Çin tehdidi rahatsız ediyor
Gerek dünya ekonomisindeki olumsuzluklar ve gerekse buna paralel olarak dünya çelik sektöründe gelişen belirsizliğe rağmen, 2012 yılının Ocak-Ağustos dönemi itibariyle, Türk çelik sektörü dünyanın büyük üreticileri arasında, üretimini en hızlı arttıran ülke konumunu sürdürmüş bulunuyor. AB’ye yönelik…
Gerek dünya ekonomisindeki olumsuzluklar ve gerekse buna paralel olarak dünya çelik sektöründe gelişen belirsizliğe rağmen, 2012 yılının Ocak-Ağustos dönemi itibariyle, Türk çelik sektörü dünyanın büyük üreticileri arasında, üretimini en hızlı arttıran ülke konumunu sürdürmüş bulunuyor. AB’ye yönelik ihracatta ortaya çıkan % 46 oranındaki gerilemeye rağmen, bu sonucun ortaya çıkmasında, alternatif piyasalara yönelerek, % 7.5 oranında ihracat artışı sağlamanın yanında, yurtiçi talepteki % 9.4 oranında artışı ifade eden canlılığın da etkili olduğu gözleniyor.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan Küresel Rekabet Gücü Raporu’na göre, Türkiye’nin, küresel rekabet gücü sıralamasında, 16 basamak birden sıçrayarak 59’unculuktan 43’üncülüğe yükselmesi, sektörümüzün ve Türkiye ekonomisinin alternatif piyasalara yönelebilme ve rekabet edebilme becerisini teyid ediyor. Sözkonusu gösterge, Türk ekonomisinin, bütün olumsuz gelişmelere rağmen, büyümesini sürdürebilmesi konusundaki başarısının tesadüfi olmadığını göstermesi açısından önem taşıyor. Ancak buna rağmen, ulaştığımız nokta, Türkiye açısından hedef olmaktan uzak görünüyor ve ilk 20 içerisine girebilmek için daha fazla çalışmasına ihtiyaç duyuluyor.
Türk ekonomisindeki büyümenin lokomotif sektörleri arasında yer alan demir çelik sektörümüzdeki hızlı büyümeye rağmen, bugün geldiğimiz noktada, çelik ürünlerini en fazla tüketen inşaat sektörünün verdiği olumsuz sinyaller, yurtiçi tüketimdeki canlılığın geleceği konusunda endişelere yol açıyor. Son haftalarda, Çin Halk Cumhuriyeti’nde yerleşik üreticilerin, iç piyasalarında tüketimin daralması sonrasında, Türkiye’ nin ihracat yaptığı bölgelere ve Türkiye’ye, piyasa fiyatlarının oldukça altında teklifler ile girmeye çalışmaları, sözkonusu endişeleri arttırıyor. Yurtiçi talepteki belirsizliğin derinleşmesinin önüne geçilebilmesi için, bir taraftan konut sektörünü canlandıracak kredi maliyetlerinin ucuzlatılmasına yönelik tedbirler alınırken, diğer taraftan da kentsel dönüşüm yatırımlarının bir an önce başlatılmasına ihtiyaç duyuluyor. Ayrıca, Çin’den yönelen ve piyasaları olumsuz yönde etkileyen tehdidin kalıcı olmaması için, anti-damping tedbirleri de dahil olmak üzere, çok yönlü korunma mekanizmalarının gündeme alınması gerekli görülüyor.
Çin’in iç talebindeki keskin düşüş neticesinde, üreticilerin artan stoklarını eritme ve bankaların takibi nedeniyle ürünlerini nakte dönüştürme ihtiyacı içerisinde bulunmaları gibi etkenlerle, maliyet ile ilgili mülâhazaları bir tarafa bırakarak, adeta piyasada hangi fiyat oluşuyorsa ton başına 100 $ altından fiyatlarla teklif vermeleri, çelik piyasalarındaki dengeleri olumsuz yönde etkiliyor. Ciddi tahribata yol açabilecek bu tür dampingli satışlar karşısında, bütün ülkeler çelik sektörlerini koruyor. Türkiye’nin de sözkonusu dampingli satışların üssü olmasını engelleyecek tedbirler alması ve bu türden satışların yalnızca satıcılar için değil, alıcılar için de olumsuz sonuçlar doğuracağı mesajını net bir şekilde vermesi gerekiyor. Konjonktürel etkenlerden kaynaklanan bu tür anlık ve yüksek miktarlı ihracat eğilimlerinin, çelik sektörümüzü tahrip etmesine göz yumulmaması gerekiyor.
Son haftaların önemli gelişmeleri arasında yer alan Rusya’nın Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) dahil edilmesine ilişkin olarak yaşanan son gelişmeler sektörümüz tarafından da yakından takip ediliyor. Rusya’nın DTÖ’ye katılımı, bölgemizde daha sağlıklı bir yapının oluşmasına katkı sağlayacak bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Her ne kadar, Rusya’nın hurda ihracatına uyguladığı vergiler, hemen sıfırlanmasa da, DTÖ’ye katılımın, vergilerin kademeli bir şekilde indirilmesi ve sektöre sağlanan devlet yardımlarının kontrol altına alınması sürecine girilmesine katkıda bulunacağı değerlendiriliyor.
Rusya ve Ukrayna’nın hurda ihracat vergilerini düşürmelerinin, Türkiye’nin söz konusu ülkelerden hurda ithalatında fiyatların düşmesine imkân sağlamayacağı biliniyor. Ancak, bu durumun, en azından Rusya ve Ukraynalı üreticilerin de aynı fiyat seviyelerinden hurda temin etmeleri sonucunu doğurarak rekabetin daha makul seviyelere taşınmasına kısmen de olsa katkıda bulunacağı değerlendiriliyor. Bu gelişmeler oturana kadar, bu ülkelerden yapılan tüm çelik ürünleri ithalatına karşı, mevzuat çerçevesinde sahip olunan yöntemler kullanılarak, çelik sektörümüzün ko-runmasına ihtiyaç duyuluyor.
DÇÜD Genel Sekreteri Veysel YAYAN