Tezcan entegrasyona yönelik yatırımlarına aralıksız devam ediyor...
Türkiye yassı mamul sektöründe son teknolojilerle üretim yapan üç firmadan birisi olan Tezcan 1983 yılında Manisada kurduğu Galvanizleme hattı ile sektöre ilk adımını attı.
Türkiye yassı mamul sektöründe son teknolojilerle üretim yapan üç firmadan birisi olan Tezcan 1983 yılında Manisada kurduğu Galvanizleme hattı ile sektöre ilk adımını attı.
Türkiye yassı mamul sektöründe son teknolojilerle üretim yapan üç firmadan birisi olan Tezcan 1983 yılında Manisa’da kurduğu Galvanizleme hattı ile sektöre ilk adımını attı. Şimdilerde ise, Kocaeli’nin Arslanbey Organize Sanayi Bölgesi’ndeki entegre tesislerinde soğuk sac, galvanizli sac, boyalı galvanizli sac üretim proseslerini ve çelik servis merkezini bulunduran Tezcan, yüzde yüz yerli sermayeli tek entegre, özel sektör yassı mamul üreticisi. Türkiye’nin yassı mamule olan yoğun talebine paralel olarak gelişimini devam ettiren Tezcan, 2000 yılında teknolojisini tamamen yenileyerek ve dünya üzerinde sendzizmir metodu olarak de bilinen son teknolojiyi ülkemize ilk olarak getirerek sektörde bir çığır açtı.
Kocaeli’nde, 165.000 m² açık, 65.000 m² kapalı alanda kurulu olan tesislerinde faaliyetlerini sürdüren Tezcan; Temmuz 2007’de 80.000 ton/yıl kapasiteli ikinci boya hattını üretime sokarak, boyalı sac’da 100.000 ton/yıl toplam üretim kapasitesine ulaşacak. 2008 yılı sonlarında ise 400.000 ton/yıl kapasiteli ikinci galvaniz hattını ve 300.000 ton/yıl kapasiteli üçüncü soğuk haddeyi işletmeye alarak, Galvanizli sacda toplam 700.000 ton/yıl, soğuk sac da ise toplam 1.000.000 ton/yıl üretim kapasitesine ulaşmayı hedefliyor.
Tezcan’da firma yetkilileri faaliyetleri ve yeni yatırımları konusunda dergimize şu bilgileri verdi.
Tezcan’da tam olarak neler yapıyorsunuz, görev tanımınızı biraz açar mısınız?
Tezcan bünyesinde koordinatör olarak görev yapıyorum. Yatırım kararlarının hayata geçirilmesi aşamasında, çeşitli finansman ihtiyaçlarının karşılanmasında, satış politikalarının belirlenmesinde ve uygulanmasında, reklâm ve halkla ilişkilerde, risk takibi ve istihbaratta, müşteri memnuniyetinin ve sadakatinin sağlanması için yapılan çalışmalarda, karşılaşılan problemlerin çözümlerinde ilgili arkadaşlarıma destek vermeye çalışıyorum. Yukarıda saymaya çalıştığım destek çalışmalarında 30 yıllık bankacılık yaşamımda kazandığım tecrübelerimin katkısı tabiî ki yadsınamaz.
Ticari ve sosyal ilişkilerimizin güçlendirilmesi, iç ve dış müşteri memnuniyetimizin arttırılması ve kalıcı olabilmesi, tüm Tezcan çalışanları gibi benim de önceliklerim arasında. Gelişime ve değişime son derece açık olan firmamız, bence insanların kariyer fırsatlarını yaratabilecekleri ve değerlendirebilecekleri, düşüncelerine ve çalışmalarına her türlü desteği alabilecekleri mükemmel bir okul.
Tezcan bünyesinde yapılan çalışmalardan ve firmanın bu günlere gelişinden bahseder misiniz?
Bilindiği üzere Tezcan 1983 den bu yana üretici olarak sektörde. Bu yıllarda Manisa’da 50.000ton/yıl kapasite ile ve o günün teknolojisi ile kurulan tesis bu zorlu ve bir o kadar keyifli üretim yolculuğunun başlangıç noktası olmuş…
Ancak mevcut prosesin artan talebi artık karşılayamayacak hale gelmesi ve hammadde temininde ve ihracatta yaşanan lojistik sıkıntılar da dikkate alınarak, 1999 yılında kurulmakta olan, Kocaeli’nin Arslanbey Beldesi’ndeki Organize Sanayi Bölgesi’ne gelinmiş… Böylece hem öncelikli tedarikçilerimizden Erdemir’e ve hem de ithalat, ihracat işlemlerimiz için son derece önemli olan birden fazla limana çok daha yakın bir lokasyona kavuşulmuştur. Öncelikle, bu yeni lokasyonda 2000 yılı sonlarında işletmeye alınan ve nihai kapasitesi 350.000 ton/yıl olan ve Türkiye’de bir ilk gerçekleştirilerek, kurulan sac yüzeyinin yüksek ısı ile temizlendiği fırınlı sistem, sürekli galvanizleme hattı devreye alınmıştır. Beraberinde 25.000 ton/yıl kapasiteli birinci boya hattı ve 200.000 ton/yıl kapasiteli çelik servis merkezi üretime alınmış… Buraya kadar – miş’li geçmiş zamanla size yapılanları anlatmaya çalıştım. Ancak, 2001 yılı Temmuz ayından sonra bu zorlu mücadelenin içinde ben de yer aldım. Gerçekten zorlu bir mücadele, çünkü yeni yatırım yapmış ve yatırımlarına devam etmeyi amaç edinmiş birçok kuruluşun yaşayabileceği çeşitli problemin halli ile uğraşmanın yanı sıra, o senelerde nakliye kooperatifleri ile de yaşadığımız ciddi problemleri çözmeye çalışıyorduk. Bir kez daha anladım ki, inanır ve mücadele ederseniz, her türlü zorluğun üzerinden gelebiliyorsunuz… Çünkü aklın yolu bir…
Tezcan’ın Arslanbey’de yukarıda değindiğim yatırımlarla başlayan büyüme süreci hızla devam etti. Zaman zaman kendi hızımıza kendimizin yetişemediğini bile düşünüyorum. Ancak gerçek şu ki globalleşen dünyada şartlar sizi hızla büyümeye, entegrasyona, maliyetleri düşürmeye, katma değerli ürünlere yönlenmeye, hammaddeye yakın ve temininde özgür olmaya zorluyor. Aksi takdirde rekabet gücünüzü ve Pazar payınızı kaybetmeniz söz konusu… İşte bu dünya gerçeklerinden hareketle; Tezcan, öncelikle hammadde temininde daha özgür olabilmek adına 2003 yılı sonlarında soğuk hadde yatırımı yapma kararını aldı ve hızla uygulamaya koydu. 2005 yılı sonlarında deneme üretimine başladığı soğuk haddelerde, 2006 yılında galvanizli saçın hammaddesi olan soğuk sacı (full hard) CRF kendi üretir hale geldi.Tabiî ki bu durum hammadde temin özgürlüğünün yanı sıra, bir maliyet avantajı da sağladı. Her biri 350.000 ton/yıl kapasiteli olan iki adet soğuk haddenin biri 1250, diğeri ise 1500 en sıcak sac haddelemektedir.
Toplam 700.000 ton/yıl kapasiteli soğuk hadde kompleksinde;
700.000 ton/yıl kapasiteli temizleme hattı (sıcak sacın yüzeyinin temizlendiği ve soğuk haddelemeye uygun hale getirildiği) ve kojenerasyon ünitesi— (Temizlemede kullanılan asitin dönüşümünü sağlayarak, asit atığının oluşmasının engellendiği), 300.000 ton/yıl kapasiteli 11 kaideden oluşan tavlama ünitesi (sacın tavlanarak tekrar eski mekanik özelliklerine kavuşturulduğu –CR), 400.000 ton/yıl kapasiteli temper hadde (sac yüzeyinin düzgünleştirildiği) yer almaktadır. 2007 yılı başlarında üretime alınan temper hadde ile artık Tezcan sanayicilerin beklentilerine uygun yüzey kalitesinde soğuk sac üretimine de başlamış olup soğuk sac pazarından da pay alabilmek adına çalışmalarını aralıksız sürdürmektedir. Devam eden yatırımlarınıza gelince, 2007 Temmuz ayında işletmeye alınacak 80.000 ton/yıl kapasiteli ikinci boya hattı (son teknolojilerle yapımı gerçekleşen bu hatla boyalı sac üretim kapasitemiz 100.000 ton/yılı bulacaktır.) 2008 yılı sonlarında ise, 400.000 ton/yıl kapasiteli ikinci sürekli galvanizleme hattının ve 300.000 ton/yıl kapasiteli üçüncü soğuk haddenin üretime başlaması planlanmaktadır.
Böylece Tezcan; 2008 sonlarında; Soğuk sacda toplam 1.000.000 ton/yıl, Galvanizli sacda toplam 750.000 ton/yıl, Boyalı sacda toplam 100.000 ton/yıl üretim kapasitesine ulaşmış olacaktır. Şimdilerde 550.000 ton/yıl kapasiteye sahip olan ÇSM’nin kapasitesinin de bu gelişmeler doğrultusunda artacağı beklenen bir sonuç tabiî ki… ÇSM bünyesinde boy kesme, formlama, dilme işlemlerinin yanı sıra destek sacı ve yapı profili üretimi de yapılabilmektedir. Uzun vadeli yatırım planlarımız içinde ise bir sıcak hadde yatırımı var. Bununla ilgili fizibilite çalışmalarını yapıyoruz. Ancak bu ciddi yatırımın ciddi teşvikler ve desteklerle gerçekleştirilebileceği de bilinen bir gerçek… Galvanizli sacın kullanımı giderek artıyor. Türkiye yassı mamul konusunda hala net ithalatçı konumunda. Yani başka bir değişle gelişime açık ve gelecek vaat eden bir Pazar var. Özellikle depremden sonra galvanizli sacın kullanımı başta inşaat sektörü olmak üzere çok arttı. Artan nüfus, giderek daha da bilinçlenen toplum, korozyona dayanıklılık sürecini uzatan galvanizli ve boyalı sacı daha çok tercih eder hale geldi ve kullanım alanları genişledi. Son beş yılda galvanizli sac kullanımının yıllık en az ortalama 10 artış gösterdiği yapılan tespitler arasında. Keza soğuk sacın son 5 yılda tüketim artış ortalaması ise 19 civarında. Boyalı sacın tüketiminde ise 2000 ile 2006 yılları arasında ortalama 28’lik bir artış var.
Tezcan’ın ek yatırımları hakkında bilgi verir misiniz?
Bilindiği üzere amaç mümkün olduğunca katma değerli ürüne yönelmek katma değeri yüksek ürün üretmekle kar marjınızla birlikte cari işlem açığına katkınız da artar. Bugün Tezcan’ın entegrasyona yönelik ek yatırımları içinde,
- Tesislerinde kullanılan doğal gazı bölgede henüz doğal gaz olmadığı için münferit olarak getirmesini (bu ciddi bir maliyet avantajı idi. Ancak son günlerde doğalgaza yapılan zamlar makası bir hayli kapattı tabii)
- Yine üretimde kullanılan azot, hidrojen, nitrojen gazlarını artık dışardan satın almak yerine bünyesinde kurduğu ünitelerle kendisinin üretebiliyor olmasını
- Alınan otoprodüktör lisansı ile (özellikle elektrik kesilmelerinde önem kazanan) ihtiyaç duyduğu elektriğin bir kısmını kendi üretebiliyor olmasını sayabiliriz.
Tabi bir başka avantaj da tüm üretim tesislerinin bir arada olmasının sağladığı zaman avantajıdır. Çünkü aynı bünyede hammaddesi olan soğuk sacı üretebiliyor, çinko ile kaplayarak galvanizli sac haline getirebiliyor, isteniyor ise boyayıp formlayabiliyorsa, bu yapılanma ile ciddi bir maliyet ve zaman kazanımı sağlanıyor demektir. Bu avantajlar doğal olarak müşterilerimize yansıtılarak, onların kaliteli ürünü, uygun fiyatlarla beklentilerine uygun ölçülerde ve süratle almalarına olanak veriyor, sunduğumuz bu butik ve hızlı servis de, pazardaki payımızın büyümesine önemli katkılarda bulunuyor.
Üretimini yaptığınız ürünlerin bir kısmını ihraç ediyorsunuz. Sizinle birlikte diğer üretici firmaların da ihracatı var. Buna karşılık ürettiğiniz ürünlerle ilgili pazardaki diğer firmaların yaptığı ciddi ithalatlarda var bu duruma açıklık getirebilir misiniz?
Tabii ki; Tekrar ediyorum Türkiye mevcut yapılanmasında yassı ürünlerde halen net ithalatçı, uzun ürünlerde ise net ihracatçı konumunda İsdemir’in yassıya dönüşümü önemli bir katkıda bulunsa da artan talep bu açığın denge kuruluna kadar devam etmesine neden olacak. Önemli olan, ithalatın hangi ürün gamlarından oluştuğu. Şunu kastediyorum; özellikle ülkemize vergisiz ya da düşük vergi oranlarıyla ithal edilen, kaliteleri zaman zaman tartışabilir olan dar bantlar, AB uyum sürecinde olan ülkemize, maalesef vergisiz olarak giriyor. Neden ise AB ülkelerinde bu ürünlerin sanayi ürünü olarak nitelendirilmesi ve vergiden muaf tutulması. Ne zaman, nasıl içine alınabileceğimiz ve hatta sonunda kabul edileceğimizin garantisi olmayan AB için, ciddi riskler alarak yatırım yapan, istihdam sağlayan girişimcilerimizi adeta cezalandırıyor, hatta yeni yatırımlar konusunda yüreksizlendiriliyorlar. Bu konuda mutlaka koruyucu düzenlemeler yapılabilir. Diye düşünüyoruz. (Kota uygulaması, taban fiyat uygulaması, gözetim istenmesi gibi) Evet, AB bizim için bir hedef olmalı bu hedefe ulaşmak için doğruluğuna ve faydasına inandığımız düzenlemeleri tabii ki yapmalıyız. Ama AB bizim için “her şey” demek olmamalı hatta günü geldiğinde biz durup düşünmeliyiz. O günkü şartlarda AB’ye girmek ne denli doğru ve gerekli diye…
Bizim şirket olarak satış politikamız 60 iç piyasa 40 ihracat. Bu oranı korumaya özen gösteriyoruz. Tabidir ki konjonktüre göre, şartlar gerektiriyorsa, ya da bir fırsat doğmuşsa bu oranlarda sapmalar olabiliyor. İç piyasa da herhangi bir kriz yaşandığında, ihracat kapınızın hep açık olması, krizden daha az zarar görmenizi sağlayacaktır. Ayrıca çeşitli nedenlerle hepimizin (DİİB kapsamında yapılan ithalatlar, alınan ihracat taahhütlü krediler v.s. ) zorunlu olarak yapmak zorunda olduğu ihracatlar da var. Türkiye için, navlun ihracatta önemli bir dezavantaj. Özellikle AB ülkelerine yapılan ihracatlarda fiyat tutturmak adına tavizler verebiliyorsunuz. Oysa iç piyasada aynı ürünü daha iyi şartlarda değerlendirme şansınız olabiliyor. Demir-çelik ihracatı Türkiye’nin toplam ihracatında iki ya da üçüncü sıralarda yer alıyor. Bu önemli bir oran. İhracatın doğru fiyatlarla yapılabilmesi adına da ihracatçının çeşitli desteklerle önünün açılması, üretim ve navlun maliyetlerinin aşağıya çekilmesine yardımcı olunması gerekli diye düşünüyoruz. Devam eden konsolidasyonlar çemberi giderek daraltıyor. Hammadde temin ettiğiniz yerlerin sayısı her geçen gün azalıyor. Birleşmeler fiyatların belli güçler tarafından kontrol edilmesini sağlıyor. Gerektiğinde üretim kapasiteleri kısılarak stok fazlası oluşumu ve dolayısıyla ciddi fiyat düşüşleri engelleniyor. Bu yanı ile baktığınızda sektörün karlılığının arttığını ve bir istikrarın oluştuğunu da söyleyebiliriz. Tekelleştirmeyi getirecek diye endişe duyulan konsolidasyonlar başka bir bakış açısı ile değerlendirildiğinde de böyle olumlu sonuçlar da doğurabiliyor. Türkiye şimdilik konsolidasyonlar dışında kalabildi, ama daha ne kadar süre kalabilir, kestirmek zor. Acaba, önce kendi içimizde mi güç birlikteliğine gitmeliyiz diye düşündüğüm zamanlar olmuyor değil. 2007 de çeşitli düzenlemelerle ihracatını bastırmaya çalışan Çin, sektör için her zaman bir tehdit unsuru… Bu konuda tedbirlerin kalıcı olabileceğine inanmıyorum (KDV iade oranlarının düşürülmesi, ya da ihracata ek vergi konulması gibi) sadece AB ve ABD pazarlarındaki artan anti damping soruşturmaları, bu pazarları tamamen kaybetmek riskini yarattığı için geçici bir sus payı diye bakıyorum. Kurulu ve kurulmakta olan bunca tesis ne kadar bastırılabilir, ya da ne kadar Çin’in iç piyasasına yönlendirilebilir. Bu durum da iç piyasalardaki dengeleri bozacaktır.
Ürünleriniz iç ve dış piyasalarda daha çok hangi sektörde kullanılıyor?
Bizim galvanizli ve boyalı sacda ağırlıklı hedef kitlemiz inşaat sektörü. Bunun dışında Beyaz eşya, otomotiv yan sanayi, ısıtma-soğutma sistemleri, havalandırma, aydınlatma sistemleri, kablo ve taşıma sistemleri, makine ve yedek parça, tavukçuluk ekipmanları, silolar, büro mobilyaları, reklamcılık sektörleri sayılabilir.
Soğuk sacda ise öncelikli hedef kitlemiz radyatör sektörü. Sonra beyaz eşya, raf, kazan, emaye üreticileri sayabiliriz. Amacımız tüm ürünlerde nihai tüketiciye ulaşabilmek…
Tezcan’da bayilik sistemi neden yok? Bayilik sistemine karşı mısınız?
Bayilik sistemine tabii ki karşı değiliz. Ancak bu sistemin üretene de, satın alana da belli kısıtlamalar getirdiği inancındayız.
Biz satıcılarımızı diledikleri yerlerden mal alabilme konusunda özgür bırakıyoruz. Tabii biz de dilediğimiz nihai kullanıcıya mal satabilmekte özgürüz. Ancak şuna özen gösteriyoruz; hemen, her şehirde yetkili satıcılarımız var.
Onların performansları, toplam satışları içindeki Tezcan ürünlerinin oranı, kısacası iştirakleri fiyatlamalarında ya da piyasada zor bulunan malın tedarikinde ayrıcalıklı olmalarını sağlıyor. Kaldı ki biz fabrikamızdan kamyon bazında satışlar yapıyoruz. Bu tonajın altındaki talepleri doğal olarak o bölgedeki yetkili satıcımıza yönlendiriyoruz. İstikrarlı müşterilerimizi ödüllendirdiğimiz uygulamalarımız da var tabii…
Arslanbey’deki Fevziye Tezcan Anadolu Teknik Lisesi’nin yapımını ve terfisini bitirip Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışladığınızı biliyoruz. Neden böyle bir okul yaptırma ihtiyacı duydunuz?
Tezcan, kurum içi ve kurum dışı eğitimin önemine inanan bir kuruluş. Eğitim konusunda dile getirilmeyen pek çok destek çalışmalarımız var. Bu bizim ikinci okulumuz, bir ilkokulumuz da İzmir’de var.
Neden Anadolu Teknik Lisesi derseniz? Şöyle cevaplayabilirim. Sanayicimiz özellikle ara teknik insan gücü bulmakta, ciddi sıkıntılar yaşıyor. Biz de bunun acısını çekenlerdeniz. Okulumuzda 8 ayrı dalda İngilizce eğitim veriliyor.
800 öğrencilik okulumuz 24 derslik, 6 laboratuar, atölyeler ve spor tesislerinden oluşuyor.
Umarım böylece teknik ara insan gücü ihtiyacının karşılanmasına bu okulumuzla bir nebze katkıda bulunabiliriz.
Sektörle ilgili sorunlar nelerdir ?
- Öncelikle kayıt dışının engellenmesi lazım. Böylelikle aslında Türkiye’nin de gerçek performansı ortaya çıkacaktır.
- Vergisiz ve kalitesiz mal girişlerini engelleyecek yasal düzenlemeler yapılmalı
- Başta enerji olmak üzere maliyetler aşağı çekilmeli
- Yatırımcılar her konuda teşvik edilmeli, yatırımlarını yönlendirmek adına Devlet İstatistik Veri Birimi’nden bilgi teminine izin verilmeli
- Yassı – uzun dengesi sağlanmalı
- Hammadde kaynakları zenginleştirilmeli ve kolay ulaşılabilir olmalı
- Sürekli modernize olarak gelişime ayak uydurmalı
- Gerektiğinde kendi içinde güç birliği yapmalı
- Mümkün olduğunca katma değerli ürünlere yönelmeli
- Gelişmiş ülkeler artık ileri teknoloji ürünlerine odaklanıyorlar ve mamulün Pazar olarak belirledikleri gelişmekte olan ülkelerde yapılmasını sağlıyorlar. Böylece, navlundan ciddi avantaj sağladıkları gibi ucuz iş gücünden de faydalanıyorlar.
Kaynak: Demir Çelik Store / Mayıs 2007
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.