ÇELİK PİYASALARI: 2010
Çelik piyasalarında, 2009’un geri kalanında ve 2010’da neler bekleyebiliriz? Fiyatlar çıkacak mı yoksa inecek mi? Kriz ne zaman bitecek? Talep ne zaman artacak? Eski güzel günleri tekrar görebilecek miyiz? Ve buna benzer bir çok soru hepimizin kafasından geçiyor. Her zaman olduğu gibi, lafı dolandırmadan,…
Çelik piyasalarında, 2009’un geri kalanında ve 2010’da neler bekleyebiliriz?
Fiyatlar çıkacak mı yoksa inecek mi? Kriz ne zaman bitecek? Talep ne zaman artacak? Eski güzel günleri tekrar görebilecek miyiz? Ve buna benzer bir çok soru hepimizin kafasından geçiyor. Her zaman olduğu gibi, lafı dolandırmadan, sabırsız okuyucular için son sözü baştan söylemek istiyorum:
Fiyatlar önce inecek, sonra yine çıkacak; ancak fiyat düşüşleri kriz başlangıcında olduğu kadar şiddetli olmayacak. Talep, dur-kalk şeklinde birkaç yıl devam edecek. İlk yazılarımda, 2011 yılında tekrar düze çıkılacağını söylüyordum; ancak, artık o kadar umutlu olmadığımı da belirtmek isterim. Kriz çok uzun zaman bizimle olacak. Pek çok uzmanın aksine, dünya ekonomisinin çatırdadığını ve değişimin başladığını hissediyorum.
Şimdi ise, bu söylemlerin içini doldurmak istiyorum. Arkasından ise, önerilerimi sıralayacağım.
Düşen top modeli
Krizin başlaması ile 1500 dolarlardan, çok kısa denebilecek bir süre içinde 400 dolarlara düşen çelik fiyatları, zıplamaya devam ediyor. Nasıl ki düşen bir top, dibe vurunca zıplar ve şiddeti ve aralıkları azalarak bir çok kez zıplamaya devam eder, işte çelik fiyatları da bu modele uygun bir şekilde zıplamaktadır. Fiyatların böyle bir karakterde olmasının nedeni, tedarik zincirindeki stoklardan kaynaklanmaktadır.
Krizin başlangıcında, Üretici – Tüccar – Kullanıcı şeklinde ifade edilen tedarik zincirinde büyük stoklar oluşmuştu. Çelik kullanıcıları, bir anda, 40’lara varan üretim düşüşleri nedeni ile ellerindeki stokları, öncelikle tüketmeye çalıştılar. O dönemde, tüccar ve çelik üreticisi en zor dönemlerini yaşamıştı. Daha sonra, kullanıcının stokları azaldıkça, tüccardaki stoklar kullanılmaya başlandı. En sonunda ise, tüccardaki stoklar da kırık dökük hale gelmeye ve aranan malzemeler bulunamamaya başlayınca, kullanıcı, çelik üreticisine yeni siparişler vermeye başladı. Bunu gören tüccar da, durumların düzelmeye başladığını düşünerek, stoklarını doldurmak için yeni siparişler vermeye başladı. Haziran 2009’da olan bu gelişmeler ertesinde, Erdemir üretim kapasitesini Kasım sonuna kadar doldurdu. Ancak, malzemelerin sevk edilmesini takiben piyasada yeniden durgunluk başladı; çünkü, hem kullanıcı, hem de tüccar tarafından verilen siparişler mükerrer oldu. Kapasite kullanım oranlarının hala düşük olması nedeni ile arz, talebi yine geçti.
Kriz döneminde en büyük darbeyi yiyen Erdemir, kayıplarını telafi etmek amacı ile fiyatlarına zam yapmaya başladı. Çevre ülkelerdeki üreticilerin de çıkarı aynı yönde idi ve hep birlikte fiyatları yukarıya çektiler.
Uzun mamul üreticilerinde ise, geleneksel pazarlar olan Körfez ülkeleri, Güney Avrupa ve ABD, kriz ile birlikte durma noktasına gelmişti. İnşaat demirinin bir alt yapı yatırım ürünü olduğu düşünülür ise, talebin büyük yatırımlara bağlı olduğu hemen anlaşılır. Kriz, finansal kanallardan büyük yatırımları daha da fazla etkiledi. Ama, rekabete alışık olan uzun mamul üreticilerimiz, hemen kaybolan pazarların yerine yenilerini ikame ettiler ve hep birlikte Mısır’a satmaya başladılar ve nerede ise kriz öncesindeki kadar malzeme sattılar. Ancak, şimdi, o Pazar da doymuş durumdadır.
Çin faktörü
Haziran ayından sonra hem yassı, hem de uzun mamullerde yaşadığımız fiyat artışları döneminde, Çin kendi içine kapanmıştı. Devletin 500 küsur milyar dolarlık teşvik paketi, iç piyasayı canlandırmıştı. İçerideki fiyatlar, diğer bölgelerdekinden daha yüksekti. O nedenle Çin’li üreticilerin ihracat yapmaya ihtiyaçları yoktu. Ancak, bugün itibarı ile Çin’de de iç piyasa doymuştur. Bu nedenle, Çin’li üreticiler fiyatlarını düşürmeye ve ihracata yönlenmeye başlamışlardır. Bu önemli gelişme, tüm dünyadaki fiyatlarda bir kırılma yaratacak ve tekrar aşağıya dönmesine neden olacaktır.
Grafikte göreceğiniz fiyatlar, bizim tahminlerimizdir. Ekim sonundan itibaren Türkiye fiyatlarında bir kırılma yaşanacaktır.
Bu iniş daha sonra, Çin’deki iç piyasanın tekrar (5 ay sonra) açılması ile birlikte duracak ve bu kez artışa geçecektir. Fiyatların tepe ve dip noktaları arasındaki farkın 300 USD’yi geçmeyeceğini tahmin ediyorum. Uzun mamulde de durum buna çok benzer gelişecektir.
Kriz ne zaman bitecek?
Geçmiş yazılarımda 2011 yılında bir düzelme olabileceğinden bahsediyordum. Ancak, gelişmeler beni daha da karamsar yapmaya başladı. Küresel ekonomide bazı belirsizlikler görmeye başladım. Krizin 10 hatta 20 yıl boyu bitmeyebileceğini görüyorum.
Amerikan Merkez Bankası Başkanı ve Avrupa Birliği Merkez Başkanı, krizin bitmiş olabileceğinden bahsetmeye başladılar. Ancak, onlar gecikmeli gelen 1 ay önceki verilere bakarak bu ifadelerde bulunuyorlar. ABD’de ve AB’de yaşananlar, bizim Haziran’da yaşadığımız tedarik zincirindeki stokların azalması etkisinden başka bir şey değildir. Hafif bir artış gibi görünen olgu, şu anda düşüşe geçmeye başlamıştır. Bunun en güzel göstergesi, petrol fiyatlarıdır. Bir ara artışa geçen petrol, yine düşük talep nedeni ile 70 doların altına düşmüştür. Ekonomi hala düze çıkamamıştır.
Öbür yandan ABD ve AB dünya ekonomisindeki hakimiyetlerini şimdi G20 ülkeleri ile paylaşmaya başlamıştır. Hakimiyet ve sorumluluk bölüşülmeye başlanmaktadır.
Krizin başlangıcından bu yana gelişmiş ülkelerin tek yaptığı şey, para basıp ekonomiye pompalamak ve batan şirketleri kurtarmak olmuştur. Eğer, dünya ekonomisini yönetmek bu kadar basit olsa idi, üniversitelerde ekonomi bilimi okutulmaz, hükümetlerde ekonomiden sorumlu bakanlar olmazdı. Alınan önlemler geçidir ve acısı daha sonra çok daha güçlü bir şekilde yaşanacaktır.
Tekrar ediyorum, hem USD hem de EURO’da enflasyon yaşanacaktır. Bu kurların değerleri, diğer küçük kurlara göre devalüe edilecektir.
Bu durumda, öncelikle petrol üreten ülkeler dolardan kaçmaya çalışacaktır. Arkasından, ellerinde büyük miktarlarda USD rezervleri olan Çin ve Rusya dolara karşı baş kaldıracaklardır. IMF’nin yapay kuru olan SDR’ye geçme tartışmaları başlamıştır bile. SDR, özel çekme hakları diye belirtilen, IMF’nin üye ülkelere uyguladığı bir yapay kurdur.
Bu ülkelerin rezervlerinde bulunan trilyonlarca dolar ABD’den mal veya SDR karşılığı istendiğinde, ABD zor duruma girecek ve bu defa, para basarak çözüm bulamadığını görecektir.
İşte, hakimiyeti G7’den G20’ye devreden hakim ülkelerin hakimiyetlerinin çökmeye başladığı bir sonun başlangıcı yaşanmaktadır.
Bunun çelik piyasalarına etkisi nasıl olacaktır henüz göremiyorum. Ama, çok büyük etkileri olacağı aşikardır.
Öneriler
Alımlarınızı fiyat dalgalandırmalarından bağımsız olarak yapın. Küçük miktarlarda fakat sık sık alım yapın. Bu durumda yüksek fiyattan alım yaptığınız gibi, düşük fiyattan da alım yapmış olacaksınız. Ortalama fiyatlarınızı düşürmüş olacaksınız. Maliyetlerinizi asgari seviyelere çekin. Çelik piyasalarının istikrara ihtiyacı var. Firmaların bir birlerine yıkıcı değil, yapıcı yaklaşmalarına ihtiyaç var.