Düşen Bıçağı Yakalamak Gibi...
Hurda - cevher savaşı kızışacak, İran - Irak Rusya Suriye - Çin köşeye sıkıştırılacak, Doğal kaynaklar ele geçirilmeye çalışılacak...
Hurda - cevher savaşı kızışacak, İran - Irak Rusya Suriye - Çin köşeye sıkıştırılacak, Doğal kaynaklar ele geçirilmeye çalışılacak...
Tuncay Sergen / YİSAD Yön. Kur. Bşk.
Geçen yılbaşı yayımlanmış yazımı buldum. Ne demişim diye baktım. Ana hatları şöyleymiş:
Bunları bu yıl da tekrar ediyorum. Ancak ilavelerim var:
Doğal kaynakların dünyada miktarı azalırken fiyatları neden düşer ? Düşünmek lazım. Dünya tüketimi %3 civarında düşmüşse, acaba üretim %3 azaltılsa, piyasa dengeye oturur mu sorusu kafamı kurcalıyor. Çünkü şu an piyasada mantıksız bir durum var. Örneğin demir cevheri CFR Kuzey Çin limanına teslim 38-40 ABD$/mt civarında. Avustralya’dan Çin’e navlun 12-15 usd desek, liman ve handling masraflarını da 5 ABD$ seviyesinde düşünsek, demir madeninden limana nakliye 5-10 usd olsa, maden sahibine 15 ABD$/mt ya kalır, ya kalmaz. Yani madenci ocakta teslim etse cevheri, eline kalan en fazla bir ton cevher için 15 dolar kalacak. İşletme gideri, amortisman, finansman giderlerini hesaba katarsanız, kabaca, demir cevheri bedavaya satılıyor bugün. Hatta belki maliyetinin bile altında.
Bu mantıklı değil. Acaba böyle olmasında piyasa dışında başka faktörler mi var?
Burada bir soru sorup kafamızı biraz karıştırmak lazım. Demirin, petrolün, madenlerin fiyatı böyle olunca kim kazançlı çıkar, kim kaybededer ? Acaba bu fiyat seviyesinde, ekonomi kadar, uluslararası yeni stratejilerin parmağı var mıdır diye düşünmemiz lazım. Global rekabetin zorlaştığı bir dönemde, hammaddede darboğazımız var ama coğrafi avantajımız var. Durgunluk var ama cevval işadamlarımız var. Lakin coğrafi avantajımızı hala kullanmıyoruz. Mesela demir yolumuz, ya limanlara bağlı değil, ya komşulara ulaşmıyor, aksak, yavaş, pahalı , hatta çalışmıyor. Yurtdışında demiryolları fabrikanın içine giriyor. bizde hala Ereğli’de demiryolu yok. Orada yıllık takribi 10 milyon ton yalnız çelik yükü var. Çolakoğlu’nun arazisinin ortasından demiryolu geçiyor ama tesise branşman izni yok. Yurtiçi nakliyede demir yolunun payı % 1,5 a düşmüş. En pahalı nakliye kamyonla. Biz yeni yollarla kamyon nakliyesini destekliyoruz. Türkiye’deki kamyon sayısı, Avrupa toplamından fazla olmuş. Ayrıca diyelim kamyonla mal satabildik, iyi ilişki içinde olduğumuz komşumuz yok. Peki uzaklara nasıl satacağız? Bunun bir planı, hesabı var mı?
YİSAD, yakın zamanda Etiyopya’ya dört kişilik bir inceleme heyeti yolladı. Gelen raporun, bana göre, en dikkati çeken yönü, Çin’in oradaki yatırımlarıdır. Etiyopya, mala aç, sanki Türkiye’nin 40-50 yıl önceki hali gibi. 92 milyonluk bir pazar. Her şey lazım. Üretim kıymetli. Ortam müsait. Kar marjı yüksek.
Oraya önce Çin gitmiş. Kendi firmaları için organize sanayi bölgesi kurmuş. Arazi alıyor. Hem tarım hem sanayi için. Sınırdan kendi sanayi bölgesine kadar 82 km otoban yol yapmış. Paraleline demir yolu yapıyor. Oradan diğer Afrika ülkelerine ulaşmak için çabalıyor. Çin’in vizyonu böyle. Çin, Etiyopya’da almış başını gidiyor. Bizim önümüze konan hedef 55 milyar dolarlık demir çelik ihracatı. Peki ne yapmışız bu hedef için? Bu hedefin hesabı ne, mantığı nedir ? Ayrıca, çok satarak çok kar etmek, 90 öncesinin mantığıydı. Madenciler mesela, daha çok satarak, daha çok mu kar ediyorlar bugün ?
Doğal kaynaklarda, mesela petrol ve demir cevherinde, 100 dolara göre hesaplanmış bütçelerde açık var. Bu nedenle arz patlaması var. Talep düşük. Çin’in büyümesini 2016’da, % 7 hesaplıyorlar ama çok daha altında olacağı kesin. Çin dediğimiz, çelikte dünyanın yarısı. Nasıl rekabet edeceğiz ? Devlet yardımı, gümrük duvarlarıyla mı ? 2016’da dengeler daha da bozulacak. Fiyatlar (bakır, demir, alüminyum vs) düştükçe eski satış seviyesini/ hasılatını/cirosunu yakalamak için daha çok üretip satmak zorunda kalacaklar. Ama çok satmanın da bir sınırı var. Karnı doymuş adama daha kaç porsiyon yedirebilirsiniz? Bunlar düşündürücüdür.
Artık dünyada biri hapşırınca, biri nezle oluyor, öbürü grip, öteki ise zatürre. Dünya, bugüne kadar 2007’nin parasını yedi. Ama Lale Devri bitti. Şimdi globalleşmenin bedeli ödeniyor. Kendi ülkemizde de bunu görüyoruz. 2007 öncesi farklı, sonrası farklı değil mi? Sanırım dünyadaki bakırın yaklaşık %60’ını Çin alırdı. Ama Çin de yavaşlıyor. Yüksek büyümeli BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ülkelerinin performansı artık ya sıfır, ya da Rusya, ve Brezilya gibi ülkelerde eksi seviyelerde. Bir de buna Çin ve dünyadaki büyümenin yavaşlamasından nasibini alan madenci ülkeleri katarsak gerçek durum ortaya çıkıyor.
ABD ayakta sayılır. Avrupa hala minderde sayılır. Petrole, madene ve diğer metallere talepleri azaldı. Ama gerisinin nefesi daralıyor . Bu kısır döngü elbet bir gün son bulacak. Lale Devri’nin son bulması gibi. Çünkü hiçbir trend sonsuza kadar gitmez. Lale Devri nasıl 10 küsur yıl sürdüyse, bu durum da o kadar sürebilir.
Kim bilir? Kahin değilim.
Ama sektörümüzün önü çok pusludur…
Gösterge olsun diye bazı temel emtia şirketlerinin hisse senedi fiyatlarına bakalım:
Peki, ben bu sektöre 2023 hedefi tutacak diye yatırım yapar mıyım, ya da hisse senetlerini alır mıyım?
Bence hayır.
Niye?
Bu hisse senetlerini almak, sektöre yatırım yapmak, yere düşen bıçağı yakalamaya benzer.
Yani bu durumun sonunu henüz görmedik. Hele bir 2016 geçsin diyelim.
Sağlığımız, huzurumuz yerinde olsun.
Olursa, bu yıl da kârımız bu olsun, diye bir dilek geçiyor içimden.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.