Yerli Çeliğe Dayalı Olmayan Sınai Faaliyetler Kalıcı Olamaz
Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) alım sözleşmeleri, Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’nun da iştirâk ettikleri bir törenle 14 Ekim 2014 tarihinde imzalandı. Projenin %80’inin Tosçelik, Borusan Mannesman, Erciyas Boru, Emek Boru, Ümran Boru ve Noksel arasında paylaştırılmış olmasını, Türk çelik…
Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) alım sözleşmeleri, Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’nun da iştirâk ettikleri bir törenle 14 Ekim 2014 tarihinde imzalandı.
Projenin %80’inin Tosçelik, Borusan Mannesman, Erciyas Boru, Emek Boru, Ümran Boru ve Noksel arasında paylaştırılmış olmasını, Türk çelik boru sektörü açısından, son derece olumlu bir gelişme olarak görüyor, bundan sonraki projelerde, taahhüdün %100’ünün Türk şirketlerince üstlenilmesini diliyoruz.
Benzer şekilde boruların yerli sac kullanılarak üretilmesi de, Türk ekonomisi açısından hayati önem taşıyor. İhale sürecinde, Türk çelik boru üreticilerinin piyasa ekonomisi gereklerine uymayan, yoğun bir şekilde devlet yardımı alan ve bu yönüyle pek çok uluslararası ihaleye sokulmayan Çinli ve Hint üreticiler ile yarıştırılmış olması, projede yurt içi katma değerin azami seviyeye çıkarılması ve Demir-Çelik ve Demir Dışı Metaller Strateji Belgesi’nde yer alan, “projenin yerli sac kullanılarak üretilecek yerli borular ile realize edilmesi” hedefi ile bağdaşmıyor.
Başka bir ifade ile, boru ihalesinde başarısız olan Çinli üreticilerin, projenin borudan çok daha büyük olan sac tedariki kısmını almaları sonucunu doğuracak eylemlerden kaçınılması ve projenin milli takım ruhu ile yürütülmesi, yalnızca TANAP açısından değil, gündemde olan diğer projelerden de başarılı sonuç alınması bakımından gerekli görülüyor.
Ekonomi Bakanımız Sayın Nihat Zeybekci’nin İnovasyon Haftası etkinlikleri kapsamında yapmış olduğu “Türkiye’nin fason üretici olarak 2023 hedeflerine ulaşması son derece zor” açıklaması, bu gerçeği vurguluyor.
Ekonomi Bakanlığı’mızın yerli girdi tedarik stratejisi kapsamında başlattığı çalışmalar, kademeli bir şekilde sonuçlarını vermeye başlamış bulunuyor. Bu kapsamda Ekim ayı içerisinde, inşaat demiri ve filmaşin için alınan, gümrük vergilerinin arttırılmasına yönelik kararlar, yerli üreticilerin Çin menşeli dampingli ürünlerin Türkiye pazarlarını işgaline karşı verdikleri mücadeleyi destekliyor.
“Türk sanayinin ithal çelik girdileri ile uzun vadede hiçbir şekilde ayakta kalamayacağı” tesbiti, yalnızca sağlıklı bir yapının oluşturulmasına destek vermekle kalmıyor, aynı zamanda çelik sektörüne, gerek yurt içi gerekse uluslararası piyasadaki haksız rekabet karşısında yalnız olmadığı duygusunu vererek, mücadele azmini arttırıyor.
Dr. Veysel Yayan
Genel Sekreter