Kazandığı parayla işini büyütmeye başladı. Kapı pencere yapmayı bırakıp 1. Sanayi Sitesi’ndeki atölyesinde traktör römorku üretimine geçiş yaptı. Zamanla orası da dar geldi. Denizli Organize Sanayi Bölgesi kurulunca, biraz da gözü kara davranıp oraya bugün sahibi olduğu Şahlan Hidrolik A.Ş’nin üretim tesisini kurdu. Şimdilerde hidrolik sıkıştırmalı çöp kamyonu asasından itfaiye aracına, yedek parçadan taşıma sistemlerine geniş bir yelpazede üretim yapıyor. Üretimi sadece yurt içine dönük değil, Belçika’dan Fas’a uzanan birçok ülkeye de ihracat gerçekleştiriyor. Şahlan Hidrolik Genel Müdürü Faruk Alyaz ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.
Şahlan Hidrolik’in yolculuğu nasıl, nerede ve ne zaman başladı?
Lise yıllarında yaz tatillerinde makine işiyle ilgilenen yerlerde çalıştığımdan, merakım makine imalatı üzerineydi. 1972’de askerden geldim. Soğuk demir ile kapı ve pencere imalatı yapan atölyeyi ilk işim olarak kuracağım, fakat param yok.
Babam da Denizli’nin ilk elektrikçilerinden, mesleği İzmir’de öğrenmiş. O da elektrikçi dükkanı açalım diye diretiyor. Ama ben kendi işime yöneldim. Bir arkadaşla atölyeyi kurduk. Mobiletim var, ona binip köy köy geziyorum. Gördüğüm inşaatın önünde durup “Bu kimin?” diye soruyorum. Sahibinin Almanya’da, yurt dışında olduğu söyleniyor. İnşaatla ilgileneni buluyor, kapı ve pencerelerini yapıyoruz. Para kazanmak, üretimde kullandığımız aletleri geliştirmek, yenilerini almak için çok çalıştık. Babam da biraz yardımcı oldu işimizi geliştirerek yolumuza devam ettik.
Firmanıza Şahlan ismini vermenizin sebebini bizlerle paylaşır mısınız? Yıllar önce esnaf, genelde işyerlerine soy isimlerini verirdi. Sizin esin kaynağınız ne oldu?
O yıllarda Demirel Türk siyasetini kasıp kavuruyor. Sağ kesimin lideri ve başında bulunduğu partinin amblemi şaha kalkmış kırat. Biz de kapı pencereden yavaş yavaş tarım aletleri üretimine geçiyoruz. Tarımla uğraşan köylünün hafızasına yerleşmesi için şaha kalkan attan esinlenerek Şahlan koyduk. 42 yıldır da bu ismi kullanıyoruz. Halbuki AP, sonra da DYP’nin siyasetine hiç yakınlık duymadım. Aslında ANAP’ta da siyaset yaptım ama o dört eğilimin içinde neredeydim onu hala daha bilmiyorum.
Demir kapı ve pencere yaparak sektöre adım attınız. Sonrasında ise zirai aletler ve römork üretmeye başladınız. Bu süreci bizlerle paylaşabilir misiniz?
Çok para kazanamıyoruz. Diğer yandan 1970’li yıllar ve Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından sıkıntılı bir süreçten geçiliyor. Elektrik kesintileri, ABD ambargosu var. Bir otomobil yedek parçası gerekli, bulunamıyor. Biz o parçaları tamir ediyor, kaynakla dolgu yapıyor ve yeniden kullanılır hale getiriyoruz. Bu bize katma değeri daha yüksek işler yapmamızın yolunu açtı. Ortak ayrılınca yola kendi başıma devam ettim.
Uzun süre tarımda kullanılan traktör römorku yaptım. Römork yaparken makine imalatının ne kadar önemli olduğunun farkına vardım. Çünkü, ABD’nin uyguladığı ambargo Türk ekonomisini ve sanayi sektörünün dışa bağımlı olduğunu göstermişti. Makine yapacağız ama demir çelik bulamıyoruz. Buna rağmen yolumuzdan sapmadık. Belediyelerin ihtiyaç duyduğu yükleyici yok, kepçe yok, iş makineleri yok. Biz de traktörlerin kullanımını sağlamak için ekipmanlar yapmaya başladık. 8-10 yıl bunları ürettik, çok tutuldu.
Yaptığımız işe bakıyoruz, bugün o 4x4 denilen iş makinelerinin nüvesini oluşturmuşuz. Ankara o yıllarda Hidromek, Ödemiş’te Mastaş, Denizli’de de Şahlan var. Biz daha sonra hidrolik makineler konusunda ciddi anlamda uğraş verir olduk.
Takip eden yıllarda traktör ekipmanlarından araç üstü ekipmanlar üretimine yöneldiniz. Bu alan daha mı karlıydı? Neden böyle bir tercih yaptınız? Bu tercihinizin sizlere artıları eksileri neler oldu? Bizlere bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
İtfaiye, sıkıştırmalı çöp kasası gibi, vidanjör gibi araç üstü birçok ekipman yapmaya başladık. Bu alanda sadece Denizli’de değil, Türkiye genelinde bir eksiklik olduğunu fark ettik. O gündür bu gündür bu sektörde varız. Denizli’de yaptığımız işle ilgili yan sanayi çok gelişmiş olmasa da kendi çapımızda üretimler yaptık.
Üretim geliştikçe Denizli merkezdeki yeriniz yetersiz kaldı ve tesisi Organize Sanayi Bölgesi’ne taşıdınız. Bizlere bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Bu soruyu cevaplamadan öce Denizli Organize Sanayi Bölgesi’ni kuran Feridun Alpat ile ilgili bir anekdotu paylaşmak isterim. Feridun Bey, burayı yapıyor, biz de tesis için yer arıyoruz. Feridun Bey, partici tavır içinde, daha çok DYP’lileri buraya çekmek istiyor. Çünkü bizler ANAP’tayız ve o yıllarda ANAP ile DYP arasında bir yarış vardı. Ben de Feridun Beye karşı olan grupta yer aldım. Muhalif grubun desteğiyle Abdülkadir Uslu Denizli Sanayi Odası Başkanı seçildi. Kadir Bey, Çardak ve Yumrutaş Organize Sanayi bölgelerini yaptı, fakat oralarda başarılı olamadı.
Feridun Bey, mimardı ve işi kendisi takip ettiğinden daha başarılı olduğu daha sonra anlaşıldı. Bunu niye anlattım? Feridun Beye bir ahde vefa duygusu vardır bende, dile getirmek istedim. Feridun Alpat olmasaydı, belki Organize Sanayi Bölgesi olmayacaktı. Organize sanayi bölgeleri daha düzenli bir yer. Yurt dışındaki firmalar, bu bölgeler içinde faaliyet gösteren firmalara karşı daha bir güven duyuyor. Sorunuza gelince… Organize Sanayi Bölgesi’ne fabrikayı kurduktan sonra üretim yelpazemiz genişledi. Ürettiklerimiz ile Belçika’dan Bulgaristan’a, Mısır’dan Suriye’ye, Fas’tan ve Cezayir’e çok sayıda ülkeye ihracat yaptık. Hidrolik sıkıştırmalı çöp kasaları ürettik. Suriye’nin Halep kentinde çöp tevzi tesisi kurduk. Çevre ve çöple ilgili çok şey yaptık. Bu arada hidrolikle ilgili donanımlar üreten yan sanayimiz de gelişti. Üretim fazlası olan yedek parçaları yurt dışına satmaya başladık.
Üretim yelpazenizde neler bulunuyor? Kısa ve uzun vade de hayata geçirmeyi düşündüğünüz projeleriniz neler?
5-6 kategoride üretim yapıyoruz. Yedek parça olarak hidrolik silindirler üretiyoruz. Hidrolik sıkıştırmalı çöp kasası en önde gidiyor. İtfaiye araçları yapıyoruz. Özel bazı platformlar üretiyoruz. Bunlar daha çok yeni inşaatların bodrum katlarına araçları indirip kaldıran asansörler. Hidrolik yük asansörleri yapıyoruz. Seyyar çalışma platformları var. Bundan sonrası için planımız ise ürün çeşidini artırmaktan çok tek noktada yoğunlaşıp, o alanda daha seri üretime geçmek.
Ürün yelpazesi genişledikçe sanıyorum kalifiye eleman sıkıntısı ortaya çıkıyor. Bu konu hakkındaki görüşlerinizi bizlerle paylaşır mısınız?
Denizli’de çok büyük bir pazar yok. Bölgede belediyelerin yeniden yapılanmasından dolayı sıkıntılar yaşanıyor. Belediyelerin ödemelerinde aksamalarla karşılaşılıyor. Bu da bizi dış pazarlara itiyor. Dış pazarlarda talep daha çok araç üstü ekipmanlara…
Diyarbakır’da faaliyet gösteren girişimcilerle geçen hafta gittiğimiz Antalya gezisinde tanıştık. İşletmede başarılı olamadıklarını söyleyip, birlikte çalışma konusunda öneride bulundular. “Bize proje üretir misiniz?” dediler. Çünkü bizim bu konuda daha önceden bir tecrübemiz var. Tahran’da bir temsilciliğimiz vardı. ODTÜ mezunu Engin Kızıltan isimli arkadaşımız orada bizim adımıza sipariş alıyor, biz buradan üretip gönderiyorduk. Ancak transferde sıkıntılar ortaya çıktı. İki çöp kasası bir tıra yüklenip gönderiliyordu. Bunun yerine “teknik kısmını biz yapalım, kasa kısmını orada siz yapın” önerisinde bulunduk. Oradan mühendisler gelip tesisimizde 4-5 ay çalıştı. 10 çöp kasası üretmek koşuluyla projeler hazırladık. İşi öğrendiler, iki yıldır kendileri Tahran’da üretiyorlar. Biz teknik malzeme satışını sürdürüyoruz. Bu işbirliğini Diyarbakır’a da taşımamız önerildi.
En fazla ihracat yaptığınız ülkeler hangileri?
Şu anda Belçika ve Fas var. Belçika’ya hidrolik silindir üretimimiz var, onu veriyoruz. Fas, Güney Afrika’ya açılan kapı konumunda. Arap baharından dolayı Ortadoğu’da sıkıntılı süreç hakim. Suriye ve Mısır önemli pazarlarımızdı…
Bir ara savunma sanayine yönelik üretim konusunda Denizlili sanayicilerin Genelkurmay ile bir teması olmuştu. Bu temas sonrasında herhangi bir gelişme oldu mu? Yaşanan son gelişmeler neler?
Çok sonuca gitmedi. Ada Çorap, bir ihale aldı. Daha çok Ankara, İstanbul, İzmir ve Gaziantepli bazı firmalar, savunma sanayine üretim yapıyor. Makine ve teçhizatta beklenen olmadı, çünkü Nato normları ortaya konuldu. Bir başka sıkıntı üretim amaçlı aldığınız makinenin durumu. Mesela silah yapacak bir torna makinesi aldınız. O tezgah kontrol altında. Hayal ettiğiniz en modern silahı yapabilirsiniz. Ama alırken “ne yapacaksınız, nerede ve hangi amaçla kullanacaksınız” diye sorgulama başlıyor. Ayrıca cip takıyorlar, yerini değiştirdiğinde bile programı kaldırıp tezgahı çalışmaz hale getiriyorlar.
Denizli’yi kendi ölçeğindeki iller ile karşılaştırırsak, makine ve ekipmanları üretimindeki yeri hakkında bizleri bilgilendirir misiniz?
Türkiye’de genel olarak makine üretimi zayıf. Demir çelik ya da kösele üretiminde belli bir ürün var, ona göre üretim yaparsınız. Ama makine öyle değil. Binlerce parametre var. Elektrik, elektronik, mekanik gibi… Bunlarda iyi olmak zorundasınız.
Uçak da bir makine, otomobil de bir makine. Yani makine çok geniş bir kavramı ifade ediyor. Denizli endüstrileşmiş dokuz il arasında. İstanbul, Ankara, İzmir zaten ilk üç il. Gaziantep, Eskişehir, Kayseri ve Bursa ile kıyaslarsak, Bursa’dan iyi değiliz.
Denizli’de makine sanayisinin yeterince gelişmemesi Ar-Ge’ye yeterince önem verilmemesinden mi kaynaklanıyor?
Makinacılık yapmak için önce makinayı çok iyi tanımanız gerekir. Makina nedir, nasıl yapılır bunu bileceksiniz. Çok iyi bir elektrik, elektronik bilginiz yoksa otomasyonla ilgili üretim yapamazsınız. Konstrüksiyon bilginiz yoksa çelik konstrüksiyon yapamazsınız. Döküm, boya, kaplama kepsi birbirine bağlı. Sabit kullanılacak bir makine yaptınız ama bunun Denizli ile Erzincan arasındaki ısı farkı bile önem taşıyor.
Kaynak: Denizli Haber
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.