İkinci Şok Dalgası Uyarısı
Birincisini Eylül sonunda yaşadığımız şok dalgası pek çok firmanın sıkıntıya girmesine neden olmuştu. Bir çok firma iflas ederken, bir çoğu da eleman çıkartmaya başladı ve işsizlik rekor seviyelere tırmandı. Şimdi, size ikinci ve son şok dalgasının geleceği uyarısını yapmak istiyorum. Bu dalga, Ocak…
Birincisini Eylül sonunda yaşadığımız şok dalgası pek çok firmanın sıkıntıya girmesine neden olmuştu. Bir çok firma iflas ederken, bir çoğu da eleman çıkartmaya başladı ve işsizlik rekor seviyelere tırmandı.
Şimdi, size ikinci ve son şok dalgasının geleceği uyarısını yapmak istiyorum. Bu dalga, Ocak ve Şubat aylarında ekonomimizi sarsacak, firmaların sağlamlığını sınayacaktır. Ancak, en sağlam olanlarımızın dahi temel direkleri çatırdayacaktır. Hazırlıklı olunmasını tavsiye ediyorum.
Adetimiz olduğu üzere, sabırsız okuyucumuz için son sözü baştan söyleyelim:
2009 yılı uzun soluklu bir kriz yılı olacaktır. İş hayatının gereklerinin buna göre ayarlanması ve tedbirli olunması gerekir. Talep, stokların erimesini takiben Nisan-Mayıs aylarında kıpırdanmaya başlayacaktır. Fakat, satışlar kriz öncesinin en fazla 50’sine kadar çıkabilecektir. Eski satış seviyelerine gelmek için en azından 2010’u beklemek gerekecektir.
Buraya nasıl geldik
Küresel krizin Türkiye’ye yansımaları, iş hayatının durgunluğa girmesi, bankaların kredileri kısması, fiyatların düşmesi, talebin azalması şeklinde olmuştur. Yılın ilk yarısında, dolu dizgin giden ekonomide, herkes yüksek karların peşinden koşuyordu. Dolayısı ile tüccarlar daha fazla kar yapmak, sanayiciler ise fiyatlar daha da artmadan, maliyetleri düşürmek için stok yapmış, artan iş hacimlerini karşılayabilmek için yatırımlara girişmişlerdi. Şimdi, tüm bu kesimler, bıçak gibi kesilen talep karşısında sıkıntıya girmiştir. Banka kredileri ile finanse ettikleri stokların ve yatırımların geriye ödemelerinde zorluklar yaşamaya başlamışlardır. Reel sektör, hem düşen satışlar, hem düşen fiyatlar, hem kısılan kredi muslukları, hem artan faizler, hem de geriye çağrılan krediler nedeni ile Eylül 2008’den bu yana ne yapacağını şaşırmış durumdadır.
Geleceği tahmin edebilmek
Aslında krizin geleceği bir yıl öncesinden beri belli idi. Üstelik bu krizin çok ciddi sıkıntılara gebe olacağı da biliniyordu. Ekonomistlerin “öncü göstergeler” adını verdikleri bazı göstergeler vardır. Örneğin, bunlar arasında, hava alanı yolcu trafiği gibi göstergeler de yer almaktadır. Bu göstergeler, 1-1.5 yıl içinde ekonomide olabilecekleri büyük bir isabetle önceden haber verirler. Bunları bilen kişiler ve firmalar önlemlerini almışlardı. Biz de bu bilgilere ulaşabildiğimiz ve yorumlayabildiğimiz için 2007 yılından bu yana naçizane uyarılarımızı yapagelmiştik.
Bundan sonra nelerin olabileceğini görebilmek ise artık krizin bulandırıcı etkisi ile çok zor. Ancak, talebin 2. Çeyrekte, azalan stoklar nedeni ile artabileceğini söyleyebiliriz. Bugünkü talep seviyesi, kriz öncesine göre 30 ise, 2009’un ikinici çeyreğinde, ancak 50 olabilecektir. Eski seviyelerine gelmesi ise en erken 2010’un ikinci çeyreğinden sonra olabilecektir.
Müşterilerinizdeki sıkıntılar domino taşları gibi, herkesi etkileyebilecektir. Zaten artmış olan tahsilat problemleri, daha da zorlaşacaktır.
Hükümetin uyarı ve yönlendirme görevi
Rahmetli Özal mühendis olmasına rağmen, iş dünyasını çeşitli ekonomik konularda uyarır ve yönlendirirdi. Gelecekte olabilecekler hakkında uyarılarda bulunur ve bunlardan korunmak için ne yapılması gerektiğini belirtirdi. Şimdiki başbakanımız imam hatip mezunu bir kişidir. Yani, gerçek mesleği imamlıktır. Ayrıca, iyi de bir hatipdir. Dolayısı ile ekonomiden Turgut Özal kadar anlamasını beklemek hata olur. Ancak, hükümetin elinin altında, nitelikli ekonomistler ve bilim adamları bulunmaktadır. Bu arkadaşların başbakanı neden uyarmadığını ve dolayısı ile başbakanın iş dünyasını yönlendirmediğini anlamamız pek mümkün değildir. Ya da belki de uyarmışlardır da, başbakan toplumun morali bozulmasın ve o zamanlardaki gündem değişmesin diye üstüne yatmış da olabilir. Her durumda yanlış yapılmıştır.
Tehlikenin göstergesi: Yatırım
İkinci şok dalgası, bankaların ipini çekeceği reel sektör firmalarından tüm ekonomiye yayılacaktır. Bu konuda acaba kim namlunun ucunda diye sorarsanız, cevabını bulmanız için size bir yöntem önereceğim. Krize, yatırımda iken yakalanan firmalara bakınız. İşte, sıkıntılar, oralardan yayılmaya başlayacaktır.
Kriz öncesinde, Türkiye’de bazı sektörler çok hızlı bir büyüme sergiliyordu. Bunlar arasında çelik ve otomotiv sanayilerini sayabiliriz. Çelik sektöründe, hem üretim tesisi, hem de çelik servis merkezi yatırımları son sürat yapılıyordu. Otomotiv sanayinde ise, yılda 1.3 milyon adetlik üretimden 2 milyon adete çıkmak için sürekli yatırımlar yapılıyordu. Hem ana, hem de yan sanayi yatırımlar içindeydi. Normalde yatırımlar uzun vadeli borçlanma ile yapılmalıdır. Ancak, birçok firma uzun vadeli kredi bulamadığı için kısa vadeli borçlanma ile yatırımlarını finanse etmeye çalışmıştı. Şimdi, bu hataların bedeli ödenecektir.
Altın kurallar oluşturun
Eminim ki bazılarınız bu krizde yaşadıklarınızdan hareketle kendinize, yapılması ve yapılmaması gereken altın kurallar oluşturacaksınız. Bunları bir yere yazmanızı ve saklamanızı öneriyorum. Aksi takdirde, işler düzeldiğinde bunların hepsini unutabilirsiniz.
İnsanların çoğunluğu, genelde başkalarının deneyimlerinden yararlanamazlar. Ancak, kendileri o deneyimlere bizzat sahip olurlar ise onlar için bir anlam ifade eder. O nedenle, bu kriz hepimizi daha deneyimli ve güçlü kılacaktır.