Kuvvetli olan yaşar
Darwin teorisi özetle “Kuvvetli olan yaşar” diye bilinir. Halbuki teorinin aslı, “Adaptasyonu kuvvetli olan yaşar” şeklindedir. Çelik Servis Merkezleri de bir yaşama/adaptasyon ihtiyacından doğmuştur. Daha beş yıl önce, Türkiye 3 milyon ton sac üretip, 9 milyon ton tüketirdi. 6 milyon ton ithal edilirdi.…
Darwin teorisi özetle “Kuvvetli olan yaşar” diye bilinir. Halbuki teorinin aslı, “Adaptasyonu kuvvetli olan yaşar” şeklindedir.
Çelik Servis Merkezleri de bir yaşama/adaptasyon ihtiyacından doğmuştur. Daha beş yıl önce, Türkiye 3 milyon ton sac üretip, 9 milyon ton tüketirdi.
6 milyon ton ithal edilirdi. Bu vakumla tüccar yaşardı. 20 yıl önce ithalatı bilen de çok azdı. O zaman mal bulabilmek marifetti.
Mallar kiralık depolarda bekler, boy kesmeye veya dilmeye başka depolara yollanır işlenirdi.
Bu da ilave maliyet ve külfet demekti. İstanbul’da dilme hattı olan firma sayısı bir elin parmakları kadar azdı. Benim bildiğim Anadolu’da hemen hemen hiç yoktu.
Malınızı neredeyse istediğinize yakın kar marjıyla satabilirdiniz. Hatta bir ordino elden ele dolaşır, aynı mal 3 kişiye para kazandırırdı.
Zamanla ithalatçı firma sayısı arttı. İthalat yapmayan, malını ilk elden satamayanlar piyasadan çekilmeye zorlandılar. Daha sonra ithalatçılar çoğalınca aralarında rekabet arttı. Firmalar kendi depolarını yaptılar, ithal ettikleri malı kendi depolarından sevk etmeye başladılar. Maliyeti düşürdüler… Zamanla bu da yetmedi. İlk etapta boy kesme hattı aldılar.
Müşteri daha fazla hizmet isteyince ve kar marjı daralınca, dilme hattı kurmak zorunda kaldılar. Değişen şartlara uymak, hizmette bir fark yaratmak ihtiyacı doğmuştu. Bugün ise Türkiye’nin sac tüketimi 11 milyon ton civarında, üretim kapasitesi 16.5 milyon ton. Sac üreticileri satışta zorlanıyorlar.
Perakende satışa başladılar. Tüccarın alanı daralmaya başladı. Çelik Servis Merkezi kurmayan firma çalışamaz hale geldi.
Üretici fabrikaya karşı, tüccarın bir avantaj yaratması gerekiyordu. Boy kesme, dilme hatlarından sonra kumlama ilave ettiler, abkant presler aldılar. Son yıllarda CNC tezgahlarla malzemeyi kesip biçmeye başladılar. Hatta sacı kesip, delip, büktükten sonra kaynak yapıp teslim eden firmalar çıkmaya başladı.
Mesele fark yaratmak… Mesele farkla karşılıklı avantaj yaratmak.
Bizdeki ilk Çelik Servis Merkezleri ikinci kalite malzemeyi değerlendirmek amacıyla kurulmuşlardı.
Bundan sonraki safha; birinci kalite sacı, müşterinin istediği kalite ve ebatta düzenli temin etmek olacak. Batıda da gidişat bu yönde olmuş. Biz de buna geliyoruz. Firmalarımızda strateji tespiti eksikliği vardı. Daha çok “Komşunun yaptığını” yapıyorduk.
Çelik Servis Merkezleri, maliyeti düşüren ve sacı kullanana kolaylık getiren fonksiyonu olan bir yapılaşmadır. Mevcut durumun bir sonraki aşaması düzenli, istenen şartlara uygun malzemeyi kısmen işleyerek müşteriye sunmaktır.
Sacla üretim yapan müşteriyi sac alımı, işlemesi, firesi ve sacı işleme için gereken yatırımlardan kurtarıp hizmet vermek olacaktır.
Yoksa sacı üreten firma, aynı şartlarla sizin müşterinize de satıyorsa, onunla baş etmek zor. Onun yapamadığı bir şey yapmak gerekiyor.
Durum değiştikçe stratejimiz de değişmek zorunda. Çelik Servis Merkezleri bu gereklilikle çoğalıyor, gelişiyor.
Amerikalılar “You can’t go against the market but you can go with the market” yani “piyasa şartlarına karşı gelemezsiniz, piyasayla birlikte gidebilirsiniz” derler. Döndük dolaştık yine Darwin’e geldik.
“İyi adapte olan, uzun yaşar”
Tuncay SERGEN