5. Demir Çelik Kongresi Karabükte düzenlendi
TMMOB Makina Mühendisleri Odasının (MMO) düzenlediği V. Demir Çelik Kongresi Karabük Üniversitesi'nde düzenlendi.
TMMOB Makina Mühendisleri Odasının (MMO) düzenlediği V. Demir Çelik Kongresi Karabük Üniversitesi'nde düzenlendi.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nın (MMO) düzenlediği V. Demir Çelik Kongresi Karabük Üniversitesi'nde düzenlendi. Üç gün süren kongrede demir çelik sektörünün dünü bugünü yarını, üretim teknolojileri ve sektörde enerji yönetimi politikaları ele alındı. Kongrenin açılış konuşmaları MMO Zonguldak Şube Yönetim Kurulu Başkanı Atıf METE, MMO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber ÇAKAR, Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel YAYAN ve Karabük Valisi İzzetin KÜÇÜK tarafından yapıldı.
Lokomotif sektöre kongre ile katkı
MMO Zonguldak Şube Yönetim Kurulu Başkanı Atıf METE açılış konuşmasında özetle şunları söyledi:
“Ülke ekonomisinin ve sanayileşmesinin üzerinde büyük etkileri olan ve lokomotif sektör olma özelliğinden dolayı refahın ve gelişmişliğin en önemli göstergelerinden biri olarak kabul edilen demir-çelik sektörünün; küreselleşen yenidünya düzeninde ülkemizdeki demir-çelik endüstrisinin dünyadaki gelişmelere göre yeniden yapılandırılması ve sektöre yönelik ulusal politikaların yeniden gözden geçirilmesi, reel sektör ile bu konuda bilimsel çalışmalar yapanların bir araya gelerek sektördeki sorunların tartışılması, çözüm önerilerinin, gerekli AR-GE çalışmalarının ve rekabet politikasının ortaya konulmasının yanı sıra ileri teknolojilerin tanıtılması, bilimsel gelişmelerin paylaşılması, Oda-Üniversite-Sanayi ilişkilerinin geliştirilmesi amacıyla düzenlenen bu kongrenin beşincisinin, ülkemizde sanayileşme hareketinin başlatıldığı, Türk sanayi hareketinin öncüsü, demir-çelik sektörünün temeli, okulu olan ve 3 Mart 1937 tarihinde temeli atılan Karabük Demir Çelik Fabrikalarının bulunduğu Karabük İlimizde ve bu tarihte gerçekleştirilmesinin çok anlamlı ve yararlı olduğuna inanıyoruz.
Üç gün sürecek bu kongrede; Birinci gün yapılacak panelin ardından ikinci ve üçüncü gün, 31 sözlü ve 15 poster sunum olmak üzere toplam 46 adet bildiri sunumu gerçekleştirilecektir. Kongrenin birinci günü öğleden sonraki programda, çok değerli panelistlerimizin yer aldığı “Yeni Ürünler ve Yeni Kapasiteler Işığında Türk Demir-Çelik Sektöründe Durum Analizi” ana temalı panelde tartışılacak olan sektörün sorunları ve çözüm önerileri de kitaplaştırılarak ilgililerin ve kamuoyunun kullanımına sunulacaktır.
Demir Çelik Enstitüsü kurulmalı
MMO adına Zonguldak Şube yürütücülüğünde 2001 yılından beri düzenlenen demir-çelik kongrelerinin sonuç bildirgelerinde, demir-çelik sektörümüzün gelişiminin sağlanması, sektörün sorunlarının çözümüne ve AR-GE ihtiyaçlarına ulusal ölçekte yanıt verecek, toplumun ilgili tüm kesimlerinin temsil edildiği Demir-Çelik Enstitüsü’nün kurulması için yasa ve mevzuat düzenlemelerinin yapılması ve bu çalışmalarda Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı ilgili meslek odalarının temsiliyetinin sağlanması ve her aşamada görüş ve önerilerinin alınması gerektiğini dile getirmiştik. Bu önerimiz günümüzde daha da önem kazanmakta, zorunlu bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kongre süresinde Demir Çelik Enstitüsü’nün kuruluş çalışmaları ile ilgili gelişmeleri de öğrenme fırsatı bulacağız.”
MMO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber ÇAKAR ise Odanın 2011 yılında düzenleyeceği kongre, kurultay, sempozyumları açıkladıktan 2007 yılında yine Karabük Üniversitesinde gerçekleştirilen Demir Çelik Kongresinde MMO’yu temsilen yapılan konuşmalar ve sonuç bildirisinde dikkat çekilen sorunların varlıklarını koruduğunu belirttikten sonra özetle şöyle devam etti:
Sektörün sorunları kapsamlı
“Sektörün sorunlarını, serbestleştirme, özelleştirme politikaları, yüksek enerji maliyetleri, hammaddede dışa bağımlılık, düşük katma değer, yüksek karbondioksit salımı (çevre), düşük Ar-Ge oranı, AB uyum sürecinin ülkemiz aleyhine olması vb. olarak özetlemek mümkündür. Uluslararası finans kuruluşları ile Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği’ne (AB) verilen taahhütler sonucu gerçekleşen serbestleştirme, özelleştirme, kamu yatırımlarının yapılmaması, yabancı büyük şirketlerin Türkiye’ye girişi ile üretim ve ihracat-ithalat dengesizlikleri gerçekte Türkiye demir çelik sektörünü zayıflatmaktadır.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelere kamu işletmeciliğinin tasfiye edilmesini ve ulusal ekonominin korunmamasını dayatan metropol ülkelerin, kendi sanayi sektörlerine kıskançlıkla sahip çıktığı biliniyor. Aynı şekilde AB’nin, kendi çelik sanayiini korumak amacıyla 2002 yılından itibaren 15 demir-çelik ürünü ithalatında Genel Tarife Kotası uygulamasına geçmesi ve Gümrük Birliği anlaşmasına rağmen Türkiye’nin bu uygulama kapsamında tutulması, sektörün ve ülkemizin aleyhine olan gelişmeler arasındadır.
Dünya demir çelik piyasası, üretici konumundaki dev uluslararası şirketlerin spekülasyonu sonucu iniş-çıkışlar yaşamakta, uluslararası piyasada az sayıda şirketin egemen olacağı bir oligopolleşme eğilimi gözlenmektedir. Bu büyük şirketlerin Türkiye’ye girişi de söz konusudur. Bu durum ileri teknoloji yoğunluğu ve yüksek katma değerli ürün üretiminde Türkiye’nin yerli oluşumlarını ve gelişimini engellemektedir.
AB Türkiye’de sektöre kamu desteği verilmesini engelliyor
AB, bünyesindeki çelik üretim fazlalığı itibarıyla Birlik içinde üretim dengesinin kurulması için ülkemizdeki çelik üretiminin azaltılması yönünde Birliğin bazı kısıtlamalar getirmesinin işaretleri mevcuttur. Devam etmekte olan AB’ye uyum çalışmalarında özellikle sıcak haddeleme kapasitesine ve devlet teşviklerine kısıtlamalar getirilmektedir.
Türkiye ile Avrupa Kömür Çelik Teşkilatı arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması uyarınca yerli sektöre yönelik her türlü devlet yardımının engellenmiş olması ve bu yöndeki istisnai süreyi düzenleyen 8. maddeye yönelik Türkiye’nin başvurusunun değerlendirmesinin 11 yıldır sürüyor olması AB’nin niyetlerine dair yeterince ipucu vermektedir. “Ulusal Yeniden Yapılandırma Programı” böylesi bir süreçte Türkiye’ye dayatılmıştır. Bu süreçte kamu işletmeciliğini bitirmek adına entegre demir çelik tesislerimize bakım, yenileme ve kapasite artırma yatırımları yapılmayarak bu tesisler bilinçli bir şekilde zarar ettirilmiş, geriletilmiştir.
İhracatta katma değeri düşük ürünler başta, katma değeri yüksek ürünler son sırada
1980’li yıllarda verilen teşviklere rağmen sektörde çarpık bir yapılanma söz konusudur. Yassı üretimde açık, uzun üretimde fazlalık oluşmuş; yassı üründe ithalat, uzun üründe ihracat zorunlu hale gelmiştir. Uzun, yassı ve vasıflı çelikler arasında tam bir arz-talep dengesizliği söz konusudur. Türkiye uzun (inşaat demiri ve profillerde) inşaat malzemesi grubunda ihracatta dünyada ilk sırayı almaktadır. Yassı ürünlerde maliyetler yüksek, paslanmaz ve vasıflı çeliklerde ise ithalat artışı sürmektedir. Dolayısıyla katma değerde ihracatı düşük ürünler başta, katma değeri yüksek ürünler ise son sıradadır. İhracatta otomotiv ve tekstilden sonra üçüncü sırada olan sektörün ana metal ihracatının imalat sanayi ihracatındaki payı 9,79’dur. Dünya ihracatında 13. sırada olan Türkiye’nin üretiminde düşük katma değerin ağır bastığı ve ithalatta 7. sırada olduğu gözetilmelidir. Kriz sektörü önemli ölçüde etkilemiş; ihracatta 2008’de 27, 2009’da 41 oranında düşüş olmuş, 2010’da ise yalnızca 7 oranında artış yaşanmıştır. OECD verilerine göre 2008 yılında 33 bin kişi olan istihdam 2009 yılında 29 bin kişiye düşmüştür. Sektörde istihdam oranı, imalat sanayi toplam istihdamının 11,58’idir. Sektörün istihdam endeks düzeyi, üretim ve verimlilik endekslerinin gerisindedir.
Demir cevheri ve yassı ürün ithalatı katma değer transferine yol açıyor
Dışa bağımlılığın azaltılması için demir cevheri ihtiyacının öncelikle ülke kaynaklarından karşılanması gerekliliği göz ardı edilmiş; arama faaliyetlerinden vazgeçilmiş, rezervler kısa sürede tükenebilecek konuma getirilmiştir. Özellikle Divriği, Hekimhan ve Attepe’de 20 yıllık ihtiyacımızı karşılayabilecek rezerv bulunmasına rağmen yurtdışından demir cevheri ithal edilmektedir. İthal cevher, hurda demir ithalatı olarak girmekte ve sektör dışa bağımlı hale gelmektedir. Demir çelik sektörü bir taraftan ülkenin iç tüketim açığını yassı ürün ithal ederek karşılarken, diğer taraftan uzun ürünü üretebilmek için hurda demir ithal edilmektedir. Fiyat farkları Türkiye’den dünyaya katma değer transferini getirmektedir.
Demir çelik sektörü ark ocaklarında hammadde olarak kullandığı hurdanın 70'i, entegre tesislerin ihtiyaç duyduğu hammadde olan demir cevherinin 60'ı ve kömürün 90’ı ithalat yoluyla karşılanmaktadır.
Türkiye ham çelik üretiminde 64 çelik üreten ülke arasında 10., Avrupa’da Almanya’dan sonra ikinci sırada yer almakta ve dünya üretiminin 2’sini üretmektedir.
Demir çelik ana metal sanayiinde 2005-2010 yılları ortalama Ar-Ge değerleri ele alınarak firma düzeyinde inovasyon yapanların toplama oranı hesaplandığında, Türkiye 18 ülke arasında 45 ile sonuncu sırada yer almaktadır. Sektörün Ar-Ge harcamalarının toplam imalat sanayi Ar-Ge harcamaları içindeki oranı 4,52; demir çelik Ar-Ge harcamalarının GSMH’ye oranı ise 0.81 gibi düşük bir düzeydedir.
Ulusal demir çelik stratejisine ihtiyaç var
Sektöre devlet desteği istemekle serbestleştirme, özelleştirme ve küreselleşmeci yaklaşımları savunmak arasında bir çelişki bulunmaktadır. Sektörü ve ülkemizi AB yollarında zayıflatacak “Ulusal Yeniden Yapılandırma Programı”na değil, gerçekten üretici, yatırımcı ve kamu öncülüğünde kömür ve demir cevheri madenciliği ile çelik üretim ve tüketimini bütün olarak değerlendirecek bir “ulusal demir çelik stratejisi”ne ihtiyaç vardır.
Mevcut durum tüm alanlarda olduğu gibi demir-çelik sektöründe de stratejik planlamayı zorunlu kılmaktadır. Ülkemizin bu alandaki stratejisi, ülkenin gereksinimi olan demir çeliğin kalite, miktar ve çeşitlilik olarak ülkemiz tesislerinde üretilmesi, üretim için gerekli tesislerin çağın teknolojileri kullanılarak kurulması, mevcut tesislerin rekabet gücünü artırmak için sürekli modernize edilmesi, tesislerin gereksinimi olan başta demir cevheri ve kömürün öncelikle yerli kaynaklardan karşılanması üzerine kurulmalıdır. Ülkemiz geleceğini planlama yetilerini yeniden kazanmalı, tüm ulusal kaynaklarımız kalkınma amaçlı olarak seferber edilmelidir. Devletin ekonomide yönlendiriciliği artırılmalı ve özelleştirme saplantısından vazgeçilmelidir.”
8 oturum kapsamında 15’i poster 46 bildirinin sunulduğu kongrede, ilk gün, oturum Başkanlığını Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel YAYAN’ın yaptığı Yeni Ürünler ve Yeni Kapasiteler Işığında Türk Demir Çelik Sektöründe Durum Analizi konulu panele, Kardemir Genel Müdürü Fadıl DEMİREL, Tosçelik Genel Müdürü Dr. Suhat KORKMAZ, Demir Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Kemal EKİNCİ ve Kibar Holding Yönetim Kurulu Üyesi Yatırımlar Grup Başkanı A. Kerim DERVİŞOĞLU katıldı. Kongrede Hidrolik ve Demir Çelik konulu bir atölye çalışması da yapıldı.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.