“İç pazarın korunması ve üretimin kesintiye uğramaması için yetkililer önlem almalı”
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan ile gerçekleştirdiğimiz röportajı sizlerle paylaşıyoruz

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan ile gerçekleştirdiğimiz röportajı sizlerle paylaşıyoruz
Demir-çelik sektörü yılın ilk 7 ayını üretim ve ihracat açısından nasıl geçirdi? İthalat hakkında da bilgi verebilir misiniz? Geçen yılın aynı dönemine göre sektörü miktar ve değer olarak değerlendirebilir misiniz?
2025 yılının Temmuz ayında Türkiye’nin ham çelik üretimi, geçen yılın aynı ayına kıyasla %4,2 oranında artışla 3,2 milyon ton seviyesine yükseldi. Ancak Ocak-Temmuz döneminde toplam üretim 21,5 milyon ton düzeyinde kalmış, böylece yılın ilk yedi ayında üretim %0,9 oranında geriledi. Yarı ürün ithalatındaki artışa paralel olarak, hurda ithalatında %6,1 oranında düşüş gözlendi.
Tüketimdeki artış büyük ölçüde ithalatla karşılandı
Temmuz ayında tüketim, %31 gibi son derece yüksek oranında artış gösterdi. Bununla birlikte, miktar bazında ithalatın %55,1 oranında yükselmesi sebebiyle üretimdeki artış sınırlı kaldı ve %4,2 seviyesinde gerçekleşti. Başka bir ifadeyle, tüketimdeki artış büyük ölçüde ithalat yoluyla karşılandı. Temmuz ayında, Çin’den yapılan ithalat %169 artışla 513 bin tona yükseldi. Bu rakam Temmuz ayında gerçekleşen toplam 1,8 milyon tonluk çelik ithalatının %28’ine tekabül etti. Hindistan da ithalat artışı görülen ülkeler arasında öne çıktı..
Yurt içi tüketimlerinde sorun yaşayan küresel büyük çelik üreticileri, Türkiye pazarına yöneldi
Ocak-Temmuz döneminde Türkiye’nin çelik ürünleri ithalatında, Rusya %73 artış ve 2,6 milyon ton ile ilk sırada yer aldı. Rusya’yı sırasıyla %32 artış ve 2,4 milyon ton ile Çin, %32 artış ve 1,3 milyon ton ile Güney Kore, %20 artış ve 1,2 milyon ton ile Malezya takip etmiştir. Beş yıl önce Türkiye’ye yalnızca 390 bin ton çelik ürünü ihraç eden Çin’in, mevcut eğilimler dikkate alındığında, 2025 yıl sonu itibarıyla Türkiye’ye ihracatını 4 milyon ton seviyesinin üzerine çıkaracağı öngörülmektedir. Tüm bu göstergeler, yurt içi tüketimlerinde sorun yaşayan küresel ölçekteki büyük çelik üreticilerinin, sorunsuz bir şekilde Türkiye pazarına yöneldiğini açıkça ortaya koymaktadır. Mevcut tablo, ithalatı sınırlayıcı ve rekabeti dengeleyici çok yönlü tedbirlerin gecikmeksizin uygulamaya geçirilmesi gereğini net bir biçimde göstermektedir.
Uzakdoğu ülkeleri ve Rusya’dan gerçekleştirilen ithalat artışı dikkat çekiyor
Sektörde 2025 yılı ikinci 6 ayı seyri nasıl devam ediyor? Globalde yaşanan tarife savaşları ve ekonomik durgunluk sektöre etkilerini değerlendirebilir misiniz? Üretim-ihracat açısından 2025 yılsonu öngörüleriniz nelerdir?
İthalat ilk çeyrekte %4,6 oranında artarken Haziranda %52’lik artışın etkisi ile yılın ilk yarısında ithalat artışı %12,6’ya yükseldi. Temmuz ayında ise 2025 yılının en yüksek oranlı artışı %55 oranlı artış yaşandı ve yılın Ocak-Temmuz döneminde artış oranı %17,8’e yükseldi. Diğer bir deyişle ithalattaki artış hızlı bir şekilde artmaya devam etti.
Ocak-Temmuz döneminde başta Çin olmak üzere, Güney Kore , Malezya gibi Uzakdoğu ülkelerinden ve Rusya’dan gerçekleştirilen ithalattaki çarpıcı artışlar dikkat çekti.
Söz konusu dönemde;
• Rusya’dan ithalat 1,4 milyon tondan 2,6 milyon tona,
• Çin’den ithalat,1,8 milyon ton seviyesinden 2,4 milyon tona,
• Güney Kore’den ithalat, 961 bin tondan, 1,3 milyon tona,
• Malezya’dan 1 milyon tondan 1,2 milyon tona ,
yükseldi.
Sektör olarak devletin ciddi adımlar atmasına ihtiyaç duyuyoruz
Türk çelik sektörü kendi iç pazarını ve ihracatta rekabetini korumak için neler yapmalı?
Türk çelik sektörü son yıllarda, yüksek katma değerli ürünlere yönelme gayreti içerisindedir. Ancak söz konusu hedefler yüksek oranlı ithalat yüzünden sekteye uğramaktadır. Sorun sadece çelik sektörü ile sınırlı kalmayıp, AB, ABD ve Çin’de de olduğu gibi stratejik olan çelik sektörünü koruyabilmek için devletin de ciddi birtakım adımlar atmasına ihtiyaç duymaktadır.
Türkiye’nin 60 milyon ton seviyesindeki kapasitesi, büyük oranda atıl durumda kaldı
Daha şimdiden, ABD, AB ve beraberinde birçok ülkenin korumacılık duvarını aşamayan, Çin, Rusya, Hindistan ve bazı Uzakdoğu ülkelerinin, ülkemize yönelik ihracatlarında yaşanan yüksek oranlı artışlar, yurt içi üretimin zarar görmesine, Türkiye’nin 60 milyon ton seviyesindeki kapasitesinin, büyük oranda atıl kalmasına yol açmış bulunmaktadır.
Bu sebeple, başta Çin olmak üzere, uzakdoğu ülkeleri ve Rusya’dan yapılan ithalatın sınırlandırılmasını teminen, Dahilde İşleme Rejimi’nin ithalatı teşvik eden yapısına son verilmesi ayrıca, başta Çin, Rusya ve Uzakdoğu ülkeleri olmak üzere ithalata, miktar bazında sınırlama getirilmesi, büyük önem taşımaktadır.
AB, çelik sektöründe düşük karbonlu üretime geçişi hızlandırıyor
Yeşil Mutabakatı kapsamında sektörde değişim nasıl yaşanıyor? Sizce bu değişim nasıl ilerliyor, diğer ülkelere göre değerlendirebilir misiniz?
Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) kapsamında AB, çelik sektöründe düşük karbonlu üretime geçişi hızlandırmakta; Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), Net-Zero Industry Act gibi araçlarla hem düzenleyici baskıyı, hem de finansal teşviki bir arada uygulamaktadır. Bu yaklaşım ile, yüksek karbonlu üretim yapan ülkeler için maliyet baskısı oluşturulurken, aynı zamanda düşük karbonlu ürünlere pazar avantajı sağlamaya çalışılmaktadır.
Avrupa’da, bu sürecin bir çıktısı olarak yüksek fırın – bazik oksijen fırını (YF-BOF) süreçlerinden elektrik ark ocağı (EAO) ve hidrojenle doğrudan indirgeme (H₂-DRI) teknolojilerine geçiş konusunda başlangıçta çok ciddi bir eğilim ve teşvik varken son dönemde bu geçiş biraz yavaşlamıştır. AB, bu geçişin sağlanması için, devlet yardımları ve kamu-özel ortaklıkları ile milyarlarca avroluk proje desteği sağlamaktadır.
Avrupa Yeşil Mutabakatı, Türkiye açısından değerlendirildiğinde SKDM kapsamında AB’ye ihracatta karbon maliyetlerinin artması beklenmektedir. Türk çelik sektörü üretim yapısı olarak hurda bazlı EAO üretiminde güçlü konumda olsa da, yüksek fırın tabanlı üretimde karbon yoğunluğu yüksektir. Bu durum rekabet anlamında özellikle entegre demir çelik tesisleri üzerinde çok ciddi bir baskı oluşturmaktadır.
SKDM ve kurulmakta olan Türkiye emisyon ticaret sistemi kapsamında oluşacak olası karbon vergilerinden kaçınmak için sektör; yenilenebilir enerji projeleri, enerji verimliliği çalışmaları ve sınırlı sayıda düşük karbonlu pilot projeler ile sürece hazırlık yapmaktadır. Yüksek enerji maliyetleri, devlet yardımlarının azlığı, çevre katkı payı, YEKDEM ve İDİS gibi dünyanın hiçbir yerinde uygulaması olmayan mali yükler, düşük kar marjları ve sınırlı finansman imkanları bu geçiş sürecinde sektörü çok ciddi şekilde zorlamaktadır.
AB ve buna bağlı olarak yeşil dönüşüm konusunda çalışmalar başlatılan ülkelerde ise bu geçiş için çok ciddi devlet destekleri sağlanmakta, finansal destekli dönüşüm modelleri uygulanmakta, sektörün zarar görmemesi için gerekli mevzuat ve ticari regülasyon yapılmaktadır.
Benzer şekilde, Japonya ve G. Kore hükümetleri de hidrojen tabanlı teknolojilerde AR-GE yatırımlarını desteklemekte ve EAO geçişleri için devlet desteği sağlamaktadır.
Türk çelik sektörü yatırım-finansman kısıtları nedeniyle yeşil dönüşümde AB’nin gerisinde kalma riski bulunuyor
Türkiye çelik sektörü, EAO altyapısı ile avantajlı durumda olmasına rağmen, yatırım-finansman kısıtları nedeniyle dönüşümde AB’nin gerisinde kalma riski bulunmaktadır.
Bu sürecin sektöre zarar vermeden atlatılabilmesi için, özellikle Avrupa’ya ihracat yapan firmaların karbon raporlama kapasitesini hızla geliştirmesi ve SKDM uyumunu güçlendirmesi gerekmektedir.
AB yeşil dönüşüm kapsamında doğrudan konuyla ilgisi olmamasına rağmen ve tamamen EUROFER’in lobi faaliyetleri sonucu Avrupa’da üretilen hurdanın ihracatını önlemek için çalışmalara başlamıştır. Konu öncelikle atık sevkiyat yönetmeliği (WSR) kapsamında ele alınmış, OECD dışındaki ülkelere yasaklamalar getirilmiş, sonrasında kritik malzemeler yönetmeliği kapsamında hurdanın ele alınması için ve tamamen ihracatın yasaklanması için girişimler başlatılmıştır.
Hurda yasağı konusunda EuRIC, BIR, BMRA gibi hurda dernekleri sektöre verilecek zararı ortaya koymakta ve kesinlikle hurda ticaretine yasak uygulanmamasını talep etmektedir. Türk çelik sektörü, Avrupa ve Dünyada bu konudaki gelişmeleri yakından takip etmektedir. Türkiye’de yerel hurda toplama ve geri dönüşüm sistemini güçlendirerek EAO avantajını pekiştirme konusundaki girişimler devam ettirilmektedir.
Çelik üreticileri için yenilenebilir enerjiye erişim kolaylığı ve düşük maliyetli elektrik temini sağlanmalı
Çelik üreticileri için yenilenebilir enerjiye erişim kolaylığı ve düşük maliyetli elektrik temini önemli bir enstrüman olacaktır. Bu yatırımlar devam ederken özellikle elektrik iletim ağları konusunda ilave ihtiyaçların belirlenip gerekli aksiyonların alınması, enerji depolama konusunda güncel teknolojilerin takibi ve yatırımların gerçekleştirilmesi konularındaki talepler her düzeyde gündeme getirilmektedir.
Türkiye ve Dünyada hidrojen ve karbon yakalama, depolama ve kullanma konusundaki çalışmalar yakından takip edilmektedir. Düşük karbonlu çelik projeleri için AB fonları, uluslararası finans kurumları ve devlet desteklerini harekete geçirmek sektörün önünü açacaktır.
Türkiye, hurda bazlı üretim kapasitesiyle aslında yeşil dönüşümde avantajlı bir noktada bulunuyor. Ancak bu aşamada AB’nin yoğun finansman ve regülasyon desteğine karşılık Türkiye’nin enerji maliyetlerini azaltması, finansmana erişimi kolaylaştırması ve düşük karbonlu üretim teknolojilerini hızla benimsemesi konusunda gerekli çalışmaların ivedilikle yapılması önem arz etmektedir.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.