Pratikte, bir maddenin kesin paslanmaz olması düşüncesiyle yola çıkanların, pas tutmaz çelik maddelere de bakım yapılmaması gerektiği ile ilgili yanlış düşüncede oldukları ortaya çıkmaktadır. Yanlış düşünce de zaten burada ortaya çıkmaktadır, zira söz konusu madde oksitlenmez değil pas tutmazdır. ‘Paslanmaz’ deyimi, yalnızca değerlilik dizininde pozitif potansiyelleri olan altın ve platin gibi metaller için geçerlilik taşımaktadır. Değersiz metallerden olan mesela demir ve çinko’nun negatif potansiyelleri bulunmaktadır. Oksitlenmez deyimi ile belirtilmek istenen, şayet bunun için geçerli olan belirli şartlara riayet edilecek olursa, bu gibi madenlerin korozyona karşı dirençlilik gösterdiklerini göreceklerdir. Bu sebeplerden dolayı da oksitlenmez çelik, şayet şartlara tam olarak uyulursa, insanların hayatını kolaylaştıracak olan özelliklerini taşımaya devam edecektir.
Sadece, paslanmaz çelik üzerindeki ince krom oksit tabakanın pozitif potansiyeli bulunmakta olup, ancak alt tarafındaki ana materyal de (matrix) ise bu söz konusu değildir, zira bu tabaka negatiftir ve böyle kalacaktır. Oksit tabaka ancak 10-15 nanometre arasında bir kalınlığa sahip olup, bu bakımdan da bu pasif tabakanın iyi bir şekilde bakımını yapılması gerekmektedir, yoksa bu dayanıksızlaşır ve misal vermek gerekirse, çukurumsu korozyonlara sebebiyet verir. Bu bakımdan, karbon çeliğin aşınmasından ortaya çıkacak olan demir parçacıklarının etkileşmesi o kadar yıkıcıdır ki, kıvılcım yağmuru yüzeye çarpacaktır ve bunun neticesinde de aktive olmuş noktacıklar ortaya çıkacaktır. Bunlar da sonuçta kirlilik korozyonu (kontaminasyon) ile korozyona uğrayacaklardır. Bu korozyon noktacıklarının bir kere oluşmasından sonra, ıslak kimyasal formül olan 2Fe + 2H2O + O2 –›2Fe(OH)2 gereğince, bir elektrolitin (ki, buna su da dahildir), bu satıh üzerine gelmesiyle korozyon oluşması devam edecektir. Oluşmuş olan demir hidroksit ise kahve renkli pas olarak ortaya çıkacaktır. Bu yerel ‘kimyasal matkapların durdurulması ise ancak, karbon çeliğin kirlenmesinin esaslı ve kökten bir şekilde ortadan kaldırılmasıyla gerçekleşebilecektir, ancak şunun da bilincinde olmak gerekir ki, daha önceden tedbir almak her zaman, olan olduktan sonra tamirine gitmekten daha iyidir.
BAKIM PLANI
Bir paslanmaz çeliği iyi kondisyonda tutmanın en büyük şartı, onun için iyi bir bakım planının uygulanmasıdır. Üzerinden çıkartıldığı düşünülen kirlilik veya pisliğin altında bulunanlar ve de kör noktalardaki temizlenmemiş yüzeyler bakımından paslanmaz çelik, korozyon için ekstra hassastır, zira burada, korkulan ‘depozit hücumu altında kalma’ gerçekleşebilmektedir. Bu bilhassa, havadaki oksijen ile yetersiz değiş tokuşundan doğan bir korozyon formasyonudur. Burada söz konusu olan, aşınma izlerinin içerisine pisliğin girmesi neticesinde korozyon formasyonunun oluşmasıdır. Burada aynı zamanda, kendi kendini iyileştirebilme etkisi de yeterli derecede gerçekleşemeyecektir. Paslanmaz çeliğin kendi kendini iyileştirme etkisi, havadan alınan oksijen sayesinde onun oksit tabakanın verebileceği zararları kendi başına kendisini tamiri olarak tanımlanabilir.
Görüntü 1. Yüzeysel kondisyonlarının mikroskop altında değişik görüntüleri (foto:Packo) Görüntü 2. RVS 316 Korozyon dayanıklılığının, yüzeysel dayanıklılık ile ilişkisi (kaynak: Packo)
Paslanmaz çeliğin değişik yüzeylerinin mikroskobik çekimleri
Korund ile Taşlanmış Elektrolitiksel
Yayımlanmış K180 perdahlanmış
GÖRÜNTÜ
Görüntü 3. Aeresol tarafından ağır bir Görüntü 4. Görüntü 3’deki aynı parça,
şekilde zedelenmiş paslanmaz çelik ancak bu sefer işlemden geçmesinden
dökme malzeme. sonraki hali.
En çok korkulan iyonlar, aynı zamanda kloritler olarak da tanımlanan agresif klorionlar’dır. Klor, aynı flor, brom ve iyot gibi halojenlere dahildir ve bunların hepsi de tuz oluşturucularıdır. Bunların içerisinden en agresif olanı klor olup, bunun yanı sıra iyon ise hacim bakımından öyle aşırı azdır ki, bu özelliğinden dolayı da kirliliğin veya pisliğin altına kolayca yuvalanabilmektedir. Bunun aksine oksijen molekülü, hacim bakımından bir çok defa daha büyüktür. Bu pisliklerin altında klor, metal kloritler oluşturacaktır ve bunlara da korozyon ürünü adı verilmektedir. Bu sebepten dolayı da yontulmuş yüzey, perdahlanmış yüzeye karşı, ‘depozit hücumu altında kalma’ bakımından daha fazla hassastır. Burada söz konusu olan, aşınma izlerinin arasında kirlilik ve pislik kendisini yuvalayabilmekte ve neticede de burada korozyon oluşumunu gerçekleştirmesidir. Bununla ilgili olarak bilinen bir vaka ise, seyahat gemisinin AISI 316 perdahlanmış paslanmaz çelik olan tırabzan boruları güneşte çok fazla parladığından ve bundan dolayı da seyahat edenlerin gözlerini fazlaca kamaştırdığından, taşlanmış tırabzan boruları ile değiştirilmiştir. Yukarıda adı geçen perdahlanmış paslanmaz çelik olan tırabzan borularının yıllar boyunca güzel bir şekilde kalmasına rağmen, aynı malzemeden olmasına rağmen taşlanmış tırabzan borularının yüzeylerinde ise takriben üç ay içerisinde ‘çay lekesi’ tabiriyle belirtilmesi gereken korozyonlar oluşmuştur. Bu olumsuz sonuç, bu boruların bu şekilde yapılmasının sonuçları önceden tahmin edilebilseydi, tabiî ki ortaya çıkmayacaktı.
Görüntü 1’de, paslanmaz yüzeyinin korund ışınlarıyla yayımlanmasından, taşlanmasından ve de elektrolitiksel perdahlanmasından sonraki hali görülmektedir. Bu görüntüye baktıktan sonra, hangi yüzeyin daha fazla kirlilik tuttuğunu ve buna bağlı olarak da hangisinin daha fazla bakıma ihtiyaç duyduğuna dair fazla söz söylemeye gerek kalmamaktadır. Görüntü 2’de ise, paslanmaz 316’nın yüzeysel niteliği bakımından korozyona karşı dayanıklılığı gösterilmektedir. Burada açıkça görünen, pozitif potansiyelin bir şekilde geriye gitmesinden dolayı korund ışınlarının ve taşlamanın korozyon dayanıklılığı bakımından negatif bir tesirinin olduğudur. Diğer taraftan ise, elektrolitiksel müdahale neticesinde burada pozitif bir etki söz konusu olmuştur. Burada bilhassa elektrolitiksel perdahlamanın en iyi şekilde tesir ettiği görülmektedir, zira bu şekilde yüzey daha da düzleşmektedir ve bunun ötesinde de nispi olarak burada ayrıca krom- ve nikel atomlarına karşın daha fazla demir atomlarının yüzeyden yok oldukları görülmüştür. Bundan dolayı da burada, ekstra korozyona karşı dayanıklılık sağlanabilmektedir. Paslanmaz’in korozyona uğramasına dair bazı sebepler, hizmet metninde ayrıca özetlenmiş bulunmaktadır.
ÇELİK TIRABZANLARIN GÖRÜNTÜSÜ
ÇELİK TIRABZANLARIN GÖRÜNTÜSÜ
Görüntü 5. (sol) Peynir fabrikasında Görüntü 6. Görüntü 5’deki aynı tırabzan,
bulunan bir paslanmaz 304 tırabzanı ancak muamele gördükten sonraki hali.
KOROZYON MALZEMELERİN ORTADAN KALDIRILMASI
Yukarıda da belirtilmiş olduğu üzere, korozyon bir çok sebeplerden ve mekanizmalardan dolayı ortaya çıkabilmektedir. her ne kadar bir çok korozyon oluşumunun önüne geçilebilmesi doğru ve etkili bir girişim ve bakım planı çerçevesinde mümkün olsa da, halen bir çok paslanmaz çeliğin umulmadık sebeplerden dolayı korozyona uğradığı bir hakikattir. Bir yerde bir kere korozyon başladıysa, o zaman kural olarak bu korozyon oluşumu devam edecektir, zira söz konusu yer bir kere aktive olmuştur. Şayet gerekli önlemler alınmazsa, bu aktif yerlerin büyük bir olasılıkla bir daha pasif duruma dönüştürülmeleri mümkün olamamaktadır. Bahse konu bu korozyonun ortadan kaldırılabilmesi için bir çok metot bulunmakta olup, bunların içerisinden en etkilisi ise, astar malzemelerin ve değişik bir çok anorganik asitlerin kullanılmasıdır. Bunların yanı sıra, zımpara kağıdı, paslanmaz çelik yün ve fırçalar ve benzeri gibi aşındırıcı malzeme de kullanılmaktadır. Ancak bu malzemelerin bazı dezavantajları bulunmaktadır, zira bu malzemelerin kullanımı neticesinde yüzey belli bir oranda zarar görmekte ve neticede daha da sertleşmektedir. Bu gibi malzemeler ile çalışmanın sonucunda, korozyon çok çabuk bir şekilde geri gelmektedir. Aynı zamanda, aşındırıcı malzemeler ile çalışıldığında, bunun aşırı derecede tatbik edilmemesi gerekmektedir, zira bu da yeni korozyonların geri gelmesini hızlandıracaktır. Yine şunu da belirtmekte fayda vardır ki, aşındırıcı malzemelerin kullanılmasının insanlar ve çevre için zararlı olmadığı söylenemez, onun içinde bunların kullanımında çok dikkatli olmak gerekmektedir. Bütün bu sebeplerden dolayı da halen, metalin kendisine zarar vermemek suretiyle korozyon malzemelerin ortadan kaldırılması ile ilgili bir çok çalışma devam etmektedir.
YENİ RESEPTÖR
Bu, olağanüstü yeni bir metoda yönelmeyi beraberinde getirmiş ve organik veya doğal asitlerden elde edilen yeni karmaşık tariflerin kullanılması ile sonuçlanmıştır. Kimya’da bir esas kanun bulunmakta olup, bu da şudur: asit+baz–›tuz+su. Pas ürünleri baz olarak daha ziyade doğaldır, ve buna asit eklendiğinde de prensip olarak bu etkileşim sona erecektir. Hali hazırdaki bir çok organik asitler, bu etkileşimin optimal şekilde görev yapabilmesi için çok hafif kalmaktadır, ancak bu gibi asitlerin kombinasyonu ise bunun gerçekleşmesini mümkün kılabilmektedir. Bu da sonuçta, reseptörün, pas ürünleri gibi baz maddelerin temelden yok olmalarını sağlayabilmektedir. Fotoğraflarda bunun misallerinden bazıları görülebilmektedir. Görüntü 3’de, birkaç yılda ancak bir kere kullanılmış sahil bölgesindeki paslanmaz-dökme malzemenin aeresoller tarafından zarar görmüş hali gösterilmektedir. Görüntü 4’de ise, aynı dökme malzemenin adı geçen organik asitlerden müteşekkil reseptör ile tatbik edilmiş hali gösterilmektedir. Şayet bu şekilde tatbik edilmemiş olsaydı, o zaman belli bir süre sonra bunun parçalarının yenileri ile değiştirilmesi gerektiği açıkça görülebilecekti. Bunun yanı sıra, önemli olduğu düşünülen ve bu bakımdan hemen ön plana çıkan parçaların da paslanmaya yatkın bir ortamda bırakılmamaları bakımından göz önünde bulundurulmaları gerekmektedir. Bu gibi bir durumda burada bir giriş sundurması söz konusu olduğundan, işin sonunun nereye varacağını bilen akıllı bir yapımcı şirketin müşterisine kartvizitini bırakmayacağı da kesindir. 5. ve 6. görüntülerde, bir peynir fabrikasında salamura buharlarına maruz kalmış bir AISI 304 tatbik edilmiş tırabzanlar görülmektedir. Burada da organik reseptör kullanımı arkasında pozitif izler bırakmış bulunmaktadır. Burada sadece en büyük çap bununla işlem görmüştür. 7. ve 8. görüntülerde ise, ilerleyen döner kapının bir kısmını teşkil eden 316’nın paslanmaz şeridi gösterilmektedir. Bu kapı ancak iki yıldan beri kullanılmakta olup, paslı çay lekeleri açık ve bariz bir şekilde görülebilmektedir (görüntü 7). Söz konusu organik ürün ile bunlar çabucak giderilmiştir (görüntü 8). Görüntü 9’da ise, tuz buharlarına maruz kalmış bir paslanmaz 316 kapı çerçevesi gösterilmektedir. Görüntü 10’da ise, buna tatbik edilen kısa süreli müdahale neticesi gösterilmektedir. Neticede bunun gibi birçok misalin verilmesi mümkündür ve şu anda bu eşsiz ürünlerin kullanıcılarından bir çok spontane olumlu tepki gelmektedir ve ayrıca bu kişiler bu reseptör ile ilgili heyecan ve hevesliliklerini de dile getirmektedirler.
KAPI ÇERÇEVESİ GÖRÜNTÜSÜ
KAPI ÇERÇEVESİ GÖRÜNTÜSÜ
Görüntü 7. (sol) aeresoller’in paslanmaz Görüntü 8. Görüntü 7’deki aynı ‘cam çıta’, ‘cam çıta’ üzerinde bıraktıkları çay lekeleri. ancak bu sefer tatbikten sonraki görüntüsü.
KAPI ÇERÇEVESİ GÖRÜNTÜSÜ
KAPI ÇERÇEVESİ GÖRÜNTÜSÜ
Görüntü 9. (sol) Tuz asidi buharına maruz Görüntü 10. Görüntü 9’daki aynı kapı
Kalmış RVS 316 kapı çerçevesi. çerçevesi, ancak bu sefer tatbikten sonraki
görüntüsü
KARBON ÇELİĞE DE UYGULANDI
Oksitler oksitlerdir ve bundan dolayı da aynı zamanda paslanmış bir karbon çeliğe de test uygulanmış bulunmaktadır. Görüntü 11 ve 12’de, mevcut rutubetten dolayı korozyona uğramış veya diğer tabiri ile paslanmış delgeç sütunlar görmektesiniz. Burada iyi bir mukayese gösterebilmek bakımından, yalnızca alt tarafına tatbikte bulunulmuştur ve neticede de ikisinin arasındaki farkın bariz bir şekilde görülmesi mümkündür. Bu organik temizleyici aynı zamanda, yüzey gerilimini muazzam bir şekilde düşüren aniyonik ve iyonik olmayan katkı maddeleri de ihtiva etmektedir.
DELGEÇ SÜTUN GÖRÜNTÜSÜ
DELGEÇ SÜTUN GÖRÜNTÜSÜ
Görüntü 11 (sol) Paslanmış çelik delgeç Görüntü 12. Yalnızca alt tarafına tatbik
edilmiştir.
Bundan dolayı da malzeme, orada aktif deterjan olarak kir ve pisliği yok etmek üzere hücrelerin derinliğine kadar işlemektedir. Hatta temiz olan paslanmaz çelik bile pratikte o kadar temiz görünmemektedir. Şayet buradaki lazer folyo kaldırılacak olursa, kullanılmış olan malzemenin üst taraftaki örneklere de tatbik edilmiş olarak algılanacaktır, zira buradaki yüzeyden akan onca kir aslında mikro hücrelerin de temizlenmiş olduğu anlamına gelmektedir.
Hücrelerin ve de tıraş dişlilerinin temizlenmiş olmalarından dolayı, ‘depozit hücumu altında kalma’ şansını oldukça aza indirgeyecektir.
Bu sebepten dolayı da organik madde, her türlü zarar verici unsura karşı bir koruyucu olarak da görev yapmaktadır. Kalıntıların, bir yüksek basınçlı püskürtme ile veya ıslak bezler yardımı ile temizlenebilmesi için, suya bu temizleme maddesinden ilave edilebilir ve bu aynı zamanda olası bazı tuz kalıntılarını de nötralize etmeye yarayacaktır. Aynı zamanda bu temizleme işleminden sonra nano ölçekte bir koruyucu tabaka da yüzey üzerinde kalacaktır. Atomik olarak bağlı kalan tabaka, kendisini bir yapışkan gibi yüzeye yayar ve bunun da muhtemel yeni korozyonları önlemesi söz konusudur.
Bu ürün ile çalışmalar yapan piyasa sektörleri ise, kimyasal sanayi, offshore, yat inşası, hastaneler, büyük çaplı mutfak işletmecileri, binalar, gemiler, peynir fabrikaları, kasaphaneler, boru döşem firmaları, aparat üreticileri, süt ve süt ürünleri imalatçıları, sanat eserleri ile uğraşanlar, inşa tezgahları, v.s. olarak sayılabilir.
GRAFİK
Görüntü 14: Görüntü 13’deki tencereden alınma kirlenmiş dokuların EDX analizi
Görüntü 13: “temiz” bir paslanmaz tenceresinin derin temizliği.
Ürünümüz ile ilgili fiyat ve teminat bilgileri icin:
Van Leeuwen Boru San. Ve Tic. Ltd. Sti.
[email protected]
PASLANAN Paslanmaz Celik
Her türlü önlem alınsa dahi bir paslanmaz çelik, aşağıda belirtilmekte olan sebeplerden dolayı korozyon gösterebilir.-:
1. Korozyon baskısı çok yüksektir;
2. Termik baskı çok yüksektir.;
3. Materyal karbon çelik parçacıkları tarafından kirletilmiştir;
4. Oksijen ile az şekilde değiş tokuşa uğramasından dolayı materyal kirlenmiştir.
5. Materyalin tasarımı ve/veya montajı esnasında önemli hatalar yapılmıştır;
6. Aerosollere maruz kalmıştır.
Sebep 1. Her bir ayrı tipte paslanmaz çeliğin, kendisine has korozyon baskısı bakımından sınırları bulunmaktadır ve bu da ayrıca kullanım ısısına da bağlı bulunmaktadır. Bu sebepten dolayı da metal bilimci, her bir ayrı durum için hangi halita alaşımının burada optimal seviyede kullanılması gerektiğini tespit etmesi gerekmektedir. Tabiî ki burada diğer önemli bir husus da, ürünün fiyat/kalite ilişkisinin iyi bir şekilde tespit edilmesi gerektiğidir.
Sebep 2. Şayet bir paslanmaz çelik aşırı derecede ısınmaya maruz kalırsa, o zaman yüzey yanar ve neticede de gök kuşağının tüm renkleri ortaya çıkabilir. Bunun sebebi ise, oksit tabakanın doğal transparan ve renksiz olmasındandır. Yakma işlemi ile kalınlaştırma sağlandığında ise, burada ilk önce düşen ışığın diğer bir düşüş acısı söz konusu olur ve bu de kırılma endeksine o kadar yaklaşır ki, bakanlar her türlü rengi burada görebilirler. Şayet yakma işlemi daha da ağırlaştırılırsa, o zaman yüzey koyu kahve rengi rengini alır ve bu bölge mikro gözenekli bir oluşuma girer ve yanmadan dolayı kromdan zayıflar, böylelikle korozyonun ortaya çıkması için iki önemli ‘içerik’ oluşturulmuş olur. Şayet söz konusu olursa, bahse konu bu yanık bölgelerin, mesela astar yardımıyla ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Sebep 3 ve 4. Bu temalar, bu maddenin ilk yarısında geniş çaplı izah edilmiştir.
Sebep 5. Bu madde ile ilgili olarak söylenecek epey fazla şey vardır, zira yetersiz vurgu, mesela ‘kapatmaya’ kadar gidebilecek olaylara sebebiyet verebilir. Buna sebep olarak da, kalıntı kimyasalların buharlaşması neticesinde ortaya çıkacak olan korozyon baskısının artması gösterilebilir. Aynı zamanda yarıklar da yarık korozyonlarına sebebiyet verebilmektedirler ve yanlış metal seçimi de galvanik korozyona sebebiyet verebilmektedir. Kısaca, bu gibi maddeleri tasarlayan kişilerde şayet uzmanlık yoksa, o zaman burada uygulanan metallerin zarar görmesi söz konusu olacaktır. Aynı zamanda üstlenicilerin de aynı doğru işleme metotları hakkında bilgi sahibi olmaları gerekmektedir.
Sebep 6. Aeresoller, yüzey ile hacim arasındaki elverişli ilişkiden doğan hızlı yoğunlaşmadan kaçan çok küçük deniz suyu parçacıkları veya damlacıklarıdır. Kısa bir süre içerisinde, kloritler ve tuz içeriği yükselir ve bunun neticesinde de paslanmaz çelik yüzey (zamanla) zayıflar. Sahil şeridinde açığa maruz bırakılmış paslanmaz çelik giriş kapılarının (tip 316’da bile), genelde bu aeresollere karşı yeterli direnç sağlayamadıkları görülmüştür. Yine, deniz kenarlarındaki bölgelerde bulunan park yerlerinde taşlanmış paslanmaz çelik materyallere rastlanabilmektedir, ancak bunlara perdahlanmış korunmalıklar takılmıştır. Korunmalıklar iyi bir şekilde muhafazada kalmalarına rağmen, boruların belli bir süre sonra paslı çay lekeleri ile dolu olduğu görülecektir.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.