AKÇT Anlaşması Sorgulanıyor
Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler yeni bir döneme giriyor. AB’nin son ilerleme raporunun, Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu tarafından katıldığı bir televizyon programında; “bu çöpe atılacak bir rapor” diyerek yere atılması, aradaki tatsızlığın had safhaya ulaştığını gösteriyor. Türkiye’nin…
Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler yeni bir döneme giriyor. AB’nin son ilerleme raporunun, Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu tarafından katıldığı bir televizyon programında; “bu çöpe atılacak bir rapor” diyerek yere atılması, aradaki tatsızlığın had safhaya ulaştığını gösteriyor.
Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde yaşanan olumsuzlukların, demir çelik sektörüne de yansıdığı gözleniyor. Çalışmaları 2001 yılında başlatılan ve 2006 yılında Ko-misyona intikâl ettirilip, iade edilmesi üzerine yeniden çalışılan ve nihayet 2009 yılında tekrar Komisyona gönderilen Türk çelik sektörünün yeniden yapılandırılması raporundan halâ bir ses çıkmaması rahatsızlık yaratıyor. Esasen raporun son hali ile, yeniden yapılandırma raporu olmaktan çok, “yeniden yapılandırmama” raporuna dönüşmüş olması sebebi ile, başlangıçta çalışmalara iştirak eden pek çok üretici kuruluş, yeniden yapılandırma kapsamındaki devlet yardımı talebini geri çekmiş bulunuyor. 12 yıl devam eden bir raporlama süreci ve çelik sektörünün yeniden yapılandırılmasının, rekabet faslının açılış şartı haline getirilmiş olması, AB’nin yaklaşımındaki önyargılı ve tek taraflı bakışı açıkça ortaya koyuyor.
Bugün geldiğimiz noktada sektörümüz, Türkiye ile Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT) arasındaki serbest ticaret anlaşmasını, giderek artan ölçülerde sorgulamaya başlamış bulunuyor. Gerçekten de yürürlüğe girdiği 1996 yılında Türk Çelik sektörüne vergi avantajı sağlayan anlaşmanın, bugün aynı şartların tüm 3. ülkelere de sağlanmış olması sebebiyle, Türk çelik sektörü açısından ciddi bir avantajı kalmamış, hatta Cezayir ve Meksika örneklerinde olduğu gibi, AB’nin üçüncü ülkeler ile tek başına imzaladığı STA’lar, çelik sektörümüzü dezavantajlı duruma düşürmüştür.
Buna karşılık, Türkiye’nin AB ülkeleri için sıfırladığı gümrük vergilerinin, AB çelik üreticilerine büyük avantaj sağlaması ve çelik ithalatımızın yarısının AB ülkelerinden gümrüksüz olarak yapılması, çelik sektörümüzü sıkıntıya sokuyor. 2012 yılının ilk 8 ayında AB’nin Türkiye’ye net çelik ihracatı 3 misli artmış bulunuyor. AB ile çelik ticareti, sürekli bir şekilde aleyhimize gelişiyor.
Bunun da ötesinde, Anlaşmanın çelik sektörüne her türlü devlet yardımını yasaklayan hükümleri, sektörümüzün dış ticaret açığımızın kapatılmasını amaçlayan yüksek katma değerli ürünlere yönelik yatırımlarını sınırlıyor. Kayda değer bir avantajı bulunmadan, AB’nin yedeğine alınarak gelişmesinin engellendiği duygusu, çelik sektörümüzü rahatsız ediyor. Mevcut ilişkinin, sektörün gelişmesinin önünü tıkamayan, daha dengeli bir yapıya kavuşturulmasına ihtiyaç duyuluyor.
Dr. Veysel Yayan - DÇÜD Genel Sekreteri