Türkiye ekonomik krize 2008 yılının son çeyreğinde yakalandı. İlk üççeyrek ve son çeyrek firmanız açısından nasıl geçti?
Sizin de bahsettiğiniz gibi 2008 yılının ilk 3 çeyreği oldukça verimli geçti. Son çeyreğe geldiğimizde siparişler yavaşladı, ivme hızlı bir şekilde düşüşe geçti. Sonuç itibariyle yatırım malı satan, üreten bir firmayız. Hemen hemen bütün sektörlerde yapılan yatırımlar durunca bu durumdan bizler de firma olarak etkilendik. 2009 yılının ilk üç çeyreğinde ise bu düşüş artarak sürdü. Planlarında yatırım olan firmaların neredeyse tamamına yakını bu yatırımları erteledi.
Hal böyleyken “Biz bu krizden etkilenmedik” dersek pek inandırıcı olmaz diye düşünüyorum. Özellikle ülkemizde, ekonomik sıkıntılar ön plana çıktığında ilk olarak yatırımlar durduruluyor. İnsanlar zorunlu ihtiyaçlarının dışındaki tüm harcamalarını kısıyor ya da erteliyor. Asgari ücretle çalışan işçi de bunu yapıyor, büyük firma patronları da… Bu nedenle kriz ilk olarak yatırım malı/hizmeti sunan firmalara yansıyor.
Bu durumda devlet neler yapmalı, ne gibi destekler sunmalı?
Bu gibi durumlarda yapılacak şeyler aslında bellidir. Özel sektörde faaliyet gösteren firmaların sıkıntıları hemen hemen aynı diyebiliriz. Birçok firma tasarruf tedbirleri doğrultusunda işçi çıkarmak zorunda kaldı. Bizde de 10 - 15 civarında bir işten çıkarma söz konusu oldu. İşten çıkarılan personele; işler açıldığında geri çağırılacakları ifade edildi. Bundan sonraki dönemlerde firmamızda işten çıkarmaların yaşanmayacağını tahmin ediyoruz. Bu noktada yetkili mercilerin SSK primleri ve vergilerde kolaylıklar göstermesi gerekiyor. Mesela dönemsel olarak SSK primlerini bizlerden talep etmeyebilir ve vergi oranlarında indirime gidebilir. Bunlar en basit ve acilen alınması gereken önemli tedbirler diye düşünüyorum. Ayrıca banka faizlerinin de düşürülmesi gerekiyor. Kredilerle çalışmalarını sürdüren firmalar, faizlerin yükselmesiyle çıkmaza girdi. Bu noktada da yetkili mercilerin faizler konusunda çeşitli yaptırımları olması gerekir. Kısacası devletin reel sektörle oturup konuşması, alınacak tedbirler hakkında fikir alışverişinde bulunması gerekiyor. Televizyonlarda duyuyoruz: “İşçi çıkarmayın, sizlere şu kadar destek vereceğiz” Böyle bir şey yok. Biz araştırıyoruz, bu tür bir fona ulaşamıyoruz. Bilgi alabileceğimiz bir muhatap bulamıyoruz. İnsanlar çok yanlış yönlendiriliyor, gerçekler göründüğü gibi değil.
Peki, 2009 yılı için neler öngörüyorsunuz? Durgunluk devam edecek mi?
2009 yılı sonuna kadar herhangi bir tahminde bulunmak oldukça zor. Ekonomistler, devlet büyükleri, iş adamları, öğretim görevlileri televizyonlara çıkıp önümüzdeki dönemlere dair ekonomik tahminlerde bulunuyorlar. Bu konuşmacılar yapmış oldukları tahminlerle ortak bir paydada buluşamıyorlar. Şuan için 2009 yılı nasıl geçecek, yılsonunda piyasalar ne durumda olacak, bunu kimse bilmiyor. Bu nedenle şimdilik net cümleler kurmak mümkün değil. Türk firmaları bu krize karşı hazırlıklı değildi. Çok iyi bir ivme yakalanmışken Amerikalı yatırımcıların batmasıyla tetiklenen dış kriz tüm dünyaya yayıldı ve bizi de derinden etkiledi. Firma olarak riski az olan, referansları sağlam olan firmalarla çalışıyoruz artık. Adımlarımızı bu dönemlerde çok daha dikkatli atmaya özen gösteriyoruz. 2008 yılında ağırlık verdiğimiz ihracat çalışmaları sayesinde geleceğe güvenle bakıyoruz. Yurt dışında katılmış olduğumuz fuarlar, ihracat çalışmalarımıza önemli katkılar sağladı. Özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleriyle Türki Cumhuriyetlerde bulunan bir çok firmayla görüşmelerimiz sürüyor. Ayrıca 2008 yılında yurt dışında almış olduğumuz çeşitli projeler vardı, bu projeler sürüyor. Bizim sektörümüzde faaliyet gösteren yabancı firmalara taşeronluk hizmeti veriyoruz. Bu doğrultuda bir Fransız firmasıyla çalışıyoruz.
Çelikbilek Grup olarak hangi ülkelere iş yapıyorsunuz?
Irak ve İran ile çok önemli işbirliğimiz mevcut. Avrupalı firmalara göre bu ülkelerde daha aktif rol oynuyoruz. Gerek lokasyon gerekse de kültürel benzeşmeler bizim için önemli avantajlar sağlıyor. Özellikle Irak ile şu anda çalışmak çok zor. Bu ülkede hali hazırda banka olmadığı için Avrupalı firmalar çalışmakta zorlanıyorlar. Çelikbilek Grup bu ülke yönetimiyle, bu ülkedeki özel sektörle çok rahat şekilde çalışabiliyor. Suudi Arabistan ve Kuzey Afrika ülkeleriyle ilişkilerimiz çok iyi. Bu ülkelerle de önemli çalışmalar yapıyoruz. Türkiye’den ziyade yurt dışına ağırlık vermek istiyoruz. Çünkü iç pazarda haksız bir rekabet ortamı var ve niteliksiz ürünler karşısında yeteri kadar bizim ürünlerimizin kıymeti yeteri kadar bilinmiyor.
Son olarak vinç sektöründe yaşanan gelişmeleri ve pazardaki firmaları konuşalım. Bu konulardaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Pazarın gelişimi hakkında net rakamlar veremeyeceğim çünkü sektörümüzün bir derneği yok. Dolayısıyla verileri toplayacak yetkili bir merci de yok. Diğer bir sıkıntı ise piyasada vinç imalatı yapan, yaptığını düşünen, yaptığını iddia eden yüzlerce firma var. Bu büyük bir handikap… Bizim gibi bir ülkede olmaması gereken bir durum. Gelişmiş ülkelere baktığınızda vinç sektöründe faaliyet gösteren firma sayısı 10’u geçmez. Mesela Almanya’daki vinç firmalarının sayısı 10’u geçmez. Sayıları artmamakla birlikte azalıyor. Bir derneğimiz yok, dolayısıyla Çalışma Bakanlığı ile görüşüp sektöre bir standart getirme noktasında diretme yapamıyoruz. Standart olmayınca herkes vinç üreticisi olarak piyasaya çıkıyor. Bir kaynak makinası olan, az çok çelik konstrüksiyon işinde çalışmış insanlar mühendislikten yoksun olarak kendisini vinç üreticisi diye lanse ediyor. Sektörümüzde bir an önce dernekleşmek ve bir standart belirlemek gerekiyor. Bu noktada Çelikbilek Grup olarak elimizden gelen tüm desteği vermeye hazırız.