İsmail Demirkaya: Ülkemizin gelişmişliği arttıkça özel çelikler daha çok önem kazanacak
İsmail Demirkaya Çelik sektörüne farklı bir anlayış ve ticaret tarzını kazandıran bu isim sektör tarafından oldukça iyi biliniyor
İsmail Demirkaya Çelik sektörüne farklı bir anlayış ve ticaret tarzını kazandıran bu isim sektör tarafından oldukça iyi biliniyor
İsmail Demirkaya… Çelik sektörüne farklı bir anlayış ve ticaret tarzını kazandıran bu isim sektör tarafından oldukça iyi biliniyor. Birleşik Metal’in kurucusu olan İsmail Demirkaya; akılcı, prensipli ve etik ticaretin çelik sektöründeki en önemli temsilcilerinden birisi… Kuruculuğunu üstlendiği Birleşik Metal’i kısa sürede zirveye taşıması ve sektöre yeni bir tarz kazandırması kendisini ön plana çıkarıyor. İsmail Demirkaya’yı daha yakından tanımak, sektöre ilişkin görüş ve değerlendirmelerini almak için İTOSB’daki ofisinde kendisini ziyaret ettik. İsmail Demirkaya’nın çalışmalarını ve açık sözlü değerlendirmelerini sizlerle paylaşıyoruz…
İsmail Bey, sorularımıza geçmeden önce kendinizden ve firmanızdan kısaca bahseder misiniz?
Kendimden kısaca şöyle bahsedilirim. İTÜ Mezunu Metalürji Yüksek Mühendisiyim. Mezun olur olmaz kendi işimi kurup kontinu özel bakır alaşımları üretimi yönünde bir proje geliştirmiştik. Daha sonra ortaklarımla anlaşamayıp ayrıldım ve Isıl İşlem sektöründe yurt içi ve yurt dışında çalıştım. 2002 yılında da özel çeliklerde piyasadaki eksikliği, rekabetsizliği ve potansiyel talebi gözeterek 50 metre karelik küçük bir atölyede tek testere ile Birleşik Metal’i kurdum.
Birleşik Metal’i özel çelikler konusunda teknik servis felsefesiyle 15 mühendis toplam 60 kişilik kadrosuyla hareket eden ve hiçbir yabancı sermayeye ve isme angaje olmadan rüştünü ispatlamış bağımsız bir firma olarak tanıtabiliriz. Şuana kadar 22 ülkeye ihracat gerçekleştirdik. Türkiye piyasasında da ulaştığımız cari firma sayısı 3000’in üzerindedir.
Vasıflı Çelik tedarikinde oldukça önemli bir konuma sahipsiniz. Hatta İSO tarafından açıklanan “İkinci 500” listesine de birkaç basamak nedeniyle son anda giremediniz. Bu başarıyı 8 yıl gibi kısa bir sürede nasıl yakaladınız?
“Doğru alanlarda, doğru vizyonla hareket ederek; kendi alanında en önemli atılımı yapan firma konumuna geldik.”
Bakın yaşamda hiçbir şey birbirinden bağımsız düşünülemiyor. Şu an son sekiz yılda çok hızlı büyüyen, iyi konum tutan firmalar kimlerdir desek yüzlerce firma görebiliriz. Bunun en büyük nedeni Türk sanayisinin özel çeliklerle, daha doğrusu özel metallerle tanışma ihtiyacı ve bizim bu süreçte ilk kuşak firmalardan bir olmamızdır. Yani Türk ekonomisi son sekiz yılda ne kadar büyüdü, metal sanayi ne kadar büyüdü, özel çelik sektörü ne kadar büyüdü bunlar önemli. İlk 500’deki metal işi ile iştigal eden firma sayısı oldukça fazla. Biz sadece bu total konjonktürde akılcı davranıp kendi işimize odaklı hareket ettik. Bunun sonrasında başarı geldi. Metal endüstrisi ve Türk ekonomisi bu derece büyümeseydi biz de bu kadar büyüyemezdik. Ama biz bu büyümeyi iyi okuyup doğru alanlarda doğru vizyonla hareket ederek, kendi alanında en önemli atılımı yapan firma konumuna geldik. Bunun için sadece çok çalışmak ve hırs yeterli değil, akılcı olabilmek de çok önemli. Hatta akılcılığımızın hırsımızın önünde olması büyük avantaj sağladı. Ben kişilik olarak başarısız olacağım hiçbir alanda bulunmam. Birleşik Metal de başarılı olacağı alanlarda faaliyet göstermek üzere kuruldu. Bir metalürji yüksek mühendisi olarak kendi mesleğime yönelik bildiğim bir alanda bu işi kurdum. Doktor olsaydım doktorluk, muhasebeci olsaydım muhasebecilik yapardım. Bununla birlikte çok önemli bir nokta daha var; yabancı firma isimlerinin en görkemli olduğu yıllarda biz hiç bilinmeyen bir isimle, hiçbir yabancı firmanın gölgesinde kalmadan kendi ismimizle hareket ettik ve kendi alanında uluslararası düzeyde dahi tanınan bir firma olduk. Bizim 2002 yılında gösterdiğimiz bu vizyona şu an birçok firma üzerindeki isimlerden kurtularak ulaşmaya çalıyor.
Düşünebiliyor musunuz dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi olacaksınız, her sene binlerce mühendis mezun olacak ve bir çelik çatlamasında yabancı ülkedeki laboratuarda çalışan Hans veya Joseph’in raporunu Türk sanayicisinin önüne koyup bakın malzeme niye çatlamış diye kalite baskısını Türk sanayicisine yapacaksınız. 2002 yılına kadar bu böyle idi. Biz ise bir problem karşısında raporumuzu yazıp yabancı firmanın önüne koyabilen bir firma olduk.
“Bir Türk mühendisi olarak Avrupa’daki sanayiciyi değil Türkiye’deki sanayiciyi temsil ediyorum.”
Ben her gittiğim firmada şunu söylemişimdir: Ben faturayı Birleşik Metal olarak kesiyorsam bu isme güvendiğimden, bu ismin arkasında olduğumdandır. Bir Türk mühendisi olarak Avrupa’daki sanayiciyi değil Türkiye’deki sanayiciyi temsil ediyorum. Bu çok ama çok ciddi bir anlamda karşılık buldu sektörde… Algılar değişti. Ve birçok firma tüm vizyonunu değiştirmek zorunda kaldı.
Başarımızın bir başka nedeni de Birleşik Metal’de insana çok değer verilmesidir. Ekibimizi koruruz. Çalışana ve emeğe saygı duyarız. Kadromuzla tüm her şeyi paylaşırız. Kimseden bilgi saklanmaz firmada. Çünkü firmaları anlamlandıran içindeki insanlardır. Her krizde korku salan bilgi saklayan, krizde kendi koltuğunu koruyup düzgün çalışanı işsiz bırakıp kapının önüne koyan firma yapıları bize çok ama çok uzaktır.
Bizde dürüstçe çalışan başarısız olsa bile firmada kalır. İş ahlakı konusunda eksiği olan binlerce firma bağlasa harikalar yaratsa bile gider. Çalıştığı firmalardan ayrılıkta elinde rakibin portföyüyle kapımı çalan kişiler firmamın kapısından içeri giremez. Birleşik Metal’in başarısının en büyük sırlarından biri de budur. Biz de kısa yoldan hiçbir şey yoktur. Kısa yoldan başarı yasaktır Birleşik Metal’de… Başarı emek ister çünkü Hiç bir firmadan kimseyi transfer etmeyiz. Tüm personelimizi kendimiz yetiştirmişizdir. Ayrıca rakiplerimiz hakkında kesinlikle konuşmama, teknik olarak haklı olduğumuz konuda taviz vermeme gibi birçok başka faktör de var başarımızın altında…
2010 yılının son çeyreğine girmiş bulunuyoruz. Geride kalan üççeyreklik dönem firmanız açısından nasıl geçti, yılın son çeyreğinden neler bekliyorsunuz?
Ben krizin en agresif günlerinde dahi bu derece yatırım yapan Türk sanayisi bu makinelere gerek yurt içinden gerek yurt dışından bir şekilde iş bulur ve çarkların dönmesini devam ettirir diyordum. Onun için son 3 çeyrekte büyüme oranları ortada. Ancak bu kriz sonrası eksi büyümeden sonra çıkan rakamlar olduğundan şaşırtıcı olabilir ve tam gerçek durumu yansıtmayabilir. Kriz öncesi ihracat ne durumdaydı şuan ne durumda? Kriz öncesi ihracat rakamları bu yıl geçilirse bu başarı demektir. Bununla birlikte ben bir rehavet ortamı oluştuğunu ve krizin özellikle Avrupa’da daha da derinleşeceğini düşünüyorum. Yani bence şu an en savunmasız durumdayız. Önceden herkes krizi hissedip reflekslerini koruyordu, gardını almıştı. Ama şimdi sanki bu kriz bir daha gelmeyecek gibi bir hava var. Onun için bence geçtiğimiz 3 çeyrekte son çeyrekte bir gösterge değil.
Türkiye’de vasıflı çelik üretimi ne durumda? Kalite olarak gelişmiş ülkelerle rekabet edebilecek konumda mıyız?
“Erdemir ve Asil çelik dünyada çok önem verilen çelik üreticileridir ve ciddi saygınlıkları vardır.”
Vasıflı çelik konusu geniş bir alan şimdi öyle çelikler var ki yıllık tüketimi 5 ton, 10 ton. Oysa çelik üretimi 1 milyar tonların üzerinde. Türkiye birçok çeliği üretebilen bir ülke… Ama bununla birlikte ostenitik paslanmazları, duplex paslanmazları, özel takım çeliklerini üretemeyen bir ülke. Bizim çalıştığımız alan; takım çelikleri üretici firmalarının özel bir konjonktürde yoğunlaştığı ve Arge departmanlarının çok güçlü olduğu çok spesifik bir alan. Yıllık tüketimin 1 milyon tonlarda olduğu varsayılıyor. Türkiye’deki tüketimin de 40.000 ton civarında olduğu varsayılıyor. Oysa bir çelik tesisi için 40.000 ton hiçbir şey demektir. Çünkü çelik demek tonaj demek… Bundan dolayı bu konuda uzmanlaşmış firma sayısı tüm dünyada çok az. Türkiye’de de özel takım çelikleri üreten bir firma yok. Bundan dolayı bir rekabetten söz edemeyiz. Ama alaşımlı çelik konusunda Türkiye’nin ürettiği çelikler kalitelidir. Erdemir ve Asil çelik dünyada çok önem verilen çelik üreticileridir ve ciddi saygınlıkları vardır.
Ülkemizde vasıflı çelik kullanan sanayiciler ürün kalitesine dikkat ediyor mu? Bu konuda yeterli testler ve analizler yapılıyor mu?
“Bizim firmamızda Müdür, Yönetim Kurulu Başkanı, President, CEO, Ombudsman filan yoktur, iş yapan kişiler vardır.”
Her firmanın geliştirdiği kendi refleksleri vardır, bunlara saygı duymak lazım. Yani buradan yok yapmıyorlar, etmiyorlar demeyi şık bulmuyorum. Sonuçta dört tane, beş tane deprem gibi krizi es geçip hala üreten firma bu testi yapsa ne olur yapmasa ne olur. Çünkü başarısını ve dayanıklılığını devamlı ispatlamış demektir… Genç mühendis arkadaşların en çok düştüğü yanılgı bu. Her firma kendi iç dinamiğine uygun şekilde kurumsallaşmalıdır. Yani dışarıdan empoze edilmeye çalışılan kurumsallaşma veya kalitecililik oyunlarının birçok firmayı batırdığını veya zora soktuğunu şahsen bilen birisiyim. Onun için ben şimdi 50 yıldır üretim yapan, 30 ülkeye ihracat yapan firmaya “Siz yeterli testleri yapıyor musunuz veya bu testi niye yapmıyorsunuz diyemem”. Onun yerine ben Birleşik Metal olarak -kendi vizyonuma uygun olarak- işbirliğinde bulunduğum firmaya gerek teknolojik gerek ticari gerekse farklı alanlarda bir katkı da bulunabiliyor muyum ona bakarım. Bazen firmaya giriyorum; yok insan kaynakları müdürü, yok halkla ilişikler müdürü yok şu müdürü yok bu müdürü… Sanki tüm dünyanın müdürleri pilav gününe gelmiş. Ama aşağıya iniyorsun makineler bomboş.
İşte birçok firma yeni mühendislerin yanlış yönlendirmesi sonucu kitaplarda yazan Türk insan yapısına uymayan kurumsallaşma modellerini veya üretimi frenleyen kalite modellerini firmalara dayatarak hantal yapılara sebep olmuşlardır. Bizim firmamızda Müdür, Yönetim Kurulu Başkanı, President, CEO, Ombudsman filan yoktur, iş yapan kişiler vardır.
Sonuçta firmanın kendi iç işleyişine yönelik yorum yapmak yerine tamamen teknik bazda performans ve verimliliğe yönelik kendi alanımızla ilgili görüşleri mutlaka firmayla paylaşırız. Bunun en çok yoğunlaştığı alan da yeni çeliklerin önerimi veya ısıl işlem süreciyle ilgili görüş belirtmek olmakta…
“Ülkemizin gelişmişliği artıkça özel çeliklerin önemi daha çok önem kazanacak.”
Bir de temelde şu var: Türkiye zenginleştikçe, büyüdükçe daha çok demokratikleştikçe işçi hakları, sendikalar etkinleştikçe işçi ücretleri gibi konular genel maliyet üzerindeki ağırlığı daha çok hissedilecek. Bu şu demek; birim zamanda çıkan ürün sayısı artık çok önem kazanacak. Birim zamanda çıkan ürün sayısını artırmada kalıp ve takım performansı en önemli nokta. Yani bir hattın bir makinenin 3 saat beş saat durması artık büyük kayıplara neden oluyor. Yine her baskı sonrası kalıbın soğumasını beklemek gibi gizli zaman kayıpları var. İşte bu noktada performans çelikleri dediğimiz bir kavram ortaya çıkıyor. Dünyanın bir numaralı ekonomisindeki HSS ve toz metal çeliklerin kullanımı standart takım çelikleri kullanımına eşit neredeyse. Japonya keza öyle. Üretimi durdurmayacak çelik kavramı önem kazanıyor. Önceden bunu toz metal çeliklerle aşmaya çalıştı gelişmiş dünya ekonomileri… Bu çeliklerde çok pahalı. Şu anda alaşım elementlerini azaltarak mikroyapı ile oynayarak yeni matris yüksek hız çelikleri dediğimiz çelikler veya mikro alaşımlarla güçlendirilmiş çelikler ön plana çıkıyor. Yani ülkemizin gelişmişliği artıkça özel çeliklerin önemi daha çok önem kazanacak. Son olarak test ve analizlerle ilgili şunu söyleyebilirim: Kendi firmamızda test ve analizleri mutlaka yaparız. Hatta bunu yapmak için de 150.000 Euro yatırımla çok özel bir laboratuar kurduk.
Ülkemizdeki vasıflı çelik sektörü son beş yılda ne gibi gelişmeler kaydetti? Sektörün geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?
Türkiye özel takım çeliklerinde ithalatçı pozisyonunu 2005 yılına kadar korudu, 2010 yılında da koruyor. Onun için hiçbir gelişme olmadı. Ancak Birleşik Metal’in sayesinde önceden 10-15 çelik varken şimdi 100-150 çelik içinde bir alternatifle sektör üretim yapıyor. Sektörün geleceği hakkında şunu söyleyebilirim: Fiyatlar Avrupa’daki fiyatların navlun eklendiğinde olması gereken değerde yani mantıklı bir seviyede seyredecek. Bunda 15 yıl önceki eski şaşalı karları kimse beklemesin. Madem dünya ile rekabet ediyoruz, global rekabetteki karlarla çalışmaya hazır olacağız.
Takım çelikleri tüketimi artacak. Birçok küçük firma sektöre girecek. Birçok para babası firma havalı havalı sektöre girecek. Ancak teknik firmalar tıpkı Birleşik Metal’in yaptığı gibi para babası olan firmaların arkasına yabancı sermayeyi almış firmaların 3 adım beş adım önüne geçecek. Çünkü bu sektör çok adaletli bir sektör… Özellikle biraz önce bahsettiğim gibi performans çelikleri ön plana çıkınca artık firmalar malzeme aldıkları kişinin geçmişine, firmanın geçmişine firmanın kadrosuna vizyonuna bakmak zorunda kalacaklar. Tabi en önemlisi takım çelikleri üretilmeye başlanacak ülkemizde.
Son dönemlerde otomotiv sektöründe ve makina sektöründe bir hareketlilik yaşanmaya başladı. Bu hareketlilik sürer mi? Çelik sektörü bu durumdan ne yönde etkilenir?
Otomobili bilmem ama Makine sektöründeki hareketlilikten emin değilim. Makina sektörü çok ama çok önemli bir sektör. Sinerjik etkisi var. Bakın kendi sektörümden örnek vermek istiyorum: Bundan 10 yıl öncesine kadar bir uçak fiyatına vakum fırınlarını satıyorlardı ülkemizde. Yani 2 kişilik özel bir uçağım mı olsun 6 barlık vakum fırınınım olsun sorusunu soran bazı kişiler parayı basıp “6 barlık vakum fırınınım olsun abi bu fırın beni uçurur” diyerek bu paraları ödediler. Ben o zamanlar bu durumu inanılmaz absürt buluyordum. Fırına bakıyorsun, verilen paraya bakıyorsun bir de fırının üstüne asılan kocaman nazar boncuğuna bakıyorsun; üçünü bir araya getirmek mümkün değil. Sonra ne oldu? Türkiye’de bazı firmalar bu fırınları üretmeye başladı. Ve uçak fiyatına fırın satan yabacı firmalar tır fiyatlarına düştüler. Önümüzdeki yıllarda da ortalama lüks özellikteki bir otomobil fiyatlarına düşecekler. Bunun nedeni ülkemizde bu fırınların üretilmeye başlamasıdır. İşte makine sektörü inanılmaz sinerjik etki sağlayacak, birçok sektörü rahatlatacak kritik bir sektör. O meşhur Çin atasözü müydü bilmiyorum tam olarak; aç insana balık verme, balık tutmayı öğret diye… Makine sektörünün başarılı olması demek, ülkenin balık tutmayı öğrenmesi demek bence. Bu derece önemli bir sektör bu... Bugün Bursa denilince birçok kişinin aklına otomotiv gelmekte oysa benim aklıma Makine geliyor. Bursa’da makine firmalarının ürünlerini dünyanın her yerinde görebiliyorsunuz.
Yine kendi sektörüm açısından baktığımda; yurt dışından gelen testere fiyatları eskiden çok çok pahalı idi. Bizim sektöre yönelik testere üretimi yapan yerli firmalar sayesinde Avrupa’daki rakiplerimize nazaran avantajlı duruma geçtik. Şimdi makine sektörünün, bu üreticilerin gözbebeği gibi muhafaza edilmesi gerekiyor. Türk sanayisi içinde inanılmaz bir dinamo sektördür makine sektörü…
Özel çelikler konusunda şunu söyleyebilirim: Tonaj olarak Alüminyum ekstrüzyon ve plastik kalıp sektörü daha etkin bir şekilde yol oynayacak diye düşünüyorum.
Yurtiçi piyasalardaki rekabet hakkında neler düşünüyorsunuz?
Sektör rekabetle yeni yeni tanışıyor. İlkeli rekabet insanı disipline eden bir konudur. Çamur atanların, dedikodu yapanların sesi de cılız geliyor artık. Kendilerini dinleyecek kişileri zor buluyorlar. Artık herkes iş odaklı… Benim her zaman söylediğim bir şey var: Rekabette ayağa basma kavramı olamaz. Yok, sen canımı acıttın, yok beni üzdün cümleleri olamaz. Yeter ki ilkeli olsun çamur olmadan olsun. Kim daha iyi fiyata daha kaliteli ürünü daha hızlı servisle veriyorsa o kazansın. Türkiye’de her iyi firma hak ettiği yere geliyor kötü firma da elenip gidiyor. Her iyi mühendis nasıl fark ediliyorsa etrafımızdaki iyi insanları nasıl fark ediyorsak, iyi firmalarına sektör algılıyor. İyi firmalar için sektör çok adil.
Kısa ve uzun vadede hayata geçirmeyi düşündüğünüz projeleri bizimle paylaşır mısınız?
“Bizim tanıtım stratejimiz 2002 yılından itibaren “Çeliğin Birleşik Gücü” sloganıdır. Bari bunu araklamasınlar, bize bıraksınlar”
Birleşik Metal olarak İTOSB’daki 6000 metrekare kapalı alanı olan yeni binamıza taşındık. Tezgah parkımızda yeni testerelerin yanı sıra 700x1200 ölçülerinde Türkiye’deki en büyük dikey kesme makinesini de kattık. Bu noktada Uzay Makine’ye teşekkür ediyorum. Şu noktadan sonra sadece özel çelikler konusunda yeni çelikleri portföyümüze katmak dışında bir hedefimiz yok. İhracatta geçen hafta Brezilya’ya geçen ay da Güney Afrika’ya konteynır bazında ihracatlarımızı gerçekleştirdik. Kısa vadede ihracatta ciromuzu artırmayı düşünüyoruz. Uzun vadedeki stratejimizi de lafı dolandırmadan direkt söylemek istiyorum “10 yıl içinde takım çeliği üretimini düşünüyoruz”
Bir de şu konuya değinmek istiyorum: Bizim tanıtım stratejimiz 2002 yılından itibaren “Çeliğin Birleşik Gücü” sloganıdır. Bari bunu araklamasınlar, bize bıraksınlar diyorum. Yok, şunun bu gücü, ötekinin azimli gücü, berikinin de şu gücü gibi kelimeleri göreceğim diye dergilere bakamıyorum artık.
Son olarak derginizi sektörel dergicilik alanında çok başarılı bulduğumu belirtmek istiyorum. Mutlaka alırım, arşivlerim ve okurum. Bu vesileyle bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.