2011 BÜTÇE ÇALIŞMALARI
Kasım ayı ile birlikte firmalar, önümüzdeki yılın bütçe çalışmalarına başladılar. Bütçe çalışmalarında bilinmesi, daha doğrusu tahmin edilmesi gereken bazı şeyler vardır. Örneğin, demir çelik fiyatları ne olacak? Enflasyon 2011’de ne olacak? USD ve EUR kurları nasıl bir seyir izleyecek? Talep ne seviyede…
Kasım ayı ile birlikte firmalar, önümüzdeki yılın bütçe çalışmalarına başladılar.
Bütçe çalışmalarında bilinmesi, daha doğrusu tahmin edilmesi gereken bazı şeyler vardır. Örneğin, demir çelik fiyatları ne olacak? Enflasyon 2011’de ne olacak? USD ve EUR kurları nasıl bir seyir izleyecek? Talep ne seviyede olacak? Vergilerde bir değişiklik olacak mı? Ve buna benzer birçok soruya doğruya yakın tahminler getirmek gerekmektedir.
Size bu yazımızda, bütçe çalışmalarınıza ışık tutabilecek bazı konulardan bahsetmek istiyoruz. Sanıyoruz ki, yazımızın içinde bu sorulardan birçoğuna vereceğimiz cevapları bulabileceksiniz.
Küçük kıyamet
Dünyadaki iş adamları, ekonomistler, ikinci bir dip’in olup olmayacağını tartışa dursunlar, biz şu anda zaten ikinci dip’i yaşıyoruz.
İkinci dip denen şey nedir?
Bildiğiniz gibi, 2008 yılının Ağustosundan itibaren, ekonomi muazzam bir çöküşe girmiş ve talep bir anda düşerken, üretim ve fiyatlarda da büyük bir düşüş yaşanmıştı. Daha sonra ise, 2009 yılı başından itibaren yavaş yavaş bir toparlanma olmuştu. İşte, ekonomik verilerin bir anda düşüşe geçmesine ve dibe vurmasına “dip” adı veriliyor.
2010 yılının Nisan ayından itibaren, tüm dünyada “acaba ikinci bir dip yaşanır mı?” diye akil adamların görüşleri konuşulmaya başlandı. Kimisi, “evet kuvvetle muhtemel” derken, bazıları ise “bir durgunluk olacak ama buna dip denmez” diyordu. Biz ise, bunu tartışmanın abes olduğunu düşünüyoruz. Çünkü, zaten bu yaşadığımız küçük bir kıyamettir (dip).
Güncel ekonomik veriler
Ekonomi haberlerinde, daha birkaç gün önce, Ekim ayı ihracat rekortmenleri olarak 3 sektör ön plana çıktı: Demir-Çelik, Otomotiv ve Hazır Giyim. Öbür yandan, bu haberin hemen yanı sıra, Japon Otomotiv Sanayinin, Ekim ayında bir önceki yıla göre 23 düşüş yaşadığı haberi de vardı. İlk bakışta çelişkili gibi görünen bu haberlerin aslında küresel ticaretteki sıkıntıları yansıttığını söylememiz gerekiyor.
Şöyle ki: Türk Otomotiv sanayi, 70 oranında ihracata bağımlı bir sektördür. İhracatının büyük bir kısmını da AB’ye yapmaktadır. Ancak, AB hükümetlerinin bazıları, kriz döneminde devreye alınan teşvikler nedeni ile bütçeyi aşmış ve cari açıklarını olağan üstü seviyelere çıkarmıştır. Bunun üzerine devlet kurtarma programları uygulanmış ve iç talebi kısıtlayıcı önlemler alınmıştır. İşte, küçülen otomotiv pazarına rağmen nasıl oluyor da Türkiye’nin otomotiv ihracatı aynı güçte devam edebiliyor?
Otomotivde durum
Bu sorunun cevabı çok basittir. Güçlenen Japon Yeni, Japon arabalarının fiyatlarını göreceli olarak yüksek kılmakta ve Japon otomotiv satışları 23 gibi yüksek bir oranda daralmaktadır. Öte yandan, Japonların boşalttığı pazarı, Avro ile satış yapan Türkler doldurmaktadır. Aslında, otomotiv piyasası genelde daralmış olmasına rağmen, Japonları piyasayı boşaltmalarından dolayı, Türkiye bunu henüz hissetmemiştir. Ancak, hissedeceği dönemler yakındadır. Dikkatli olunmalıdır.
ABD ve AB’de durum
ABD ve AB, hala krizle boğuşmaktadır. Amerikan Merkez Bankası Başkanı, yeni bir parasal genişlemenin gerekli olduğundan bahsetmektedir. Yani, işin Türkçesi, dolar basmaktan ve piyasaya sürmekten bahsetmektedirler. Bu konuda yorum yapan 53 ekonomistin sadece 3 tanesi buna karşı çıkmış, 50 tanesi ise “başka çıkar yol olmadığı” gerekçesi ile “kerhen” onay vermiştir.
Peki, piyasadaki dolar miktarı artırılır ise ne olacaktır? Doların değeri düşecektir. Dolar, 1,39 seviyesine kadar düşmüş ve düşmeye de devam etmektedir. Bu köşeyi okuyanlar çok iyi hatırlayacaklar, 1 TL = 2 USD olacağı günleri de göreceğimizi hatırlatmaya devam ediyorum. Tabi, kur dengelerinin bu denli değişmesi, tüm ekonomileri kökten etkileyecek ve ciddi ekonomik depremlere neden olacaktır. O nedenle, hükümetlerin buna uygun politikaları geliştirmeyi şimdiden planlamaları doğru olacaktır.
Demir Çelikte durum
Demir Çelik piyasalarında aylardır, iki ileri, iki geri bir durum yaşanmaktadır. Talep düşüktür. Alım fiyatları ile satış fiyatları arasındaki fark son derece küçülmüş ve karlar erimiştir. Sıcak sac fiyatları 620-630 USD seviyelerinde gezmektedir. Piyasanın düşük kaliteli Ukrayna sacının fiyatları ise 590 USD seviyelerine kadar gerilemiştir. Ancak, 2008’dekinin aksine, fiyatlar tutunmaktadır. Çünkü hammadde fiyatları da aynı şekilde tutunmaktadır. Dolayısı ile, maliyet kaygıları ile çelik üreticileri fiyatları daha da aşağıya indirmekte zorlanmaktadır. Ayrıca, kriz döneminde öğrenilmiştir ki, talep azaldığında, fiyat düşürmekle satışlar artmamaktadır.
Son çeyrek ve 2011
2010 yılının sonuna kadar, bugünkü durumun devam edeceğini tahmin ediyoruz. Hatta, talepteki durgunluğun, 2011 birinci çeyreğine de hakim olacağını ifade edebiliriz. Hem fiyatların hem de satışların 5 ay daha bu seyirde devam etmesini bekliyoruz. Otomotivde, Ocak’tan itibaren düşüş yaşanabileceği uyarısını yapmak isteriz.
2011’in ikinci çeyreğinden itibaren ise, AB ve ABD ekonomilerinde yavaş bir düzelme olması ve bu olumlu havanın Türkiye’ye de yansıması beklenmelidir.
Özetleyecek olursak,
USD kuru düşmeye devam edecek. Bu yılsonuna kadar USD’nin 1,20 TL seviyelerine görmesini bekleyeceğiz. 2011 yılı sonunda ise dolar kuru daha da aşağılara kayabilir.
Otomotiv satışları, 2011 birinci çeyreğinden itibaren azalmaya başlayabilecektir.
Demir Çelik fiyatlarının, bugünkü seviyeleri koruması beklenmelidir. Aşırı dalgalanma olmayacaktır. 2011’in ikinci çeyreğinden itibaren hafifçe yukarı doğru oynamaya başlayacaktır.
AB ekonomilerinin düzelmeye başlaması ve etkilerinin hissedilmesi 2011 ikinci çeyreğini bulacaktır.
Tüm işletmelerin, bunlara dikkat ederek tedbirli olmalarını diliyoruz.