KRİZ SONRASI ÇELİK SEKTÖRÜ
Çelik sektörünün kriz sonrasında nasıl bir görünüm alacağını ve fiyatların hangi seviyelerde olacağını düşünmenin zamanı geldi. Şirketlerin bugünden doğru pozisyon almaları için bu beyin jimnastiğini yapmak çok yararlı olacaktır. Öncelikle krizin ne kadar süreceği ile ilgili görüşümüzü belirtmek isteriz.…
Çelik sektörünün kriz sonrasında nasıl bir görünüm alacağını ve fiyatların hangi seviyelerde olacağını düşünmenin zamanı geldi. Şirketlerin bugünden doğru pozisyon almaları için bu beyin jimnastiğini yapmak çok yararlı olacaktır.
Öncelikle krizin ne kadar süreceği ile ilgili görüşümüzü belirtmek isteriz.
Ekonomistler başlangıçta, yaşadığımız krizin basit bir “resesyon” olduğunu söylemişlerdi. Resesyon kelimesi “gerileme” demektir. Yani, ekonominin bir miktar küçülmesi demektir. Ve eklemişlerdi, 1929 “buhranına” benzemiyor diye… “Buhran” kelimesi ise ekonomik çöküntü anlamına gelir. Ancak, son zamanlarda, tüm ekonomistler yaşadığımız belanın ‘29 Buhranına benzediğini, hatta daha bile kötü olabileceğini söylemektedirler.
1929 krizinde neler olmuştu
29 Ekim 1929 günü New York borsasının çöküşü ile başlayan kriz, 1939 yılına kadar, tam 10 yıl, ekonomik göstergelerin bozulması ile devam etmişti. Öyle bir ekonomik cehennem yaşanmıştı ki, tüm gelişmiş ülkeler, dünya ticaretini bırakarak, kendi iç pazarlarını ve üreticilerini korumak için korumacı önlemler almaya başlamışlardı. Korumacılık bir süre sonra milliyetçi siyasi akımlara yol açmış ve İspanya’da Franco, İtalya’da Mussolini, Almanya’da Hitler 1929 buhranının ürünleri olmuşlardı. Krizin yarattığı daralma ve travma o kadar güçlü idi ki, ekonomilerin içe dönmesi kaçınılmazdı. İçe dönen ekonomilerin, siyasete yansıması ise milliyetçi akımlar şeklinde olmuştu. 1929 krizi, ikinci dünya savaşına neden olmuş ve 1945 yılında sona ermişti. Yani, tam 16 yıl sürmüştü.
Bugünkü krizde, “de-globalizasyon” diye bir terimden bahsediliyor. Yani,” küreselleşmenin terse dönmesi” diye tercüme edebileceğimiz bir terim. Küreselleşen ekonominin terse dönerek, ülkelerin içlerine kapanmalarını, bölgesel veya ülke pazarları ile yetinmeye çalışmalarını görmeye başlıyoruz. ABD kongresi verdiği trilyonlarca dolar teşvike “Amerikan Malı Kullan” şartını koyması, Hindistan, Brezilya ve Türkiye’de gümrük duvarlarının artması, korumacı önlemlerin alınmaya başlandığının işaretleridir. Bunlar henüz başlangıçtır. Hiç şüpheniz olmasın gerisi gelecektir.
2008 krizi ne kadar sürer?
Krizden çıkmak için mutlaka önlem alınmalıdır. 1929 krizinden çıkarken de, borsayı ve ekonomiyi düzenleyen bir dizi önlem alınmıştı. Bu kriz, küreselleşen dünyanın ilk krizi olma özelliğini de taşıdığı için, alınacak önlemlerin de küresel bazda olması gerekmektedir. İngiltere başbakanı Gordon Brown’ın dediği gibi, Nisan ayında yapılacak olan G20 zirvesi, bunun için ideal bir platform oluşturmaktadır. Bu zirvede alınacak olan kararların, dünyanın en büyük 20 ekonomisi tarafından uygulanmasını takiben 2-2.5 yıl içinde kriz sona erecektir. Ama eğer bu fırsat kullanılmaz ve herkes kendi başına bir şeyler yapmaya kalkar ise, sonuç bir felaket olabilir. Biz, tahminlerimizi yapabilmek için, G20 zirvesinin başarılı olacağını varsayıyoruz ve ekonomi 2011 ortalarında düzelecek diyoruz. Ancak, krizin aşılması ekonomik bir patlama getirmeyecektir. Ayrıca, alışık olmadığımız yeni bankacılık kuralları ile karşılaşmayı da beklemeliyiz.
Çelik sektörü için tahminlerimiz
Yüksek fiyattan alınmış büyük stoklarla ve yatırımda yakalanan çelik sektörü, kredilerin daralması ve alacakların tahsilinde zorluklar yaşanması nedeniyle zincirleme sorunlar yaşamaktadır. Ayrıca, otomotiv, beyaz eşya, makine imalatı, gemi inşaat gibi çelik tüketen sektörlerin de krizde olması nedeni ile talepte keskin düşüşler vardır. Talebin, dolayısı ile satışların azaldığı, kredi borçlarının ödenmek zorunda olduğu bir ortamda fiyatlar ister istemez 1200 dolarlardan, 400 dolarlara kadar düşmüş ve hala da düşmeye devam etmektedir.
ArcelorMittal ve Corus – Tata Steel
Kriz öncesinde de fiyatlarda belli bir düşüş olacağını tahmin etmiştik; ancak, ArcelorMittal’in devreye girerek düşüşü üretim kısıntıları ile frenleyebileceğini düşünüyorduk. Böyle olmadı. Gördük ki, ArcelorMittal de 118 milyon ton kapasitesi ile yetersiz kaldı. Sektörün en büyüğü olduğu ve bugüne kadar fiyatlar da dahil olmak üzere bir çok ticari faaliyeti düzenlediği için ArcelorMittal’i biraz daha yakından incelememiz gerekecektir.
Mittal, son 3 yıl içinde 100 milyar doları aşkın bir borçlanma içine girerek, Arcelor da dahil olmak üzere bir çok şirket satın almıştır. Bu kredilerin büyük bir kısmı, yatırım bankaları tarafından finanse edilmiştir. Bilindiği gibi 2008 krizi, yatırım bankalarından çıkmıştır. Şimdi, Amerikan hükümeti, bu yatırım bankalarını kurtarmak için trilyonlar harcamaktadır. Elbette, ABD hükümeti bu paraları harcarken, bazı şartlar öne sürecektir. Bu şartlar mutlaka, bankaların riskini azaltmak için, verilmiş kredilerin geri çağrılması şeklinde olacaktır. Bu durumda, ArcelorMittal’in de kredilerinin geri çağrılma riski vardır. Nitekim, ArcelorMittal’den yapılan açıklamada, 2008’in son çeyreğinde 7 milyar dolarlık bir kredi geri ödemesi yapıldığını biliyoruz. Şirket ne kadar büyük olursa olsun, satışların bu denli düştüğü bir ortamda, bu rakamları geri ödemek zorunda olmak son derece zorlayıcı olmalıdır. Corus-Tata Steel’de benzer bir durumdadır. Her iki firmaya da başarılar diliyoruz.
Kimler yok olacak?
Krizden en çok zarar görecek olan firmalar, yatırımda ve borçlu yakalananlardır. Hele hele, yatırımlarını kısa vadeli finansmanla çözmeye çalışan firmalar büyük bir tehlikededirler.
Tüccarların pek çoğu, 2008’deki fiyat artışları ve yüksek satışların hep devam edeceğini düşünerek, tedbiri elden bırakmışlar, kısa vadeli finansman kullanarak stoğa girmişlerdi. Bu firmalar da büyük tehlikededirler.
Krizin yıkıcı etkilerinden başka, daralan piyasalardan pay kapmaya çalışan firmalar arasındaki rekabet hızlanacak, fiyatlar daha da aşağılara düşerken, bir çok firma havlu atacaktır.
Otomotiv ve inşaat sektörleri çöküntü içindedirler. Otomotiv Sanayicileri Derneği genel sekreteri Ercan Tezer hoca, sektörün en erken 3, en geç 4 yıl içinde düzeleceğini söylemektedir. İnşaat sektörü ise tam anlamı ile durmuştur. İnşaat demirini ihraç ettiğimiz en büyük Pazar olan Ortadoğu pazarı da büyük bir sıkıntı içindedir. Kaldı ki, bu 2 sektör Türkiye’nin en fazla ihracat yapan lokomotif sektörleridir. Bunlardaki zafiyet, ülke gelirlerini, hükümet bütçesini ister istemez etkileyecektir. Ancak, buna rağmen hükümet krize karşı bir önlem almamakta israr etmekte ve sanayicilere sanki düşmanca bakarak, “zuladan mangırları” çıkartmaları istenmektedir. Ekonomiden sorumlu bakan, sorumsuzca, otomotiv ve teksitilin desteklenmemesi gerektiğine inanmaktadır. Bu hatalar, ekonomiyi ve hükümeti daha da zorlayacak hatalardır.
Sonuç
Görüşümüz o ki, 2011 Eylül’ünde, krizden çıkıldığında, ortalık bugünkünden çok daha farklı olacaktır. Çelik sektöründeki aktörlerin azaldığı göze çarpacaktır. Yatırımda olan ve yatırımları durduramayan, küçülerek maliyetleri azaltamayan çelik üreticileri yok olacaktır. Büyük tüccarların büyük bir kısmı bu krizin sonunu göremeyecektir.
Üretim ve satış rakamları, krizden çıkıldığında bile 2008 başındaki rakamlarda olmayacaktır. Tüm dünya ekonomisi ile birlikte çelik sektörü de sönecektir. Firmalar ve kişiler daha az ile yetinmek zorunda kalacaklardır. İşsizlik, ekonomideki en büyük sorunlardan birisi olacaktır.
Siyaset, tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de milliyetçi unsurları ön plana çekecektir. Özellikle bizde, mevcut hükümetin toplumda oluşturmuş olduğu dini duyarlılık, milliyetçilikle birleşerek, malum partilerin yelkenini şişirecektir.
Türkiye’de çelik üretimi en az 1/3 oranında azalacaktır. Uzunca bir süre yeni yatırımlar yapılmayacaktır. Uzun mamuldeki aktör sayısı azalacaktır. Galvanizli sac üreten firma sayısı azalacaktır. Yeni yatırımlar durdurulacaktır.
Hurda fiyatları 150-200 dolar aralığında, kütük 250-260 dolar aralığında, inşaat demiri 300 dolar civarında, siyah sac 280-300 dolar bandında olabilecektir.
Özetle söylememiz gerekir ise, çelik sektörü 2000’li yıllar öncesine dönecektir.
Tüm firmaların ve kişilerin, hiç vakit kaybetmeden masraflarını kısmalarını, kişi ve kurumların daha az ile yetinebilecek hale gelmelerini tavsiye ediyoruz. Küçülen ekonomiye ayak uydurabilenler ayakta kalacak, uyduramayanlar ise gidecektir.
Can KOMAR