Misyon ve Vizyon Işığında Endüstri 4.0 ve Karanlık Fabrikalar
Misyon: Türkçe’ ye tam olarak görev, amaç olarak çevrilen, İngilizcedeki ‘’mission’’ kelimesinin karşılığıdır. Geniş kelime anlamı olarak; bir kurumun, kuruluş gayesini, güncel olarak varoluş nedenini, kurum kültürü ve tarihini, kurucusu ya da kurucuları hakkında önemli ve gerekli bilgileri, kurumun…
Misyon: Türkçe’ ye tam olarak görev, amaç olarak çevrilen, İngilizcedeki ‘’mission’’ kelimesinin karşılığıdır. Geniş kelime anlamı olarak; bir kurumun, kuruluş gayesini, güncel olarak varoluş nedenini, kurum kültürü ve tarihini, kurucusu ya da kurucuları hakkında önemli ve gerekli bilgileri, kurumun temel sorumluluklarını, kimlere ve hangi alanlara hizmet ettiğini açıklar.
Vizyon ise; O kurumun gelecekte gerçekleştirmek istediği hedeflerin bir bütünüdür. Bir diğer tabir ile; kurumun geleceğinin bir fotoğrafı olarak da açıklanabilir. Vizyonun geçerli kılınması için rasyonel ve realist ögelere dayanması gerekmektedir. Vizyoner kişiler ya da kurumlar ise hayal satan ya da hayal satın alan kişi ya da kurumlardan çok, ciddi manada misyonunu belirlemiş ve misyonları uzantısında vizyoner yapısını ortaya koymuş, eyleme geçmiş, gerçekleri görebilen kişi ya da kurumlardır.
Dolayısıyla konu bağlamında Endüstri 4.0’ açmadan önce Endüstri 1.0, 2.0 ve 3.0’ ı da basitçe açıklamak gerekir diye düşünüyorum;
Endüstri 1.0: 18 yüzyılın sonlarında, su ve buhar gücünü kullanarak mekanik üretim sistemleri ile, üretim hızlarını arttırıp, üretim maliyetlerini düşürme amaçlı olarak ortaya çıkmıştır.
Endüstri 2.0 ise; 1870 yılında elektrik gücünün yardımı ile seri üretime geçilmesi dolayısıyla ilk haraketli bant sisteminin kullanılmaya başlanması ile tanıtılmıştır.
Endüstri 3.0 ise; 1970’ lerden itibaren; Dijial Devrim olarak tabir edilen, elektronik donatıların kullanımı ve bu duruma bağlı olarak Bilgi Teknolojilerinin (BT) gelişmesi ile üretimde otomasyonun faaliyete geçmeye başlaması dolayısıyla sayısallaşmanın önemli bir olgu olmayı iyiden iyiyiye hissettirmeye başlaması şeklinde tabir edilebilir. Dördüncü sanayi devriminin temelini oluşturan otomasyon terimi ilk olarak üçüncü sanayi devrimi ile insan hayatına nüfus etmiştir. Geleceğimize daha net ve pürüzsüz bir şekilde hitap edecek otomasyon terimini biraz daha açacak olur isek; bir işin ya da eylemin insan ile makine arasında paylaşımıdır şeklinde açıklayabiliriz. Burada belirlenen işin ya da eylemin yüzdesi, otomasyonun düzeyini belirlemektedir. Güncel ve geçerli tabirler ile; İnsan gücünün yoğun olduğu otomasyon sistemlerine yarı otomasyon, makinelerin yoğun olduğu otomasyon sistemlerine ise tam otomasyon denmektedir.
Bütün insanlığın bu günlerde diline olan Endüstri 4.0 tabiri ise, genel olarak ‘’nesnelerin interneti’’, ‘’hizmetlerin interneti’’, ‘’siber-fiziksel sistemler’’ olmak üzere üç yapıdan oluşur (bazı tabirlerde elbette daha çok yapıdan da bahsedilebilmektedir) ve bu üç yapının toplamı yeni nesil endüstri devrimi bir diğer tabir ile 4. Sanayi Devrimi diye tabir edilir. Bu tabir ilk olarak 2011 yılında Hannover/Almanya’ da gerçekleşen Hannover, Sanayi ve Endüstri Fuarı’ nda kullanılmıştır.
Dödüncü sanayi devrimi, en optimum ve en ideal sonuçları oluşturmak için üretime entergre olarak vizyon oluşturmayı ve insanlığa maksimum fayda sunmayı hedeflemektedir. Söz konusu vizyonu oluşturmak ve mümkün kılmak için; büyük veri (Big data) dediğimiz bilgi altyapısına sahip olmak, nesnelerin interneti (internet of things) dediğimiz teknolojiyi içselleştirmek (her bir nesnenin bir internet bağlantısının olduğu ve bu nesnelerin birbirleriyle kablosuz sensörler ve ağlarla haberleşerek ortaya çıkartacakları üstün ve yeni teknoloji) ve makinalar arası iletişimi (m2m) üretimin en olmazsa olmaz parçası haline getirmek gerekmektedir.
Halihazırda bu sistemler dünyada; çeşitli akıllı şebeklerde, akıllı evlerde, akıllı hastanelerde hatta akıllı şehirler gibi yerlerde kullmanılmaya başlanmış aynı zamanda otonom sürüş ile de taşıtlara entegre olarak etkisini göstermeye başlamıştır. Otonom sistemleri güncel tabir ile; çevresini algılayabilen, çok az insan girdisi ve ya hiç girdisi olmadan karar verip, haraket edebilen sistemler şeklinde açıklayabiliriz. Yakın gelecekte ise tabirden ‘’çok az insan girdisi’’ kelimeleri büyük olasılıkla çıkartılarak, tabir; çevresini algılayabilen, hiç insan girdisi olmadan karar verip, haraket edebilen sistemler şeklinde muhtemelen revize edilecektir dolayısıyla kendi kendine en optimum üretim biçimini bulup, kendi kendine (otonom) kararlar alıp, uygulayabilen, siber fiziksel sistemler gelecekte hayatımıza iyiden iyiye girmeye başlayacaktır. Böylece üretim tesisleri ve şirketler; en optimum, en iyi ve en kaliteli üretimin olabileceğini garanti altına alabileceklerdir.
Bu bağlamda, bir başka tabir olan ‘’Karanlık Fabrikalar ile İnsansız Üretim’’ (Işığın södürüldüğü fabrikalar) tabiri karşımıza çıkmaktadır. 21. yüzyılı etkileyecek en büyük üretim devrimlerinden biri olarak sayılan bu tabir, üretim gerçekleştirilirken insan gücüne ihtiyaç duyulmaması ve tamamen insansız otomatik üretimin sağlanması şeklinde açıklanabilir. [Konuyu daha geniş değerlendirecek olur isek; Karanlık fabrikalarda, ham maddenin fabrikaya girişinden ürünün fabrikadan çıkışına kadar olan sürede yok denecek kadar az insan müdahalesine ihtiyaç duyulur (şimdilik) veya hiç duyulmaz. Karanlık (lights-out) üretim olarak da adlandırılan bu sistem, kullanıcısına sabit ve belli bir üretim çıktısı sunar aynı zamanda sunduğu bu veriyi hiçbir insan gücünün yardımı olmadan gerçekleştirir.] Karanlık fabrikalarda aktif olarak çalışan hiçbir insan yer almamaktadır. Bu fabrikalarda üretim tamamen robotik sistemlerle gerçekleştirilir. Bu sayede bu fabrikalarda üretim ışıklar kapalıyken de gerçekleştirilebilmektedir. Dolayısıyla bu fabrikalara; karanlık fabrikalar denmektedir. Bu şekilde iş güvenliği açısından da sorunsuz bir şekilde işleyiş sağlanması hedeflenmektedir.
Karanlık Fabrika Sisteminin ilk örneği; 2015 yılında Çin'de kurulan (revize edilen) cep telefon parçaları üreten bir fabrika olmuştur. Fabrikada kullanılan bir robot kolun 6-8 işçinin yapabileceği işi tek başına hatasız yaptığı, sistem kurulmadan önce fabrikada çalışan işçi sayısının 650 olduğu ve sistemle birlikte bu sayının 60'a indiği açıklanmıştır. Sistemin fabrikada aktif olarak kurulup çalışmasıyla birlikte ürün çıktısındaki kusurlu parça oranının %25'lerden %5'lere kadar düştüğü gözlemlenmiş aynı zamanda üretim miktarının ise %250 civarında arttığı belirlenmiştir. Günümüzde ise bu referans bilgilerle karanlık fabrika sistemleri sayısı global bağlamda günden güne artmaktadır.
Dolayısıyla konuyu toparlayacak olur isek; dünyanın ileri gelen, özellikle G7 diye tabir ettiğimiz ülkeri (Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri) bu endüstri devrimini destekleyerek, gelecek hedeflerini Endüstri 4.0’ a uygun bir şekilde planlamaktadırlar.
Özetle; Endütri 4.0 ile; Robotların üretimi tamamiyle devralması (karanlık fabrika kuramı), yapay zekanın gelişimi ile insanlardan kaynaklanan hataların minimize edilmesi artı olarak üç boyutlu yazıcılar ile, üretimin daha geniş yelpazeye yayılarak, daha kaliteli ve daha az maliyetli üretim amaçlanmaktadır.
Her birimiz adına duruma uyum sağlamak, yapay zekanın getirecek olduğu yeniliklere açık olmamız dileğiyle,
Saygılarımla,
Hakan Tanış [PAN CHEMICALS S.p.A. ITALY / TÜRKİYE ÜLKE MÜDÜRÜ]