Alüminyum’un ürün yelpazesinde hangi ürünler bulunuyor? Bu ürünler ağırlıklı olarak hangi sektörlerde kullanılıyor?
Assan Alüminyum, üniversite ve diğer araştırma kuruluşları ile yakın işbirliği içinde yürütmekte olduğu ARGE faaliyetleri ile yeni fikirler ve uygulamalar geliştirmede öncülük ederek, ürün yelpazesini her geçen gün daha da geliştirmektedir. 6.35 mikrometre kalınlığında folyodan başlayıp 4 mm kalınlığında levha üretimine kadar uzanan bir yelpazede, 1000, 3000, 5000, 6000 ve 8000 serisi alaşımlarda, Türkiye’de ve dünyada ihtiyaç duyulan birçok yassı mamulün üretimini başarıyla gerçekleştirmektedir. Assan Alüminyum bir iki yıl içinde 75.000 ton/yıl folyo ve 175.000 ton/yıl levha üretimiyle toplam 250.000 ton/yıl üretim kapasitesine ulaşarak özellikle ambalaj, otomotiv, beyaz eşya, distribütör ve inşaat sektörlerine yarı mamul arz eden Avrupa’nın en önde gelen ilk beş şirketinden biri konumuna gelmeyi hedeflemektedir.
2008 yılının son çeyreğiyle birlikte küresel krizin etkileri ülkemize de yansıdı. Alüminyum sektörü bu durumdan ne kadar etkilendi?
Hepimizin bildiği gibi 2008’in son çeyreğinden itibaren dünyayı saran küresel krizin ülkelerin büyüme hızlarını düşürmesinin ve kredi piyasalarını daraltmasının, Türkiye ekonomisine zararı tabi ki olmuştur. Fakat bundan önceki dönemlere göre Türkiye ekonomisi daha dayanıklı olduğu için, Türkiye’nin bu krizden daha az etkilendiği söylenebilir. Türk firmalarının en büyük ihracat pazarı olan Avrupa ekonomisinin durgunluğa girmesi, Türkiye’nin toplam ihracatını olumsuz etkilemektedir. Finansman tarafında, özellikle dış borçlanma imkânları ve maliyetleri zorlaşmıştır. Mali kesimin reel kesime açtığı kredilerin hacmi düşmüştür. Kredi alamayan reel sektördeki ekonomik aktivite de dolayısıyla durma riski ile karşı karşıya kalmıştır. Dolayısıyla reel sektör açısından zor bir dönem içine girilmiştir.
Aşırı borçlu şirketler hem pazardaki durgunlukla boğuşmak, hem de borçlarının yeniden finansmanı konusunda sıkıntı yaşamak durumunda kalmıştır. Her kriz döneminde en çok etkilenen sektörlerin başında otomotiv ve konut sektörü geldiğini biliyoruz. Bu dönemlerde halkın tasarrufa gitmesi sebebiyle bu sektörler başta olmak üzere tüketimde bir daralma meydana gelmiştir. Özellikle, Türkiye’de mamullerinin büyük bir kısmını ihraç eden beyaz eşya ve otomotiv sektörlerindeki firmaların küresel krizden etkilenerek üretimlerini azaltma yoluna gitmeleri, bu firmalara gerek folyo gerekse levha tedarik eden bizim gibi firmaların iç piyasa satışlarını da olumsuz etkilemiştir. Ayrıca, büyüme hızının düşmesinin yanısıra işsizlik problemi de artmıştır.
Tüm bu olumsuz etkilerin yanısıra, Türk Bankacılık sektöründeki yapının güçlü olması bir avantajdır. Özellikle Türkiye’de büyüme potansiyeli olan birçok şirket vardır. Bu olumlu faktörlerin katkısıyla Türkiye’nin potansiyelinin altında da olsa büyümeye devam edebileceğini söyleyebiliriz. Diğer bir taraftan, 2009 senesinde gerek iç gerekse dış pazarda inşaat ve otomotiv sektörlerinde 30-50 arasında bir daralma olacağını tahmin etmekteyiz.. Özellikle ihracat tarafında bu daralma en çok İtalya ve İspanya’da kendini hissettirmektedir. Bu talep daralması Avrupa’da bazı yassı alüminyum üreticilerinin tesislerini kapatmalarına sebebiyet vermiştir. 2009 senesinde ilk 6 ayda krizin etkilerinin daha çok hissedildiğini, ikinci 6 ayda ise sektörlerde az da olsa bazı düzelmelerin görüleceğini söyleyebiliriz. Beyaz eşya sektöründe 1.yarıyılda beklenen 20’lik daralmanın 2. yarıyılda 10 seviyesinde, otomotiv sektöründeki daralmanın ise 2.yarıyılda 25 seviyelerinde kapasite kaybına sebep olacağını öngörmekteyiz. İnşaat sektöründe ise daralmanın biraz daha uzun sürebileceğini ve yaklaşık 30 civarında gerçekleşeceğini söyleyebiliriz. Ambalaj sektöründe ise 5 civarında bir talep daralması yaşanacağını tahmin etmekteyiz.
Günümüz itibariyle alüminyum sektörünün ve piyasaların içinde bulunduğu durum hakkında neler düşünüyorsunuz?
Sektörde üretim ve tüketim, Ortadoğu, Asya ve Doğu Avrupa & BDT gibi gelişmekte olan pazarlara doğru kaymaktadır. Bu bölgelerde GSYİH’daki büyümelere ve harcanabilir gelirlerin artmasına paralel tüketimde ciddi oranlarda büyüme olacağı öngörülmektedir. Amerika ve Avrupa’da başta enerji ve işçilik maliyetleri olmak üzere üretim maliyetlerinin yüksek olmasından ötürü, üreticiler tesislerini kapatarak, hem ucuz hem de bol enerji ve hammadde kaynağı olan bölgelere kaydırmaya başlamıştır. Gerek hammadde tedariği gerekse tüketim açısından gelişmekte olan bu pazarlara yakınlık Assan Alüminyum için yeni fırsatlar yaratmaktadır. Bunun yanısıra, Çin, Hindistan, Endonezya ve Güney Kore gibi ülkelerden gelmekte olan haksız rekabet/dampingli ithalat riskine karşı ülkeler sektörlerini korumak için önlemler almaya başlamıştır. Örneğin AB; Çin, Brezilya ve Ermenistan’dan yapılan anti-dumpingli alüminyum folyo ithalatına karşı 42,9 oranına varan gümrük vergisi koyduğunu açıklamıştır. Hindistan da yassı mamül üreticilerini korumak adına Çin’den yapılan yassı ürün ithalatına karşı koruma vergisi koymuştur.
Dolayısıyla, korumacılığa karşı bir yöneliş başlamıştır. Son dönemlerde alüminyum sektöründe yaşanılan birleşmeler ve yeni yatırımlarla alternatif tedarik kaynaklarının ortaya çıkması ile gelen rekabet neticesinde Rusya’nın da karşısında birkaç tane daha önemli tedarikçi yer almaktadır. Özellikle Ortadoğu bölgesinde önümüzdeki 5 yıl içinde devreye girecek 2-3 milyon tonluk yeni kapasiteler, Türkiye için alternatif tedarik kaynakları teşkil etmektedir ve bu durum bizler için daha uygun fiyatlarda mal tedariği imkanı doğurmaktadır. Körfez ülkelerindeki yeni kapasitelere sahip şirketlerle iş birliklerine gidilmesi ve bu bölgelere yatırım yaparak büyümeye devam edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Hammadde tedariğinde 90 dışa bağımlı olan ülkemizde bizim gibi üreticilerin mal tedariği sıkıntısı ortadan kalkacaktır.
Diğer bir taraftan küresel krizin etkisiyle talebin düşmesi, buna paralel arz fazlalığından ötürü hammadde fiyatlarının maliyetlerin de altına düşmesi şirket karlılıklarını olumsuz etkilediği için, dünyada birçok alüminyum üreticisi verimli olmayan tesislerini kapatmak durumunda kalmıştır. Hükümetler, sektörlerin önünü açacak tedbirler almaya başlamıştır. Krizin etkilerinin en erken 2010 senesinde ortadan kalkacağı tahmin edilmektedir. Bunun yanısıra, alüminyum kullanım oranının artması (örneğin çevresel faktörler ve verimlilik sebebiyle otomobillerde kullanımı) ve alüminyumun diğer metalleri ikamesinin de her geçen gün artması da sektör için olumlu fırsatlar yaratmaktadır. Dolayısıyla 2010-2012 senesinde sektörün tekrar bir büyüme trendine gireceği öngörülmektedir.
Yatırımlarınız ne durumda? Kriz nedeniyle yatırım planlarınızda ne gibi değişiklikler oldu?
2009’da daha önce başladığımız ama hâlâ devam etmekte olan yatırımlarımızı tamamlamayı hedefledik. Fakat henüz aciliyeti olmayan bazı yatırımlarımızı ekonomik şartlar iyileşinceye kadar ertelemeye karar verdik.
Bundan sonraki dönemlerde piyasalar sizce nasıl bir yol izleyecek?
Alüminyum yassı haddelenmiş ürünlerin ana hammaddesi olan alüminyum külçenin dünya metal borsalarında işlem gören bir emtia olması nedeniyle hammadde fiyatı da arz-talep dengesine bağlı olarak sürekli olarak değişmekte ve bu değişim doğrudan alüminyum yassı haddelenmiş ürün fiyatlarına yansımaktadır. 2008 Eylül ayından itibaren Dünya’da mali krizin emtia borsalarına olumsuz etkisiyle alüminyum hammadde fiyatları 3000 $ seviyesinden 1340 $ düzeyine çok kısa zamanda düşmüştür. Bu fiyat düşüşü özellikle küresel talepte yaşanılan dramatik düşüşlerden kaynaklanmıştır. Talep düşüşünü kompanse edebilmek için üretim kısıntılarına gidilmiştir. Diğer bir yandan küresel alüminyum stokları artmaya devam etmektedir. Piyasalarda tedarik tarafında ise sıkışıklık görülmeye başlanmış ve hammadde fiyatları yükselme trendine girmiştir.
UC Rusal’in 9,7 hissesine sahip Dünyanın en büyük metal ticareti yapan firması Glencore Int’ın Rusal’den 500,000-900,000 ton civarında metali peşin ödeyerek satın alması üzerine Londra Metal Borsasında fiyatların 1700 $ seviyesine yükseldiği bildirilmiştir. Piyasada oluşan sıkışıklığın ilk olarak, Şangay ve Londra metal fiyatları arasındaki yüksek arbitraj sebebiyle metalin Çin’e yönelmesi sonucu diğer bölgelerin metalden yoksun kalmasıyla ortaya çıktığı, Rusal-Glencore anlaşmasıyla da sıkışıklığın arttığı belirtilmiştir. Ayrıca, büyük stokların uzun dönemli stoklama anlaşmalarıyla bağlanmış olması sıkışıklığı artıran diğer bir sebep olarak belirtilmiştir. Önümüzdeki dönemde küresel ekonomilerin toparlanmaya başlamasıyla beraber talepte olabilecek bir canlanma ile beraber maliyetlerin altına kadar gerileyerek 2009’un ilk yarıyılında yaklaşık 1300-1400 USD/ton civarında seyreden hammadde fiyatlarının, 2.yarıyılında 1500-1600 USD/ton seviyelerinde gerçekleşeceğini öngörebiliriz.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.