Çelik Sektörü, 13 Milyar Dolar Değerinde Üretim Yapabilecek Kapasitesini Kullanamadı
2011 ve 2012 yıllarında, dünyanın büyük çelik üreticileri arasında üretimini en hızlı arttıran ülke konumunu elde eden ve son 10 yıllık dönemde, Çin ve Hindistanın ardından üretimini en hızlı arttıran üçüncü ülke konumunada bulunan Türkiye, 2013 yılına da üretim artışı beklentileri ile girmişti. Yıla % 6.8 oranındaki üretim düşüşü ile başlayan çelik sektörünün rekabet gücü, çelik sanayimizin temel girdisi konumunda bulunan hurda ile mamul fiyatları arasındaki marjın daralmasından olumsuz yönde etkilenmiştir.
Yılın son çeyreğinde bir miktar toparlanma eğilimi gösteren ham çelik üretimi, Aralık ayında bu defa ülke genelinde elektrik enerjisi arzında yaşanan sıkıntıların çelik sektörünün enerjisinin kesilerek aşılmaya çalışılmasından olumsuz yönde etkilenmiştir. Yıl sonu itibariyle, Türkiye’nin çelik üretimi artmak bir yana, beklentilerin tersine % 3.4 oranında düşüşle, 34.65 milyon tona gerilemiştir. 2013 yılında, uzun ürünlerin yarı ürünü olan kütük üretimi % 2.8 oranında düşüşle, 26.3 milyon tona; yassı ürünlerin yarı ürünü olan slab üretimi ise, % 5.3 oranında düşüşle, 8.36 milyon tona gerilemiştir. Son yıllarda dünyanın en hızlı üretim artışını elde eden ülkesi konumunu elde eden Türkiye, 2013 yılında % 3.4 oranındaki üretim düşüşü ile, bu defa dünyada üretimi en hızlı gerileyen ülkeler arasında yer almıştır. 2013 yılındaki üretim düşüşü ile Türkiye, dünyanın en büyük 10 çelik üreticisi arasında, Güney Kore’nin ardından en fazla üretimi gerileyen ülke olmuştur. 2013 yılında, dünya çelik üretiminin % 3.6 oranında artış gösterdiği bir ortamda, Türkiye’nin üretiminin keskin sayılabilecek bir oranda gerilemesi, sektörün yaşadığı sıkıntıların boyutunu ortaya koymaktadır.
Üretimindeki gerilemeye rağmen, Türkiye, dünyanın en büyük çelik üreticileri listesinde 8. sıradaki yerini korumuştur. Sektörün nihai mamul üretiminin ise, % 63 oranında artan yarı mamul ithalatının desteği ile, % 6 civarında yükselerek, 36 milyon tonun üzerinde gerçekleşeceği ve bu yönüyle nihai mamul üretiminin, ilk kez ham çelik üretiminin üzerine çıkacağı tahmin edilmektedir. Sektörün ham çelik üretiminde kapasite kullanım oranı da, 2012 yılındaki % 73 seviyesinden, 2013 yılında % 69 seviyesine düşmüştür. Slab üretiminde ise, kapasite kullanım oranı % 53 gibi oldukça düşük bir seviyede kalmıştır.
Atıl Kalan Kapasitenin Yaratacağı Değer Cari Açığın % 22’si Kadar
Sektör 2013 yılında yaklaşık olarak 13 milyar dolar tutarında değer yaratabilecek, 15.5 milyon tonluk kapasitesini kullanamamıştır. Çelik sektörümüzde atıl kalan kapasitenin, dünyanın en büyük 14. çelik üreticisi olan Fransa’nın üretim miktarına eşit olduğu ve Türkiye’nin toplam çelik ihracatının % 80’i kadar bir bölümü oluşturduğu dikkate alındığında, işin boyutu ve önemi daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Çelik sektörümüzün atıl kalan kapasitesinde gerçekleştirebileceği üretimin değeri, 2013 yılında 60 milyar dolar civarında beklenen cari açığın % 22 ve 100 milyar dolar civarında gerçekleşmesi beklenen Türkiye’nin dış ticaret açığının % 13 oranındaki kısmına tekabül etmektedir.
Dünya çelik sektörünün pozitif yönde geliştiği ve global ham çelik üretiminin % 3’ün üzerinde arttığı bir ortamda, çelik sektörümüzün üretiminin gerilemesinde, girdi maliyetlerinin yükselmesi yanında,
• Sektörün üzerindeki, rakip ülke üreticileri üzerinde bulunmayan ilave yüklerin rekabet gücünü düşürmesi, · İthalatı teşvik eden ve ithal ürünleri yerli ürünler karşısında avantajlı hale getiren uygulamaların sürdürülmesi,
• Kalitesiz ve düşük fiyatlı ithalatın önünü kesecek tedbirlerin alınmaması,
• Dünya çelik sektöründeki kapasite fazlalığı,
• Son dönemde yaygınlaşan korumacı politikalar,
• Bazı ülkelerin girdi ihracatını sınırlandırmaya yönelik politikalar uygulaması,
• Genel olarak serbest ticareti olumsuz yönde etkileyen yaklaşımların yaygınlaşması gibi unsurlar da etkili olmuştur.
Başta AB ve Orta Doğu & Kuzey Afrika ülkeleri olmak üzere, temel ihraç pazarlarımızdaki durgunluk ve İran’a uygulanan ambargo kapsamında İran’a yönelik yarı ürün ihracatının yaptırım kapsamına alınması yanında, ABD, Mısır, Ürdün, Kolombiya gibi ülkeler tarafından bazı çelik ürünleri ihracatımıza karşı alınan koruma önlemlerinin de etkisi ile,2013 yılının 11 aylık döneminde, çelik ürünleri ihracatımız miktar açısından % 6.6 oranında ve değer açısından % 8.3 oranında düşüş göstererek, 14.4 milyar dolara gerilemiştir.
Bu arada ithalat, miktar açısından % 24.3 ve değer açısından % 12.8 oranında artışla, 11.63 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. 2013 yılının Ocak-Kasım döneminde, ihracattaki gerileme ve ithalattaki keskin artış neticesinde, sektörün ihracatının ithalatı karşılama oranı % 152’den % 124’e gerilemiştir.
Türkiye’nin net çelik ihracatı ise, 2012 yılındaki 5.9 milyar dolardan, 2013 yılında 11 aylık verilerden yıllıklandırılmış verilere göre, % 50 civarında düşüşle, 3 milyar dolarda kalmıştır. Türkiye’nin toplam çelik tüketiminin % 10’un üzerinde artmış olduğu Ocak-Kasım döneminde, Türkiye’nin ham çelik üretiminin ve ihracatının gerilemesi, tüketimin ise, artan oranlarda ithalat ile karşılanmaya devam edilmesi, “Türkiye’nin açık pazar konumunun daha ne kadar sürdürülebileceği” sorusunu gündeme getirmektedir.
Sektörün milyarlarca dolar kaynak tahsisi ile devletten hiçbir yardım almadan oluşturduğu kapasiteler atıl durumda kalırken, iç piyasadaki güçlü tüketim artışının ithalat ile karşılanması ve ithalatın bu kadar kolay bir şekilde yapılabilmesi rahatsızlık yaratmaktadır.
KAYNAK: TÜRKİYE ÇELİK ÜRETİCİLERİ DERNEĞİ
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.