PİYASALARIN KROKİSİ
2008 Eylül ayı itibariyle etkisini daha da büyük boyutlarda hissettiren global finansal kriz, doğal olarak tüm piyasaları etkisi altına aldı.
2008 Eylül ayı itibariyle etkisini daha da büyük boyutlarda hissettiren global finansal kriz, doğal olarak tüm piyasaları etkisi altına aldı.
2008 Eylül ayı itibariyle etkisini daha da büyük boyutlarda hissettiren global finansal kriz, doğal olarak tüm piyasaları etkisi altına aldı. Borsa endeksleri, pariteler, metal borsaları, altın ve petrol fiyatları, yaşamış oldukları kayıplar ya da değer kazanımlarıyla bireysel, kurumsal, sonuç olarak ülke ekonomilerine büyük darbeler vurdular. Ülke ekonomileri finansal krizle başa çıkmaya çalışırken bireyler ve kurumlar ise bu süreci en az yara alarak ya da artılara geçerek kapatmanın yollarını arıyorlar.
Kurumlar çalıştıkları sektöre göre bireyler ise daha çok güvenli liman olarak gördükleri farklı yatırım araçları kullanıyorlar. İsterseniz bunlardan birkaçına şöyle bir göz atalım. Piyasalar bu global krizden nasıl etkilenmiş ve etkilenmeye devam ediyor; bundan sonrası için ise nelerle karşılaşalabilir bir bakalım, piyasaların krokisini çıkarmaya çalışalım.
Altın ve Petrol Fiyatları Nereye Koşuyor?
Yukarıda altının 13 Kasım 2005'ten bu yana haftalık olarak fiyat grafiğini görmekteyiz. 2008'in en çok kazandıran yatırım aracı olan altının aynı zamanda yıllardır en güvenilir araç olarak algılanması onu daha cazip kılıyor.
Önce altın fiyatlarını etkileyen faktörlerden kısaca bahsedip daha sonra teknik bir analiz sunmaya çalışalım. Şu anda da neredeyse ülkelerin tümünde rekor düşük seviyelerinde bulunan faiz oranları belki de altın fiyatlarının bu kadar yükselmesinde en temel faktör olarak karşımıza çıkıyor. Bunun yanı sıra Çin'in altın rezervlerinin fazlalığı, enflasyonist baskılar doğuran para arzındaki artışın kağıt paraya olan güveni azaltması altının şu an bulunduğu seviyelerde olmasının diğer nedenleri olarak gösterilebilir.
Mayıs 2009'un üçüncü haftasına 930 seviyeleri ile başlayan ons başına altın fiyatları, 2009 yılını daha yukarlarda bir fiyat seviyesinde tamamlayacakmış gibi gözüküyor. 1999 yılında 250 $/ons fiyatından başlayan yukarı yönlü hareket, yüzde 40'tan fazla geri çekilmesini yaşayıp 680 $/ons seviyelerini gördükten sonra 940 $/ons seviyesine doğru devam ediyor. Bu seviyenin kırılması durumunda ise 965 $/ons fiyatı önemli bir direnç görevi üstlenebilir. Bu seviyelerin birer birer aşılması durumunda sırasıyla 990 $/ons ve 1007 $/ons noktaları yıl sonunda test edilebilir. Her ne kadar piyasalarda şu sıralar bir bahar havası esiyorsa da bu havanın dağılması tekrar katılımcıları altına yönlendirebilir. Eğer ekonomilerdeki duraklamaların yavaşlamasının ardından ufak da olsa toparlanmalar başlarsa borsa endekslerinde yaşanabilecek değer kazanımları altının fiyatlarının önüne bir set çekebilir. Böyle bir senaryoda 904 $/ons, 884 $/ons ve 865 $/ons seviyeleri belirleyici seviyeler olarak karşımıza çıkabilir. 840 $/ons fiyatının görülmesi ise fiyatların 700'lü seviyelere gerilemesini tetikleyebilir.
Petrol fiyatlarının çok fazla artış göstermesi özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ekonomileri adına bir sorun teşkil ettiğini söyleyebiliriz. 2003'te 30 $/varil, 2005'te 70 $/varil, 2008 Temmuz'unda 147 $/varil olan petrol fiyatları yaşanan krizle birlikte 2008 Aralık ayında tekrar
32 $/varil kadar gerilemiş Mayıs 2009 ayı ortalarında ise 55 $/varil seviyelerine kadar yükselişine devam etti.
Petrol fiyatlarını etkilyen unsurları sıraladığımızda ise uzun bir listeyle karşılaşıyoruz. Bunlar;
ülkelerin petrol rezervleri, üretici konumunda bulunan ülkelerdeki stoklar, OPEC, IEA ,ABD ve büyük petrol firmalarının yatırım politikaları, ekonomik gelişmeler, siyasal ve askeri karışıklıklar vb. şeklinde çoğaltmak mümkün. Petrol fiyatlarının çok fazla artış göstermesi petrol ithal eden ülkeler için çok fazla sorunu beraberinde getiriyor. Ödemeler dengesinde yaşanan bozukluklar, maliyet enflasyonunun artıp işsizlik ve beraberinde krizlere sebep olması bu sorunların en başında geliyor. Yapılan araştırmalar petroldeki her 10 dolarlık artışın dünya ekonomisinin büyümesini yüzde 1 oranında yavaşlattığı yönünde. Özellikle petrole bağımlı durumda bulunan Batı Avrupa ülkeleri bu sebeplerden dolayı alternatif enerji üretimi üzerine eğilimler gösteriyor.
2009 Mayıs ayı ortalarında 55 $/varil seviyelerinde bulunan petrol fiyatları, yıl sonuna doğru yükselişine devam ettiği takdirde 60 $/varil, 62 $/varil ve 68 $/varil seviyeleri, bu yükselişi yavaşlatacak dirençler olarak karşımıza çıkıoyor. OPEC'in yapmış olduğu açıklamalarda yıl sonu fiyatı olarak 75 $/varil olması gerektiğini fakat yaşanan global finansal krizi nedeniyle 55 $/varil – 60 $/varil arasındaki fiyatlara razı olduğunu belirtmişti. Eğer yükseliş devam eder 68 $/varil fiyatı aşılırsa öncelikle 71 $/varil ardından 78 $/varil fiyatları test edilebilir. Olası değer kayıplarında ise 50 $/varil, 45 $/varil ve 40 $/varil seviyeleri belirleyici destekler olarak karşımıza çıkıyor.
Maden/Metal Fiyatları Hakkında Kısa Bir Değerlendirme
Metal fiyatları dünya piyasalarındaki arz-talep durumuna göre belirleniyor ve işin açıkçası işletmelerin bu durumu kabullenmekten başka ellerinden bir şey gelmiyor. Kurşun, bakır ve çinko fiyatlarında 1990'lı yılların ortalarından itibaren düşüşler gözlendikten sonra 2002 yılı ile birlikte bu üç metal için önemli derecede fiyat artışları gözlemlendi. Yaşanan krizle birlikte madencilik sektörü de yaralandı. Türkiye için maden ihracatında önemli olan kurşun, bakır, çinko, alüminyum, nikel, kalay gibi metalik maden fiyatları büyük düşüş yaşadı ve Türkiye maden ihracatında Kasım 2008'de bir önceki yıla oranla yüzde 20 daralmalar yaşadı. Demir fiyatları da düşüşlerden nasibini alanlar arasında. Demirin ton başına satış fiyatı spot markette 60 $ civarında fakat pazarlıkla bu fiyatın 30 $ gibi seviyelere indiği basında yer alıyor.
Kaynak: http://www.madenim.com/maden_fiyatlarC4B1.htm
Yukarıdaki grafikte ise 2002 yılından 18 Şubat 2008'e kadar olan bazı madenlerin fiyatları bulunuyor. 18 Şubat tarihinden bugüne yukarıdaki metaller için şu anki fiyatlara ulaştığımızda ise bakırın 7945 $/ton fiyatından 4347 $/ton 'ye, kurşunun 3020 $/ton fiyatından 1422 $/ton 'ye, nikelin 27400 $/ton fiyatından 12275 $/ton 'e, çinkonun 2320 $/ton fiyatından 1460 $/ton 'a, alüminyumun 2795 $/ton fiyatından 1476.50 $/ton 'a ve kalayın 16950 $/ton fiyatından 13750 $/ton fiyatına kadar gerilediğini gözlemliyoruz. Açıkca görülüyorki fiyatlar yaşanan krizle beraber neredeyse 3 – 4 yıl önceki seviyelerine kadar gerilemişler. Gümüş ise 13.800 $/ons seviyelerinde işlem görüyor. Yukarıdaki grafikten de anlaşılacağı üzere 18 Şubat ile bugünkü fiyatları karşılaştırdığımızda bir tek altında fiyat artışları yaşandığını gözlemliyoruz. Bu da altının kendisine yakıştırılan güvenilir liman tanımının ne kadar doğru olduğunu adeta gözler önüne seriyor. Metal fiyatlarının düşmesi aksine artmasından daha iyi olarak yorumlanabilir. Çünkü bu madenler sanayi ürünlerinin temelini oluşturuyor. Fiyatlar artınca üretim maliyetleri artıyor yani tüketiciye ulaşan fiyatlar artıyor. Tabii şu sıralar yaşanan global finansal krizden dolayı zaten taleplerin pek fazla olmadığını düşünürsek tüketiciye ulaşan fiyatlar her ne kadar metal fiyatlarıyla beraber düşme eğilimi gösterse de pek bir anlam ifade etmiyor.
Yurtiçi Piyasalarda Amerikan Doları ve Euro'nun Gidişatı Hakkında
9 Mart 2009'da tarihinin yüksek seviyesi olan 1.8230'lara kadar artan usd/try kotasyonu, TCMB (Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası)'nin gerçekleştirmiş olduğu döviz ihaleleriyle önce 1.70'li seviyelere ardından gelen ekonomi paketleri ve yurtdışındaki dolara olan güvensizlik ortamı, kotasyonun şu anki seviyeleri olan 1.55'li noktalara kadar geri çekilmesinde önemli rol oynadı. Yerel seçim öncesi yurtiçinde doğan istikrarsız ortam, seçimlerin ardından IMF ile yapılacak olan bir stand-by anlaşması ile ortadan kalkacaktı. Obama'nın ülkemize gelişi dahi IMF ile gerçekleşecek anlaşmanın gerek miktarı gerekse içeriği hakkında bir orta yol bulunucağı yönündeki beklentileri maalesef doğru çıkarmadı. Şu an IMF anlaşması hala bir muallak olarak ortada duruyor ve bu şu anda bahar havası esen piyasaları da etkisi altına alacak gibi görünüyor. Bir yandan da açıklanan kötü veriler, şu an için dolar karşısında ayakta kalan Türk Lirası'nın da gardını indirecekmiş izlenimi doğuruyor. Zaten şu sıralar 1.50'li seviyelerde dolaşan kotasyon daha da aşağılara inmesi örneğin 1.40'lı seviyelerin test edilmesi hem TCMB'yi hem de ticaret yapan firmaları harekete geçirecektir. Bu yüzden 2009 sonuna doğru kotasyonu tekrar 1.65 – 1.70 bandı arasında görebiliriz. Teknik olarak fiyat grafiğini incelediğimizde ise, haftalık grafikte varolan yukarı yönlü trendin yeterince güç kaybettiğini artık bu noktalardan sonra tekrar güç kazanıp yükselmeye devam edeceğini söyleyebiliriz. Bu yükseliş sırasında 1.61, 1.64 ve 1.66 seviyeleri önemli direnç noktaları olarak karşımıza çıkıyor. Bu seviyeler arası geçiş zor olabilir. Eğer 1.66 seviyesi geçilirse 1.6820 ve 1.71 seviyeleri diğer direnç noktaları olarak karşımıza çıkıyor.
Kotasyon, piyasaları tatmin edici bir IMF anlaşması imzalandığı takdirde 1.50'li seviyelerin altında işlem görebilir. Böyle bir durumda 1.53 ve 1.4850 seviyeleri bu düşüşü frenleyebilir. Bu seviyenin altında ise 1.45 seviyesi var. Bu seviyeden yukarı yönlü dönüşler gözlemlendiği takdirde karlı alım pozisyonları doğabilir.
2007'nin onuncu ayından itibaren yükselişine başlayan eur/try paritesinde kotasyon geri çekilmesini yaşadıktan sonra 2008 Eylül ayı itibariyle yaşanan global finansal krizinin de etkileriyle tekrar yükselişine başladı ve hala da yükseliş trendine devam ediyor. Geçtiğimiz Mart ayı içerisinde 2.3580 seviyesine kadar yükselen fiyat, bu seviyeden 2.05'li seviyelere kadar geri çekildikten sonra 9 Nisan'dan bu yana 2.05 – 2.13 seviyeleri arasında bir bant hareketi yaratmış olarak gözüküyor. Tekrar bu bandın alt tarafına doğru hareket eden kotasyon 2.05 seviyesinden geri dönüşler yaşamayıp aşağı yönlü hareketine devam ederse önce 2.01 ardından da 1.98'li seviyelere kadar hareketlenmelere neden olabilir.
Her ne kadar bu ihtimal zor gözükse de Avrupa Bölgesi ekonomisinde yaşanan rekor boyuttaki daralmalar, Avrupa Birliği'den çıkan çatlak sesler her türlü senaryoya karşı hazırlıklı olmamız gerektiğinin en önemli kanıtları olarak nitelendirilebilir. Fiyat hareketinin yükselişine devam edebilmesi için öncelikle 2.13 seviyesini aşması gerekiyor. Bu seviye aşıldıktan sonra 2.19'lu fiyatlar gözlemlenebilir. 2.19 direncinin üzerinde ise 2.30'lara kadar yükselişi durdurabilecek 2.23 ve 2.26 dirençleri önem taşıyor.
Ekonomik kriz ülke ekonomilerini çok zor durumlara soktu belki evet ancak elbet de bu durum sonsuza kadar sürmeyecek. Toparlanış süreci içerisinde kaynaklarını iyi ve verimli değerlendiren ülkeler, kurumlar ya da bireyler bırakın zararsız bir şekilde bu buhranı atlatmayı belki de siyasi, ekonomik veya politik olarak daha da güçlenerek karşımıza çıkacaklar. Bu yüzden kriz yönetimini başarılı bir şekilde yapmak, piyasaları yakından takip etmek ve doğabilecek fırsatları en iyi, en bilinçli şekilde değerlendirmek peri masallarının gerçekleşmesini sağlayabilir.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.