Türkiye-AB İlişkilerinde Son Perde...
Avrupa Komisyonu her yıl Türkiye’de demokrasi, ekonomi, sosyal politika, insan hakları gibi alanlarda yapılanları ve yapılamayanları sıraladığı İlerleme Raporu’nu 14 Ekim 2009 tarihinde açıkladı. Rapor; Türkiye’nin siyasi ve ekonomik kriterleri yerine getirme ile üyelik yükümlülüklerini üstlenme kapasitesini…
Avrupa Komisyonu her yıl Türkiye’de demokrasi, ekonomi, sosyal politika, insan hakları gibi alanlarda yapılanları ve yapılamayanları sıraladığı İlerleme Raporu’nu 14 Ekim 2009 tarihinde açıkladı. Rapor; Türkiye’nin siyasi ve ekonomik kriterleri yerine getirme ile üyelik yükümlülüklerini üstlenme kapasitesini değerlendiriyor.
2009 Türkiye İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerinin devam ettiği teyit ediliyor. Bu kapsamda toplam 33 müzakere başlığından 11’inin müzakerelere açıldığı, 1 müzakere başlığının geçici olarak kapatıldığı, 1 başlığa ilişkin tarama raporunun AB Bakanlar Konseyi’ne iletilmeyi beklediği, 9 başlığa ilişkin tarama raporlarının Bakanlar Konseyi’nde tartışılmakta olduğu belirtiliyor.
Raporda Türkiye’nin izlediği dış politikadan övgüyle söz edilirken, siyasi reformlar konusunda sınırlı ilerleme kaydedildiği ve somut adımların beklendiği ifade ediliyor.
Ekonomik kriterler alanında ise; Türkiye’de işleyen bir piyasa ekonomisinin varlığı vurgulanıyor. Raporda genel olarak bir değerlendirme yapıldığında son yıllarda Türkiye ekonomisinin güçlü bir istikrar programı gerçekleştirdiği ve sağlam ekonominin yapısal reformlarla desteklendiği belirtiliyor.
Geçen yıl tüm dünyayı sarsan ekonomik kriz döneminde ise; Türkiye ekonomisinin özellikle 2009’un ilk yarısında iç ve dış talep eksikliği sonucunda ciddi derecede küçüldüğü, iç ve dış talepteki düşüşün sanayiyi etkilediği, sanayi üretiminde düşüş eğiliminin Mart 2009 itibariyle baş gösterdiği belirtiliyor. Komisyon; reel ekonominin finansal krizden ciddi şekilde etkilendiğini ancak, geçmişte gerçekleştirilmiş olan düzenleyici ve denetleyici reformların olumlu etkisini gösterdiği ve ülke genelinde derin bir finansal krize girilmesinin önlendiği ifade ediliyor. Ancak Komisyon uyarıyor. Daha sağlam ve güvenilir mali dayanak noktalarının eksikliği ve 2009’un başından bu yana krizle mücadele amacıyla yapılan harcamalardaki artışların belirsizliği artırdığına ve bunun ekonomik toparlanmayı olumsuz etkileyebileceğine işaret ediliyor.
Sonuç olarak; “makroekonomik istikrarın şoklara karşı kırılganlığının sürmekte olduğu” vurgulanıyor.
Raporda işgücü piyasaları ile ilgili olarak da önemli uyarılar var. İşsizlik oranının 2008 yılında yüzde 9,5 iken 2009 ortasında yüzde 13’e yükseldiğine, kayıt dışı ekonominin tüm sektörlerde yaygın hale geldiğine dikkat çekiliyor. Her yıl çalışma çağındaki 600 bin kişinin işgücü piyasasına girişinin, istihdam piyasalarının sindirme kapasitesini özellikle kriz döneminde zorladığı; piyasanın esnek olmayışının, işgücü arz ve talebindeki uyuşmazlıkların yeni işlerin yaratılmasına engel teşkil ettiği vurgulanıyor. Ayrıca; istihdam piyasasının katılığının yeni iş yaratmayı zorlaştırdığı ifade ediliyor.
Raporda ticari ilişkiler açısından Türkiye ile AB arasındaki bağımlılığın ise yüksek seviyede devam ettiği vurgulanıyor.
Avrupa Komisyonu Türkiye’den; başlamış olduğu reform çalışmalarını devam ettirmesini ve taahhütlerine bağlı kalmasını bekliyor. Komisyon katılım müzakerelerinin, Türkiye’nin ilgili şartları yerine getirmek üzere çabalarını yoğunlaştırmasını gerektiren zorlu bir döneme girdiğine dikkat çekiyor.
3 Ekim 2005 tarihinde başlayan katılım müzakerelerinde gelinen nokta 2009 İlerleme Raporu’nda ayrıntılı biçimde ele alındı. Yapılanlar ve yapılması gerekenler sıralandı. Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan gelişmeler hem AB’nin hem de Türkiye’nin dinamiklerini etkiliyor. Türkiye ve AB arasındaki siyasi ve ticari ilişkilerin boyutu; ortaklığın vazgeçilmez olduğunu ortaya koyuyor.
Süreç Nereye Doğru İlerliyor?
"Bizim Türkiye'ye Türkiye'nin AB'ye olduğundan daha çok ihtiyacımız var" Bu sözler Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Günter Verheugen’e ait. Geçtiğimiz hafta bir konferansa katılan Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn konuşmasında, Asya-Avrupa arasındaki jeostratejik konumunun Türkiye’yi AB'nin kilit partneri yaptığını vurguladı.
Fransa’nın en çok okunan gazetesi Le Monde’un 20 Ekim 2009 tarihli sayısında "Türkiye'yi kaybediyor muyuz?" başlıklı bir makale yayımlandı. Yazar makalede Türkiye'nin Batı ile yarım yüzyıldır sürdürdüğü ekonomik, siyasal ve savunma işbirliğinden kopmakta yararı olmayacağını, ancak Türkiye'nin dışlandığı sürece nereye yöneleceğinin de kestirilemeyeceğini belirtti.
MESS tarafından yayımlanan Mercek Dergisi’nin ekim sayısındaki makalesinde Avrupa Birliği Genel Sekreteri Volkan Bozkır; Türkiye’nin tarihi birikimi, coğrafi konumu, çok boyutlu dış politikası ve kültürel birikimiyle AB’ye “global bir aktör” olma şansını sunan aday ülke konumunda olduğunu vurguluyor. Bozkır; Türkiye’nin AB’ye yük olmaya değil, yük almaya hazırlandığının altını çiziyor ve ekliyor: “Ortak çıkarlarımız ve hedeflerimiz bu ilişkinin temelini teşkil ediyor.”
Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin tartışmalar hem Türkiye hem de AB gündemini zaman zaman meşgul ediyor. İlişkilerin geldiği bu aşamada; yapılan tartışmalar aslında çok da anlam ifade etmiyor. Hem AB’deki hem de Türkiye’deki ilgili kurumların üst düzey yetkililerinin açıklamaları bunu teyit ediyor. Türkiye ve AB arasında süren katılım müzakerelerinin hedefi belli: Türkiye’nin tam üye olarak Avrupa Birliği ülkeleri arasında yerini alması.
Her iki tarafın da taahhütleri biliniyor. Entegrasyon süreci Türkiye ve AB’nin birlikte katetmesi gereken bir yoldur ve buna alternatif başka bir yol yoktur. Bu noktada Türkiye’nin yapması gereken; üyelik hedefiyle yürüdüğü yolda üzerine düşeni yapmak ve Türk toplumunu daha çağdaş bir seviyeye taşımak.
2010 yılı tüm ülkeler için kritik bir öneme sahip. Ekonomik krizden ilk çıkan ülkeler kervanı önümüzdeki yıl yola çıkacak. Ekonomisi, toplumsal yapısı, demokrasisi ile bazı ülkeler küresel ortamda yükselirken, diğerleri yapabilme becerileri olmasına rağmen fırsatları değerlendiremeyecek. Türkiye; AB sürecini de kullanarak ekonomik büyümesini ve rekabet edebilirliğini yukarılara taşımayı başarmak zorunda...