Bizde Tombul Kedi Yok
Bunların 728 bini tüketici kredisi, 2 milyon 272 bini de kredi kartından dolayı takibe girdi
Bunların 728 bini tüketici kredisi, 2 milyon 272 bini de kredi kartından dolayı takibe girdi
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı Tevfik Bilgin, 3 milyon kişinin kredi takibinde olduğunu söyledi. Bilgin, “Bunların 728 bini tüketici kredisi, 2 milyon 272 bini de kredi kartından dolayı takipte. Bir önceki yıla oranla kredi takibindeki artış ise yüzde 49'' dedi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, bankacılık sisteminin yıl sonu karının 20 milyar 75 milyon lira olduğunu bildirerek, 'ཐ milyar lirayı geçeceği şeklindeki tahminimiz tutmuştur'' dedi.
BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, düzenlediği basın toplantısında, 31 Aralık 2009 tarihi itibariyle bankacılık sisteminin aktif büyüklüğünün 834 milyar lira olduğunu belirtti. Bilgin, bankaların bir yıllık dönemde aktiflerini yüzde 14 oranında artırdığını kaydetti.
Kredilerdeki artış oranının yüzde 6,9 olduğunu ifade eden Bilgin, kredilerin toplam tutarının da yıl sonunda 393 milyar lira düzeyinde gerçekleştiğini söyledi.
Bilgin, takipteki alacakların da bu dönemde yüzde 55,5 oranında arttığını ve brüt olarak 14 milyardan, 22 milyar liraya geldiğini kaydetti.
EN BELİRGİN GÖSTERGE KARLILIK
2009 yılının en belirgin göstergesinin karlılık olduğuna işaret eden Bilgin, ''Yıl sonu karımız 20 milyar 75 milyon liradır. Tahminimiz 20 milyar lirayı geçeceği şeklindeydi. Tahminiz tutmuştur'' dedi.
Bilgin, 2009 yılında bankaların mevduatla ve öz kaynakla harmanladıkları kaynaklarını, pasif yapısını aktifte ağırlıklı olarak menkul değerler cüzdanında kullandığını ve kalan bir miktar fonu da kredilere aktardığını söyledi.
Menkul değerler cüzdanının bir yıllık dönemde yüzde 35,5 oranında arttığını bildiren Bilgin, menkul değerlerden kastın Hazine bonosu ve devlet tahvili olduğunu kaydetti.
BDDK Başkanı Bilgin, bankacılığın aktif kalemlerine bakıldığında, menkul kıymetlerin 2008 yılının eylül ayında aktifte minimum düzeye indiğini ve yüzde 26,5 olduğunu, bu dönemden sonra menkul kıymetlerin aktifteki ağırlığı arttığını ve yüzde 31,5 düzeyine geldiğini söyledi.
Kredilerin aktifteki oranının ise yüzde 47,1 olduğunu belirten Bilgin, kriz döneminde yani geçtiğimiz 1,5 senede kredilerin alanında bir miktar azalmayla yüzde 53'lerden yüzde 47'lere gerileme yaşandığını, menkul kıymetlerde de yüzde 26'lardan yüzde 32'lere bir artışın söz konusu olduğunu kaydetti.
Bilgin, ''Bankalarımızın likit kalma ve en az riskli enstrümanlarla çalışma tercihi, bu trendde etkili rol oynadı'' dedi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, banka grupları itibarıyla toplam aktiflerin gelişimi incelendiğinde katılım bankaları grubunun aktiflerinin 2009 yılında bir önceki yıla göre yüzde 30,5 oranında arttığını, kamu bankaları grubundaki artışın yüzde 20,5, özel bankalar grubundaki artışın ise yüzde 11,9 olarak gerçekleştiğini söyledi.
Bilgin, düzenlediği basın toplantısında, mevduatın 2009 yılında da en önemli fon kaynağı olma niteliğini koruduğunu, 2008 yılsonuna göre artış oranının yüzde 13,2 olduğunu belirterek, Aralık 2009 itibarıyla toplam pasifin yüzde 61,7;sini mevduatın, yüzde 10,3;ünü bankalara borçlar ve yüzde 7,3;ünü repo yoluyla sağlanan fonların oluşturduğunu bildirdi.
2009 yılının dokuz aylık döneminde takipteki alacakların artışı ve kredilerin artış hızındaki yavaşlamanın kredilerin takibe dönüşüm oranını yükselttiğini ifade eden Bilgin, yılın son çeyreğinde ise kredilerin ilk üç çeyrekten daha hızlı artması ve takipteki alacakların artış hızının yavaşlaması, takibe dönüşüm oranının artışını durdurduğu ve 2009 yıl sonu itibarıyla takibe dönüşüm oranının Eylül 2009;daki yüzde 5,3 seviyesini koruduğunu kaydetti.
Sektördeki karlılık performansına bağlı olarak yasal özkaynaktaki artış dolayısıyla sektörün sermaye yeterliliği rasyosundaki artışın sürmekte olduğunu belirten Bilgin, ''Özellikle küresel krizin etkilerinin ülkemizde hissedilmeye başlandığı 2008 yılının son çeyreğinden itibaren gerek kredi talebinin azalma göstermesi, gerekse bankaların ihtiyatlı bir politika izlemeleri nedeniyle mevduatın krediye dönüşüm oranı azalma eğilimi göstermiş ve 2009 yıl sonu itibarıyla yüzde 80,6 düzeyinde gerçekleşti'' dedi.
2005 yıl sonundan bu yana bankaların en önemli plasman kalemi olma özelliğine sahip olan kredilerin Aralık 2009 itibarıyla bankacılık sektörünün toplam aktifleri içerisinde yüzde 47,1 paya sahip bulunduğunu belirten Bilgin, şöyle devam etti:
''Toplam krediler 2008 yıl sonuna göre 25,2 milyar lira artarak Aralık 2009 itibarıyla 392,6 milyar lira seviyesine ulaştı. 2006- 2008 yıllarında güçlü bir büyüme gösteren krediler küresel krizin etkileriyle 2009 yılında yüzde 6,9 artış oranı ile önceki yıllara kıyasla düşük bir büyüme gösterdi.
2009 yılının ilk iki çeyreği boyunca duraklayan kredi hacmi faiz oranlarındaki düşüş ve ekonomide yaşanan toparlanmanın etkisiyle üçüncü çeyrekten itibaren artmaya basladı ve en güçlü büyümesini yüzde 4,5 oranıyla son çeyrekte gerçekleştirdi.
Anılan dönemde kamu bankalarının kredileri yüzde 19,3 artarken, özel bankaların kredilerinde yüzde 0,4 azalış, katılım bankalarının kredilerinde ise yüzde 34;lük artış gözlendi.''
Aralık 2009 itibarıyla bankacılık sektörü toplam kredilerinin yüzde 45,5;inin kurumsal/ticari kredilerden, yüzde 33,1;ini bireysel kredilerden, yüzde 21,4;ü ise KOBİ kredilerinden oluştuğunu belirten Bilgin, 2008 yıl sonu ile karşılaştırıldığında bireysel krediler ve kurumsal/ticari kredilerin toplam krediler içindeki paylarında artış, KOBİ kredilerinin payında ise azalış gözlendiğini söyledi.
Kredilerin türleri itibarıyla bir önceki çeyreğe göre değişimleri incelendiğinde, 2008 yılının son çeyreğinde başlayan duraklama ya da azalışların, 2009 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren tüm kredi türlerinde artışa döndüğünün gözlendiğini ifade eden Bilgin, kurumsal/ticari kredilerin 2009 yılının ikinci çeyreği dışında artış eğilimini sürdürdüğünü, bireysel kredilerde iki çeyrek boyunca gözlenen düşüşün ardından artış eğilimine girdiğini, küresel ekonomik krizin etkisiyle en fazla azalış gözlenen KOBİ kredilerinin ise 2009 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren artışa geçerek 2008 yıl sonuna göre sınırlı seviyede bir azalış sergilediğini bildirdi.
TAKİPTEKİ ALACAKLAR
Ekonomik krizin etkilerinin en şiddetli hissedilmeye başlandığı Eylül 2008 döneminden sonra hızlı bir artış trendine giren takipteki alacakların, Aralık 2009 itibarıyla 21,9 milyar lira seviyesine ulaştığını bildiren Bilgin, bankacılık sektörünün toplam kredilerinin 2009 yılında yüzde 6,9 artarken, takipteki alacakların aynı dönemde yüzde 55,5 oranında yükseldiğini belirtti.
Ancak, takipteki alacaklardaki artış hızının Ekim 2009 döneminden itibaren ciddi bir biçimde azaldığının gözlendiğini kaydeden Bilgin, takipteki alacaklar toplamının 2009 yılının ilk 9 ayında yüzde 50,9 artarken, son çeyrekteki artış hızının yüzde 3,1 ile sınırlı kaldığını bildirdi.
Bilgin, yılın son çeyreğindeki yavaşlamada aktiften silinen/satılan takipteki alacaklar da etkili olmakla birlikte, bu tutarlar hariç tutulduğunda dahi bankacılık sektörünün takipteki alacak oluşumunun yavaşladığının gözlendiğini belirterek, şöyle dedi:
' yıl sonunda yüzde 3,7 düzeyinde olan toplam kredilerin takibe dönüşüm oranı, Ekim 2009;da yüzde 5,4;e kadar yükseldi ve Aralık 2009 itibarıyla yüzde 5,3 seviyesinde gerçekleşti.
Kredi türleri itibarıyla en yüksek takibe dönüşüm oranı yüzde 7,6 ile KOBİ kredilerinde olup, KOBİ kredileri aynı zamanda 2009 yılında takibe dönüşüm oranı en hızlı artan segment oldu.
Bireysel kredilerin takibe dönüşüm oranı 2008 yıl sonunda yüzde 3,7 iken Aralık 2009 itibarıyla yüzde 6;ya yükseldi. Bireysel kredilerin türleri itibarıyla takibe dönüşüm oranları incelendiğinde ise, kredi kartı alacaklarının takibe dönüşüm oranının yüzde 6,5;ten yüzde 10,4;e, konut kredilerinin takibe dönüşüm oranının yüzde 1,3;ten yüzde 2,1;e, taşıt kredilerinin takibe dönüşüm oranının yüzde 6;dan yüzde 10,3;e, ihtiyaç kredilerinin takibe dönüşüm oranının yüzde 2,7;den yüzde 4,5;e ve daha düşük montanlı olan diğer kategorisindeki bireysel kredilerin takibe dönüşüm oranının ise yüzde 4,7;den yüzde 12,1;e yükseldiği gözlenmektedir.
Bu kapsamda, küresel krizin etkisiyle artan işsizlik oranlarının, kredi kartları başta olmak üzere tüm bireysel kredi segmentlerinde takibe dönüşüm oranının yükselmesi şeklinde bir yansımasının olduğu değerlendirilmektedir.''
Bilgin, Aralık 2009 tarihi itibarıyla bir kişinin bir kez sayılması durumunda takipteki bireysel kredi müşteri sayısının 3 milyon 243 bin kişi olduğunu, bunun 1 milyon 62 bininin tüketici kredileri, 2 milyon 277 bin kişisinin de kredi kartları kapsamında olduğunu söyledi.
Sektörün takipte izlenen kredilere karşılık ayırma oranının 2008 yıl sonunda yüzde 79,8 iken 2009 yılında daha da artan bu oranın Aralık 2009 itibarıyla yüzde 83,5 gibi yüksek bir seviyeye ulaştığını belirten Bilgin, yeniden yapılandırılan ya da yeni itfa planına bağlanan toplam krediler Aralık 2009 itibarıyla 11,2 milyar lira seviyesine ulaştığını, aynı kapsamda kredisi yeni sözleşme koşuluna bağlanan, yeniden yapılandırılan ya da yeni itfa planına bağlanan toplam müşteri sayısının ise 828 bin 476 kisi olduğunu kaydetti.
Bankaların ellerindeki menkul değerler portföyünün 2009 yılında yüzde 35,5 oranında büyüyerek 262,9 milyar lira seviyesine yükseldiğini bildiren Bilgin, şu bilgileri verdi:
''Küresel krizin etkisiyle gerek kredi talebinin düşmesi gerekse de bankaların risk algılamasının yükselmesi nedeniyle bankaların menkul değer yatırımlarına talebi artmış, toplam menkul değerlerin Aralık 2008;de bankacılık sektörü toplam aktifleri içerisindeki payı yüzde 26,5 iken, 2009 yılında 5 puan artarak yüzde 31,5;e yükseldi.
2009 yıl sonu itibarıyla bankaların menkul kıymet portföyünün yüzde 97,4;ü kamu tarafından ihraç edilmiş menkul değerlerden oluşmaktadır. Aralık 2009 itibarıyla kamunun toplam borç stoku 441,4 milyar lira olup, bu tutarın yüzde 58;i bankalarca finanse edilmektedir.
Toplam menkul değerlerin yüzde 90,8;i kamu ve özel bankaların portföyünde bulunmakla birlikte, 2009 yılında kamu bankalarının toplam portföy içindeki payı yüzde 43,6;dan yüzde 40,4;e gerilerken özel bankaların payı yüzde 46,7;den yüzde 50,4;e yükselmiştir.''
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, Ziraat Bankasının özelleştirilmesi konusunda, Türkiye'nin Ziraat Bankası gibi bir bankaya ihtiyacı olduğunu belirterek, ''bana göre, ana sözleşmesine, 'belli bir büyüklüğün üzerinde kredi veremez ve kredileri dağınık küçük küçük verilir' hükmü konmalı. Bu bankanın güvenliğini de bu şekilde sağlamış oluruz'' değerlendirmesinde bulundu.
BDDK Başkanı, bu yıl bankacılık sektöründe büyüme öngörüsünün yüzde 15'ler düzeyinde olduğunu da kaydetti.
Bilgin, düzenlediği basın toplantısının ardından soruları yanıtladı.
Ziraat Bankası'nın özelleştirilmesine ilişkin soru üzerine Bilgin, Türkiye'nin Ziraat Bankası gibi bir bankaya ihtiyacı olduğunu, Ziraat Bankası'nın özellikle kimsenin gitmediği yerlerde işlem yapmak, devletin ödemelerinde tahsilatlarında aracı olmak için bu anlamda değerlendirilebileceğini ifade eden Bilgin, ''bana göre, ana sözleşmesine şöyle bir hüküm konmalı. 'Belli bir büyüklüğün üzerinde kredi veremez ve kredileri dağınık küçük küçük verilir'. Dolayısıyla bu bankanın güvenliğini de bu şekilde sağlamış oluruz'' diye konuştu.
Bilgin, Ziraat Bankası'na gelene kadar diğer bazı kamu bankalarının düşünmenin daha mantıklı olabileceğini düşündüğünü dile getirdi.
''BİZDE TOMBUL KEDİ YOK'' Bir gazetecinin, ABD Başkanı Barack Obama'nın, bankaların çok fazla büyümemesine ilişkin çalışma başlatacağını hatırlatarak, Türkiye'deki duruma ilişkin sorusu üzerine, Türkiye'de ''tombul kedi olmadığını'', Türkiye'de bankaların toplam büyüklüğünün milli gelirin yüzde 85'ini oluşturduğunu söyledi. Bilgin, ''Bizim bankacılık sistemimizde oligopol bir piyasa yapısı hakim. Öyle bankalarımız var ki o bankalarımızın grip olması bile sistemdeki bankaları daha fazla zatürre olmasına sebebiyet verebilir'' dedi.
Şu anda dünya ülkeleri arasında bankaların batamayacak, batırılamayacak kadar büyümesiyle ilgili bir karar alınmış durumda olmadığına işaret eden Bilgin,''Bu alanda en mantıklı yaklaşımlardan biri kaldıraç olayı. Bir bankanın büyümesini öz kaynaklarının belli bir oranıyla sınırlamak, bu bizim sistemde 8, batı ülkelerinde 40'a kadar varmış durumda. Bu tür çalışmalara girmek yararlı olabilir'' dedi.
Bunun siyasi bir karar olduğunu ifade eden Bilgin, böyle bir çalışmanın hiçbir bankaya zarar vermemesi, bankaların sağlıklılığını bozmaması gerektiğini belirtti.
''OYUNU BOZAN DAVRANIŞLARI NOT EDİYORUZ''
BDDK Başkanı, özel bankaların reel sektörün yanında yer almadığına ilişkin bir soru üzerine, asil hacmin kamu bankalarında olduğunu, kamu bankalarının 2009'da hem kredilerde, hem aktifte, hem mevduatta hacim yaptıklarını, kaynağı da mevduatla sağladıklarını söyledi.
Özel bankalarla yabancı bankaların tavrının tamamen kendi iç işleyişleri, kendi kararları olduğunu, bu konuda bir baskı yapamayacaklarını belirten Bilgin, ''Oyunu bozan tavırları, davranışları not ediyoruz, gerekli yerde uyarıyoruz. Bizden bazı talepleri olduğunda ona göre cevap veriyoruz'' dedi.
Bilgin, bir soru üzerine, bankacılık hacmi büyük olmasa bile bazı bankaların sistemik olarak önemli olduğunu, bu bankalara daha hassas davranmak, bunlarla ilgili düzenlemelerde hassasiyete önem vermek gerektiğini ifade etti.
''ÖNEMLİ OLAN HARCIN KALICI OLMAMASI''
Bir gazetecinin, nazar değmesin denilen bankalarla ilgili, banka şubelerinden harç alınması konusunun BDDK başkanı tarafından açıklanmasının daha doğru olup olmayacağı sorusu üzerine, Bilgin, ''Özellikle harç kararı nazar değdirecek bir karar değil. Bizim hesaplamalarımıza göre 400 milyon lira civarında bir yükümlülük getiriyor'' dedi.
Bilgin, bu harcın kalıcı olmamasının önemli olduğunu ifade etti.
Bir başka soru üzerine Bilgin, ABD Başkanı Obama'nın ''bankalarla savaşmaya hazırım dediğini'' hatırlatarak, ''Eğer bir ülkenin başındaysanız bankalara savaşmaya gerek yoktur, bankalar ne derseniz onu yaparlar. Bizim iş yapış şeklimiz bankaların mali yapısını bozmayacak şekilde yol haritalarını çizmek'' diye konuştu.
''Önemli olan bankaların sağlıklılığını onlara rağmen koruyabilmek'' diyen Bilgin, bazı bankalarda yüzde 20-25 büyüme vurgusu olduğunu, kendisinin öngörüsünün yüzde 15'ler düzeyinde bulunduğunu kaydetti.
Bilgin, şöyle devam etti:
''Bazı bankalar daha hızlı büyüyebilir, bu kamu bankası veya özel banka olur, küçük veya büyük olur, hiç fark etmez. Eğer bir banka 5. viteste yoluna devam ediyorsa, aynaya bakmıyorsa, lastiklerini kontrol etmemişse, ilerdeki virajı dikkate almamışsa biz ona 'dur' deriz. Bu anlamda hiçbir banka arasında fark yok, bankalar büyüyecekse sermayeyi kontrollü kullanacak ve belirlediğimiz yol haritası içinde büyüyecek onun dışında her şey serbest. Onun dışında hiçbir bankanın diğer bir bankaya ya da sisteme zarar vermeye hakkı yok.''
KREDİ MALİYETLERİ
Kredi maliyetleri konusundaki soruya ise Bilgin, ''Karşılıklar yönetmeliğinin süresini 1 yıl uzatıyoruz, bu konuyu görüşe açtık. İkinci olarak, genel karşılık olarak diye bir karşılığımız var. Canlı kredilerde yüzde 1 oranında bankalar genel karşılık oranı tutarlar. Bu oranı Mart 2011'e kadar sermaye yeterliliği yüzde 16'nin üzerindeki bankalar için yüzde 0 kadar tutabilmelerini sağlayıcı bir düzenleme yaptık, görüşe açtık'' yanıtını verdi.
BDDK'nın elindeki enstrümanların bittiğini, bunların son enstrümanları olduğunu belirten Bilgin, sektörün bu mesajı algılayacağını, maliyetlerini buna göre ayarlayacağını düşündüklerini, faizler düştüğü için maliyet avantajının çok fazla olmayabileceğini, ancak bu ortamda bile bu ayarlamanın kredi faizlerinde yaklaşık yüzde 0,30-0,40 bir indirime sebep olabileceğini anlattı.
'ཚ TRİLYONLA BU ÜLKEDE BANKACILIK YAPILMAZ''
Lisans verilmesine ilişkin bir soru üzerine Bilgin, geçmişte çekingen davranmanın sonuçlarının alındığını belirterek, şöyle konuştu:
''Bankacılık Kanununda 30 milyon TL'lik bir sermaye var, mevduat bankaları için. Kusura bakmayın ama bu parayla kimseye banka kurdurmayız. Bu konuda menfi görüşüm var. 30 trilyonla bu ülkede bankacılık yapılmaz...
30 trilyon parasal büyüklük yanında, bana lisans alma düşüncesiyle gelenlere düşüncemi arz ediyorum önemli olan güç ve itibar, tüm her şeyin yanında maceraya girmeye düşüncesi ve bu ülkeye inançtır. Bu ülkeye inancın ölçüsü de her şeyin yanında parasal bir miktar katkıda bulunmaktadır. Öz kaynaklarınız, ilk koyduğunuz sermaye güçlü olmalı ki biz sizin inancınızı görelim. Eskiden 2000'li yıllardan önce yemek masalarında bankalar alınıp satılırdı. Bu dönemde böyle bir şeye izin vermiyoruz. Büyüklüğe, sermaye yapısına, mali güç ve itibara önem veriyoruz.''
''BAZI YABANCILAR UMDUĞUNU BULAMADI''
Bir başka soru üzerine Bilgin, rakamların 2009 yılı boyunca yabancı bankaların çekimser bir davranış kalıbı içinde olduğunu gösterdiğini söyledi.
Yabancı bankalarla ilgili tecrübenin, ''iyi günlerde hızlı büyüdüklerini, iyi firmaları kaptıklarını, kötü günlerde çok hızlı büzüştüklerini gösterdiğini'' anlatan Bilgin, ''Bazı yabancı bankalar, Türkiye'yi 3. dünya ülkesi gibi gördü, buraya çok tecrübeli olmayan yöneticilerini göndermeye kalktı veya Türk yöneticilere çok fazla güvenmedi. Bunun ceremesini bu dönemde çektiler. Türkiye kolay kolay bankacılık yapılabilecek bir ülke değil. Bu ülkede bankacılık gerçekten zor. Dolayısıyla bazı yabancılar da umduğunu bulamadı, yerine Türklerin girdiğini de duyuyoruz'' diye konuştu.
KAR DAĞITIMI
Kar dağıtımına ilişkin soruya ise bilgin, ''Üç senedir bir uygulamaları olduğunu, 3 senedir tüm bankaların buna uyduğunu'' söyledi.
Bankaların çoğunun zaten kar dağıtmadığını, dağıtmak isteyenlerin kendilerine geldiğini, bazı kıstasları olduğunu, bu yöntemin 3 yıldır çok sağlıklı şekilde işlediğini kaydetti.
Bir gazetecinin, ''bankaların 'hava atma zamanı geldi'' dediniz. Bakan Çağlayan, 'keyif çattıklarını' söylüyor'' sözleri üzerine, Bilgin, ''gelinen noktada kendilerince küçük çaplı bir hava atma olabileceğini ama bunun geleceği önemsemeyecekleri anlamına gelmediğini'' söyledi.
Bankacıların keyif çatmadığını, Anadolu'da dolaştıklarını, kredi pazarlama gayreti içinde olduklarını ifade eden Bilgin, ''Şunu çok iyi biliyorlar, ellerindeki nakitler şişti. Bu nakdi kullandırmak zorundalar. DİBS'lere yatırırlarsa getirisi düşük, dolayısıyla bir yere yatırmak zorundalar. Eğer bankalar boğazı gören odalarında keyif çatarlarsa emin olun bu yıl sonunda keyif çatan bankacıların bilançolarını çok rahat analiz edebilirsiniz, onların karlarındaki düşmeyi görürsünüz'' diye konuştu.
STRES TESTİ
Bir başka soru üzerine BDDK Başkanı, kredilerin takibe dönüşüm oranının bir miktar artacağını, ancak çok şiddetli bir artış beklemediklerini belirterek, ''Basınç testlerimiz, diğer adı stres testi, bu oran yüzde 20'lere yaklaşsa dahi bankaların sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 8'in altına inmiyor. Sistem tampon bölgeye sahip, önümüzdeki yıllara güvenle bakılıyor. Bu güveni korumak bizim görevimiz'' dedi.
Balkanlarda büyüme konusundaki sorular üzerine BDDK Başkanı, Balkanların bir hacmi, daha farklı bir yapısı ve bu ülkelerin AB'ye üyelik süreci olduğunu belirtti. Bu ülkelerde bankaların var olması gerektiğini kaydeden Bilgin, ''Özellikle komşumuz zayıflamışken. Komşumuzun Balkanlardaki varlığı, bankacılık mantığı kadar devletin desteklemesiyle de o ülkelere girdi. Biz de bankalarımızı en azından sözle destekliyoruz'' diye konuştu.
Bilgin, bu ülkelerde, özel mantıkla daha fazla kar, daha fazla büyüme, daha fazla ticari faaliyet anlamında çalışılmasının daha yararlı olacağını düşündüğünü söyledi.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.