Sorularımıza geçmeden önce bizlere kısaca kendinizden ve firmanızdan bahseder misiniz?
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Metalürji Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra döküm sektörünün büyük fabrikalarından birinde Ergitme Mühendisi olarak işe başladım. Bir yandan çalışırken bir yandan da yüksek lisans eğitimime döküm ve ısıl işlem konulu bir tezle devam ettim. Zaman içinde lisans ve lisansüstü teorik bilgilerimle fabrikadaki tüm üretim süreçlerini birlikte yorumlama imkânına sahip oldum. Çalışma hayatım boyunca bir yandan proseslerin uygun ve nitelikli ürünleri ortaya çıkarmasına uğraşırken, bir yandan da bu süreçlerin kolaylaştırılması, geliştirilmesi ve yalınlaştırılmasına yönelik uğraşlarım oldu. Mesleğe ilk başladığım zamanlardaki gelişimler açısından teknik kaygılarım yıllar geçtikçe yönetim-organizasyon ve proje geliştirmeler ile yer değiştirdi. Bugün ise bir döküm parçasının tasarlanması, üretilmesi, satılması deneyimlerimi bir döküm fabrikasının geliştirilmesi ve dünya çapında aranılır bir hale gelmesi yönünde kullanıyorum.
Demisaş olarak yaklaşık 40 yıldır hem çalışanlarımız, hem de döküm sanayi adına yaptığımız çalışmalar ile sektörün güvenilir ve yenilikçi bir oyuncusu olmak üzere faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Çağdaş hizmet anlayışımızı teknoloji ile buluşturduğumuz Darıca Kocaeli’ndeki yönetim merkezimizde ve Bilecik’te bulunan fabrikamızda, müşterilerimizin tüm ihtiyaçlarına en üst düzeyde cevap verebilecek sistemleri oluşturmak en büyük amaçlarımız arasında yer alıyor. 1990’lardan bu yana devam eden yatırımlarımızla, bugün Bilecik’te bulunan 130 bin metrekarelik üretim tesislerimizde yıllık 80 bin ton üzerinde üretim kapasitesine ulaşmış durumdayız.
Müşterilerinize sunmuş olduğunuz ürün ve hizmetler neler? Ürün ve hizmet yelpazenizde neler bulunuyor?
Bugün, saygınlığı ve güvenilirliği sayesinde, Avrupa otomotiv endüstrisinin tüm tanınmış markaları, orijinal ekipman üreticileri ve birincil tedarikçileri, geniş yelpazeli fren ve emniyet parçaları da dahil olmak üzere her cins sfero, gri ve vermiküler dökme demir ihtiyaçları için Demisaş ile işbirliği yapıyor. Bu prestijli otomotiv parçalarının yanı sıra, pek çok buzdolabı ve klima kompresörlerinin döküm parçalarını da üretiyoruz. Avrupa’daki soğutma endüstrisinin toplam döküm kompresör parçası talebinin önemli bir kısmını Demisaş olarak biz karşılıyoruz.
Ağırlıklı olarak hangi sektörlere hizmet veriyorsunuz?
Demisaş’ın üç, dört sene öncesine kadar satışlarının yüzde 70’nin üstünündeki kısmı binek ve hafif ticari araçlara karşılık gelen parçalardan, yüzde 25 civarı da buzdolabı kompresör parçalarından oluşmaktaydı. Geçmiş yıllardaki krizlerden otomotiv sektörünün çok etkilenmesinden dolayı biz son üç, dört senedir otomotiv sektörüne yönelik parçaları kendi içerisinde çeşitlendirmek için daha ağır ticari araçlara parçalar yapmaya başladık ve oradaki payı azalttık. Onun dışında su sistemleri gibi sektörlere adım attık, hidrolik sektörüne, inşaat sektörüne parça vermeye başladık. Bugün verdiğimiz tekliflerde makine imalat sektörü, ticari araç sektörü, su sektörü, hidrolik sektörü gibi sektörlere yönelmiş durumda. Bir çeşitlendirme içerisinde riski olabildiğine yaymaya çalıştık, halen de bu çalışmalarımız devam ediyor.
İhracattaki başarısı her sene tescillenen Demisaş, 2013 yılında gerçekleştirdiği ihracatlar ile bir kez daha İMMİB’in yıldızlarından biri oldu. Bizleri ihracat çalışmalarınız hakkında bilgilendirir misiniz? Ağırlıklı olarak hangi ülkelere, bölgelere ihracat yapıyorsunuz, neden?
Mevcut kapasitesiyle, Türkiye’nin en büyük ikinci dökümhanesi konumunda olan Demisaş olarak, sürekli gelişim ve ilerlemenin arayışı içerisindeyiz. Hem ulusal, hem de uluslararası arenada güçlenmek hedefiyle pazar araştırmaları yapıyor, hizmet verdiğimiz sektörleri çeşitlendirmek amacıyla fizibilite çalışmaları gerçekleştiriyor ve dünyadaki yenilikleri takip ediyoruz. İhracat ağırlıklı bir portföyün de sonucu olarak rekabeti sadece yurt içinde değil, tüm dünya çapındaki rakiplerimiz ile birlikte değerlendiriyoruz.
Sektöre yeni soluklar getirmeye ve sektörün gelişmesi, derinleşmesi için farklı alanlarda çalışmalar üretmeye çalışıyoruz, üniversitelerle işbirlikleri halinde projeler yürütüyoruz, ilgili meslek odalarının karar mekanizmalarında aktif rol alıyoruz. Bütün bu çabalarımızın bir sonucu olarak da uluslararası pazardaki konumumuzu her geçen gün daha da sağlamlaştırıyoruz. Bu anlamda ürettiğimiz parçalara katma değer kazandırmak amacıyla 2012 yılında başlattığımız talaşlı imalat yatırımımıza ve su sistemleri ile ağır vasıta sektörlerinde yakaladığımız büyümeye paralel olarak, 2013 yılında ihracat rakamlarımızı önemli ölçüde artırdık. Hedefimiz 2014 yılında bu büyümeyi artırmak ve Türkiye’nin ihracat hedeflerine daha büyük katkılarda bulunmak.
Genel itibariyle ihracat ve iç piyasa satışlarımız yaklaşık %50-50 oranında. Ancak iç piyasa satışlarımızın önemli bölümü ihraç edilmek üzere talaşlı imalat için yapılmış olan satışlar. Dolayısıyla ihracat oranımız aslında %70’in üzerinde bir rakama geliyor. En büyük ihracat pazarımız Avrupa. Ama Avrupa’daki ekonomik tablo ve dolayısıyla talebin genel olarak düşük olması bizi alternatif pazar arayışlarına yönlendirdi. Amerika, Rusya gibi pazarlarda faaliyetlerimizi artırmaya çalışıyoruz.
Sektörümüzde Çin, Hindistan gibi düşük maliyetli rakiplerimiz yanında Avrupalı firmalar da yüksek katma değerli ürünlerde otomasyona ağırlık verilmiş proseslerle üretim yaptıkları için önemli rakiplerimiz konumunda.
Yurtiçi ve yurtdışı Pazar payınızdan bahsedecek olursak; Pazar payınız, cironuz, üretim rakamlarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?
2013 yılı, özellikle ana pazarımız olan Avrupa ekonomisi için zor ve belirsizliklerle dolu bir yıl olarak geçti. Ancak Demisaş olarak birçok yeni sektör ve pazarda yeni projelerimizin devreye girişi sayesinde, 2013 yılını pazardaki daralmayı karşılayarak bir miktar büyüme ile kapattık.
2012 senesini toplam 55 bin tonla tamamlamıştık, 2013’te ise 57 bin ton civarında bir satış gerçekleştirdik. 2012 yılı ciromuz 140 milyon liraya yakın bir rakam iken, 2013’ü ise 160 milyon liraya yakın bir ciroyla bitirdik.
Son dönemde ürünlerimizdeki katma değeri artırmak, müşterilerimizin döküm, talaşlı imalat ve kaplama ihtiyaçlarını tek elden karşılamak yönünde çalışmalar yapıyoruz. Ayrıca ürün portföyümüzü de çeşitlendirerek hizmet verdiğimiz pazarlardaki dalgalanmalardan kaynaklı risklerimizi en aza indirmek yönünde ilerliyoruz. Bu bağlamda, 2014 yılı hem talaşlı imalat, hem de döküm üretiminde müşterilerimizle birçok yeni projenin devreye girdiği bir yıl olacak. Yeni projelerimizin de etkisiyle 2014’te yine bir miktar büyüme yaşayacağımızı öngörüyoruz.
Yurtiçi pazarın durumu ise genel itibariyle Avrupa pazarıyla paralellik gösteriyor. Özellikle otomotiv alanında yurtiçindeki üretimin büyük kısmı ihracata yönelik... Dolayısıyla dış pazarlardaki durum Türkiye’deki üretim rakamlarına yansıyor.
Müşterileriniz ürün ve hizmet alımında neden sizleri tercih etmeli? Sunmuş olduğunuz ayrıcalıklar neler?
Tüm sektörlerde olduğu gibi, küreselleşmenin bir getirisi olarak döküm sektöründe de oldukça yoğun bir rekabet ortamı mevcut.
Biz ağırlıklı olarak otomotiv sektörüne döküm parça ürettiğimiz için otomotivin kendi içindeki rekabet ve gelişiminden oldukça etkileniyoruz. İhracat ağırlıklı bir portföyün de sonucu olarak rekabeti sadece yurt içinde değil, tüm dünya çapındaki rakiplerimize karşı yapıyoruz. Sürekli bir biçimde gelişim ve maliyet azaltma projeleri tasarlamak, hayata geçirmek ve bu projelerin sonuçlarını her an izlemek zorundayız. Yeni bir tasarım sonucu ortaya çıkan bir döküm parça ihtiyacı, zaten bizlerin önüne hedef maliyet ve gelişimler potansiyelleri olarak konuyor. Otomotiv dünyasının felsefesi ve çalışma biçimi toplumların eğilimlerine yönelik yeni araçları en iyiyi en ucuza arz etmek üzerine kurulu olduğu için, ana üreticiler olarak bizler de bu yönteme dahil oluyoruz.
Demisaş, büyük ölçekli bir dökümhane olmasına rağmen esnek bir üretim yapısına sahip. Özellikle yürüttüğümüz TPM projesi sayesinde set-up zamanlarını düşürüp, verimliliği de artırarak çok farklı tipte parçaları verim kaybı olmadan üretebiliyoruz. Öte yandan CGI (vermiküler döküm) üretebiliyor olmamız ve hem döküm, hem de işlenmiş parçaları müşterilerimize sunabiliyor olmamız bizi rakiplerimizden ayıran önemli özellikler diye düşünüyorum.
Sektörün genel durumu hakkında görüşleriniz neler? Sektörün gelişmesi adına neler yapılabilir? Sizce sektörde adil bir rekabet ortamı var mı?
Türk döküm sektörü dinamik ve girişimci yapısı sayesinde özellikle son 10-15 yıllık dönemde yaptığı atılımla Avrupa ve Dünya’da önemli bir noktaya gelmiştir. Amerikan Dökümcüler Derneği (AFS) tarafından hazırlanan ve her yıl aralık ayında derneğin yayın organı Modern Casting’de yayınlanan “Dünya Döküm Üretim Raporu”nun 2012 yılı sonuçlarını içeren araştırmanın 47’ncisi 2013 yılının sonunda açıklandı. Bu rapora göre Türkiye, 1,4 milyon ton üretimiyle Almanya, Fransa ve İtalya’nın ardından Avrupa’da 4. sıradadır. Dünya sıralamasında ise 13’üncü durumdayız. Bu tablo bile Türkiye’de döküm sektörünün kendini geliştirme, yatırıma açık farklı pazarlara açılma konusunda cesur bir yapısı olduğunu gösteriyor diye düşünüyorum.
Ancak açıkçası teknoloji kullanımında biraz geç kalınmış durumda. Çünkü talep oldukça yoğundu; yapabileceğiniz kadar iş sürekli piyasada olduğu takdirde siz onlara karşılık verirsiniz. Talep azalmaya başladığı zaman, otomatikman bu talebi nasıl artırabilirim diye başka şeylere bakmaya başlarsınız. Dünyada o kadar büyük bir talep var ki herkesin yapabileceği ürünler üzerinde fiyat baskısı çok yüksek, ama Avrupa’nın veya gelişmiş ülkelerin yapabildiği tip üretimlere yönelik portföy oluşturduğunuzda, fiyat baskısı çok yüksek değil, hatta avantajlarımız var. Dolayısıyla buradaki rakiplerimiz yine Avrupa’nın sayılı dökümhaneleri ve biz katma değerli portföye yönelimde, biraz gecikmeli olarak yola çıktık. Ama bu kapatılmayacak bir fark değil, bu süreçlerden Avrupa’daki ülkelerin hepsi geçti. Almanya ağırlıklı olmak üzere ayakta kalan firmalar teknolojiye yatırım yaparak büyüdüler ve şu anda büyümeye devam ediyorlar.
Türkiye’deki 1.127 tane dökümhane içerisinde sadece 15 tane firma 30 bin ton ve üzerinde kapasiteye sahip. 10 bin ton ile 30 bin ton arasında 17 tane firma var. Toplam kapasitenin yüzde 70’ni bu firmalar yapıyor. Hâlbuki olması gereken birtakım birleşmelerle, şirket satın almalarla veya daha büyük yatırımlarla bu sayıyı azaltmak ve firmaları daha kuvvetli hale getirmek. İhracat yapabilmek maliyetlere hâkim olabilmekten geçiyor, ERP sistemlerine sahip, teknolojik yatırımı kendinden bir şeyler koyarak yapabilen sınırlı sayıda döküm firması var. Öte yandan Ar-Ge’ye ve onun bir uzantısı olarak alternatif malzemelerin geliştirilmesi konularına yeterli yatırım yapılmadığını düşünüyorum. Döküm sektöründe bu yönde çalışmaların geliştirilmesi ve döküm firmaları bünyesinde Ar-Ge merkezleri kurulması, atılması gereken önemli bir adım.
Ayrıca hammadde ve enerji maliyeti sektörümüzde firmaların yapısına, proseslerindeki değişkenliklere göre toplam maliyetin %50 ila %80’ini oluşturuyor. Bu alanda geçmişte devletin belli teşvikleri varken, bugün maalesef devletten yeterli katkıyı göremiyoruz. Rekabet ettiğimiz hemen tüm ülkelerde ise hükümetler kendi ülkelerinin sanayisini korumak adına döküm sektörüne dolaylı yollardan yardımda bulunuyor.
Kısa ve uzun vade de hayata geçirmeyi düşündüğünüz projeleriniz neler?
Pazardaki işlenmiş döküm ürünleri alma talebinin artmasının da bir sonucu olarak, 2011 yılında başlattığımız talaşlı imalat üretimimizi, Bilecik’te bulunan üretim tesislerimizin içerisinde 5.200 m2’lik bir alana sahip ek binamızda gerçekleştiriyoruz. Talaşlı imalat sonrasında satılacak nitelikteki parçalara verdiğimiz tekliflerimizin sayısı giderek artıyor. Bu tekliflerin siparişe dönüşmeleri neticesinde, makine parkımızda önemli artışlar olacak ve işleme sonrası satılan parça oranımız artacak. Müşterilerimizin ihtiyaçlarına yenilikçi ve kaliteli çözümler üretmeyi kendimize misyon edindik ve bu anlamda ürettiğimiz parçaların daha fonksiyonel hale getirilmesini hedefliyoruz.
Talaşlı imalat yatırımımız sayesinde, döküm tasarımlarını da daha kolay bir biçimde gerçekleştiriyor ayrıca her türlü malzeme çeşidini, ham ya da işlenmiş her formda ürünü istenen her türlü lojistik şartta müşterilerimize ulaştırıyoruz. Döküm prosesinde belirlenemeyen hataların erken fark edilmesine ve problemlere erken çözüm getirerek kayıpların azaltılmasına da olanak sağlayan talaşlı imalat sistemi, müşterilerimiz için teknolojiyi deneyimiyle buluşturan bir çözüm ortağı haline gelmemizi sağlıyor.
Talaşlı imalat yatırım planımız kapsamında, orta ve uzun vadede işlenen bazı parçaları muhtelif montaj çalışmaları yaparak sistemlere yarı mamul olarak teslim etmeyi ve nihayetinde de kendi markamızla bazı ürün gruplarını üretir hale gelmeyi hedefliyoruz. Bu yatırımızla önümüzdeki 5 yıllık bir dönemde ürettiğimiz döküm miktarının yaklaşık %30’unu işleme sonrası satmayı öngörüyoruz. Üretim portföyümüzde bunun sağlanabileceği parçalara yönelik iş geliştirme faaliyetlerimizi geçtiğimiz 3 sene boyunca da bu hedef paralelinde yaptık ve önemli gelişmeler elde ettik.
Ayrıca bugüne kadar üretimini yaptığımız gri ve sfero dökme demir üretiminin yanında, 2011 yılı son çeyreğinden itibaren vermiküler dökme demir (CGI) üretimine de başladık. Türkiye’de üretimi son derece kısıtlı olan bu malzeme, Avrupa’da da az sayıda firma tarafından üretiliyor.
Öte yandan son yıllarda dünyada çevre sorunlarının daha fazla tartışılması ve tüketicilerin satın aldıkları ürünlerin çevre ile uyumu konusunda daha duyarlı hale gelmesi, çevreci ürünlerin giderek önem kazanmasını sağladı. Dünyadaki bu değişimi gören otomotiv firmaları, çevre bilinci ve sürdürülebilirlik anlayışıyla, çevre dostu olduğu kadar, enerji maliyetlerini aşağıya çeken ürünlere yoğunlaştı. Günümüzde otomotiv firmaları çevreci, alım fiyatı ekonomik, az yakıt tüketen, estetik ve yüksek performansa sahip araç üretme hedefine ulaşma çabasında. Petrol fiyatlarının artışı ve tüketiminin sınırlandırıldığı bir dünyada çevreye duyarlılığın da getirdiği itici güç ile CGI prosesi ve ürünlerinin, önümüzdeki dönemlerdeki önemli pazarlarımızdan biri olacağını düşünüyoruz.
Koruyucu bakım prensiplerinin geliştirilmesiyle bugün özgün bir Japon yönetim sistemi haline gelen TPM’nin (Toplam Üretken Bakım) Demisaş bünyesinde de bir felsefe olarak benimsenip uygulanması için Haziran 2010’da TPM projemizi başlatmıştık. TPM projesi kapsamında, 3 yıl gibi kısa bir zamanda TPM Mükemmellik Ödülü’nü alarak döküm sektöründe bir ilke imza attık. Japon Fabrika Bakım Enstitüsü’nün (JIPM-Japan Institute of Plant Maintenance) her yıl dünyanın en iyi TPM uygulamalarına verdiği bu özel ödülü, 2012 yılında döküm sektöründen alan tek firmanın Demisaş olması şüphesiz ki bizleri gururlandırıyor. Üretimde verimliliği en üst düzeye çıkaracak bir şirket kültürünün nasıl oluşturulacağı, mevcut ekipman ve üretim alanı ile ilgili kayıpların nasıl önleneceği ve çalışanlarda ‘benim makinem’ anlayışının nasıl geliştirileceği konularında çalışanlarımıza yoğun teknik eğitimler verdik. Çalışanlarımızın %95’inin aktif katılımıyla yürüttüğümüz TPM uygulamaları kapsamında, çalışanlarımızdan gelen binlerce önerinin yaklaşık %60’ını iyileştirme projesine dönüştürdük. 2010 yılından bu yana gerçekleştirdiğimiz TPM uygulamaları neticesinde, üretimde yaşanan arızaları yüzde %80 oranında azaltırken, minör iş kazalarının ise %50 oranında düşmesini sağladık. Genel ekipman verimliliği ise (OEE) %57’den %81’e çıkarıldı.
TPM faaliyetleri sayesinde yapılan iyileştirmeler ile hem üretkenliğimizi, hem de verimliğimizi artırdık. 2013 yılının sonunda ise TPM çalışmalarımızla yakaladığımız başarının da rüzgarını ardımıza alarak Yalın Üretim yolculuğumuza başladık. Yalın Üretim ile iş süreçlerinde optimum verimlilik sağlamayı ve müşterilerimiz için mükemmel değer oluşturmayı hedefliyoruz.
Tabi Yalın Üretim, üretime yük getiren tüm israflardan arınmayı hedef alan uzun soluklu bir yol. Bu yolda ana stratejimiz; iş süreçlerinin hızını artırıp, akış süresini azaltarak kalite, maliyet, teslimat performansını aynı anda iyileştirmek. Yalın üretim; müşteri ihtiyaçları doğrultusunda malzeme veya bilgiyi şekillendiren ve katma değer yaratan faaliyet ile zaman ve kaynak kullanan ancak ürün üstüne müşteri ihtiyaçları doğrultusunda değer ilave etmeyen faaliyeti ayırt etmeye yarayan bir şirket felsefesi kazandırıyor.
Çalışanlarımızın aktif katılımının, bu yolculuğun başarıya ulaşmasında başlıca unsur olduğunun bilincindeyiz. Bu nedenle organizasyonumuzun tüm seviyelerindeki çalışanlarımıza büyük bir takımın parçası olduklarını hissettirecek etkin bir çalışma sistemi kuruyoruz, ayrıca iş süreçleri bazında da küçük takımlarla projeyi yürütüyoruz. Demisaş’ın Yalın Üretim ile müşterilerine değer katacak bir üretim anlayışına kavuşacağına ve hem ulusal, hem de uluslararası pazardaki konumunu güçlendireceğine inanıyorum
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.