Mitsubishi Electric: Türkiye'nin Gelecekteki Altyapı Yatırımlarına İmzamızı Atacağız
Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri İş Geliştirme Yöneticisi Tolga Bizel ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.
Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri İş Geliştirme Yöneticisi Tolga Bizel ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.
Bugün 130 bine yakın çalışanı ile 43 ülkede faaliyet gösteren 95 yıllık bir dünya devi olan Mitsubishi Electric, çığır açan son teknoloji ürünlerini toplumun yararına sunmaya devam ediyor. 2003 yılından beri, e-F@ctory konsepti altında yeni endüstri evresine uyum sağlayacak altyapıya sahip fabrika otomasyonu ekipmanlarının geliştirilmesinde aktif olarak rol alıyor. Endüstriyel otomasyon dünyasında kendine önemli bir pazar payı edinen firma, otomasyon alanında montaj atölyesinden üretim, programlama, planlama ve yönetim seviyesine kadar üretim yapıyor. Robot teknolojileri konusunda iddialı olan Mitsubishi Electric, yaklaşık 20 yıldır kendi fabrikalarında robot teknolojilerini kullanıyor. Ayrıca fabrikalarında birçok işi robotlar yapıyor. Yeni endüstri evresini de yakından takip eden firma, Türkiye’de birçok altyapı ve otomasyon projesine imzasını atıyor.
Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri İş Geliştirme Yöneticisi Tolga Bizel ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.
Öncelikle bizlere kendinizden bahseder misiniz? Eğitiminiz, sektörle tanışmanız ve Mitsubishi Electric’teki kariyer süreciniz?
1991 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi, Elektronik ve Haberleşme bölümünü bitirdim. Sırasıyla ODTÜ Prof. Dr. Mustafa N. Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı, Şişecam, Sabancı Grubu, Siemens Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ deki çalışma hayatımdan sonra, son 3 yıldır Mitsubishi Electric Türkiye’de İş Geliştirme Yöneticiliği yapıyorum.
Mitsubishi Electric’in fabrika otomasyonu alanındaki deneyim ve tecrübeleri hangi yıllara dayanıyor?
Mitsubishi Electric, elektrik, elektronik ve otomasyon alanında dünya devi olan çok köklü bir firma. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra otomasyon konusundaki çalışmalarını artırarak bu alana daha fazla yoğunlaşmış durumda. 2003 yılından bu yana ise e-F@ ctory konsepti olarak isimlendirilen, yeni endüstri evresine uygun fabrika otomasyonu ekipmanlarının geliştirilmesi konusuna odaklanarak endüstriyel otomasyon dünyasında kendine önemli ölçüde pazar payı edinmiş bir firma. Uzmanlık alanı olan kontrolör, servo sistemler, CNC sistemleri ve şalt sistemleri üzerine yoğunlaşarak çalışmalarına devam ediyor. Bizi farklı kılan özelliklerimizin başında ise mekatronik uygulamalar da yapıyor olmamız geliyor. Örneğin robotlarımız, CNC lazer sac kesme makinalarımız, CNC tel erezyon makinalarımız var. Dolayısıyla ürün portföyü çok geniş olan bir firmayız.
Mitsubishi Electric olarak fabrika otomasyonu alanında hangi ürün ve hizmetleri sunuyorsunuz?
Fabrika otomasyonu alanında, fabrikanın montaj atölyesinden üretim, planlama ve yönetim seviyesine kadarki otomasyon piramidini destekleyen ürünlerimiz ve çözümlerimiz mevcut. Üretim ve planlamalarıyla entegre çalışabilen C tabanlı kontrolörlerimiz var. Onların altında fabrikadaki diğer otomasyon kontrolörlerini planlama süreciyle entegre edecek ara yüz cihazlarımız bulunuyor. Onların altında da kontrol sistemleri, SCADA sistemleri, şalt cihazları, motorlar, standart frekans konvertörleri gibi ürünlerimiz yer alıyor. Özetle, fabrika otomasyonu konusunda aklınıza gelebilecek bütün ürünleri üretebiliyoruz.
Ağırlıklı olarak hangi sektörlere hizmet veriyorsunuz? Referanslarınızdan bazılarını bizimle paylaşır mısınız?
Aslında Mitsubishi Electric’in fabrika otomasyonu konusunda ve özellikle spesifik proseslerde uzmanlaşmasının en önemli sebeplerinden biri de Japonya’daki güçlü global üreticiler diyebiliriz. Örneğin Mitsubishi Electric, Japonya’nın önde gelen otomotiv markalarının fabrikalarına otomasyon çözümleri sunuyor. Ayrıca yiyecek-içecek sektöründe de yine büyük firmaların gıda paketlemesi gibi alanlardaki otomasyon ihtiyaçlarını karşılayarak bu konu üzerinde de uzmanlık kazanmış bir firma. Dolayısıyla Türkiye ve Avrupa pazarında da öncelikli olarak ambalajlama ve paketleme makinaları otomasyonu, otomotiv sektöründeki üretim süreçlerini destekleyecek fabrika otomasyonu ve metal endüstrisi için ürünlerimiz ve çözümlerimiz ile dikkat çekiyoruz.
Türkiye’de fabrikaların otomasyon konusunda gelişmişliği ve otomasyon teknolojileri tercihleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Çevremizdeki ülkelerin durumunu da düşünürseniz gelecekteki pazarlar için şu anki imalat gücümüz oldukça yüksek potansiyele sahip. Genç nüfusumuza ve eğitim düzeyimize baktığımızda da önümüzdeki tablonun oldukça aydınlık olduğunu görüyoruz. Bugün, birçok ödüle sahip teknolojik üsler ve teknomerkezler de var. Dolayısıyla Türkiye’nin son zamanlarda çeşitlenmekte olan insan ihtiyaçlarını karşılayabilecek üretim kabiliyetine ve yatırımına hazır olduğunu düşünüyorum. Önemli olan hızlı davranmak. Bu noktada önümüzdeki 35 - 40 yıl için dünya ekonomisindeki ilk 15 ülke arasında büyük bir rekabet oluşacak ve ilk 5 ülkeyi, ki Japonya bunlardan birisi, belirleyecek olan şey aslında kişiselleştirilmiş ürünler için siber fizik sistemler ile desteklenmiş ve geliştirilmiş, tamamıyla otomatik bir yapı kazanmış üretim sistemlerinin ne kadar gelişmiş olacağı. Dolayısıyla dünyada ilginç bir endüstri evrimi süreci başladığını görüyoruz.
Biz de Türkiye olarak bu resmin içinde yer almak konusunda başarılı olursak, bu bölgedeki en önemli imalat merkezlerinden biri olabiliriz. Çünkü artık insanların ihtiyaçları çok hızlı değişiyor. Bu ihtiyaçları en hızlı şekilde karşılayabilecek üretim bantlarını oluşturmak ise en önemli konumuz.
Örneğin, beyaz bir kutu üretmek için gerekli üretim bandını kurdunuz ve çalışıyor diyelim. Belki o kutunun 1 - 2 saat içerisinde kırmızı olması istenecek. İhtiyaçlar ve pazarlar değişecek. Yani sizin o hattınızın yatırımını en ergonomik şekilde otonom, kendi kendini şekillendiren makinalardan ve robotlardan oluşan bir sistem kapsamında yeni ihtiyaçlara uydurabilme kabiliyetiniz, aslında endüstrinin yeni evresini tanımlıyor. Çünkü dünyada ve bizde birçok klasik konvansiyonel metotla çalışan, Endüstri 3.0 döneminden kalan imalat teknolojileri kullanılıyor. Eğer bu yeni evreye uyum sağlayabilecek, kendi kendini değiştirebilen üretim hatları yapabiliyorsanız; ihtiyacı karşılayabilecek bir imalat sektörüne sahip olacaksınız ve bu yarışın dışarısında kalmayacaksınız.
Robot teknolojilerinin her geçen gün yaygınlaşması sektöre ve sizlere nasıl yansıyor?
Mitsubishi Electric için aslında robot teknolojileri çok yaygın bir konu. Mitsubishi Electric çok uzun bir süreden beri kendi fabrikalarında robot teknolojilerini kullanıyor. Fabrikalarında birçok işi robotlar yapıyor. Ancak insanların yaptığı işleri robotların yapmaya başlaması insanların işsiz kalmasına neden olmadı. İnsanlara yeni işler ve prosesler tanımlandı, onlara her zaman iş var. Önemli olan insanlar için daha güvenli, sağlıklı, konforlu ve inovatif zekalarını kullanabilecekleri işler yaratmak. Robotlar konusundaki geçmişimiz ve deneyimimiz sayesinde Türkiye pazarında da bu alanda çok iddialıyız. Türkiye’de robot yatırımları sürecinin aslında yeni başladığını düşünüyoruz. Çünkü biz klasik konvansiyonel imalat gücümüzü robot teknolojileri üzerine kurmadık. Türkiye’de Japonya’dan farklı bir resim var. Aslında bu kötü bir şey değil, belki de daha iyi bir şey. Çünkü yeni evreye göre mevcut hatlarınızı yeniden konfigüre edebilirsiniz. Bu yatırım maliyetlerini şimdi yapmanız, belki 10 yıl önce yapmanızdan daha avantajlı olabilir. Çünkü 10 sene öncesinde bugünün ihtiyaçlarını tahmin etmek hiç de kolay değildi. Şimdi her şey çok daha net ve birçok bilim adamı bu konu üzerinde çalışıyor. Şu anda robot teknolojilerimiz imalat sektöründeki işlere yardımcı olacak teknolojik güce sahip ve biz bu sayede fabrikalarda çalışanların artık çok daha konforlu işler yapacağına gönülden inanıyoruz.
Dünyayı kasıp kavuran Endüstri 4.0 kavramı kapsamında Mitsubishi Electric olarak neler yapıyorsunuz?
Endüstri 4.0 demek, aslında nesnelerin birbirleriyle haberleşerek otomasyon süreçlerinin rehabilitesi olarak değerlendirilebilir. Yeni endüstri evresinin Mitsubishi Electric Fabrika Otomasyon dünyasındaki karşılığı ise e-F@ ctory, yani dijital fabrikalar. Nesnelerin haberleşiyor olması demek, insanların daha çok haberleşmeleri anlamına geliyor. “Gelecekte insanlar haberleşmeyecek mi?” şeklinde sorular alıyoruz. Hayır, biz daha çok haberleşeceğiz. Biz o kadar haberleşeceğiz ki, makinalar da birbirleriyle haberleşmek zorunda kalacaklar. Çünkü bizimle ancak bu şekilde mücadele edebilirler. Endüstri 4.0 kavramı ise gelecekteki 50 yılda, bu otomasyon sistemlerinin nasıl evrilmesi gerektiği konusunda tartışılan ve çözümlerin uygulandığı bir evre.
Alman hükümeti 3 yıl önce bu evrenin başladığını ilan etti. Bunu ilan ederek aslında çok da sürpriz bir hamlede bulunmadı. Benzer kavramlar dünyanın farklı ülkelerinde başka isimlerle zaten yürütülüyordu. Örneğin; ABD’deki Smart Manufacture inisiyatifi, aslında Almanya’da Endüstri 4.0 olarak adlandırılan oluşumun benzeri ya da başka bir açıdan yaklaşımı diyebiliriz. Japonya’da ise benzer süreç Inomation 25 olarak adlandırılıyor ve bu yaklaşık son 5 yıldır Japonya’da uygulanan bir yaklaşım. Dünyanın pek çok bölgesinde bu konu ile ilgili çalışmalar yürütülüyor, ancak biz ülkemizin coğrafi konumu nedeniyle Almanya’nın ilan ettiği bu inisiyatifi daha yakından takip ediyoruz. Dolayısıyla Endüstri 4.0 ya da yeni endüstri evresi aslında bize daha donanımlı insanların belki de gelecekte adı bilinmeyen daha yeni işlerde çalışacağının bir sinyalini veriyor. İnsanlar artık daha farklı işler yapacaklar. Örneğin, bilgi mühendisliği yapacaklar. Çünkü hayatımızdaki her yerden bilgi topluyoruz ve bu bilgileri analiz ederek daha verimli hale getirmeye çalışıyoruz. Fabrikalar da aynısını yapacaklar. Hangi bilginin gerekli ya da gereksiz olduğunu ayırt etmek zorundasınız. Aksi takdirde globalleşen dünyada hayatta kalamazsınız. Yeni endüstri evresi bu noktada bir çıkış yolu öneriyor. Biz de bu platformu desteklemek için üniversitelerde çalışmalar yapıyoruz, seminerlerle sosyal topluluklara destek olmaya çalışıyoruz. Eğitime destek projesi kapsamında, en son 9 Eylül Üniversitesi ile Endüstriyel Otomasyon ve Robot Teknolojileri Eğitim Merkezi kurulmasına ilişkin ön protokol imzaladık. Doğuş Üniversitesi (DOU) işbirliğiyle Doğuş Üniversitesi Endüstriyel Otomasyon ve Robot Teknolojileri Eğitim Merkezi’ni kurduk. Daha önce ise Bursa Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Mimarlık Mühendislik Fakültesi bünyesindeki Robot Eğitim Merkezi’ne çok amaçlı bir robot hibe ettik. Üniversitelerde robot eğitim merkezinin kurulmasına sağladığımız katkıyla, öğrencilerin çağın gelişen teknolojilerine uyum sağlayarak iş dünyasında tercih edilebilmelerine destek olmayı amaçlıyoruz. Bu alandaki çalışmalarımız devam edecek.
Kısa ve uzun vadede hayata geçirmeyi düşündüğünüz projeleriniz neler?
Mitsubishi Electric olarak önceliklerimizden birisi altyapı yatırımları. Çok yakın bir geçmişte, faaliyet alanlarımız içinde önemli bir yer tutan altyapı projeleri kapsamında, İstanbul için hayati önem taşıyan Marmaray’ın “İstasyon ve tünel içi havalandırma, yangın duman kontrol sistemleri yönetimi, orta gerilim sistemleri” olmak üzere Yönetim Sistemleri Otomasyon Projesi’ni gerçekleştirdik. Mitsubishi Electric’in Marmaray Boğaz Geçiş Projesi’ndeki hizmetleri; ileri teknoloji ürünü otomasyon ekipmanları, mühendislik ve tasarım, projelendirme, yazılım programlama, donanım montajı, devreye alma, eğitim ve servis desteğini kapsıyor. Bu konudaki başarımızı büyük bir gururla seyrettik. Bu özgüven ve başarının getirdiği güç ile Türkiye’nin gelecekteki altyapı yatırımlarında da çözüm ortağı olmak istiyoruz. Atık su arıtma, temiz su dağıtım şebekeleri, tünel köprü gibi ulaşım uygulamalarında da faaliyetlerimizi büyütmeyi hedefliyoruz.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.