Makina İmalat Sanayii
Merkez Bankamızın yayınladığı rapora göre makina imalat sanayimizde Ocak 2010’da 58,0 olan kapasite kullanım oranı Kasım ayında 71,8’e ulaşmış bulunmaktadır. Şüphesiz bu gelişme memnuniyet vericidir. Ancak, alınan ön bilgiler bu olumlu gidişin sektörde faaliyet gösteren firmaların geneli için geçerli…
Merkez Bankamızın yayınladığı rapora göre makina imalat sanayimizde Ocak 2010’da 58,0 olan kapasite kullanım oranı Kasım ayında 71,8’e ulaşmış bulunmaktadır. Şüphesiz bu gelişme memnuniyet vericidir. Ancak, alınan ön bilgiler bu olumlu gidişin sektörde faaliyet gösteren firmaların geneli için geçerli olmadığını göstermektedir. Markalaşmış firmalar ile yurt dışına ihracat yapan ve son dönemde yeni pazarlara da yönelen, güncel teknoloji ve teknik yeniliklerin uygulanmasına önem veren firmaların daha iyi durumda oldukları görülmektedir.
Makina sektörü, uygulanan yeniliklerle yurt içinde ve yurt dışında rekabet edilen, fiyatın ikinci planda kaldığı bir sektör durumundadır. Firmaların imal etmekte oldukları makinalarda yeni teknolojilerin uygulanması, geliştirme çalışmalarının yapılması, firma bünyesinde tasarım bilgisi ve uygulama kabiliyeti olan mühendislerin istihdamını gerektirmektedir. Ancak, yakın geçmişte yaşanan sıkıntılı dönem nedeni ile bazı KOBİ’lerimizin mali imkanları, oldukça pahalı olan bu tür elemanları istihdama müsait değildir. Bir kısmı da geçmişte oldukça iyi işler yapmalarına bakarak ve değişen şartları dikkate almadan bu tür eleman istihdamına gereken önemi vermemekte veya mühendisleri daha çok atölye içi işlerde kullanmakta, makinalarını firma sahibinin görüş ve önerileri doğrultusunda imal etmeye çalışmaktadırlar. Gözlemler ve alınan bilgiler bu son kategorideki firmaların sıkıntı yaşamaya devam ettiğini, gelişen pazardan pay alamadıklarına işaret etmektedir.
Özellikle Avrupa ülkelerinde geliştirme konusunda birikimi olan mühendis istihdamına eskiye nazaran daha fazla önem verilmekte, Almanya, Fransa gibi ülkelerde firmalar arası birleşmelerin de etkisi ile makina imalatı büyük ve mali yapısı güçlü firmalarda yoğunlaşmaktadır. Örneğin; Avrupa ülkelerinde takım tezgahı imal eden firma sayısı 2007 yılında 1369 iken, bu sayı 2010 yılında 1235’e inmiş ve 3 yılda 10 mertebesinde bir azalma olmuştur. Hem mali yapıları güçlü, hem de geliştirme ve yeni teknolojileri uygulamaya önem veren bu firmalar, yeni modelleri ile yurt dışı pazarlarda rekabet üstünlüğü de sağlamaktadır. Bu durum sadece ihracat pazarlarımızı etkilememekte, yurt içinde de bu tür firmalar pazar paylarını artırarak, bazı imalatçılarımızı zorlamaktadır.
Bazı olumsuzluklara, Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerin pazarlarındaki durgunluğa rağmen bazı sektörlerimiz gene de olumlu gelişmeler yaşamaktadır. CECIMO’nun ön değerlendirmelerine göre Türkiye, 2010 yılında takım tezgahı imalatı bakımından Avrupa ülkeleri arasında 6. sıraya yükselmiş gözükmektedir. Son birkaç yıldır koruduğu 9.luk konumunu üç basamak atlamış olacaktır. 2007 yılında Avrupa’daki imalatın 1,7’si Türkiye’de gerçekleştirilmişti. Bu değer 2010 yılında 2,5’a çıkacaktır. İlk bakışta bu değer küçümsenebilir. Ancak Avrupa’daki imalatın 44,1’inin Almanya, 24,1’inin İtalya ve 10,1’inin de İsviçre tarafından karşılandığı, bu üç ülkenin Avrupa’daki toplam imalatın 78,3’ünü sağladığı, kalan 21,7’lik kısmın ise Türkiye dahil 12 ülkede gerçekleştirildiği dikkate alındığında konumumuzun üç büyükten sonraki üçüncülük durumu ile oldukça iyi olduğu söylenebilir.
Dikkat edilmesi gereken önemli bir gelişme de Avrupa Birliğinin son yıllarda farklı ülkelerle serbest ticaret anlaşması imzalama konusuna öncelik vermesidir. Son olarak Güney Kore ile imzalanan anlaşma 2011 yılı ortasında yürürlüğe girecektir. Bugün için Güney Kore makina ihracatımız bakımından ciddi bir pazar değil ise de bazı firmalarımızın başlattıkları ihracatı olumsuz etkileyecektir. Buna karşın AB ülkelerine paralel olarak Türkiye’nin de bu ülkeden yapılacak ithalatta gümrük vergisini sıfırlaması, iç pazarımızda bazı firmaları zorlayabilecektir.
Daha önemlisi ise, AB-Hindistan serbest ticaret anlaşmasıdır. Hindistan, bazı makina türlerinde imalatçılarımız için potansiyel vaat etmektedir. Hindistan çoğu makinadan 14 ve daha fazla gümrük vergisi almaktadır. Avrupa Birliği menşeli makinalar için bu oranın sıfıra inmesi bu gelişen pazarda rekabet gücümüzü önemli ölçüde etkileyecektir.
Serbest Ticaret Anlaşmasının ne ölçüde etkili olduğu Mısırla olan makina ticaretimizde görülmektedir. Türkiye’nin bu ülke ile imzaladığı Serbest Ticaret Anlaşması 30.01.2007 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Örnek verirsek, bu ülkeye 2006 yılında 798.533 $ olan vinç ihracatımız, 2009 yılında 3.341.513 $’a çıkmış, 3 yılda 4 kattan fazla artış göstermiştir. Takım tezgahı ihracatımız 2006 yılında 1.953.759 $ iken 2009 yılında 4 kata yakın artarak 7.402.733 $ olmuştur.
Konuyu sadece ülkemiz ihracatına olan etkileri bakımından değerlendirmek yanlış olacaktır. İthalatta da gümrük vergilerinin sıfırlanacak olması, makina pazarımızın yapısını da etkileyecektir. Örneğin Güney Kore’den makina ithal eden bir firma, Japonya’dan makina ithal edene göre avantajlı olacak ve mal alımlarında ülkeden ülkeye kaymalar yaşanacaktır.
AB’nin serbest ticaret anlaşması imzaladığı ülkelerde yaşanacak maliyet dezavantajı, firmaların verimlilik artışı veya karlarından fedakarlık ederek karşılayabilecekleri boyutu aşmaktadır. Türkiye, her türlü imkanı kullanarak AB’nin serbest ticaret anlaşması imzaladığı ülkelerle yürütülmekte olan görüşmeleri hızlandırmalı, ayrıca AB ile 2005 yılında imzalamış olduğumuz Müzakere Çerçeve Belgesinin sağladığı imkanları kullanmalı ve bu anlaşmadan doğan haklarını belirterek Avrupa Birliği Komisyonu üzerinde de baskı kurmalıdır.