SAYI VE NİTELİK AÇISINDAN NEDEN YETERLİ AR-GE PROJESİ ÜRETEMİYORUZ?
Prof. Dr. Atila BAĞRIAÇIK Ulusal ve Uluslar arası Ar-Ge Hibe Fonları Uygulayıcısı, YMM NEGATİF İNANÇ VE DUYGULAR Ar-Ge ve Yenilik faaliyetleri konusunda ulusal ve uluslar arası kurumlara proje verilmesine ilişkin firma ziyaretlerinde çoklukla şu şikayetleri duyuyoruz: - Biz üretimle uğraşıyoruz,…
Prof. Dr. Atila BAĞRIAÇIK
Ulusal ve Uluslar arası Ar-Ge Hibe Fonları
Uygulayıcısı, YMM
NEGATİF İNANÇ VE DUYGULAR
Ar-Ge ve Yenilik faaliyetleri konusunda ulusal ve uluslar arası kurumlara proje verilmesine ilişkin firma ziyaretlerinde çoklukla şu şikayetleri duyuyoruz:
- Biz üretimle uğraşıyoruz, Ar-Ge’ye ayıracak zaman ve elemanımız yok, bu işe bir mühendis ayıramayız,
- Biz şimdiye kadar devletten beş kuruş hibe almadık, hep kendi öz kaynaklarımızla yaptık,
- Proje yazmak zor, kabul edilse bile hibeyi almak için çok doküman hazırlamak lazım, prosedürü ağır,
- Proje yazmada yardımcı olan danışmanlar var, nasıl güvenelim? Önce hibe çıksın sonra hakkınızı alın diyoruz, kabul etmiyorlar,
- Proje yapanlardan duyuyoruz, bazen alınan hibeyi faiziyle geri istiyorlar,
- Proje bütçesinin çok az kısmını alan firmalar var, bu durumda uğraşmaya değmez,
- Mevzuat sık sık değişiyor, nasıl takip edelim? Takip edemediğimizden dolayı projelerin bir kısmı ret oluyor,
- Bu ve benzeri şikayetler daha da artabiliyor.
REKABET BASKISI
Bu olumsuz düşünce, tutum ve davranışlara karşın özellikle küresel rekabet firmaları rahat bırakmıyor, yerli ve yabancı rakiplerine göre yenilikçi ürün ve bununla uyumlu süreç yenilikleri yapmaları gerekiyor. Ancak bu iş risk ve belirsizlik taşıyor, bunun için Ar-Ge projesi verip, devletin bu riske katlanılmasında yardımcı olunmasını, mühendis maaşlarının bir kısmının devlet tarafından karşılanmasını, üzerlerindeki sigorta ve vergi yüklerinden biraz arınmak istiyor vb. gibi gerekçelerle Ar-Ge projesi verme arzusu gündeme geliyor. Ancak momentum ya da zaman tamponunun başlangıcında mevcut alışkanlık ve inançlar (paradigmalar) proje verme arzusundan daha güçlü olduğu için, bir türlü proje verme aşamasına geçilemiyor. İşte bu durumda proje verme arzusu ile uyumlu “YENİ BİR İNANCA KÖPRÜ KURUP” zihinsel,duygusal ve fiziksel boyutlarda bu konuya sürekli ve bilinçli bir şekilde odaklanıp yeni bir inanç ya da paradigma sistemi kurmak gerekiyor (İnanca köprü kurmak kavramını” Esther & Jerry Hicks’in Çekim Yasası “kitabından aldım). Haliyle bu durum yani proje verme arzusunun mevcut duruma göre daha baskın çıkması zaman ve bilinçli çaba gerektiriyor, ancak gerek literatürde okuduklarımdan gerekse kendimin ve başkalarının deneyimlerinden gözlemlediklerime göre başka yol da yok gibi görünüyor. Nitekim “Düşün ve Zengin Ol Kitabının yazarı Napoleon Hill’e göre, HİÇBİR BEDEL ÖDENMEDEN BİR ŞEY ELDE EDİLEMEZ”.
TEORİK KONSEPT
Geleneksel olarak sebep-sonuç ilişkilerinin analizinde şu tarz fonksiyonel analiz kullanılır:
Y= f(a,b,c,d…) bir örnek verirsek bir mala olan talep T=f (O malın fiyatı, başka malların fiyatı, tüketici tercihi, gelir seviyesi, vb).Örneğin diğer şartlar ya da bağımsız değişkenler sabit iken bir malın fiyatı yükseldikçe o mala olan talep azalır. Analize devam edilerek,bu kez diğer bağımsız değişkenler ya da parametrelerin etkileri sabit iken örneğin gelir seviyesinin artmasının talep üzerindeki etkisi araştırılır, diğerleri de bu şekilde sebep-sonuç analizine tabi tutulur.Sonuçta bu etkilerin talep üzerindeki toplam etkisi ve gerektiğinde toplam içindeki her bir parametrenin nispi etkisi araştırılır.Bu tarz analiz “additive function analysis”-toplamsal fonksiyonel analiz- olarak adlandırılır.
Bence “KARŞITLIK YASASI’na göre yeni paradigma oluşturma ile mevcut durum arasındaki analizde “combinative function analysis”-birleştirici fonksiyonel analiz- yöntemi kullanılmalı. Burada mevcut durumun etkisi ile yeni durumun etkisi bir bütün halinde birleştirilerek ele alınır, sayısal olarak da örneğin 100 birim esas alınır.Yeni durumun toplam etki içindeki baskın etkisi 51 olduğunda artık yeni durumun,inancın,çerçevenin koşulları geçerli olur.Mevcut durumun baskın etkisi 50’yi aştığı sürece,iyileşme olmaz. Örneğin bir malın fiyatı “P=Arz Miktarı / Talep Miktarı “ ilişkisine göre belirlenip, eğer arz miktarı talep miktarından fazla ise,piyasa fiyatı düşer, aksi durumda yükselir.Bu mantığımızı ar-ge projesi verme faaliyeti ile ilişkilendirirsek, araştırma ve Yenilik Proje verme arzusu ile inancını “Innovation” nın <I> İle mevcut teknolojik durumu,rutin üretim yapma alışkanlığını da İngilizceden alarak “State of the art” ın <S> sembolü ile gösterirsek Proje yapma arzu ve çıktısı PD(Deliverables of Project) , PD=I/S ‘e bağlıdır.Proje verme arzu ve inancı yani formülümüzde <I> mevcut duruma göre daha baskın düşünce olduğunda,firmalar ancak proje vermeye başlayacaklar ,aksi durumda proje verme hevesi ateşli bir saplantı haline gelmediğinden,ar-ge projesi yapılmayacaktır.(Analiz konusundaki kavramlar için “Scheibler’in Technik und Methodik des Wirschaftswissenschaftlichen Arbeitens” kitabından yararlandım).
SONUÇ
Araştırma ve Yenilik Ar-Ge projesi verme çalışmalarına firma yöneticilerinde ve çalışanlarında zihinsel ,duygusal(bilinçaltı)ve fiziksel boyutlarda bir bütün halinde hiç ara vermeden bilinçli çabalarla devam edilmesini öneririz. Elbette ara sıra başarısızlıklar olacaktır, yeni fikir ve uygulamalar geliştirmek için de olacaktır da. Napoleon Hill’in dediği gibi her başarısızlık, dengi ve daha fazla avantajın tohumlarını da beraberinde getirir, ayrıca olumsuz durum için harcadığımız zaman ve enerjiyi olumlu durum için harcarsak, başarı kaçınılmazdır. Bunun için bence birleştirici fonksiyonel analiz yöntemini kullanmalıyız. Aslında bana göre bu analiz yöntemi YENİLİKÇİ YAŞAM FELSEFEMİZ VE SÜREKLİ BÜYÜMEMİZ İÇİN ŞARTTIR.