“Türk çelik sektörünün 2025 yıl sonu ihracat hedefi 17 milyar dolar”
Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Aslan ile gerçekleştirdiğimiz röportajı sizinle paylaşıyoruz.

Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Aslan ile gerçekleştirdiğimiz röportajı sizinle paylaşıyoruz.
Demir–çelik sektörü yılın ilk 6 ayını üretim, ihracat ve ithalat açısından nasıl geçirdi?
2025 yılının Ocak- Temmuz dönemini kapsayan 7 aylık periyodda çelik ürünleri ihracatı, 2024 yılının aynı dönemine göre, miktar bazında yüzde 10,6 artış ile 11,2 milyon ton, değer bazında ise yüzde 3,1 artışla 9,6 milyar dolar oldu.
2025 Temmuz ayında ise 2024 Temmuz ayına göre çelik ürünleri ihracatı miktar bazında yüzde 4 düşüş ile 1,5 milyon ton, değer bazında ise yüzde 3,2 düşüş ile 1,4 milyar dolar olarak gerçekleşti.
İhracatımızda en büyük kayıplar Amerika kıtasına yapılan ihracatta yaşanırken, en büyük artışlar ise Avrupa kıtasında yaşandı.
Türk çelik sektörü, pazar çeşitlendirme stratejisi ile olumsuzluklardan daha az etkileniyor
2025 yılı ikinci 6 ayı nasıl şekilleniyor? Tarife savaşları ve ekonomik durgunluk sektörü nasıl etkiliyor?
Olumlu bir ilk yarıyı geride bıraktık; yılın ikinci yarısına da benzer bir ivmeyle güçlü bir başlangıç yaptık. Küresel ölçekte yaşanan ticaret savaşları, kotalar ve artan korumacılık önlemleri sektörümüz üzerinde baskı oluşturmaya devam etse de Türk çelik sektörü, pazar çeşitlendirme stratejisi sayesinde bu etkileri dengeleyebiliyor. Yeni pazarlar da varlığımızı sağlayarak ihracatımızı korumayı hedefliyoruz. Özellikle Afrika ve Güney Amerika pazarlarına yönelik attığımız adımlar ile bu bölgedeki varlığımızı eski seviyelerine yaklaştırmak istiyoruz. Yılın geri kalanında da ihracattaki artış trendinin devam edeceğini öngörüyoruz. 2025 yılını, geçen yılın da üzerinde, yaklaşık yüzde 5 artışla 17 milyar dolar seviyelerinde ihracatla kapatmayı hedefliyoruz.
“Üretim süreçlerinde verimliliği artırmalı ve katma değeri yüksek ürünlere yönelmeliyiz”
Türk çelik sektörü kendi iç pazarını ve ihracatta rekabet gücünü korumak için neler yapmalı?
Sektörümüzün hem iç pazarda hem de ihracatta rekabet gücünü koruyabilmesi için öncelikle üretim süreçlerinde verimliliği artırarak maliyetleri düşürmemiz ve katma değeri yüksek ürünlere yönelmemiz gerektiğine inanıyoruz. Özellikle otomotiv, savunma sanayi ve enerji sektörlerine yönelik yüksek teknoloji içeren çelik ürünlerinde atacağımız stratejik adımların, fiyat dezavantajlarını dengeleyeceği düşüncesindeyiz.
“Afrika ve Güney Amerika pazarlarına odaklanarak ihracatımızı sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmayı hedefliyoruz”
Bunun yanı sıra pazar çeşitlendirmesinin büyük önem taşıdığı görüşündeyiz. Bu kapsamda başta Afrika ve Güney Amerika olmak üzere yeni pazarlara yoğunlaşarak hem mevcut kayıpları telafi etmeye hem de ihracatımızı daha sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmayı hedefliyoruz. Çelik ihracatına getirilen kısıtlamalar sebebiyle bölgesel ihracatın giderek daha önem kazanması, bizim özellikle çevre ülkelerde katma değerli üretimlerle öne çıkmamızı sağlayacak.
Ülkemizde çelik üretimi ağırlıklı olarak elektrikli ark ocakları ile sağlandığından düşük karbon salımıyla bize doğal bir avantaj sağlıyor. Bu potansiyelimizi ihracatımızı daha artırmaya yönelik kullanmalıyız ve sürdürülebilir ihracat için emisyonu daha da düşürecek süreçler geliştirmenin peşinden gitmeliyiz.
“Avrupa’daki üreticiler, düşük ve devlet tarafından desteklenen enerji fiyatları nedeniyle rekabet avantajı yakalarken Türkiye bu alanlarda daha kırılgan bir tablo sergiliyor.”
Artan enerji fiyatları ve personel giderlerinin sektör üzerindeki etkileri nedir?Enerji maliyetleri ve iş gücü giderleri, sanayimizin geneli gibi çelik sektörümüz üzerinde de baskı yaratıyor. Bu süreçte verimlilik artırıcı yatırımlar, otomasyon ve dijitalleşme projeleriyle bu maliyet baskısını azaltmaya çalışıyoruz. Avrupa’daki üreticiler, düşük ve devlet tarafından desteklenen enerji fiyatları nedeniyle rekabet avantajı yakalarken Türkiye bu alanlarda daha kırılgan bir tablo sergiliyor. Bununla birlikte, enflasyonun etkisiyle artan işgücü giderleri de sektör için önemli bir maliyet unsuru oluşturuyor.
“Firmalarımız karbon ölçüm ve raporlama sistemlerine önemli yatırımlar yapıyor”
Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında sektörde nasıl bir dönüşüm yaşanıyor?
Yeşil Mutabakat ve SKDM çelik sektörünün gündeminde en öncelikli konular arasında. 2026 itibarıyla tam olarak devreye girecek olan düzenlemelere uyum sağlamak amacıyla firmalarımız karbon ölçüm ve raporlama sistemlerine önemli yatırımlar yapıyor.
Ayrıca, 2 Temmuz 2025’te yasalaşan 7552 sayılı İklim Kanunu, firmaların Emisyon Ticaret Sistemi’ni (ETS) kurarak sera gazı emisyonlarını izlemesini, doğrulanmış raporlar sunmasını ve İklim Değişikliği Başkanlığı’ndan emisyon izni almasını zorunlu kılıyor. Kanun, yenilenebilir enerji kullanımı, enerji verimliliği ve düşük karbonlu teknolojilere geçişi teşvik ederken, ozon tabakasını incelten maddeler veya florlu sera gazlarının kullanımı için 2,5 milyon TL’ye kadar idari para cezaları öngörüyor. Sektör bu süreçlere hızlıca uyum sağlamak için de çaba gösteriyor.
Sektörün karşı karşıya kaldığı en büyük sorun: Küresel korumacılığın giderek artması ve Çin başta olmak üzere düşük fiyatlı ithalat baskısı
Sektörün en önemli sorunu nedir?
Bugün sektörümüzün karşı karşıya kaldığı en büyük sorun, küresel korumacılığın giderek artması ve Çin başta olmak üzere düşük fiyatlı ithalat baskısı ile atıl kapasite diyebiliriz. Bunun yanı sıra içerde yüksek enflasyon, kur baskısı ve finansmana erişimde yaşanan zorluklar sektörümüzün büyüme potansiyelini sınırlıyor. Buna rağmen Türk çelik sektörü, hiçbir devlet desteği almadan 5–6 milyon tonlardan 40 milyon ton üretim seviyelerine ulaşmış, dünyanın en önemli üreticileri arasında yerini almıştır. Bundan sonraki süreçte de finansman modelleri, yeşil dönüşüm yatırımları ve yeni pazar stratejileriyle bu zorlukların üstesinden geleceğimize inanıyoruz.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.