Kaybeden Olmamak İçin...
“Türkiye; kırılgan ekonomisi ile krizden en çok etkilenen ülke.” Bu tespit; dünyanın en prestijli ekonomi dergisi The Economist’e ait. Yapılan değerlendirmede; Türkiye’de yılın ilk yarısında açıklanan ekonomik göstergelerin son derece kötü bir tabloyu ortaya koyduğu vurgulanıyor. Bütçe açığının yılın…
“Türkiye; kırılgan ekonomisi ile krizden en çok etkilenen ülke.” Bu tespit; dünyanın en prestijli ekonomi dergisi The Economist’e ait. Yapılan değerlendirmede; Türkiye’de yılın ilk yarısında açıklanan ekonomik göstergelerin son derece kötü bir tabloyu ortaya koyduğu vurgulanıyor. Bütçe açığının yılın ilk yarısında 13 katına çıkması, ilk beş ayda uluslararası yatırımların yarı yarıya düşmesi, kapanan şirket sayısındaki hızlı artış, her dört gençten birinin işsiz olması ve GSYİH’nın ilk çeyrekte rekor düşüşle yüzde 13,8 daralması; krizin Türkiye ekonomisi üzerinde açtığı derin yarayı yansıtıyor.
Ülkemiz küresel krizin etkilerine karşı zamanında önlem alınmaması nedeniyle güç kaybediyor. Yapılan araştırmalar Türkiye’nin rekabet edebilirliğinin ciddi oranda azaldığını ortaya koyuyor. Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (IMD) tarafından yayımlanan “Dünya Rekabet Gücü Yıllığı 2009” verileri; Türkiye’nin rekabet gücü açısından 57 ülke içinde 47. sırada yer aldığını gösteriyor. Türkiye’yi geçen 46 ülkenin büyük bölümü OECD ve AB ülkelerinden oluşuyor.
Araştırmalar; Türkiye’nin rekabet gücünü olumsuz etkileyen faktörlerin başında işgücü maliyetlerinin geldiğini gösteriyor. IMD verilerine göre; geçtiğimiz yıl ile karşılaştırıldığında Türkiye 45 ülke arasında birim işgücü maliyeti en fazla artan 9. ülke olarak dikkat çekiyor. AB genelinde bu artış yüzde 1,5 civarında. Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Slovenya gibi rakip ekonomilerde alınan önlemler ile işgücü maliyetleri azalırken, Türkiye’de yüzde 9,6 oranında artış yaşandığı görülüyor.
Türkiye’deki yüksek işgücü maliyetleri incelendiğinde maliyetlerin büyük bölümünün sosyal yardımlar ve işverenin devlete yaptığı ödemelerden meydana geldiği görülüyor. Hazine Müsteşarlığı’nın verilerine göre; ülkemizde kişi başına istihdam yaratma maliyeti 288.515 TL.’ye yükseldi. İstihdam yaratma maliyetinin artması; yatırımların azalmasına, istihdamın daralmasına ve kayıt dışı ekonominin büyümesine neden oluyor.
Asgari ücret ödemeleri incelendiğinde istihdamın üzerindeki yükler iyice belirginleşiyor. 1 Temmuz 2009 tarihi itibariyle asgari ücrete yapılan yüzde 4,05 oranındaki zammın ardından; asgari ücret ile çalışan işçinin eline yasal kesintiler sonrasında 496 TL geçiyor. Söz konusu işçinin eşinin çalışmadığı ve bir çocuk sahibi olduğu varsayıldığı takdirde; asgari geçim indirimi ile bu rakam 593 TL.’ye yükseliyor. Yürürlüğe giren yeni düzenleme ile asgari ücretle çalışan bir işçinin işverene olan maliyetinde de artış olduğu görülüyor. 693 TL.’ye yükselen brüt asgari ücret miktarına ek olarak, işveren 149 TL.’ye ulaşan SSK ve İşsizlik Sigortası Primleri ile birlikte toplam 842 TL. ödeme yapıyor. İşçi ve işverenden alınan kesintilerin toplamı ise 278 TL.’ye ulaşıyor. Bu kesintinin işverenin yaptığı toplam ödeme içindeki oranı yaklaşık yüzde 33’ü, işçinin eline geçen net ücrete oranı ise yüzde 51’i buluyor.
İşveren üzerindeki yasal yükümlülükler ağırlaştı
MESS, 1969 yılından itibaren her yıl üye işyerlerindeki işgücü maliyeti unsurlarını ve çalışma hayatına ilişkin verileri değerlendirmek amacıyla, “İşgücü Maliyeti ve Çalışma İstatistikleri” araştırmasını gerçekleştiriyor. Temmuz ayında sonuncusu yayımlanan araştırmada, 2008 yılı Aralık ayı itibariyle 102 bin 295 çalışanı istihdam eden 137 MESS üyesi işyerine ait çalışma istatistikleri ile 2008 yılında çalışan ortalama 85 bin 624 işçinin işgücü maliyet unsurları yer alıyor.
Araştırma çarpıcı sonuçlar içeriyor. Araştırma kapsamındaki işyerlerinde toplam işgücü maliyetinin 2,4 milyar TL. olduğu görülüyor. Toplam işgücü maliyetinin yüzde 33,8’ini çıplak ücret, yüzde 8,1’ini hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri, yüzde 3,7’sini yıllık izin ve diğer izin ödemeleri, yüzde 15’ini sosyal yardımlar, yüzde 20,9’unu yasal yükümlülükler ve yüzde 1,5’ini diğer giderler oluşturuyor. Çalışma karşılığı yapılan ödemeler bir önceki yıla göre yüzde 1,6 azalırken, çalışma karşılığı olmaksızın yapılan ödemelerin yüzde 26,9’dan yüzde 27,6’ya yükselmesi, işveren üzerindeki yasal yükümlülüklerin ağırlaştığını gösteriyor.
Sonuçlar; küresel krizin sanayi üzerindeki olumsuz etkilerini ortaya koyuyor. Bir önceki yıl 2 bin 32 saat olan işçi başına yıllık fiili normal çalışma süresinin 2008 yılında bin 919,2 saate; 243,1 saat olan işçi başına yıllık fazla çalışma süresinin de 149,1 saate gerilemesi; işyerlerinde üretime verilen araların sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bununla beraber, ortalama kapasite kullanım oranının da yüzde 73,5’e düşmesi krizin olumsuz etkilerini açıkça ortaya koyuyor.
Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşları ne diyor?
İstanbul Sanayi Odası (İSO) her yıl yaptığı “500 Büyük Sanayi Kuruluşu Anketi” ile Türk sanayisinin nabzını tutuyor. 2009 yılı sonuçları; kriz döneminde Türk sanayisinin verdiği mücadeleyi gözler önüne seriyor. İşletmelerde; karlılık ve katma değer oranlarında yaşanan büyük düşüşler dikkat çekiyor. 2009 yılı sonuçlarına göre, birinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu içinde 64 MESS üyesi yer alıyor. Sendikamız tarafından MESS üyeleri arasında gerçekleştirilen “Kriz Yönetimi” araştırmasının sonuçları; sanayicinin kriz döneminde alınmasını beklediği önlemlerin ilk sırasında yüzde 84,7 ile istihdam üzerindeki yüklerin azaltılması olduğunu ortaya koyuyor.
Türk işverenleri ile benzer bir şekilde; Dünya Bankası, OECD, IMF gibi uluslararası ekonomi kuruluşları da; işgücü maliyetlerini Türkiye ekonomisinin önündeki önemli engellerden biri olarak tanımlıyor ve maliyetlerin azaltılmasını tavsiye ediyor.
Sonuçları göz önünde bulundurulduğunda kriz döneminde bu tavsiyeleri dikkate almak çok daha önemli hale geldi. Son veriler ülkemizde ekonomik tablonun giderek kötüleştiğini gösteriyor. İşsizlik yüzde 14,9 düzeyinde, kayıt dışı istihdam hızla artıyor, yeni kurulan şirket sayısı azalıyor, üretim düşüyor, kapasite kullanım oranı azalıyor.
Kriz döneminde en önemli gündem maddesinin ekonomi olması gerektiği unutulmamalı. Ülkemizin geleceği için ekonominin can damarı olan işletmelerin ayakta kalması büyük önem taşıyor. Yüksek işgücü maliyetleri hem işverenleri, hem çalışanları, hem de ülke ekonomisini olumsuz yönde etkiliyor. Rakip ekonomiler, kriz döneminde işsizliği ve kayıt dışı istihdamı önlemek için istihdam vergilerini azaltırken, Türkiye bu gelişmelere kayıtsız kalmamalı. Kamuoyunda “İstihdam Paketi” olarak bilinen 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile getirilen düzenlemeler olumlu olmakla birlikte, kriz döneminde etkileri ne yazık ki hissedilmedi.